İçeriğe geç

Kış Hasadı Kitap Alıntıları – Shems Friedlander

Shems Friedlander kitaplarından Kış Hasadı kitap alıntıları sizlerle…

Kış Hasadı Kitap Alıntıları

Kat kat derilerinin altında rüyaların, Ve ardında tutulmamış sözlerin, aşktır yaşayan, Bir kelime, içinde geçen boğuk bir duanın Şairin kalemi uzak düşüncelerin arasında kaybolur gider
”Ne mutlu böyle bilge olan sana!
Ve ne mutlu bana ki kısmetime seninle ülfet düştü! ”
(Tripura Rahasya)
Hiç ölmeyecekmiş gibi çalış ve yarın ölecekmiş gibi ibadet et. Başkalarının hâlinden ibret alamayanlar, başkalarına ibret olurlar.
On üçüncü yüzyıl fakihi ve doktor, bazılarının ‘Kalbin Alimi’ diye bildiği İbn-i Kayyım el-Cevziyye, insan ömrünü şu bölümlerle ifade eder:
1. Çocukluk on beş yaşında biter.
2. Gençlik yaşı otuz beşe kadar uzanır.
3. Olgunluk yaşı ellide biter.
4. Kıdem yetmişte biter.
5. İhtiyarlık ölümle sona erer.
Bu dünya onu elde etmek isteyenlerden kaçar ve albenisine aldanmayıp ona aldırmayanlara hürmet eder. Tarih, ondan ders alanlara öğretmen olur ve sahte süslerine kapılanları kör eder. İnsanın şifası ”gayb hazinesi ”ndedir.
Her ayrılış, kısa bir müddet için olsa da, kalbi endişeye gark eder.
Özgürlük arzuları bıraktığında gelir.
Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî şöyle buyurdu: ”Bilge insan geçirdiği sıkıntılardan ve arkadaşlarının ölümünden dersler çıkaran kimsedir. ”
Neyzenin nefesiyle oluşan ses zikr-i Hû ile çıkar. Neyi her üflediğinde O’nunla olmalısın, kendi nefsinle değil. Hayatındaki herhangi bir eylem gibi, fakat ney üflerken biraz daha fazla İçi boş olan ve nefesinizle dolan ney elinizde Ney gibi tamamen boş olmalısınız ve nefesinizden tecelli eden diğer bir ilham ile tamamlanmalısınız. Gerçek amaç, niyet olduğunda gerçekleşebilecek dönüşümdür.
Fotoğraftaki hiç kimse, o anı, fotoğraf makinesi tarafından yakalanmış haliyle bir daha yaşayamayacak.
Müzik piyanoda değil, tat da elmada değildir. Elmanın tadı, onu yiyen kişi ve elma bir araya geldiğinde ortaya çıkar.
Yönetmen Peter Brook da şöyle dedi: ”Bir adam boş bir alanda yürür ve başka bir adam da onu seyreder. Bu, tiyatrodur. ”
Görebilmek için hep gözlerimin açık olmasının gerektiğini düşünmüştüm.
”Şerh etmesi veya açması güç bir gizli hazineydi o, çünkü kendisini, izhar ettiği zıtlıklarla muhafaza ederdi. ” demişti Kudsi Erguner.
Mevlevi musikisinden bahsederken bir keresinde, ”Bu müzik dinlemek için değil, iştirak etmek için vardır. ” demişti.
Allah ayetlerini/işaretlerini afaka yerleştirmiştir. Ve bize nasıl yaşamamız gerektiğinin ipuçlarını vermiştir. Fakat biz bu ipuçlarını kafamızdaki vehimlere boğmuşuz ve hayatımızı bir fantezi olarak hayallerin içinde geçiriyoruz.
İnsanın hayatındaki karmaşalar onu nasıl da zincirlere vuruyor. Kainatta, kozmosta aydınlanma arıyorum ve o aradığım şeyi tekkenin mutfağında buluyorum. İnsan kalbi okuyabildiğinde kelimeler lüzumsuz kalıyor. Hayat, ben varsam gerçek
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Nurdan boynuzlar, aslında manevi idrake işarettir.
Acı kahve dervişlerin muhabbeti için icat edilmiş derler. Gecenin ufuklarına uzanan sözler, dinleyicinin uyanık kalabilmesi için bir uyarıcı gerektirir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
”Kişinin kitabındaki karalığı silip gidermenin imkanı var; gözyaşı ve tevhid çözeltisiyle Alem bir kitaptır ki okuyucunun idrakine göre anlamları değişir. ”
Tek başınalık yalnız yapılabilen faaliyetlerle, sanat, müzik, şiirle faydalı bir şeye dönüşür. Ama yalnızlık, adı konamayan bir şeylerin eksik olduğu hissinin farkındalığıyla ortaya çıkar. Meditasyon yalnızlığı, ille de başka bir insandan gelmek zorunda olmayan bir iç mutluluk gerektirir.
Son hutbesinde Muzaffer Efendi bir ara durakladı ve, ”Siz bunu anlamazsınız ama ben bilirim. Boynum bir kılıç tarafından kesilmiş bulunuyor. ” dedi. Ertesi hafta da göçtü.
Sevdiklerimizin aramızdan alınmaları olmasa bu hayatın geçici olduğuna nasıl iman edecektik ki?
Toplum, kendi vücut kafesindeki hayvanlarla dans etmeyi tercih etmişti. İçlerindeki domuz haram yiyor, tilki aldatıyor, maymun sadece eğlenmek istiyor, tavuskuşu zahiri güzellikte bir tarz yakalamak istiyor ve kurt da öfke saçıyordu.
Bu dünyadaki her güzel şey Allah’ın bir lütfu, bir hediyesidir ve her kötü şey, her murdarlık ise bu hediyelerin kötüye kullanılmasındandır.
Yüz sene sonra dünyada şimdiki insanlardan kimse kalmayacak.
Belli bir yerde sabitsen her yerdesindir ama her yere dağılmışsan hiçbir yerde değilsindir.
Yemeğin bereketi, onu başkalarına yedirmektedir.
Babamın ağladığını gördüğüm yegane olay, annesinin cenazesiydi.
Baba, 105 yaşındaydı
Evet ama annemdi.
”Bir şeyler arıyordum, dahası aradıklarımın bana sunulandan farklı şeyler olduğunu biliyordum, ama hala dünyaya raptolmuş bir haldeydim. ”
”Belli bir şeyi başka bir şeye dönüştürerek onu kendisinin kılardı. ”
”Bir aynanın yerde yatan binlerce kırık parçası gibi, her bir bölümden bütünün bir parçası yansıyor. ”
Hepiniz yetişkinsiniz. Hayatta kendinize karşı, bir anne olarak, bir baba veya bir arkadaş olarak belirli maksadınız var. Zamanı geldiğinde elinizden geleni yaptığınızı söyleyebilmelisiniz. Saçmalıklarla vakit geçirmeyin, gereksiz şeyleri dert etmeyin. Saçmalıklardan kurtulmalısınız. Bırakın, saçmalıkları bir başkası yapsın. Televizyonla, kötü kitaplarla, konserve yemek kalitesinde entelektüel malzemelerle vakit öldürmeyin. Yeter bu boyalı şekerden yediğiniz. Ciddi bir kişi olun. Kendiniz için zaman ayırın. İşinizde çalışın ama kendinize vakit ayırın. Kendinizle, içinizle uğraşmak kolay değildir. Kendinizin farkında olmak için gayret gösterin.
Sonra bir an geldi ki dünyayı değiştiremeyeceğimi, fakat kendimi değiştirebileceğimi fark ettim ve o noktadan sonra eşyaya farklı bir gözle nazar etmeye başladım. Artık küresel ölçekte ne olup bittiğinin bir önemi yoktu. Önemli olan; benim kendi varlık âlemim ve bu âlemin, hem dışımdaki hem de içimdeki alemle olan rabıtasıydı. Zâhir ve bâtın, gizli ve âşikâr
Namaz En büyük zikirdir. Karınızı sevmekte namazdır; kalp çok iyi hissettiren bir şeydir eş sevgisi. Paranın namazı fukaraya yardımdır. İnsanlara yardım götürmek namazdır. Kalbinde iman olduğu sürece ne yaparsan yap, namazda gibisindir. Bedenin namazı, Allah’a secde etmektir. Kulağın namazı sadece hakikati duymak, hakikati dinlemek ve ona uygun hareket etmektir.
Yedi tür zikir vardır. Cehri olan sesi yapılır. Hafi olanı sessiz zikirdir. Ruhi olanı ruhunun zikridir. Sır, sırrın zikridir. Sırru’s sır sırdaki sırrın zikridir. Cehri olan, dilin o sesi söylemesidir; kalbin dile verdiği tepkimeye zikir denir. Hiçbir sesi çıkmayan zikirde kalp tepki verir. Zikri Ruhi, dille değil, kişinin bütün varlığı ile yaptığı zikirdir. Zikri sır her anı Allah ile yaşamak, her hareketi Allah ile yapmaktır. Ne yaparsan yap; namaz kılarken, yemek yerken, yürürken, tuvaletteyken, Allah’ın farkında olur, hep onunla olursun. Buda zikr-i sırdır
Şeyhin işi, insanları Allah’a götürmektir. İnsanlar, kalplerinin açıklığı kadar hidayete mazhar olurlar. Şeyh, Allah değildir, ama bir şeyh Allah’a çok yakın olabilir. Denizden bir bardak su doldurursan bardaktaki su deniz değildir, ancak denizdendir. Allaha kıyasla şeyh de böyle bir şeydir.
Kardeşleri tarafından kuyuya atılmasına rağmen Hazreti Yusuf’un zarar görmemiş gömleği ve ateşe atılıp dayanmayan Hazreti İbrahim’in kıyafetleri de Cibril emin tarafından getirilmiş olmalı.
Görünüşe göre savaş öncesinin Bosnasında İslam pek yaşanmıyormuş. Savaş sırasında bir çok cami yıkılmış. Bu bir iç savaş değildi. Bu, beraber huzur içinde yaşaya gelen farklı dinlerin mensuplarına karşı çıkarılmış bir savaştır.
Evi hayatta tutan, içinde yaşayanların Nefesinden oluşan nemdir. Önemli olan şey insanın nefesidir. Kurumuş bir kalp de toz gibi dağılır
Kara sevda insanı öldürebilir. Bir çok insan aşırı sevgiden ölmüş tür. Birine karşı delicesine bir aşkın varsa onu kendinden uzaklaştırabilirsin. Bunun için biraz geri durmak, Ölçülü olmak en iyisidir. Kimi Allah’tan çok seversen onu bir put haline getirirsin.
İlk insan tastamam bir suret kazanınca ona sağ omuzdan bakması emri verildi. Üç nur vardı. İlk nura adını ve nerede ikamet ettiğini sordu. “Ben aklım“ dedi nur“ve kafamda ikamet ederim“. İkinci nura aynı soru soruldu. “Ben vicdanım ve gözlerinde ikamet ederim.” üçüncü nura döndüğünde doğru parlaklığından gözlerini sakınmak durumunda kaldı. “Sen kimsin ve nerede yaşarsın?” Dedi. Nur şöyle cevapladı: “ben merhametim ve kalbinde yaşarım”.
Bütün harflerin Elif’le bitişebileceğini, ama Elif’in başka bir hiçbir harfle birleşme ihtiyacı göstermeden tek başına durduğunu farkındaydı. Elif, Allah’ı simgeliyordu.
Dünyada seni böyle sokan arılara benzer. Burada acılar yaşayacaksın. Burada sorunların olacak. Ama allah balı için hayat arılarının sokmalarına tahammüle değmez mi?
Oğullarımızın, kalbi Vakfıkebir balı gibi olan kadınlarla evlenmesi için dua edin
İslami Şeriatten ziyade tarikat yoluyla buldum. Batıdaki bir çok kimse için İslam’ın kapısı tarikattı. Önce manevi olan, manayı, batına cezbolunuyor, sonra da dini kucaklıyorduk. Tasavvuf ve İslam’ı asla ayırmam. İkisi de bir ve aynıdır.
Müslüman olmak ehli tarik olmanızı gerektirmez, fakat ehli tarik olacaksanız muhakkak Müslüman olmalısınız.
Allahın adını işittiğinizde neden ağlayamıyorsunuz, ağlayamıyorsanız, ağlayamadığınıza ağlayın!
Bir şeyh efendiye, “nasıl şeyh oldunuz?“ Diye soruldu. “Köyümde yürüyordum, komşumun açık penceresinden ismimin zikr edildiğini duydum. İçerideki adamlar benim güvenilir, iyi bir arkadaş olduğumu, ne zaman benimle vakit geçirirlerse bir şeyler öğrendiklerini de benim söz ve davranışlarının sürekli olarak Allah’ı hatırladıklarını söylüyorlardı. Ayrıca çocuklarının yetiştirilmesini de bana havale etmek istediklerini belirtmişlerdir. O anda bende gördükleri kişi olmaya karar verdim ve bir zaman sonra şeyh oldum
İnsanların çoğu, sessiz bir ümitsizlik için hayatlarını sürdürür. Zaman zaman aradığın şeyin ne olduğunu dahi bilmeyen bir arayıcıydım.
Kendini bil, her zaman ve her yerde
Dünyanın, tanrının isimleriyle yeni baştan inşa edilebileceğini söyledi. İman cübben varda kullanmıyorsan, yağmurlu bir günde sen dışardayken dolabımda duran yağmurluk gibi olur.
Bazen karımız değilde kız kardeşimiz olması gereken kadınlarla evleniyoruz.
Sonra bir an geldi ki dünyayı değiştiremeyeceğimi, fakat kendimi değiştiremeyeceğimi fark ettim ve o noktadan sonra eşyaya farklı bir gözle nazar etmeye başladım. Artık küresel ölçekte ne olup bittiğinin bir önemi yoktur. Önemli olan; benim kendi varlık alemin ve bu alemin, hem dışındaki hem de içimdeki alem de olan rabıtasıydı. Zahir ve batın, gizli ve aşkar.
Ayakkabılarım yok diye üzülüyordum. Ayakları olmayan bir adam var karşılaşana dek
Her çocuğun bahçıvan kutunun ön cebine cuk oturan katlanır çakısı olurdu. Onları toprak zeminde bölgelerimizi çizmek için kullanırdık. Bir bilek hareketiyle Çakımızı toprağa fırlatır ve saplandığı noktadan itibaren bir çizgi çizerek yeni sahiplendiğimiz toprağın sınırlarını belirlerdik. Seneler sonra öğrendim ki yetişkinler Orta Doğu‘daki ülkelerin sınırlarını belirlerken benzer şeyler yapıyorlarmış.
Allah’ı sevdiğimizi söyleriz de mezarımızı dünyadan bir türlü ayırmayız.
La ilahe illallah bir nefse sığıyor. Ama dilde kalmış bir şekilde değil; kalbin en derin kısmında, vücuttaki her bir zerre, her bir hücre alev alarak tıpkı ateşböceği gibi
Seni Allah yolundan uzaklaştıracak her ümitten Allah’a sığın.
Daha kaç gün buradasın ki
Hayatla böylesine içli dışlı oldun
Artık sana ölümden bile bahsedemez oldum.
Eve dönüş yolculuğundasın
Ama eşeğin uyuyup kalmış!
Tam da yolun ortasında(Hz.Mevlânâ)
Hiç bulutlara bakmak için vakit ayırdınız mı efendim?
Asıl dinlenmek, faaliyetini değiştirmekle olur.
İman cübben var da kullanmıyorsan, yağmurlu bir günde sen dışarıdayken dolabında duran yağmurluk gibi olur.
Bir an geldi ki dünyayı değiştiremeyeceğimi, fakat kendimi değiştirebileceğimi fark ettim ve o noktadan sonra eşyaya farklı bir gözle nazar etmeye başladım. Artık küresel ölçekte ne olup bittiğinin bir önemi yoktu. Önemli olan; benim kendi varlık alemim ve bu alemin, hem dışımdaki hem de içimdeki alemle olan rabıtasıydı. Zahir ve batın, gizli ve aşikar
Canın acımıyorsa çalışmıyorsun demektir.
Her çocuğun bahçıvan kotunun ön cebine cuk oturan katlanır çakısı olurdu. Onları toprak zeminde bölgelerimizi çizmek için kullanırdık. Bir bilek hareketiyle çakımızı toprağa fırlatır ve saplandığı noktadan itibaren bir çizgi çizerek yeni sahiplendiğimiz toprağın sınırlarını belirlerdik. Seneler sonra öğrendim ki yetişkinler Ortadoğu’daki ülkelerin sınırlarını belirlerken benzer şeyler yapıyorlarmış.
Nasıl yaşanması gerektiğinin sırrını Allah Teâlâ ilk insanın isminde gizlemiştir. (آدم)
İmanı olmayan kişi pazar yerine güneş battıktan sonra gelen kişi gibidir.
Kalbini bu dünyanın putlarından koru!
İsimler ve meslekler sonradan öğrenilebilir. Gerçekten pek de önemli değildirler. Önemli olan kalbinizin özü, gözlerinizden ışıldayan nur ve sûretinizin ötesinde bir mânâ olduğunu gösteren ahvalinizdir.
Kat kar derilerinin altında rüyaların,
Ve ardında tutulmamış sözlerin, aşktır yaşayan,
Bir kelime gibi, içinde geçen boğuk duanın
Şairin kalemi uzak düşüncelerin arasında kaybolur gider.
hz. mevlana işaretlerin ufuklarda,ama bütün sırların nefslerde,içimizde olduğunu anlamıştı
ruhum evine ocağına kavuşmuş gibi..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir