İçeriğe geç

Psikolojik İlk Yardım Kitap Alıntıları – Tülay Kök

Tülay Kök kitaplarından Psikolojik İlk Yardım kitap alıntıları sizlerle…

Psikolojik İlk Yardım Kitap Alıntıları

Acılar paylaşıldıkça azalıyor, kıyaslandıkça değil.
Büyük ya da küçük bir kayıp yaşıyor olabiliriz. Yaşadığımız her tür kayıp hissi için yas tutmak bizi sağlıklı kılacaktır.
Ayrılık acısı çeken insanlar, acılarının küçümsenmesi karşısında daha çok acı çekerler.
Bir insanı yanlışlarıyla yüzleştirmek için olabilecek en yanlış zaman, onun acı çektiği zamandır.
Biz insanların problemlerini çözmeye çalışmamalıyız. Sadece problemlerini çözebilecek güce ulaşmaları için onlara destek olmalıyız.
…içimize attığımız, gömdüğümüz hiçbir olumsuz enerji sonsuza kadar orada kalmaz. Bize ulaşmanın bir yolunu bulur.
Unutmamak gerekir ki, insanlar akıl almak için değil, onay ve destek almak istedikleri için dertlerini anlatırlar.
Başka bir insanın durumuna bakarak ne umutlanın ne de beterin beteri var diyerek teselli bulun.
Herkesin acısı kendine büyük.
Kötümser olmak ya da iyimser olmanın başınıza gelenler üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Ama başınıza gelenlerle ne yapacağınız, iyimser ya da kötümser olmanızla ilgilidir.
İnsan bir kayıp yaşadıysa, yasını tutmalıydı.
İnsan bilmediği durumlar karşısında çok daha yoğun duygular yaşıyor.
Tıp fakültesine gitmeden ilk yardım bilgisi öğrenebileceğiniz gibi, psikoloji okumadan da birinin kalp acısını dindirebilirsiniz
Bir insanla neleri paylaşacağınızın kararını onun sizinle neleri paylaştığına göre değil, o kişinin nasıl biri olduğuna göre vermelisiniz.
Siz siz olun karşınızdaki kişiyle tartışmaya girmeyin. Çünkü tartışmanın kazananı haklı olan değil, münazara yeteneği güçlü olan taraftır.
Herkes ilk yardım yapamaz. Kimini kan tutar, kimini de acı
Her zaman doğru mesajlar verin. Sertleşmeden de netleşebilir, ezilmeden de yumuşak olabilirsiniz.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Dertliyle dert yarıştırılmaz. Dertliye moral verilir, destek olunur.
Tek ihtiyacım olan şey acımın görülmesi. Çünkü gerçekten acılar paylaşıldıkça azalıyor, kıyaslandıkça değil.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Acı dünyanın en doğal duygusudur ve her insanın içinde acıyla baş edebilecek güç vardır. İnsan yeter ki acıya omuz veren sevdiklerini yanında hissedebilsin.
Acı çeken insanın ihtiyacı olan tek şey budur. yanındayım, seninleyim, buradayım mesajını ona hissettirmeniz gerekir.
Acı çeken bir insanın yanında gidin, önünde ya da arkasında değil.
Ciddi bir hastalık ya da travma yaşayan herkesin tedavi protokolüne psikiyatri konsültasyon eklenmeli.
Kişilik olarak kontrolcü ve mükemmeliyetçi insanlar kontrol edemedikleri durumları yaşamak zorunda olduklarında acıyı, korkuyu daha şiddetli hissediyorlar.
yine sonradan anlayacağım gibi hasta insanlar dinlemek için değil, anlatmak için soru soruyorlar
Duyguları içine hapsolmuş birine dünyanın en mantıklı cümlelerini kursanız bile ulaşamazsınız.
Konu ne olursa olsun, sonuca odaklanmamak lazım gerektiğini bir kez daha anladım. Süreci iyi geçirmek gerek diye düşündüm Noktası yok, sadece virgülü var yaşadıklarımın.
Biri size güvendiyse güvenilir olduğunuz içindir, bunun için ona borçlu değilsiniz. Ona güvendiğinizi ispat etmek zorunda hiç değilsiniz. Bir insanlar neleri paylaşacağınızın kararını onun sizinle neleri paylaştığına göre değil, o kişinin nasıl biri olduğuna göre vermelisiniz.
Ayşe’yi sevmeme hakkınızı sonuna kadar savunun, Ayşe’yi sevme haklarına da sonuna kadar saygı duyun.
Ne yapacağımızı bilemediğimiz durumlarda bir şey yapmamak genellikle doğru bir tercihtir. En azından mevcut durumu daha kötüye götürmeyiz.
İnsanın varlığıyla ilgilenmek ile sorunuyla ilgilenmek arasında fark vardır Bu saç sana yakışmıyor demek yerine o saçı nasıl bir psikolojiyle öyle yaptırdığını anlamaya çalışmak o insanla ilgilenmektir.
Karşınızdaki kişinin bu çocuksu ruh halini bırakmasını istiyorsanız, siz de ebeveynlikten çıkmalısınız.
Çevrendeki insanlar sadece yalnız kalmaktan korkuyorlar. Senin ilgine ne zaman ihtiyaç duysalar, bir sorun çıkarıyorlar. Ve sen onların sorunlarını çözdükçe, çözülen her sorunu yerine panikle, korkuyla yeni bir sorun üretiyorlar.
Duygular hareket halindeki yaşam enerjisidir, soyut kavramlar değildir. Diğerlerinden bize doğru akan enerjiyi taşımak her zaman mümkün olmayabilir.
Karşınızdakini açık olmaya davet edin. Her ne demek istiyorsa, açıkça söylemesi için ısrarcı olun. Kendine ait olan sorumluluğu size bırakmasına izin vermeyin. Kendimize ait kararların sorumluluğunu bile almak yeterince zorken, karşınızdaki kişinin kendine ait bir kararın sorumluluğu sizin üzerinize yıkmasına izin vermeyin. Çünkü bu durum hem ilişkinize hem de sizin psikolojinize zarar verir.
Bir yetişkin kendi ebeveyninden alamadıklarını çocuklarından almaya kalkamaz, kalkmamalı. Duygusal ihtiyaçları karşılanmadan büyümüş bir çocuk kendisi anne olunca bu ihtiyaçları çocuktan almaya kalkarsa, bir çocuk Annem kırılırsa, annem üzülürse diyerek hayatını annesinin gönül yorgunluklarını gidermeye adarsa, kendi hayatına verecek ve kendine dünya kuracak çok az enerjisi kalır.
Karşılanmamış bütün ihtiyaçlar, karşılanabilecekleri ortamı buluncaya kadar zihnin karanlık odalarında beklerler. İnsan çocuklukta karşılanmamış ihtiyacını yaşı kaç olursa olsun gidermesini sağlayacak seçimlerin peşindedir. Bunun için en iyi ortam ilk olarak aşk ilişkileridir. O zaman bu insanlar yanlarında çocukluk yapabilecekleri insanlarla evlenirler.
Trafikte sinirlenen biri aslında o anki durumun temsil ettiği başka bir yaşantıya sinirlenmektedir. Kendine sinirlenme hakkı tanımadığı yaşantıların enerjisini boşaltmak için trafik çoğu insana kolay ve elverişli bir yol gibi görünür.
Öfke her zaman bir şeylerin değişmesi gerektiğinin sinyalini veriyordur.
Aile bir sistemdir ve bu sistemde bir şeyler istendiği gibi gitmiyorsa, herkesin bu durumda payı olabilir. Bazen sistem de arızalı olabilir. Dikkat ederseniz herkesin payı dedim, herkesin suçu demedim. Çünkü suçluluk psikolojisi iyi bir şey değil. İnsanın sorunu çözme gücünü elinden alan bir duygu. Suç varsa hüküm de var demektir.
Aslında dinlemeyi bilirsek, herkes herkese bir şeyler anlatır. Hiç kimse üzüntüsünü içinde tutmaya meraklı değil. Ama üzgünken beni daha da üzeceğini bildiğim insana neden üzüntümü anlatayım, değil mi? İlk yardıma ihtiyaç duyarken Bana dokunmayın, doktoru bekleyeceğim diyorsam, hatalı kurtarma hareketi sebebiyle sakat kalabileceğimi bildiğim içindir.
Biz insanların problemlerini çözmeye çalışmamalıyız. Sadece problemlerini çözebilecek güce ulaşmaları için onlara destek olmalıyız.
Bir insanı yanlışlarıyla yüzleştirmek için olabilecek en yanlış zaman, onun acı çektiği zamandır.
Cenaze sonrası yas sürecinin başlaması için mutlak surette , elbette fiziksel sağlıkları elverdiği ölçüde kişilerin defin işlemini görmeleri gerekiyor. Bu olmadığında yas süreci başlayamıyor. Kişi inkar aşamasından öteye geçemiyor. Ölen kişi sanki her an gelecek, misafirlikten ya da çıktığı tatilden dönecek gibi hissediyor. Bu da onun yaşamına elbette olumlu olarak yansımıyor.
Empati yoksunu olduğunuz için değil, bazen de çok fazla empati kurduğunuz için yardım edemiyor olabilirsiniz.
Acıyı dindirmek değil, akıtmaktır önemli olan. Kanamayı durdurmak için kanayan yere kuvvetlice bastırırsınız, çünkü kan bizim için gereklidir. Ancak acı zehirlidir ve o anda ve muhakkak dışarı atılması gerekir.
Gerçek acının ve trajedinin bulunduğu yerde kaygı yoktur. Coşku ve tutkunun olduğu yerde de. Yani acılar yaşanacak ki mutluluklara da yer açılacak. Acılar dibine kadar çekilecek ki hayatımızı felç edecek düzeydeki kaygıya kapı açılmayacak.
Acı ya da öfke enerjinizi bedeninizde tutma şansınız yoktur, eğer sağlıklı olmak istiyorsanız. Onu mutlaka atmanız gerekir.

Ama bu aşamada da eğer acınızı çekmez ve yas sürecinizi tamamlamazsanız, acı tamamen katı bir hal alır. Tamamen donar ve enerji kanallarınızda blokaj olarak yerini alır.

Tutulmamış yas ya da tutulmaya zamanında başlanmamış yas pek çok psikolojik sorunun ve travma sonrası stres bozukluğunun sebebidir.
İnsanlara, dünyaya sürekli güç ispatı yapmak için yaşıyorsanız perişan olursunuz. Hayatınız yolunda gittiğinde, aşılacak engel olmadığında kendinizi huzursuz hissedersiniz. Çünkü acı yoksa gücünüz de yok gibi gelir.
Acılar paylaşıldıkça azalıyor, kıyaslandıkça değil.
Sadece iyi niyetle ya da bilmediğinden de olsa insanların canımı acıtmasına izin vermek istemiyorum.
Hepimiz ölüme eşit derecede yakınız ve istatistik denen şeyin hiçbir anlamı yok.
Üzüntüyü bastırmanın yaratacağı hastalık, emin olun üzülmenin getireceği hastalıktan çok daha ağır oluyor Üzülmemiz gereken durumlarda üzülmüyorsak bir sorun vardır. Üzüntü her ne kadar istenmeyen bir duygu olsa da hayata dairdir. Kaçamazsınız, peşinizi bırakmaz. İllaki yaşayacaksınız, öyle bırakacak peşinizi.
Korkutma yoluyla motive etme yöntemi işe yarasaydı, kimse sigara içmezdi.
Belki de hastalıklar bedenimizden önce bizi saran ilişki ağlarında başlıyor? Kim bilir? İnsan en yakınlarıyla savaşırsa mı daha mutlu olur yoksa onları bütün kötü taraflarıyla kabullenip gardını ona göre alırsa mı?
En iyi savunmanın saldırı olduğunu söyleseler de ben bunan inanmam. İnsan kendisiyle savaşmaya başladığı zaman kaybetme ihtimali de var ve bizim bazı savaşları kaybetme şansımız yok.
Ama insanlar benin gerçekliğimi değil, yansıttıklarımı görebiliyordu sadece.
Ne yaşadığımı, ne çektiğimi ben biliyorum. Acım bana göre biricik ve tek ihtiyacım olan şey acımın görülmesi. Çünkü gerçekten acılar paylaşıldıkça azalıyor, kıyaslandıkça değil.
Acı çeken biri için yapabileceğiniz en önemli şey yanında olmaktır. Bedenen ve ruhen orada olmanız gerekir. Acı çeken bir insanın yanında gidin; önünde ya da arkasında değil. Aynı moda gelin onlarla Yanındayım, seninleyim, buradayım mesajını ona hissettirmeniz gerekir. Pasif olup ondan daha fazla üzülmek kadar, çok güçlü görünmeye çalışıp teselli etmeye çalışmak da doğru değildir. Acı dünyanın en doğal duygusudur ve her insanın içinde acıyla baş edebilecek güç vardır. İnsan yeter ki acıya omuz veren sevdiklerini yanında hissedebilsin.
Kabullenemedikçe hem kendimi hem çevremi yoruyorum.
Sonuçta insanın paniklemesine ve ağrıyı yüz kat daha fazla hissetmesine sebep olan şey ne kadar ağrı çekeceğini, bunun ne kadar süreceğini ve o sırada ne yapması gerektiğini bilmemesi. Diş hekiminin asistanının yaptığı tam olarak buydu. Acıya telkinleriyle set çekmişti . Geçeceğini ve daha ileriye gitmeyeceğini, giderse de bir çaresinin olduğunu bilmek insanı rahatlatıyordu.
İnsan bilmediği durumlar karşısında çok daha yoğun duygular yaşıyor. Sadece acı ya da ağrı için değil, korku için de geçerli bu durum.
Ölümün nefesini ensesinde hissetmiş bir insan aynı kalamaz.
Ancak kişi ister acılı ister öfkeli, isterse korku dolu olsun ona yardım etmek istiyorsak aklımızdan çıkarmamamız gereken gereken ilk şey akıl ve mantık yoluyla ona yardım edemeyeceğimiz olmalıdır. Duyguları içine hapsolmuş birine dünyanın en mantıklı cümlelerini kursanız bile ulaşamazsınız.
Ayağı kırılmış bir insana iyileştiğinde nasıl kayak yapabileceğini anlatmanın hiçbir anlamı yoktur. Yani psikolojik ilk yardımın amacı kişinin problemini çözmek değildir. Kişi problemini çözecek güce ulaşana kadar sıkıntısını azaltmaktır.
Karşınızdaki insanı gözlerinin içine bakarak, sözünü kesmeden ve ilk fırsatta kendinizi anlatmaya başlamadan dinleyebiliyor musunuz?
Bir insanla neleri paylaşacağınızın kararını onun sizinle neleri paylaştığına göre değil, o kişinin nasıl biri olduğuna göre vermelisiniz.
Sertleşmeden de netleşebilir, ezilmeden de yumuşak olabilirsiniz.
Bir yetişkin kendi ebeveyninden alamadıklarını çocuklarından almaya kalkamaz, kalkmamalı.
Karşılanmamış bütün ihtiyaçlar, karşılanabilecekleri ortamı buluncaya kadar zihnin karanlık odalarında beklerler. İnsan çocuklukta karşılanmamış ihtiyacını yaşı kaç olursa olsun gidermesini sağlayacak seçimlerin peşindedir.
Öfkeli bir çocuk kendini ifade etme derdinde olan ve sesini duyurma yöntemi olarak öfkelenmeyi öğrenmiş çocuktur.
Bir insanı yanlışlarıyla yüzleştirmek için olabilecek en yanlış zaman, onun acı çektiği zamandır.
İnkar aşaması insanın kendine yalanlar söylediği ve o yalanlara bütün kalbiyle inandığı bir dönemdir. Bu aşamadaki birini gerçeklerle yüzleştirmeye ve kendine getirmeye çalışırsak ona zarar veririz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir