Philip K. Dick kitaplarından Gökteki Göz kitap alıntıları sizlerle…
Gökteki Göz Kitap Alıntıları
Bütün olası evrenlerde pazartesiler hep aynıydı.
Her dünyanın kendine özgü kuralları vardı. Tek sorun onları keşfedebilmekteydi.
Şu andan itibaren herkese karşı tamamen dürüst olacak, tam düşündüğümü söyleyecek, tam hissettiğim gibi davranacağım. Başka türlüsü için yaşam çok kısa.
Hiçbir şey başarının kendisi kadar başarılı değildir.
Bu işin dinamiğini kavramak durumundayız. Bu dünyanın, ya da her neyse onun, kendi yasaları var. Bizim alışkın olduklarımızdan daha farklı yasalar. Birkaç tanesiyle zaten karşılaştık. Muskalar iş bitiriyor. Bu demektir ki hayır dualarıyla ilgili tüm mekanizma işliyor. Ardından, Ve belki beddualar da, diye ekledi.
Bevatron’un içinde dolaşan bir yığın serbest enerji vardı. Normal olarak her bireyin kendine özgü bir gerçeklik çerçevesi vardır. Ama biz hepimiz enerji demetinin içinde kendimizden geçmiş, sende ayık olduğun için-“
‘Bak Peygamber’ dedi. ‘Doğrudan konuya girsem iyi olacak. Ben bu dünyada kırk saattir bulunuyorum, daha fazla değil. Açıkcası, tüm olanlar beni şaşırttı. Bana sorarsanız bu evrenin çivisi çıkmış derim . Bezelye iriliğinde bir Ay – maskaralık ! Dünya merkezli evren – Güneş yerin çevresinde dolanıyor İlkellik! Ve bütün bu çağdışı Tanrı kavramı; paralar ve yılanlar yağdıran , çıbanlar çıkartan yaşlı adam..”
Hepimiz insan varlığının temelindeki sorunla baş edebilmek için buradayız : Dünya ve Öbür Dünya arasında iyi işleyen bir iletişim kanalını açık tutmak .
Şu andan itibaren herkese karşı tamamen dürüst olacak, tam düşündüğümü söyleyecek, tam hissettiğim gibi davranacağım. Başka türlüsü için yaşam çok kısa.
Aniden İpeksi’ye bakarak, “Bu seni hiç rahatsız etmiyor mu?” diye sordu. “Rusya’nın hiç olmaması.
İpeksi başını dergisinden kaldırdı: “Kimin dedin?”
“Boş ver.” Kasvete boğulmuş bir halde gazetesini atarak oturma odasından çıktı ve mutfağa yöneldi. “İşte buna dayanamıyorum,” dedi eşine.
“Neye sevgilim?”
“Aldırmıyorlar!”
Marsha nazikçe açıkladı: “Rusya hiçbir zaman olmadı ki. Nasıl aldırabilirler?”
“Ama aldırmalılar! Mrs. Pritchet yazıyı ortadan kaldırsa umurlarında olmayacak. Hiç özlemeyecekler – gittiğini bile fark etmeyecekler.”
“Eğer fark edemiyorlarsa,” dedi Marsha düşünceli düşünceli, “önemi kalıyor mu?”
İpeksi başını dergisinden kaldırdı: “Kimin dedin?”
“Boş ver.” Kasvete boğulmuş bir halde gazetesini atarak oturma odasından çıktı ve mutfağa yöneldi. “İşte buna dayanamıyorum,” dedi eşine.
“Neye sevgilim?”
“Aldırmıyorlar!”
Marsha nazikçe açıkladı: “Rusya hiçbir zaman olmadı ki. Nasıl aldırabilirler?”
“Ama aldırmalılar! Mrs. Pritchet yazıyı ortadan kaldırsa umurlarında olmayacak. Hiç özlemeyecekler – gittiğini bile fark etmeyecekler.”
“Eğer fark edemiyorlarsa,” dedi Marsha düşünceli düşünceli, “önemi kalıyor mu?”
McFeyffe hiç sağlıklı bir adam görünümünde değildi. Kocaman suratı lekeli ve hastalıklıydı; etleri yakasına doğru hamur gibi kıvrım kıvrım sarkıyordu. Parmakları yanağındaki bir seğirtiyi huzursuzca kaşıyordu. Değişim inanılmazdı. McFeyffe Tanrısının görüntüsü karşısında paramparça olmuştu. Yüz yüze gelmek onun moralini sıfıra indirmişti.
Belki de küçük dünyalarımızı çevreleyen duvarlarımızı yıkabilmek için böyle bir şey gerekiyordu.
Bağırıp durma, sevgilim. Çok mutluyum.
Derler ki, sonuç yöntemi haklı çıkarırmış.
Komünist gözüyle Amerika – gangster kentleri, boğazına dek günaha ve suça batmış.
Bombalar ve kurşunlar onları durduramaz. Yürüyüşe geçtiler.
Gecenin karanlık ayazında ölümün ağırlığı vardı.
Düşüncelerini kimsenin değiştirmesine izin verme.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bu, dedi, beyaz adamlar tarafından itilip katılmaktan da kötü olacak. Bu dünyada şişman, orta yaşlı bir kadının eline düşeceksin.
Ben boşluktan başka bir şey değilim, öyle değil mi? Bir çeşit boş alan.
Eğer fark edemiyorlarsa, dedi Marsha düşünceli düşünceli, önemi kalıyor mu?
Cinsellik, makineleşmiş toplum bireyi normal dışı engellemelerle kısıtladığında, sanatsal yeteneklerin kendini gizli kapaklı ortaya koyuş biçimidir.
Daha kaç dünya var? Bu bizim başımıza daha kaç kez gelecek?
Sekizimiz birden Bevatron’da proton demetinin içine düştük. Bu süre zarfında içimizden bir tek kişinin bilinci yerindeydi, bir tek referans noktası vardı. Silvester kendini hiç kaybetmemişti.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bir denge. İlahi uyutmanın bir yöntemi. Ama ne ince bir mekanizma! Herkes her an tehlikede Aniden heyheylenen o Varlık hep yakınınızda. Hep dinlemekte.
Canı cehenneme, diye acı acı düşündü. Genelde şovenizmin canı cehenneme. Özel ve yalın olarak. Askerler ve polisler, hep aynı soydan. Aydınlara ve zencilere karşılar. Bira, köpekler, arabalar ve silahların dışındaki her şeye karşılar.
Hiçbir şey başarının kendisi kadar başarılı değildir.
Buna göre güdünün kendisi en büyük ahlak sorunudur, eyleme geçirilmiş günah sadece şeytansı arzuların açığa çıkmış halidir. Doğru ve yanlış, bir adamın yaptıklarıyla değil hissettikleriyle bağlantılıdır.
Takdir edersin ki, Tanrı disiplinli bir ustabaşıdır; O’nun şartnamesi kesindir.
Zaman yoktu. Değişim yoktu.
Ama her şey o denli sessiz ki. Sanki yaşayan yegâne insanlar bizmişiz gibi. Işığın, rengin olmadığı gri bir kovanın içindeymişiz gibi – ilkel bir yer sanki.
Ama kim bana bir dilekçe uzatsa, hep kendimi kaybediyorum. Zavallı, zulüm gören kitleler!
Bitip tükenmek bilmeyen yoğun metalik elyafın içinde sessizce emilen acılı, organik bir toptu sanki.
“Bir söz vardır hani,” diye konuşmasını sürdürdü Hamilton, “bir günahı düşünmekle gerçekten yapmak arasındaki bağlantıyla ilgili bir şey.”
“Neler sayıklıyorsun sen?” diye irkildi Brady.
“Bu eski ayeti tefsir ederken,” dedi Hamilton, “ güdülenmenin psikolojik yönüyle ilgili bir tebliğ olduğunu görüyorum. Buna göre güdünün kendisi en büyük ahlak sorunudur, eyleme geçirilmiş günah sadece şeytansı arzuların açığa çıkmış halidir. Doğru ve yanlış, bir adamın yaptıklarıyla değil hissettikleriyle bağlantılıdır.”
“Neler sayıklıyorsun sen?” diye irkildi Brady.
“Bu eski ayeti tefsir ederken,” dedi Hamilton, “ güdülenmenin psikolojik yönüyle ilgili bir tebliğ olduğunu görüyorum. Buna göre güdünün kendisi en büyük ahlak sorunudur, eyleme geçirilmiş günah sadece şeytansı arzuların açığa çıkmış halidir. Doğru ve yanlış, bir adamın yaptıklarıyla değil hissettikleriyle bağlantılıdır.”
“Diğer dallar,” diye kesti Hamilton, “onlar ne yapıyorlar? Fizik Fizikçilerden ne haber?”
“Fizik kapanmış bir konudur,” diye açıkladı Tillingford. “Maddesel evren hakkındaki hemen hemen her şey biliniyor, yüzyıllardır böyle. Fizik mühendisliğin soyut bir haline geldi.”
“Fizik kapanmış bir konudur,” diye açıkladı Tillingford. “Maddesel evren hakkındaki hemen hemen her şey biliniyor, yüzyıllardır böyle. Fizik mühendisliğin soyut bir haline geldi.”
Bütün olası evrenlerde Pazartesiler hep aynıydı.
Eğer insanların zihinlerini okuyabiliyorsan, yüreklerini de okuyabilirsin.
– Burası bizim dünyamız değil!..
Bak sana ne söyleyeceğim, dedi Laws alçak ve titreyen bir sesle. Kara derili olmayı bir süre için dene istersen. Karşına çıkan her beyaz süprüntüye, burnunu yere sümkürecek kadar cahil Georgia’lı magandalara,birisininyardımı olmaksızın erkekler tuvaletini bile bulamayan adamlara eğilip, ‘Evet, efendim,’ demeyi bir dene. Tuvaleti bulmalarınabenyardım ediyorum. Pantolonlarını aşağı nasıl indireceklerini gösteriyorum. Bunu bir dene bakalım. Beş para etmez bir çorbacıda beyaz adamların bulaşıklarını yıkayarak altı yıllık fakülteyi tamamlamayı denesene. Seni tanıyorum; baban önemli bir fizikçiydi. Hep bol paran oldu; hiç çorbacıda falan çalışmadın. Bir de benim yolumdan kariyer yapmayı dene. O kariyerini göğsüne takıp aylarca iş aramayı dene. Sonunda ceketinin kolunda bir pazıbentle insanlara mihmandar ol. Toplama kampındaki bir Yahudi gibi. Sonra belki kokulu sabun fabrikasında yöneticilik yapmaya pek aldırmazsın.
Hamilton sözünü sakınmadan, Bak Peygamber, dedi, doğrudan konuya girsem iyi olacak. Ben bu dünyada kırk saattir bulunuyorum, daha fazla değil. Açıkçası, tüm olanlar beni şaşırttı. Bana sorarsanız bu evrenin çivisi çıkmış derim. Bezelye iriliğinde bir Ay maskaralık! Dünya merkezli evren Güneş Yer’in çevresinde dolanıyor İlkellik! Ve bütün bu çağdışı Tanrı kavramı; paralar ve yılanlar yağdıran, çıbanlar çıkartan yaşlı adam .
Demek, öne sürüyorsun ki, orada dikilip ilan ediyorsun ki, geçen perşembe gününe kadar O’nun varlığının değmediği bir dünyada yaşıyordun. ..
Öyle söylemiyorum. Kaba, abartılı bir varlığın dokunmadığı bir dünyada diyorum. Bu feodal mabut saçmalığının. Bu yaygara ve gök gürültüsünün. Ama O orada da olabilir, rahatlıkla. Daha öncelikli bir şekilde. Perde gerisinde, her yoldan çıkana koşup tekmeyi yapıştırmadan.
Peygamber’in Hamilton’ın açıklamalarından etkilenmiş olduğu apaçıktı. Bu sansasyonel bir olay tamamiyle kâfir olan koskoca dünyaların varlığından haberdar değildim.
Demek, öne sürüyorsun ki, orada dikilip ilan ediyorsun ki, geçen perşembe gününe kadar O’nun varlığının değmediği bir dünyada yaşıyordun. ..
Öyle söylemiyorum. Kaba, abartılı bir varlığın dokunmadığı bir dünyada diyorum. Bu feodal mabut saçmalığının. Bu yaygara ve gök gürültüsünün. Ama O orada da olabilir, rahatlıkla. Daha öncelikli bir şekilde. Perde gerisinde, her yoldan çıkana koşup tekmeyi yapıştırmadan.
Peygamber’in Hamilton’ın açıklamalarından etkilenmiş olduğu apaçıktı. Bu sansasyonel bir olay tamamiyle kâfir olan koskoca dünyaların varlığından haberdar değildim.
Bu dünya, diye gıcırdadı Hamilton sıkılı dişlerinin arasından, çıldırmış.
Nah çıldırmış! diye yanıtladı McFeyffe. Çılgın olan nesi var ki? Bütün bir gün boyunca bira parası ödemedim. Hatırı sayılır muska koleksiyonunu salladı. Tek yapmam gereken bunlara başvurmak.
Açıklasana, diye mırıldadı Hamilton. Burası bu meyhane. Tanrı niçin silip atmıyor burayı? Eğer bu dünya manevi kurallara göre işliyorsa-
Bu meyhane manevi düzenin selameti için gerekli. Burası çürümenin ve günahkârlığın aktığı bir lağım, bir fesat çukuru. Lanetlenme olmadan selamet olabilir mi sanıyorsun? Siz ateistlerin sorunu da bu zaten; kötülüğün iç mekaniğini anlayamıyorsunuz. Sen de katıl ve yaşamdan zevk al, ahbap. Eğer inananlardan biri olursan korkacak bir şeyin kalmaz.
Oportünist.
Aynen öyle.
Demek Tanrı senin burada oturup kafa çekmene ve şu fahişelerle oynaşmana izin veriyor. Küfredip yalan söyleyerek canının çektiğini yapmana.
Nah çıldırmış! diye yanıtladı McFeyffe. Çılgın olan nesi var ki? Bütün bir gün boyunca bira parası ödemedim. Hatırı sayılır muska koleksiyonunu salladı. Tek yapmam gereken bunlara başvurmak.
Açıklasana, diye mırıldadı Hamilton. Burası bu meyhane. Tanrı niçin silip atmıyor burayı? Eğer bu dünya manevi kurallara göre işliyorsa-
Bu meyhane manevi düzenin selameti için gerekli. Burası çürümenin ve günahkârlığın aktığı bir lağım, bir fesat çukuru. Lanetlenme olmadan selamet olabilir mi sanıyorsun? Siz ateistlerin sorunu da bu zaten; kötülüğün iç mekaniğini anlayamıyorsunuz. Sen de katıl ve yaşamdan zevk al, ahbap. Eğer inananlardan biri olursan korkacak bir şeyin kalmaz.
Oportünist.
Aynen öyle.
Demek Tanrı senin burada oturup kafa çekmene ve şu fahişelerle oynaşmana izin veriyor. Küfredip yalan söyleyerek canının çektiğini yapmana.
Bütün olası evrenlerde pazartesiler hep aynıydı.
Burası bizim dünyamız değil.
Dünya gök kubbede yalnızdı.
Bir mektup zarfına, kaç ruh sığdırılabilir?
Yüce Tanrı’nın yolları gizemli olur. Hiçbir şey başarının kendisi kadar başarılı değildir.
Güdünün kendisi en büyük ahlak sorunudur, eyleme geçirilmiş günah sadece şeytansı arzuların açığa çıkmış halidir. Doğru ve yanlış, bir adamın yaptıklarıyla değil hissettikleriyle bağlantılıdır.
Eğer insanların zihinlerini okuyabiliyorsan, yüreklerini de okuyabilirsin.
Zeki gençlerin çok azı mühendisliği seçiyor.
Ölüm oranı çok yüksek.
Ölüm oranı çok yüksek.
1946 yılında Dünya ve Cennet arasındaki ilk yeterli iletişim ağını kurdu. Kuşkusuz o Votan’a tapan, Meşe ağacı-Kutsayıcı Hun’lara karşı verilen, Pagan Ordularına Karşı Savaş’ta kullanılan malzemeyle çalışmıştı.
Gerçi sen bütün bunlardan kuşkusuz haberdarsın ama yine de söyleyeceğim. İletişimin katı bilimsel analizlerle yapılmaya çalışıldığı eski günlerde, gelişigüzel bir sistemler karmaşası mevcuttu. Adaklar adanması, O’nun burnuna ve damağına hitap ederek Tanrı’nın dikkatini çekmeye çalışmak. Çok kaba, .çok bilim dışı. Yüksek sesle dua etmek ve ilahiler okumak, hâlâ cahil sınıflar tarafından uygulanıyor. Eh bırakalım onlar dualarını etsin, ilahilerini okusunlar.
Dünya gök kubbede yalnızdı.