İçeriğe geç

Sufilerin Edepleri Kitap Alıntıları – Ebu Abdurrahman Es-Sülemi

Ebu Abdurrahman Es-Sülemi kitaplarından Sufilerin Edepleri kitap alıntıları sizlerle…

Sufilerin Edepleri Kitap Alıntıları

Şeref Allah’a, elçisine ve müminlere aittir.
Bâyezid-i Bistâmî hazretleri anlatır:
“Geceleyin kalktım namaz kıldım. Yorulunca oturdum ve ayağımı uzattım. Gaybdan bir ses geldi: Sultanların huzurunda oturan kimselerin edeple oturmaları gerekir!”
Ruveym hazretlerine yolculuk âdâbı sorulduğunda şöyle dedi:
“Yolcunun beklentisi, adımlarının ötesine geçmemeli ve gönlünün yattığı yer de onun konağı olmalıdır.”
Ebu Said ez-Ziyadi anlatıyor:
Ebu Hatim el-Attar’ın dışı kötülerin dışı, içi ise iyilerin içiydi.
Zaman zaman çevresindekilere (sufilere) şöyle derdi: bana soru soru, ama kendi halimi sormayın! Bulunduğum şu mekandan dolayı da beni affedin! Siz beni lambanın veya mumun fitili gibi kabul edin! Kendimi yakıyor, sizleri aydınlatıyorum.”
Bişr el-Hafi’nin oğlu Ebu Hafs anlatır:
“Bişr’in canı ayva çekmişti. Annem gidip ayva bulup getirmemi istedi. Getirdim. Aldı, kokladı, sonra da onu tatmadan ruhunu teslim etti.”
Edep konuştuğunda dilini, yalnız kaldığında da kalbini korumandır.
ilmin edebi, kendini ilmiyle değil, ilmini kendisiyle süslemektir.
Evladım, ilme sarıl.
Başına ne hal gelirse gelsin ilmi bırakma. Senin dostun sadece ilim olsun.
Tek bir kapıyı koru, sana bir çok kapı açılır.
Tek bir efendi edin, bütün boyunlar sana eğilir.
İyiliği tamamlamak, iyiliğe başlamaktan daha hayırlıdır.
Çünkü başlamak, arzudur; bitirmekse sabırdır.
Sabır arzudan daha çetindir.
Zünnûn’dan ayrılırken ‘Kiminle sohbet edeyim, kiminle oturup kalkayım? diye sordum.
Bana ‘Kendisini görünce Allah’ı hatırladığın, gönlünde saygı uyandıran, konuşması senin ilmini artıran, davranışı sana dünyadan yüz çevirten, yanındayken Allah’a isyan etmediğin, sözüyle değil haliyle nasihat eden kimseyle otur kalk. dedi.
Yokluğun iki ucu arasındaki şey de yok sayılır.
Büyük çaba gösterip içini arındıran kimseye Allah dışını da güzelleştirme imkânı lutfeder.
Dış davranışları güzelleşen kimse ise Allah’ın hidayetine erer.
İçini düzelten huzur bulur, Allah’a yaklaşmak isteyen yaklaşır, nefsini arındıran tertemiz olur, tevekkül eden güvenlikte olur, vazifesi olmayan şeylerle uğraşan kendi için önemli olanı kaybeder.
Geçmişte olup biteni dert edinmek, olmuş bitmiş işlere kafa yormak, senin ömrün bereketini giderir.
Teraziye konulacak ilk şey, güzel ahlâktır.
Kardeşim Allah’tan başkasıyla yoldaşlık etme! Senin işlerini O halleder, iyiliklerini mükâfatlandırır, kötülüklerini örter ve hiçbir an senden ayrılmaz.
İlim, insanın kendi kadrini bilmesidir. Kendi değerini bilen kimseye kulluk kolaylaşır.’
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Dinin üstün yanı takvâdır, takvânın üstün tarafı da dili övmeden de, yermeden de korumaktır.
Vaktin senin en kıymetli şeyindir. İyi koru ve onu en değerli şeyle doldur.
(Sehl b Abdullah Hz)
Allah’tan kork kardeşim!
Az insan tanıyın. Bilmediğiniz kimseleri tanımaya çalışmayın. Tanıdığınız kimseleri de düşünün.
(İbrahim b Ethem Hz)
Yavrum, iyi insanlarla dostluk kur ki onlardan sayılasın. Düşük karakterlilerden de kaçın ki onlardan sayılmayasın.!
Verenin de alanın da Allah cc olduğunu unutma!
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hem Allah’tan bahseden hem de şeriatın dışına çıkan kimseye yaklaşma.! Baş olmayı ve büyüklenmeyi seven kimseden uzak dur.! Hâlini dünya insanlarına şikayet edene yaklaşma.! Nefsinden razı olan ve ameline güvenen bir kimse görürsen onun her iki dünyasını da kaybettiğini anla..
Nefsini arzu ve hevesleriyle başbaşa bırakma. Çünkü o arzu ve heveslerde ona zulüm vardır.
Bir kişi bir şey isteyince, isteği ister yerine getirilsin ister getirilmesin,o kişinin kırk gün boyunca yüzsuyu dökülürmüş.
Fazilet ve kemal sahipleri derler ki: Çalışıp kazanmayı ayıplayan sünnete karşı çıkmış olur; tevekkülü hor gören de imana dil uzatmış olur.
Dünya arzu ve isteğiyle sabahlayan kişinin Allah ile olan bağları kopar.
Eğer insanlar istemede neler olup bittiğini bilselerdi, kimse bir şey istemezdi.
Bütün kalbiyle Allah’a yöneleni Allah hiç hesap etmediği yerden rızıklandırır; bütün kalbiyle dünyaya bağlananı da Allah dünyaya bırakıverir.
(Hadis-i şerif)
Kişi karnını tıka basa doyurunca, aklından mutlaka bir şey gider ve o giden de ebediyyen bir daha geri gelmez.
(Serî es-Sekatî Hz.)
İsteyeni küçük düşüren, istendikten sonra veren, seni aracı kullanmaya muhtaç eden âlîcenap değildir.
(Zünnûn el-Mısrî Hz.)
Nefislerinize alçakgönüllü olmayı kabul ettirirseniz, kuru ve boş iddialardan yakanızı kurtarırsınız. Alçakgönüllülük yükselmenin merdivenidir.
Hizmet ehli olmanın esası, alçakgönüllülük ve uysallıktır.
(Zührî Hz)
Hastalıkların en berbatı sivri dilli ve kötü huylu olmaktır.
(Ahnef b. Kays Hz)
Kalbi katı olanın gönlü dar, ahlâkı kötü olur.
Kalbi Allah’tan gelen bir nur üzere bulunan kimse mahlukata karşı hoşgörülü ve ahlâkı güzel olur.
Allah Teâlâ bize İslâm’ı ve hidayeti vermişken,biz Allah’a cc neden güvenmeyelim?
Arifin alameti üçtür: Dili hikmeti söyler, kalbi marifete sarılır, bedeni hizmete koşar.
Allah kalplere bakar. Kalpler O’nun elindedir. Eğer kalp mütevazı ise, Allah o kalbe dilediği yüceliği bahşeder.
Allah cc cömertliği sever, isterse verilen yarım hurma olsun.
Cömertlik ayıpları örter.
(Ömer b. Abdülaziz ra)
Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır.
Yapılanın sözden fazla olması lütufkarlık, sözün yapılıp edilenden fazla olması ise kuru iddiadır.
İstihareye yatın! Bir işi kendiniz seçmeyin! Kendi arzusuna göre iş seçen nice kimseler kendilerini mahvetmişlerdir.
Hoşuna gitsin gitmesin mümin için Allah’ın yazdığı her şey onun hakkında hayırlıdır.
Kulun her an Allah için yapması gereken bir hareketi vardır ve o hareketi de hep kusurludur. Üstelik kul, her an Allah’ın yeni bir nimetiyle nimetlenir. Fakat onun şükrünü yerine getiremez. O yüzden sürekli olarak Allah’a tövbe edip af dilemesi gerekir.
Zaten Allah’tan başkasıyla onurlanan, ebediyyen onursuz olur. İki âlemde de şerefli olmak isteyen, o şerefi kendisine tek verebilecek olan Allah’a bel bağlar.
Nefsini helal ile (iyice)doyurmaya alıştırma ki şüpheli şeylere ve harama sürüklenmeyesin.
Fakir bir (Kur’an) okuyucunun, servetinden dolayı zenginin elbisesini düzelttiğini görürsen,bil ki o berbat biridir.
Bil ki mutlaka her bir Müslümanın Allah ile kendi arasında bir sır vardır,o sırra saygı gösterip koru! Hiçbir Müslümanı hor görme! Yoksa ayağın öyle bir kayar ki bir daha asla doğrulamazsın.
İnsanlarla oturup kalkmayı ve zenginlere sohbeti bırakırsan işte o zaman zühde erersin.
Bu işin esası, Allah’a tam teslimiyet, az yemek ve halktan uzak durmaktır.
Kendini beğenme ve gösteriş, dervişlerin sevaplarını siler süpürür.
(Serî es-Sekatî Hz.)
Faydalı ilimle uğraşmak veya susmak da dirayettir.
Dinin üstün tarafı takvadır, takvanın üstün tarafı da dili övmeden de, yermeden de korumaktır.
Dışarıda utanacağı bir şeyi gizlide yapan kimse haysiyetsizdir.
(Zünnûn Hz.)
Tevekkülün bir yanı kusurlu olursa, Allah onu tevekkülün olgun haline ulaşmaktan mahrum bırakır.
(Ebubekir Mümşad ed-Dîneverdi)
Çöle çıkarken karnım tok ise,Allah’a tevekkül etmekten utanırım,belki tokluğum bana bu hissi veriyor diye..
(Muhammed b. Şazan)
Lütufkâr ol! Lütufkârlık gönlü genişletir.
(Sehl b. Abdullah rh)
Allah’ı bildim bileli kimseye asla şikayette bulunmadım. Kulların hâllerini Allah’ın edip eylediğini biliyorum. Zaten bir kitapta şunu okumuştum: Allah,zaruretlerden önce ihtiyaçları düzenledim buyurur.
(Beyazid el-Bistamî)
Başkasını seyrederek Allah’ı zikredenin Allah’tan uzaklaşması artar; kalbi kararır, has kul olduğunu sanır da kendisini irşad edecek bir kimseyi bulamaz.
Geçmişteki bir hâle takılıp kalmamanı tavsiye ederim. Çünkü geçmişe takılıp kalmak şimdiye uygun olanı yapmaktan alıkor. Ayrıca şimdiki hâli düşünmeyi bırakıp geleceği iyi bir zikirle karşılamanı öğütlerim. Böyle olursan, senin için öncelikli olanın zikrini yaparsın ve çevrendeki şeylerin görüntüsü sana zarar vermez (zikrinden seni alıkoymaz).
İbadetin tadını tadan, ibadet etmekten bıkıp usanmaz. Usanan kimse, ibadet ve tâatte bulunduğu Zât hakkında yeterince bilgi sahibi olmayandır (Kime ibadet ettiğinden gâfil olandır). Peygamber aleyhisselâmın namaz kılmaktan ayaklarının şiştiğini bilmez misin?
Kalbim, ancak Mekke ile Medine arasında, hırka giyen garipler arasında düzeldi.
Zorlu zamanlarda nefsini sebeplere sarılmaya alıştıran sûfî, nefsinin boyunduruğundan kurtulamaz ve ona asla sabrı kazandıramaz.
Şah el-Kirmânî hazretleri buyururlar:
”Halka kendi gözüyle bakan, insanlara düşman kesilir; Hak gözüyle bakansa, onların hâlini mazur görür. İnsanlar yapmaya mecbur oldukları şeyler dışında ne yapabilirler ki? ”
Yahya el- Cellâ der ki:
”Bişr el- Hâfî’nin şöyle dediğini duydum: Seyahat edin! Nitekim su seyahat ettikçe güzelleşir, durdukça bozulup sararır. ”
Sehl der ki
Giyimde ve yiyecekte aza kanaat edeni, kimse köleleştiremez.
Yine der ki:
Vakit en değerli şeydir. O yüzden onu en değerli olanla geçir, denmiştir.
Edebi küçümseyen, sünnetlerden mahrumiyet cezasına çarptırılır. Sünnetleri küçümseyen, farzlardan mahrumiyet cezasına çarptırılır. Farzları küçümseyense, tevhidden mahrum kalma cezasına çarptırılır.
Edebin en güzeli de, sözle değil, hâl ve hareketle kazandırılan edeptir.
Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri buyurur:
İlim, insanın kendi kadrini bilmesidir. Kendi değerini bilen kimseye kulluk kolaylaşır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir