İçeriğe geç

Zeyno’nun Oğlu Kitap Alıntıları – Halide Edib Adıvar

Halide Edib Adıvar kitaplarından Zeyno’nun Oğlu kitap alıntıları sizlerle…

Zeyno’nun Oğlu Kitap Alıntıları

“Esasen gönülden g”önül’e giden anlaşmada ne lisan, ne adet, ne de yaş ve cinsin mani teşkil etmesi mümkündür.
Çocuksuz bir kadının yalnızlığı anasız bir çocuğun yetimliği kadar elim ve çaresiz değil miydi?
Hayat göründüğü gibi mütemadiyen korkan ve değişen hayallerle dolu idi.
Kalbindeki ateş tamamen sönmüş müydü? Yoksa iradesinin büyük bir azmiyle bir zaman için örtülmüş müydü?
Kendi doğmadan meydana gelen alın yazısı, hiç yapmacık olmayan bir şey, onu sonuna kadar iğrenç ve zulmedilmesi haklı, zararlı bir hayvan gibi, insanların eziyet ve keyfiyle karşı karşıya bırakacaktı.
Aslında her çocuk, önce insan yavrusu olarak doğar. Kendisiyle beraber doğan iyilik ve fenalık eğilimleri, her insana karşı eşitlikle belirir. Bazı insanları sevmeyi, bazılarını yok etmeyi, bazan din, bazan da çıkar adına ona çevresi yavaş yavaş aşılar.
Demek en büyük hislerin ve bağlantıların tabiatın mevsimleri gibi devreleri ve bu devrelere mahsus şekilleri vardı.
Istırabın, meşakkatin hatırası sevinçten ve rahattan çok fazla uzun, belki de unutulmaz bir şeydir. Saadete, refaha alışmayacak, bunları tabii görmeyecek insan yoktur. Halbuki, her canlı yaratık, ne kadar uzun sürerse sürsün, sıkıntı ve zorluklara karşı içinde isyan taşır. İnsan kulak sancısından, diş ağrısından, devam ettiği müddetçe, o kadar şiddetle haberdardır. Hatta, bu ıstıraplar maziye karıştıkları zaman bile arkada yara yerleri gibi sızlayan hatıralarını bırakırlar. Belki bunun için çocukluğu asude ve mesut geçen insanlar, çok zorlukla o, pek müstesna vaziyetler ve tecrübelerden sonra olgun ruhlara malik olabilirler.
Aslında, gönülden gönüle giden anlaşmada ne dil, ne görenek, ne de yaş ve cins engel olabilirdi.
toplumsal hayatta tanınmaya düşkün olmadığını, gururlu ve kendi köşesinde yaşamak istediğini anlamıştı.
Hayat göründüğü gibi mütemadiyen korkan ve değişen hayallerle dolu idi .
Demek en büyük hislerin ve bağlantıların tabiatın mevsimleri gibi devreleri ve bu devrelere mahsus şekilleri vardı.
Kendimle kavgalıyım..
-Bunlar, yeni kızlar!
Kendi doğmadan meydana gelen alın yazısı, hiç yapmacık olmayan bir şey, onu sonuna kadar iğrenç ve zulmedilmesi haklı, zararlı bir hayvan gibi, insanların eziyet ve keyfiyle karşı karşıya bırakacaktı.
Bu sabah, heyecanı bol bir sabahtı. Haso çocuk, yeni bir şalvar, yeni bir mintan ve başına ilk defa Şaban amcanın aldığı krrmızı yemeni merakla sarılı püsküllü bir fes giyecekti. Bugün Haso, takke devrinden fes devrine geçiyordu. Gerçekten bütün bu iyi şeyler biraz merakla beklediği babanın şerefine idi. Fakat asıl sevinci, daha çok, bu ilk fes içindi.
İrili ufaklı insan denilen şey, kıyıcı, hileci ve güvenilmez yaratıklardandı.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Kalbini birisi göğsünün içinden kesmiş, çıkarmış gibi içi bomboş kalmıştı.
— Baban gelir, soyha! Artık sana her akşam o şeker getirir, demişti.

Şeker külahına gülen bal rengi gözleri birdenbire döndü ve kolları Şaban’ın boynundan, kulağına söyler gibi sordu:
— Sen niçin babam değilsin?

Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Demek en büyük hislerin ve bağlantıların tabiatin mevsimleri gibi devreleri ve bu devrelere mahsus şekilleri vardı.
bir yıl önce aynı yerde ölümden kaçan iki genç hayvan kadar ilkel, tabiî bir korku ile bir ağızdan çıkan, «nasıl ayrılacağız?» çığlığını yine işitir gibi oldu. Öyle bir ayrılmışlar ve o kadar ıstırap çekmişlerdi ki, aşklarının düşüncesi artık titreyiş değil, karamsarlık ve acı veriyordu.
Geçmiş günler ister istemez, çocukken öğrenilen şarkıların nakaratı gibi, zihninden gelip geçecekti.
Bununla beraber duygularında bir körlük, genellikle hayata karşı içinde ilgisiz bir durgunluk vardı; ve Zeyno bundan şikâyetçi idi. Ayrılalı üç ay olduğu halde o kadar sevdiği kocasını düşünmek bile artık fazla heyecan vermediğini seziyordu.
Demek hayatta geçmiyecek bir şey yoktu!
— Bu güneşli günde ben de neler düşünüyorum!
Hayat göründüğü gibi mütemadiyen korkan ve değişen hayallerle dolu idi .
Esasen gönülden gönüle giden anlaşmada ne lisan, ne adet, ne de yaş ve cinsin mani teşkil etmesi mümkündür.
Istırabın, meşakkatin hatırası sevinçten ve rahattan çok fazla uzun, belki de unutulmaz bir şeydir.
Aslında Türk ordusunda çavuş olabilen her erkeğin mutlaka Anadolu ülkesinde çevresine üstün, maddi manevi komuta ve yönetme becerikliği vardır.
Fakat ben böyle unutmak istemiyordum.
Demek en büyük hislerin ve bağlantıların tabiatın mevsimleri gibi devreleri ve bu devrelere mahsus şekilleri vardı.
Karanlıktan sonra nur, göz yaşından sonra sevinç olacak.
ve hayvanların şefkatle bakılacak ve kalp cömertliğine faiziyle cevap verecek, insanlara üstün yaratıklar olduklarını anladı.
Bilmem bana ne oldu ? Bu darbe fazla geldi. Bu kadar genç, bu kadar sevdiğim bir kızı böyle acı ve zalim görmek heni harap etti. Hele, Azize faciasını bu kadar çirkin surette hatırlatması kalbimi bütün bütün ezdi. Gözlerime dolan yaşları tekrar kalbime akıttım.
Bu yarayı bugün bile içimde taşıyorum.
Karanlıktan sonra nur, gözyaşından sonra sevinç olacak .
Karanlıktan sonra Nur gözyaşından sonra sevinç olacak
Mazlume Zeynoya; zeynocuğum allah aşkına buraya gel bak hasonun yüzü yandan Ne kadar da Hasan beye benziyor
Babamdan mektup aldım Muhsin,
Diyarbakır’da şeftali ağaçları çiçek açtı mı?
..inci fırka hücum taburu komutanı Hasan Bey’e, Harekat gününüzü eşimle beraber kararlaştırmanızı ve yolda kendisine yardım etmenizi rica ederim. ..inci fırka kumandanı Albay Muhsin
Kalbini birisi göğsünün içinden kesmiş, çıkarmış gibi içi bomboş kalmıştı.
İki aç ve yanık gönül, birbirine kavuşuyor ve her şeyi unutuyor.
Küçük gönlünün cesaretini, ana aşkını yenebilecek dünyada ne at ne de süvari düşünebiliyordu.
İyi Türk milliyetperveri bence, başka millettlerin yüzünü ucuz bir maske halinde suratına takmayan adamdır. Bence o, kendi simasını muhafaza eden, fakat dünyanın yeni revşinde, insanlığa aklı ile, kalbi ile, sukûn ve kudretiyle nümune olan Türk’tür.
Tarihte daima olduğu gibi, bir dinin kurucularından ziyade, zahmet ve üzüntü devresinden sonra gelenler, muvaffakiyet ve mevki günlerinde, o dine girenler onu benimserler ve mutaassıp olurlar.
“İyi bir Türk ulusseveri, bence, başka ulusların yüzünü ucuz bir maske halinde suratına takmayan adamdır. Bence o kendi yüzünü koruyan fakat dünyanın yeni gidişinde, insanlığa aklı ile kalbi ile ağırbaşlılığı ve güveniyle örnek olan Türktür.”
“Hayatın, gerçeğin lâkırdı ile sahte mantıkla değişmeyen bir yüzü, insanların yakasına yapışan, hiç affetmeyen bir baskısı vardı.”
“Aslında, gönülden gönüle giden anlaşmada ne dil ne görenek ne de yaş ve cins engel olabilirdi.”
“Aslında her çocuk, önce insan yavrusu olarak doğar. Kendisiyle beraber doğan iyilik ve fenalık eğilimleri, her insana karşı eşitlikle belirir. Bazı insanları sevmeyi, bazılarını yok etmeyi, bazan din, bazan da çıkar adına ona çevresi yavaş yavaş aşılar.”
“İyi bir Türk ulusseveri, bence, başka ulusların yüzünü ucuz bir maske halinde suratına takmayan adamdır. Bence o kendi yüzünü koruyan fakat dünyanın yeni gidişinde, insanlığa aklı ile kalbi ile ağırbaşlılığı ve güveniyle örnek olan Türktür.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir