İçeriğe geç

Elcernon Üçün Çiçəklər Kitap Alıntıları – Daniel Keyes

Daniel Keyes kitaplarından Elcernon Üçün Çiçəklər kitap alıntıları sizlerle…

Elcernon Üçün Çiçəklər Kitap Alıntıları

Beyin sen uykuya dalmadan önce daha iyi örenir, dedi.
Saçmasapan bişey bu. Uyurken akıllı olabiliyosan ozaman insanlar neden okula gidiyolar.
Tanrı’ya tek bir şey için dua ediyorum, umarım incinmezsin.
Her şeyi sözcüklere dökmek her zaman gerekli olmayabilir.
Şimdi görüyorum ki, Norma bizim bahçemizde bir çiçek gibi açtığında, ben yabani bir ot olmuştum. Sadece kimsenin beni görmediği köşelerde ve karanlık yerlerde yaşamama izin verilecekti.
Ama sanırım ben, beni sevmesi için onun istediği gibi akıllı bir çocuk olmayı istemekten hiçbir zaman vazgeçmemiştim.
Hey dostum ben akıllı olduğumda çok şaşırcak deyil mi.
Ama ben zekanın tek başına hiçbir anlam taşımadığını öğrendim. Burada, sizin üniversitenizde zeka, eğitim ve bilgi büyük idoller haline gelmiş. Ama şimdi biliyorum ki, hepinizin atladığı bir şey var: Sevgi ve şefkat eli değmeyen zeka ve eğitim beş para etmez.
Benim ışığımın senin karanlığından daha iyi olduğunu kim söyleyebilir?
Her şeyi sözcüklere dökmek her zaman gerekli olmayabilir.
“Tanrı’ya bir tek şey için dua ediyorum,” diye fısıldadı, “umarım incinmezsin.”
Şimdi anlıyorum ki, üniversiteye gitmenin ve bir eğitim almanın en önemli nedenlerinden biri, tüm hayatınız boyunca doğru olduğuna inandığınız şeylerin doğru olmadığını ve hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını öğrenmekmiş.
Öğrenmek tuhaf bir olay: Ne kadar derinlere gidersem, var olduğunu bile bilmediğim şeylerle karşılaşıyorum. Kısa bir süre önce, her şeyi – dünyadaki tüm bilgileri – öğrenebilirim gibi aptalca bir hisse kapılmıştım. Şimdi ise, sadece onların var olduğunu bilebilmeyi ve bir nebzesini anlayabilmeyi ümit ediyorum. Bunun için vakit var mı?
Kırgınlığımı kontrol etmeyi, sabırsızlanmamayı ve bir şeylerin olmasını beklemeyi öğreniyorum. Sanırım büyüyor ve olgunlaşıyorum. Her gün kendimle ilgili olarak daha çok şey öğreniyorum ve suyun üzerindeki minik dalgalar gibi başlayan anılar şimdi kocaman, güçlü dalgalar halinde üstümden geçiyor
Benim ışığımın senin karanlığından daha iyi olduğunu kim söyleyebilir?
Paniklememeliyim. Pek yakında duygusal dengesizlik ve unutkanlık başlayacak.
Bunlar tükenişin ilk işaretleri
Nasıl oluyor da, kolsuz ve bacaksız doğan insanlardan faydalanmayı aklından bile geçirmeyen dürüst ve duyarlı kişiler düşük bir zeka düzeyiyle doğanları istismar etmekte bir mahsur görmezler?
Sevgi ve şefkat eli değmeyen zeka ve eğitim beş para etmez.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Kendime, etrafta kaybolmuş bir ruh gibi dolaştığımı söyledim ve sonra baktım ki gerçekten kaybolmuşum.
Sen delirmişsin! dedim.
Evet, kesinlikle! Kendi etrafında dönerek bir reverans yaptı. Ne zaman fark edeceğini merak ediyordum.
Hayat dediğin şey nedir ki? Labirentlerden oluşan bir kutu
Benim ışığımın senin karanlığından daha iyi olduğunu kim söyleyebilir?
Sevgi ve şefkat eli değmeyen zeka ve eğitim beş para etmez.
Hayata neden hep bir pencereden baktığımı bir anlasam
Nasıl oluyor da, kolsuz ve bacaksız doğan insanlardan faydalanmayı akıllarından bile geçirmeyen dürüst ve duyarlı kişiler, düşük bir zeka düzeyiyle doğanları istismar etmekte bir mahsur görmezler?
İnsanın en çok canını sıkan şey, bizim psikologlarımızın insan zekası, bellek ve öğrenme ile ilgili tüm inançlarını birtakım hüsnü kuruntulara dayandırmış olması.
Nasıl oluyor da, kolsuz ve bacaksız doğan insanlardan faydalanmayı akıllarından bile geçirmeyen dürüst ve duyarlı kişiler, düşük bir zeka düzeyiyle doğanları istismar etmekte bir mahsur görmezler?
Hiç kimse yardım edilemez düzeyde değildir.
İşte tam böyle sevmiştik birbirimizi, gece sessiz bir gündüze dönüşene kadar.
Sevgi ve şefkat eli değmeyen zeka ve eğitim beş para etmez.
Nasıl oluyor da, kolsuz ve bacaksız doğan insanlardan faydalanmayı akıllarından bile geçirmeyen dürüst ve duyarlı kişiler, düşük bir zeka düzeyiyle doğanları istismar etmekte bir mahsur görmezler?
Hayat dediğin şey nedir ki? Labirentlerden oluşan bir kutu
Demek ki insan kendisini böyle aşağılamaya başlarmış, yani yanlış iş yaptığını bilmesine rağmen kendisine hakim olamayarak
Ben kör doğmuş ama ışığı görmesine izin verilmiş bir insanım.
Bir çocuk kendisini beslemeyi veya ne yemesi gerektiğini bilemeyebilir,ama onun da karnı acıkır.
Onun bana verdiği ip yumağını çözmüş ve beni beklemekte olduğu labirentin içinde yolumu bulmuştum. Onu bedenimden daha çok seviyordum.
Her şey aslında o kadar haince mantıklı ki, zihindeki tüm işlemlerin hızlanmasıyla ilgili bir durum bu.
Bu labirentte koşmaktan yoruldum. Şimdi çıkmaz bir sokaktayım ve söylenebilecek tek şey bu.
— Demek ki bir insan kendisini böyle aşağılamaya başlarmış — yani yanlış iş yaptığını bilmesine rağmen kendisine hakim olamayarak…
Artık hiçbir şüphem kalmadı. Ona aşığım.
Tüm hayatı boyunca yarı uyur yarı uyanık kalmış bir adam gibiyim, uyanmadan önce nasıl biri olduğunu bulmaya çalışan…
Kendime, etrafta kaybolmuş bir ruh gibi dolaştığımı söyledim ve sonra baktım ki ben gerçekten kaybolmuşum.
Sıradan insanlar, dedi, sadece olayların birazını görebilirler, ama sen bir dâhisin. Sen sürekli daha yükseklere erişecek, her geçen gün çok daha fazla şeyler göreceksin. Ve attığın her adımda, mevcut olduğunu bile bilmediğin dünyalar keşfedeceksin. ( ) Tanrı’ya bir tek şey için dua ediyorum, diye fısıldadı, umarım incinmezsin.
.
Kendimi tutmalıyım.

Bir şeyler yapmam gerektiğini tekrar tekrar söylüyorum ama sonra unutuyorum ya da yapacağım dediğim şeyi yapmamak daha kolay.

.
Labirentte seçtiğim yolun beni ben yaptığını görüyorum.

Ben sadece bir şey değil, aynı zamanda bir var olma biçimiyim birçok yoldan biri ve izlediğim yolları ve izleyeceğim yolları bilmek, neye dönüştüğümü anlamama yardımcı olacak.

.
Korkuyorum. Yaşamdan, ölümden ya da hiçlikten değil, sanki hiç olmamışım gibi onu boşa harcamaktan.

.
Öğrenme konusunda garip; ne kadar uzağa gidersem, varlığından bile haberdar olmadığımı o kadar çok görüyorum.

Kısa bir süre önce aptalca her şeyi dünyadaki tüm bilgileri öğrenebileceğimi düşündüm.

Şimdi sadece varlığını bilmeyi ve onun bir tanesini anlayabilmeyi umuyorum.

Zaman var mı ?

.
Ama bu rüyalar ve anılar yığınına daha derinden daldıkça, duygusal problemlerin entelektüel problemler gibi çözülemeyeceğini daha çok anlıyorum.

( ) Eğer zekanın ne olduğunu veya nerede olduğunu bilmiyorlarsa – bir insanda ondan ne kadar bulunduğunu nasıl anlayacaklar ki?
Aklı başında olan herkes, insan gözünün iki nedenden dolayı şaşkınlık geçirdiğini ve iyi göremediğini bilir. Birinci neden, insanın aydınlıktan karanlığa geçmesi, ikinci neden ise karanlıktan aydınlığa çıkmasıdır. Bu, beden gözü için olduğu kadar akıl gözü için de geçerlidir. Bu gerçeği idrak eden kişi, kafası karışmış ve görüşü zayıflamış bir kişiyle karşılaştığında onun durumuna gülmemeli ve şu soruyu sormalıdır: Bu adamın akıl gözü daha aydınlık bir dünyadan geldiği için mi alışkın olmadığı karanlığı Yadırgamaktadır, yoksa karanlıktan aydınlığa geçtiğinde karşılaştığı yoğun ışıktan dolayı mı körleşmiştir?
Nasıl oluyor da, kolsuz ve bacaksız Doğan insanlardan faydalanmayı akıllarından bile geçirmeyen dürüst ve duyarlı kişiler, düşük bir zeka düzeyi ile doğanları istismar etmek de bir mahsur görmezler?
Zeka bir insanın sahip olabileceği en büyük lütuflardan biri… Ama ne yazık ki, bilgi arayışı sevgi arayışını kapı dışarı ediyor.
Hayat dediğin şey nedir ki? labirentlerden oluşan bir kutu.
Kendime, etrafta kaybolmuş bir ruh gibi dolaştığımı söyledim ve sonra baktım ki ben gerçekten kaybolmuşum.
Şu anda aşağıya inen bir asansördeydim. Böylece durup beklediğim takdirde er geç en aşağıya kadar inecektim, ama yukarıya doğru koşarsam belki de ayrı yerde kalmam mümkün olabilirdi. Önemli olan şey, ne olursa olsun yukarıya doğru koşmaya devam etmekti.
Hayata neden hep bir pencereden baktığımı bir anlasam 
“Sevgi ve şefkat eli değmeyen zeka ve eğitim beş para etmez.”

“Zeka bir insanın sahip olabileceği en büyük lütuflardan biri Ama ne yazık ki, bilgi arayışı sevgi arayışını kapı dışarı ediyor.”

Sizinde dediğniz gibi hayatta bana akıllı olmak için ikinci bi şans verildi ve ben bunun için çok mutluyum çünkü bu dünyada var oldunu bile bilmedim bisürü şey örendim ve onları çok azda olsa görebildim için çok mutluyum. Aylemle ve kendimle ilgili bissürü şey örendim içinde mutluyum. Eskiden hiç aylem yok gibiydi ama onları hatırladım ve onları gördüm ve şimdi biliyorumki benim bi aylem varmış ve bende herkez gibi bi insanmışım.
Hiç kimse hiçbir zaman yeni bir şey başlatmıyor, Bayan Nemur, dedim. Herkes çalışmasını diğerlerinin hataları üzerine inşa ediyor. Bilimde gerçekten orijinal olan hiçbir şey yoktur. Önemli olan, her bir bilim adamının eldeki bilginin toplamına yaptığı katkıdır.
Kim bilir, insanların yeterli bilgisi olmadığı veya yaratıcılık sürecine ve kendilerine yeterince inanmadıkları ve beyinlerinin bütününün çalışmasına izin vermedikleri için kaç problem çözümsüz kalmıştır ?
Kimse ümit sözcüğünü ağzına almamıştı. Konu sadece yaşayan ölülerdi – veya daha da kötüsü, hiçbir zaman tam anlamıyla yaşıyor ve biliyor olamayan insanlar ve onların yarattığı duyguydu. Doğdukları andan itibaren solmuş ve kurumuş olan canların ve her gün gözlerini geçen zamana ve boşluğa dikmeye mahkum olanların yarattığı duygu
Kollarına yetişkin bir adamı alıp bu şişeyle onu beslemeye hazır olan kaç kişi tanıyorsunuz? Veya bir hastanın onu baştan aşağı idrar ve dışkıyla sıvaması riskini göze alabilecek ? Şaşırmış gibisiniz. Anlayamazsınız, nasıl anlayabilirsiniz ki, siz araştırmalarınızı fildişi bir kulede yapıyorsunuz, öyle değil mi ? Bizim hastalarımız gibi en basit insani deneyimden mahrum olmanın nasıl bir şey olduğunu siz nereden bilebilirsiniz ki ?
Korkuyorum. Hayattan veya ölümden veya hiçlikten değil, hiç var olmamışım gibi o ışığı harcamış olmaktan korkuyorum.
Charlie, zihnimin üst perdesini yırtmamı istemiyor. Charlie benim bu perdenin ötesinde ne olduğunu bilmemi istemiyor. Tanrı’yı görmekten mi korkuyor ? Yoksa hiçbir şey görmemekten mi ?
“Demek ki bir insan kendisini böyle aşağılamaya başlarmış — yani yanlış iş yaptığını bilmesine rağmen kendisine hakim olamayarak…”
Kim bilir, insanların yeterli bilgisi olmadığı veya yaratıcılık sürecine ve kendilerine yeterince inanmadıkları ve beyinlerinin bütününün çalışmasına izin vermedikleri için kaç problem çözümsüz kalmıştır?
Kimse ümit sözcüğünü ağzına almamıştı. Konu sadece yaşayan ölülerlerdi – veya daha da kötüsü hiçbir zaman tam anlamıyla yaşıyor ve biliyor olmayan insanlar ve onların yarattığı duyguydu. Doğdukları andan itibaren solmuş ve kurumuş olan canların ve her gün gözlerini geçen zamana ve boşluğa dikmeye mahkum olanların yarattığı duygu
Para ve malzeme verebilecek olan sürüyle insan var, ama vaktini ve sevgisini verecek insan çok az çıkıyor.
Ama onu suçlayamıyorum, çünkü benim kim olduğumu anlama çabalarımın ve varlığımın tüm anlamının, sadece geçmişimle değil, geleceğimle ilgili olasılıkları ve sadece nereden geldiğimi değil, nereye gittiğimi de bilmekten geçtiğini bir türlü anlayamıyor. Labirentin sonunda ölüm olduğunu bilmemize rağmen şimdi beni ben yapan yolun, labirentte tutturduğum o yol olduğunu görüyorum.
Hangi yolu seçersem seçeyim, yeni bir hata yaptığımı gösteren bir şok yiyordum. Önümdeki her yol tıkalıydı. Tanrım Ne yaparsam yapayım, ne tarafa dönersem döneyim, tüm kapılar bana kapalıydı.
Zeka özürlü bir adam da, diğer adamlar gibi olmak ister. Bir çocuk kendisini beslemeyi veya ne yemesi gerektiğini bilemeyebilir, ama onun da karnı acıkır.
Burası daha iyi, en azından sahtekarlardan ve amatörlerden uzaktayım. Burada ne istersem onu yapıyorum ve kimse yanıma gelip dudak bükmüyor. Sen o dudak bükücülerden değilsin, değil mi ? Pantolonuma ve ellerime yapışan pütürlü tozları fark etmemiş gibi davranarak omuz silktim. Sanırım hepimiz bazı şeylere dudak bükeriz. Örneğin siz de sahtekarları ve amatörleri küçümsüyorsunuz.
Eğer geçmişe geri dönmek mümkün olsaydı, anneme beni ne kadar incittiğini anlatabilirdim.
Nasıl oluyor da kolsuz, ve bacaksız doğan insanlardan faydalanmayı akıllarından bile geçirmeyen dürüst ve duyarlı kişiler, düşük bir zeka düzeyiyle doğanları istismar etmekte bir mahsur görmezler?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir