İçeriğe geç

Alacakaranlık Kavşağı Kitap Alıntıları – Robert Jordan

Robert Jordan kitaplarından Alacakaranlık Kavşağı kitap alıntıları sizlerle…

Alacakaranlık Kavşağı Kitap Alıntıları

Yükselen fıtınanın rüzgârlarına bindik,
Gök gürültüsünün sesine koştuk.
Şimşeklerin arasında dans ettik,
Ve dünyayı paramparça ettik.
Sesi, o bir şeyi tanımlasa, o şeyin gerçekten tanımlanmış olacağını ifade ediyordu.
Mat ayıların, kadının onları ısırmasından korktukları için numara yaptıklarını düşünüyordu.
Güven ölümün sesidir!
Asılacağınızı biliyorsanız, yapacağınız tek şey ilmiğe sırıtmaktı.
Birkaç saat saat önce kuru olarak giydiği kaba yünlü çeket yağmuru emmişti ve sırtından su akıyordu. Buz gibi su belkemiğiniz boyunca kayarken güvenli hissetmek kolay değildi.
Acıya kucak açmak. Bir adamı sorguladığınızda acı olmak zorundaydı.
İş yaparken kendilerini unutmak isteyen, durdukları zaman anılarının geri döneceğinden korkan insanlara benziyorlardı.
Küçük bir iyilik istediğinde fakir giyin, büyük bir iyilik istediğinde güzel giyin.
Her durumda, uyanık kalmak kâbus görmekten daha iyiydi.
Bazen, yanıtlar sorulardan daha dikenli olabilirdi.
O koyu kızıl saçlar ve mavi gri gözlerle Aiel sanılabilirdi, ama pek az Aiel’in o kadar soğuk gözleri olurdu. Oğlanın gözlerinin yanında, Cadsuane’in daha önce baktığı sabah göğü ılık kalırdı.
Aslında insanlar asla değişmiyordu, ama dünya rahatsız edici ölçüde düzenli bir biçimde değişiyordu. Bu gerçekle yaşamayı öğrenme zorundaydınız ya da en azından o gerçeğin içinde canlı kalmayı.
Birine danışmanlık yapmayı kabul etmekte sorun buydu. Dilediğiniz tüm koşulları kabul ettirmiş olsanız bile yine de, o çağırdığında eninde sonunda gitmeniz gerekiyordu.
Konuşmanın derdi buydu. Bazen istediğinizden daha fazlasını söylüyordunuz.
Sence her yerde olasılıkları değiştiriyor mudur? Yoksa geleceği biz, bir adımdan sonra bir başkasını atarak ve kendimizi hiç beklemediğimiz bir yerde bularak, kendimiz mi değiştiriyoruz?
Üzerinden seneler geçmişti. Bu zamana kadar çoktan ölmüş olurlardı zaten, çocuklarının çocuklarının çocukları da ölmüş olurdu. Ama bazı nefretler hiç ölmüyordu.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Dahası, yeterince uzun süre sessiz kalırsa, diğer kadın boşluğu doldurmak için konuşurdu. Sessiz kalarak çok şey öğrenebilirdiniz.
Ama kimsenin yapmadığı bir şeyi yapan biri her zaman bulunurdu.
Yaşam bir düştür ve eninde sonunda herkes uyanır.
Tamamen birbirine karışmış bir gerçeklik ve düş karışımı.
O da gelenekleri ihlal etmeye karar verdi. Bazen , dedi, doğrudan Lelaine’e bakarak, yapmamayı tercih edeceğimiz şeyler yapmalıyız.
Düşünülemez olan önerildiğinde, törensel davranışlara uymak gerekirdir.
Güzel bir kadın olan Lelaine yine de bedenleşmiş vakardı.
İnsanlar aksini bilse de, sizi göründüğünüz gibi kabul etme eğilimi gösterirdi.
Soğuğu duymazdan geldi, soğuğun ona dokumasına izin vermeyi reddetti, ama herkesin nefesi yüzünün önünde beyaz beyaz puslanırken ancak ölüler soğuğun farkında olmazdı.
Yalnız, en olanaksız zamanda saldırmak gibi bir ünü var. İmkansız olanı o kadar sık yapmış ki insanlar artık ondan bunu bekliyor. O kadar.
Yasayla değil, yalnızca geleneklerle yasaklanmıştı, ama bazı gelenekler yasalar kadar güçlüydü.
Sabırsızlığı anlarım, ama aldatmacaya hoşgörü gösterilemez.
Adamdan sır sakladığı için biraz üzülüyordu, ama bir sırrı ne kadar az insan bilirse, onun sır olarak kalması o kadar olası olurdu.
Ve zorla yemin ettirilmiş insanlar yemindeki boşlukları bulmakta becerikli oluyorlardı.
Gerçek, eninde sonunda ortaya çıkardı her zaman, ama o sona kadar gerçeğin çevresine o kadar çok söylenti, spekülasyon ve yalan dolanmış olurdu ki çoğu insan gerçeğe asla inanmazdı.
Ama erkekler çenelerini ne zaman kapalı tutmaları gerektiğini asla bilmezdi. Bir erkeğe daha sessiz olmasını söylemek, daha fazla dedikodu yapmasına sebep olurdu ancak, yalnızca güvenebileceği yakın dostlarının yanında konuşurdu elbette; sanki onlar da dedikoduları dinleyen herkese aktarmayacakmış gibi.
Öfke, bazen geri alınması zor olan acele kararlara ve düşüncesiz sözlere yol açardı.
Kendi nefesleri düzenli kaldı. Öldürmek, yalnızca arada bir yapılması gereken bir şeydi, heyecanlanacak bir şey değil.
Adamın çeketinin altında bir plaka zırh ya da zincir zırh bulmayı bekliyordu, ama hançer adamın göğüs kemiğinin altına rahatça iki buçuk santim saplandı. Bu hamlenin neden adamın ciğerlerini felç ettiğini, neden haykıramadan kendi kanında boğulmasına sebep olduğunu bilmiyordu, ama bunları yapması gerektiğini biliyordu.
Bir isim bir çeketten farksızdı ve adam ne zaman ihtiyaç duysa çeket değiştirebilirdi.
Seni görmek gözlerime ne kadar tatlı geldi. Senin yanında bal bayat, güller kasvetli kalıyor.
Ne pis bir düşünce! Belki.
Böyle bir temelin üzerine kudret inşa edebilirdiniz. Bir kraliçenin yaptığı gibi, bir yüksek makam da insanlardan oluşmuş bir kulenin tepesinde dururdu.
Bir kuşku giderilir giderilmez yerini bir başkası alıyordu.
Her zaman düşmanının senin istemediğin şeyi yapacağını varsay. Onun en az ne yapmasını isteyeceğine karar ver ve planlarını bunun üzerine kur.
Zorlu zamanlar, sizi en çok şaşırtacak insanlarda keşfedilmemiş beceriler ortaya çıkarırdı.
Karşı casusluğun ilk adımı, adamın sattıklarını nasıl öğrendiğini bulmaktı.
Satın alınabilecek ancak belli sayıda insan vardır. Ve satın alacak parası olan ya da satın almak isteyen ancak belli sayıda insan.
Mükemmellik yalnızca kitaplar ve aşk hikâyeleri içindi.
Bazı kadınlar diye mırıldandı Dyelin şarabının içine, Sırf parmaklarını bükerek balıkların oltaya gelmesini sağlayabilir, Leydi Birgitte. Diğerleri yemleri göl boyunca sürüklemek zorunda kalır.
Çocukların ne zaman büyüyeceğine zaman karar verir Aviendha ve bu zamanda, Yüksek Makam olan bir çocuk artık çocuk olamaz.
Danine’in karar verebileceğini hiç düşünmemiştim ve haklı olduğumu anlamak için bir saat yeterli oldu, ama kadını gücendirmemek için üç saat kalmak zorunda kaldım. Yatağının hangi yanından ineceğine karar vermek için öğlene kadar yatıyor olmalı o kadın!
Bir generalin kılıcı ordusudur. Gareth Bryne kılıç kullanan bir generalin işini yanlış anladığını söyler.
Taht o süreden çok daha kısa zamanda onun olmalıydı, ama yaşlı dadısının dediği gibi, sepetteki erikleri sayardınız, ağaçtakileri değil.
Onlar, kimse oydu ve kim olduklarını iyi biliyorlardı.
Adam bazen kendi iyiliği için neyin gerektiğini anlamayacak kadar domuz kafalı oluyordu!
Onların ne anlama geldiğini bilmeyi diliyordu. Terliğine kaçmış kum tanesi gibiydiler, rahatsızlık vereceğini düşünemeyeceğiniz kadar küçük, ama ne kadar uzun kalırsa, o kadar büyükmüş gibi gelen bir kum tanesi.
..ama hizmetçiler neredeyse erkekler kadar dedikoducu olurlardı.
Ben borçlarımı her zaman öderim.. ve dostlarımın ödemesine de yardım ederim.
Plan yapmadığın zaman yapmış olmayı dilersin.
Bazen, bir cümleyle itirazları bastırabilecek kadar yüksekte durmanın avantajları vardı.
Bir hükümdar ya da hükümdar olmaya çalışan biri, halkın içinde en ufak zayıflık ya da gözyaşı gösteremezdi.
Yalnızca yardım etmeye çalışıyorlardı. Yalnız, tanıdığı her kadının hamileliği insanı beyinsiz kılmadığına inanmasını diliyordu. Tanıdığı hemen her kadın. En kötüsü de, kendileri hiç doğurmamış olanlardı.
Elleri, bir başka çığlığı bastırmaya çalışıyormuş gibi, ağzının üzerinde kalmıştı.
Işık altında, yeminini kabul ediyorum. Savaşın yıkımında, kışın zorluğunda, zaman ne getirirse getirsin seni ve sana ait olanları koruyacağım.
Ben tahsil etmeye karar verdiğimde, bu borcu edindiğin için pişman olacaksın. Yüreğinin içinde pişman olacaksın.
..korkak yürekler asla başarılı olamazdı!
Ağlayacak zaman vardır, gülecek zaman vardır. Ben senin güldüğünü görmek isterim.
İzin verirseniz gözyaşları yolunuza çıkardı, ama gece dökülen birkaç damla gözyaşı bir sonraki günün atlatılmasına yardım ederdi.
Gurur, serinkanlı bir meydan okuma, sessizce boyun eğmeyi reddetme tavrı öneriyordu, ama sağduyu bunu yaparsa, öncekinden iki kat sıkı gözleneceğini söylüyordu.
Gür kızıl saçlarının yanında ateş solgun kalırdı ve mizacı da saçlarının rengine uyuyordu.
Güven ölümün sesidir.
Yaşam bir düştür ve sonunda herkes uyanır.
Zihni kafese kapatılmış kedi gibi dolanıyordu.
Bir çabayla içinde kabaran ümitsizliği boğdu, öfkesinin kavurabileceği kadar küçük kırıntılar kalana kadar ezdi. Bir çekicin içinde ümitsizliğe yer yoktu.
Söylediği her kelimeye inanıyor , diye nefes verdi, ama inancı onu nereye götürüyor?
İyi kontrol edildiğinde, korku akıl ve kararlılığı harekete geçiren faydalı bir mahmuzdur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir