İçeriğe geç

Hanımefendi! Tesettür Ederim… Kitap Alıntıları – Burak Kızıldaş

Burak Kızıldaş kitaplarından Hanımefendi! Tesettür Ederim… kitap alıntıları sizlerle…

Hanımefendi! Tesettür Ederim… Kitap Alıntıları

Rasulullah (s.a.v.) kadına benzemeye çalışan erkeğe; erkeğe benzemeye çalışan kadına lanet etti.
Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: ‘Harama bakmak iblisin zehirli oklarından bir oktur. Her kim Allah korkusundan ötürü harama bakmayı terk ederse; Allah ( bu yaptığı işi) öyle bir iman ile değiştirir ki onun lezzetini kalbinde hisseder.’
Asrın, Müslüman Kadını’nı düşürdüğü belki de en büyük tereddüt, Kur’an’ın emri ile modanın telkini arasında bocalamaktır.
Mü’min erkeklere söyle:Gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar .
|| Nur Suresi,30

Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar .
|| Nur Suresi,31

Çarşaf; yalnızca bedeni setretmek için giyilen bir kıyafet değildir. Müslüman kadını için çarşaf; bir sevda olmalıdır, o sırtında iken;dünyayı karşısına alabilecek kadar cesareti de vardır İslam’ın kadınının.
Müslümanlar örtünmenin ‘Nasıl ve Niçin’ini İslam’dan almak yerine moda ikonlarından öğrenmeyi tercih ettiler.
Bu asırda Müslümanlara Kur’an’dan daha çok hükmeden bir kuvvet var. modern dünyanın ve kapitalizmin en etkili silahı, moda.
Kadının, yaratılış gayesi ve Rabbine kulluğunu Kamil derecede yerine getirdiği yegane mekan evidir.
Oradan ayrılan yahut koparılan kadın ise; hep eksik ve huzursuzdur. Bu hali ile de; kadın özlenen ve beklenen toplum düzenine set olmak durumundan kurtulamayacaktır
İslam kadını, nasıl ki kendini namahremden muhafaza etmek için çarşaf giyiyorsa; o halde çarşafı da kendisi muhafaza etmelidir. O çarşafa; çarşaf ona emanettir. Onun şeklini ve ruhunu bozmaktan sakınmalıdır. Kadın, Müslümanlık karakter kimliği olan çarşafını muhafaza etmeye memur dur.
Bakış; kalbi alevlendiren bir kıvılcım gibidir.
Yalnız Rahman’ın tecellisinin bulunması gereken gönlü heba eder,aşk şehrinde geriye kalan viraneler haline getirir.
Helalinden gayrısına kayan gözler ; kaç sevgiyi tüketmiş, kaç haneyi bastırmıştır kim bilir.
Müslüman kadını; kalbini yalnız helaline ayırdığı gibi gözlerini de helalinden başkasına kaydırmaz.
Bakma, görürsün
Görme, konuşursun
Konuşma, buluşursun
Buluşma, helak olursun
Efendimiz (sav) buyurdular;
Harama bakmak, İblisin zehirli oklarından bir oktur. Her kim Allah korkusundan ötürü, harama bakmayı terk ederse; Allah (bu yaptığı işi) öyle bir iman ile değiştirir ki lezzetini kalbinde hisseder.
Bu asırda Müslümanlara Kur’an’dan daha çok hükmeden bir kuvvet var. Modern dünyanın ve kapitalizmin en etkili silahı, moda. Ona karşı herkes neden teslim olduğunu bilmeden teslim olur.
Cilbab; evden çıkabilmek adına geçici bir siper; dışarıda çok kalmaya da fırsat ve imkan tanımayan hassas bir muhafazadır
Yapılması gereken: müslümanların örgütleşerek karma eğitime karşı çıkmaları ve okumama kararı almalarıdır. Bütün müslüman kadınlar böyle yaparsa rejim mecburen kadınlara özel üniversiteler ve hastaneler açmak zorunda kalacaktır
Eş adayını romantizmine değil sabah namazına olan düşkünlüğüne göre ölçmelidir kadın.
Evlilik masallarda yaşanılan tozpembe hayata geçiş değildir; bilakis İmtihan seyrinin değiştiği ve kulluk becerisini sergilemenin daha zorlu olduğu bir kulvardır.
Ümmetin kurtuluşu kadınlarımızın yeniden asli vazifesi olan anneliğe dönüp ümmetin Çekirdek kadrosunda Allah Resulü aleyhisselamın davasını sırtlanacak erleri yetiştirmek adına evini karargah haline getirmesine bağlıdır.
Hz ömer:
“Karısının dışarı çıkmasını istemeyen erkek;ona süslü elbiseler almasın.”buyurmuşlardır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Erkek kuaföre gitmenin haram olması malumdur; fasıka olan islamın emirlerini göz ardı eden bir bayan kuaföre ise gitmemek uygundur
Kadınlar arasında,evli olduğunu belli etmek için;gösterişsiz bir yüzük takmakta beis yoktur. Süslü takılar ise kadınlar arasında da fitneye mahal olabilmektedir
Topuğun yüksekliği ile hayasının ters orantıda olduğunu bilip topuk yükseldikçe hicabın ruhunun alçalacağının farkında olan bir Müslüman kadının,ayakkabısını alçak tabanlı almalıdır 
Nasıl ki kendini namahremden muhafaza etmek için çarşaf giyiyorsa; o halde çarşafı da kendisi muhafaza etmelidir. O çarşafa; çarşaf ona emanettir kadın Müslümanlık karakter kimliği olan çarşafını muhafaza etmeye memurdur.
Çarşaf; yalnızca bedeni setretmek için giyilen bir kıyafet değildir. Müslüman kadını için çarşaf; bir Sevda olmalıdır;o sırtında iken:dünyayı karşısına alabilecek kadar cesareti de vardır islamın kadının
Manto giyecekmiş,tepeden tırnağa uzunmuş,genişmiş,miş miş miş mışmışları bırakalım,nefse uymayalım. Çarşaf giymek lazımdır.
Bir hanım kardeş 4/5sene bir çarşafı giyse güneş onu soldursa,onun süsüne zerafetine bakarak “bu daha giyilmez”dese bilsin ki o imtihanı kazanamaz.
~Mahmud efendi hazretleri
Helalinden gayrısına kayan gözler kaç sevgiyi tüketmiş,kaç haneyi batırmıştır kim bilir.Müslüman kadını kalbini yalnız helaline ayırdığı gibi gözlerini de helalinden başkasına kaydırmaz.
Sizi havadaki turnadan yerdeki karıncaya kadar her şeyden kıskanan Kuran’ın inceliği mi,yoksa namahremin şehvet nazarına en iyi servis etmeye memur modayı mı tercih edeceğiniz;Yüreğinizdeki iman alevini doğrudan etkileyecek bunu bilmelisiniz.
Hiç şüphe götürmeyecek şekilde açıktır ki kadınlar tesettürden uzaklaştıkça evlenmeler azalmış genç çiftler arasında geçimsizlik ve boşanmalar çoğalmıştır.
Namahremle hemhal olup erişilmezliğini ve derinliğini kaybeden kadınsa; ruhu çekilip alınmış hislerinden arındırılmış et ve kan yığını olmaktan kendini alıkoyamaz
İslamın mushaf kadar kıymet verdiği ve asırlardır koruduğu kadının,nezaket ve narinliğini hiçe sayan modern asrın çirkefliği ile karşı karşıyayız.
Ümmü Seleme radıyallahu anha dedi ki;

Üzerlerine cilbablarını sıkıca örtsünler.
ayetinin nazilinden sonra Ensar kadınları dışarı çıktıklarında (siyah) giyimlerinden ötürü sanki hepsinin başlarında birer (kara) karga vardı.

[Ebu Davud, Libas, 32, 4101]

Gerçek şu ki cilbab; bütün bedeni örten ve vücudun kabarık (çıkıntı-kıvrım) kısımlarını göstermeyen örtüdür.

[Kurtubî, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an: 14/244, Daru’l- Kütübi’l-ilmiye, 2010]

Baştan aşağı örten çarşaf, ferace ve car gibi kıyafetin adıdır. Kadınların elbiselerinin üzerine giydiği her çeşit giysidir. Tepeden tırnağa örten giysidir. Çarşaf ve peçedir.

[Elmalılı Hamdi Yazır, Hak dini Kur’an dili: 6/3928, Eser Neşriyat]

Ayette geçen cilbab;

Yüz ile elbiseyi örten milhafedir.

[ Nefesi, Medariku’t-Tenzil ve Hakaiku’t-Tevil: 3/45, Daru ibni Kesir; 2011]

ibni Abbas radıyallahu anh’dan gelen bir rivayete göre; bir hacet için dışarı çıkıldığı vakit başörtüsü üzerinden atılan ve sadece tek bir gözü açıkta bırakan elbisedir.

[ibni Kesir, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim: 6/503, Darü’l-Hadis, 2005]

Normal elbiselerin üzerini kapatacak ve vücut hatlarını göstermeyecek bir örtüdür.

[Alusi, Ruhu’l-Meani 12/88, Daru ihyai’t-Turasi’l-Arabiyye]

Elbise üzerinden giyilen çarşaf, ferace, dış giysidir.

[Ömer Nasuhi Bilmen, Kur’an’ı Kerim tefsiri; 2832, Bilmen yayınları]

Çok geniş ve uzun bir örtüdür. Kadın bununla başını örttüğü gibi yüzünü ve göğsünü de örterek ayaklarına kadar salar.

[Ebu Suud, irşadu’l-Akli’s-Selim; 6/504, Darü’l-Kütübi’l-ilmiye,2010]

ibni Sirin cilbabın manasını sorunca Abide es-Selmani, büyük bir çarşaf olarak onunla bütün vücudunu örttü. Başını da kaşlarına kadar kapatarak, yüzünü de tamamen örttü. Yalnız sol gözü açık kaldı. Böylece ayeti fiili olarak tefsir etti.

[ibni Kesir, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim: 6/503, Darü’l-Hadis, 2005]

Dış örtüleri diye çevirdiğimiz celâbib kelimesi kadının normal elbiselerinin tamamını kaplayan ya da bütün bedeni örten (çarşaf, abaye) anlamındaki cilbab kelimesinin çoğuludur.

[Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir; 11/401, Risale 2014]

Kadının kadına göre avreti; göbek deliği ile diz kapağı arasındaki kısımlardır. Bu bölgenin bir kadına gerek çıplak, gerekse ten rengini belli edecek incelikte bir elbise altından gösterilmesi haramdır; zira transparan denilen, ten rengini belli eden kıyafet yok hükmündedir, bu kıyafetle setr-i avret olmaz.

Kadının erkeklere nazaran avreti ise; yüz ve el (avuç içi) hariç bütün bedenidir.

Evet.. Müslüman kadını, namahremin nazarlarından uzakta, Rahman’ın emrine mutabık, rahmetini celb eden tesettür ile; modanın takipçisi, hem örtünüp hem de güzel görünebilmenin peşinde olup; Kur’an’a karşı ‘İşte Örtü! saçım görünmüyor ya.. aldatmacasından birini tercih etmek durumundadır.
‘Ayeti kerimede gözleri haramdan sakınmak, ırzı muhafaza etmekten önce zikredilmiştir; zira bakmak zinaya elçidir.’
Hiç şüphesiz modanın yeni hedefi; İslam tesettürü olmuştur.
‘Erkeğin erkek, kadının da kadın olduğunu hissettiği, birbirini tamamlayan her iki cinsinde, yarışa çıkmayı düşünmedikleri o devirlerde, kadın evinde idi ve mesuttu. Bu hoşnut olarak kabullendiği hayatının mahsulleri ise ; yalnız nakışlar, oyalar, tezgahlar değil bütün ailenin mesuliyeti idi.
Hayalindeki eş adayından beklentiyi düşürdükçe saadete bir adım daha yaklaştığını bilmelidir kadın.
Tabularını yıkmış,hayata farklı pencereden bakabildiği isbatında olan bir kadın, gururla namahrem tarafından uzatılan eli sıkabilir. Oysa Aişe radıyallahu anha annemiz şöyle naklediyor : العّيْنُ تَزْنِي، وَالَيدُ تَزْنِي، والرِّجْلُ تَزْنِي، وَالفَرْجُ تَزْنِي.
Rasulullah aleyhisselam mübarek eli hiçbir yabancı kadının eline kesinlikle değmedi.
Osmanlı Kadını anaydı. Topluma O yön verirdi kafes arkasından.
Elmalılı Hamdi Yazır devamla hatırasını şöyle anlatır : ‘Ben 1310’da İstanbul’ a geldiğim zaman İstanbul hanımlarının çarşafa bir peçe ilave edilmek ve elde açık bir şemsiye bulunmak şartı ile tesettür tarzları bu idi. ‘
Bu asrın Fatıma’sı olmak için bir Ali bulmak lazım o da bulunmaz diyen kadınlar Fatıma’nın radıyallahuanha örtüsünü görmezden gelmekteler.
Bu asırda Müslümanlara Kur’an’dan daha çok hükmeden bir kuvvet var. Modern dünyanın ve kapitalizmin en etkili silahı, moda. Ona karşı herkes neden teslim olduğunu bilmeden teslim olur.
Emine Seher Ali Hanım ise şöyle söylüyor : Tesettür ; dini bir meseledir. Dinsizlerin bu işe burunlarını sokması, kendilerine zarar verir. Biz dini, şeriatın verdiği mevkii, örf ve adetlere kurban etmek fikrinde değiliz. Şeriat-ı garra-i Muhammed’e mevkiimiz neresi ise, bize onu versinler.
Kadını sır makamına oturtan yegane yol ; tesettürdür.
Bir an yabancıya kaysa gözleri,
Bir ömür gözyaşı cezasındalar.
Necip Fazıl Kısakürek
İslam’ın birinci hedefi kadının şerefini, iffetini korumaktır. Şunu unutmamak gerekir ki, İmanları zayıf, kalpleri hasta olan kimseler kadınlar hakkında kötü düşünürler.
Mü’min erkeklere söyle:Gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. (Nur,30)

Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. (Nur,31)

Bakma,görürsün
Görme,konuşursun
Konuşma,buluşursun
Buluşma,helak olursun.
Evlilik, masallarda yaşanılan toz pembe bir hayata geçiş basamağı değildir; bilakis imtihan seyrinin değiştiği ve kulluk becerisini sergilemenin daha zorlu olduğu bir kulvardır.
İslam’a itaat edildiği müddetçe, kalpte sevgiyi ve huzuru yaratanın Allah olduğunu bilen Müslüman, mükemmel eli bulmayı beklemez. Birlikte mükemmel bir yuva kurmaya gayret ederler.
Kadın, namahreme siyah, mahremine ise alabildiğince içten ve renkli olmak durumundadır.
Cilbab; evden çıkabilmek adına geçici bir siper; dışarıda çok kalmaya da fırsat ve imkan tanımayan hassas bir muhafazadır.
Çarşafın gösterişli olmaması hakkında Mahmud Efendi Hazretleri (k.s) şöyle buyurmuştur:
“Bir hanım kardeş, dört-beş sene bir çarşafı giyse, güneş onu soldursa, onun süsüne zarafetine bakarak ‘Bu daha giyilmez’ dese, bilsin ki o, imtihanı kazanamaz.”
Ümmetin kurtuluşu kadınlarımızın yeniden asli vazifesi olan anneliğe dönüp, ümmetin çekirdek kadrosunda, Allah Rasûlü (as) ‘ın davasını sırtlayacak erleri yetiştirmek adına, evini karargah haline getirmesine bağlıdır.

17 yaşında Yemen valisi Muaz bin Cebel’i, 18′ inde Roma’ya yollanan orduya komutan Usame bin Zeyd’i 21’inde Konstantin Fatihi olan Sultan Mehmed’i yetiştirmeye memur olan kadınların, evlerine dönmeleri elzemdir.

Bizi bundan mahrum etme ya Rab!!

Kadınlar, Rasûlullah (as)’a sordular:

Allah yolundaki Mücahidlerin ameline yetişebilmek için hangisi ameli yapalım?
Efendimiz (as) onların bu durusuna şöyle cevap verdi:
sizden her kim evinde oturursa, Allah yolunda Cihad yapanların ameline (sevabına) yetişir.

İbn Kesir, age; sf: 6\430

Rasûlullah (as) buyurdular ki:

Muhakkak ki kadın avrettir. Dışarı çıkınca, şeytan onu gözetleyip, bekler.

Tirmizî, Reda; 18, 1173

Hem vakarla evinizde durun da daha önceki (ilk) cahiliye döneminde olduğu gibi süslenip dışarı çıkmayın.

(Ahzap Sûresi, 33)

Utanırdı burnunu göstermekte sütninem
Kızımın gösterdiği kefen bezine mahrem

Necip Fazıl, Çile; Destan Şiiri

Ibni Abbas (ra) haber veriyor:

Resûlullah (as) kadına benzemeye çalışan erkeğe; erkeğe benzemeye çalışan kadına lanet etti.

-Buhârî, Libâs;61, 5885- Ebû Dâvûd, Libâs; 30. 4097- Tirmizî, Edeb; 41, 2784 – İbn Mace, Nikah; 9, 1904

Allah Resulü (as) şöyle tavsiyede bulundular:

‘Ya Ali ! Bakışına bakış ekleme (kaçınılması mümkün olamayacağından) ilki senindir, ama diğer bakış sana ait değildir.’

Ebû Dâvûd, Nikah ;43,2149- Tirmizî, Edeb ;41, 2777

‘Ümmü Seleme (ra) anlatıyor:

Ben ve Meymune hicab emrinden sonra Allah Rasûlü (as)’ ın yanında idik. O sırada, Abdullah ibni Ümmü mektum geldi. Resûlullah (as) bize içeri çekilmemizi emretti. Biz de dedik ki:

‘Ya Resûlullah, O âma değil mi, bizi görüp tanımaz ki.’

Bunun üzerine Resûlullah (as) dedi ki:

Siz de mi âmasınız. O’nu görmüyor musunuz? ‘

Ebû Dâvûd, Libâs;37,4112- Tirmizî, Edeb;41,2778

Müslüman kadını Namahremin nazarından uzakta, Rahmân’ın emrine mutabık, rahmetini celb eden tesettürle;modanın takipçisi olup hem örtünüp hem de güzel görünebilmenin peşinde ve Kur’ân’a karşı ‘işte örtü! Saçım görünmüyor ya.’ aldatmacasından birini tercih etmek durumundadır.

Bu asrın Fatma’sı olmak için bir Ali bulmak lazım o da bulunmaz diyen kadınlar Fatma’nın örtüsünü görmezden gelmekteler!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir