İçeriğe geç

Elma Dersem Çık Kitap Alıntıları – Aşkım Kapışmak

Aşkım Kapışmak kitaplarından Elma Dersem Çık kitap alıntıları sizlerle…

Elma Dersem Çık Kitap Alıntıları

Kimsenin kaderi kötü değildir. Sadece bazılarımızın iyiye ve mutluluğa giden yolları farklıdır. Kiminin ayağına taş, kiminin ayağına dağ takılır. Ve en büyük isyan neden bana dağ, ona taş demekle yani kıyasla başlar. Unutma, sana dağ olan onun hayatında taş gibidir. Senin taş dediğin ise başkalarının aşamayacağı dağ gibidir..
Sorsan kimsenin vakti yok. Gerçekten mi? Yoksa yaptığın şeyleri bu kadar abartan sen olmayasın?
Bir sürü neşe kaynağımız olabilir. Ama bir tane mutluluk kaynağımız vardır: Akıl ile çözümlemek.
Ben, ona o kadar iyilik yaptım derken, oradaki BEN öyle ağır ki, iyilik eylemini alta alıp ezer halde!
Acı faiz gibidir, erteledikçe artar.
Öncelikle baş edemediğiniz, sizi içten içe rahatsız eden bir şeye odaklanın. Sonra bilincinize, bu endişenin geçici olduğunu, dünyanın sonunu getirmediğini söyleyin. Bu, bilincinize gelir. Ara ara tekrarlayın, her gün bu söylemi haklı çıkaran sebepler bulun.
İnsan, sorunların büyüklüğünden değil, onları çözemediği için yorulur.
Zamanında yaşanılan büyük mutluluklar tebessüme, büyük acılar ise iç geçirmeye dönüşür
Baş ağrıları: Değersizlik duygusu,öz eleştiri.Korku.
Kendimi seviyor ve onaylıyorum, kendime ve yaptıklarıma sevginin gözleriyle bakıyorum.Güvendeyim.
Arası olmayan bir yaşam çizgimiz var. İyi, en iyi; kötü,en kötü.Kimse iyilerin de ara sıra yanlışlar yapabileceğine , kötülerin de bazen iyi olabileceğine inanmıyor.Daha ne kadar parçalayabiliriz acaba birbirimizi. Daha ne kadar mesafe koyabiliriz birbirimize?
Bazı insanların konuşmaması anlatacak şeylerinin yokluğundan değil, anlayacak kişilerin azlığındandır.
Kaç kişinin yanında zaman geçtikten sonra kendinizi yorgun, mutsuz ve keyifsiz hissediyorsunuz?
Kabullenilmemiş olumsuz duygular, yaşanması gereken anın kelepçeleri gibidir.Özgürleşmemiş zihinler zamanla dünyanın kölesi olur.
umut ediyorum ki tüm güzel dualar dilekler kabul oluyordur sadece yildizlari görebilecek bir zihin yapisina sahip olabilmek gerekiyor ölmeden ölümü hissetmek gibi eninde sonunda bir ışık gelir ve sen o ışıkla aydinligin yolunu bulursun unutma sadece sen ve yildizlarin ..
İnsanların içinde derin bir boşluk vardır.Ve bu
boşluktan kurtulmak İçin umutlar üretirler.
Aslında yaşamı değerli kılan şey,yaptıklarımızın sayısı değil onları gerçekleştirirken ne kadar o anda olduğumuzdur.
Bir şeylerden kurtulmaya çalışır gibi kaçanlardan değil, bir şeye kavuşmak için sabredenlerden olmanız gerekiyor.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Can sıkıntısının en önemli sebebi, şimdinin amaçsızlığının getirdiği çaresizlik ile dündeki güzel anıları kıyaslamaktır.
Her insan yardıma ihtiyaç duyar, hepimiz diğerinde nefes alırız.İlgi ve sorumluk sevginin başlangıç anahtarlarıdır.Ama saygı ve bilgi olmazsa sevgi baskıya, yük olmaya başlar.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Özgürleşmemiş zihinler zamanla dünyanın kölesi olurlar.
Sınanmak, yaşadığımızın ispatıdır.
İslam dininde neden umre ve hac vardır? Öncelik ibadettir. Peki, amacı nedir? Kendimizden göç etmek, nereye; akla, huzura, mutluluğa. Gitmeyi bilmiyorsan ağlamaya mahkûmsun.
Cehalet, dışındakini bildiğinde; gaflet, kendini bildiğinde yok olur.
Genellikle mutluluk ve haz denilen kavramları karıştırırız
Yaşamla mücadelede eğitim hayatımız en kolay kısım aslında. Hiçbir deneyim kitaplarda yazıldığı gibi, öğretmenlerden dinlediğimiz gibi değil.
Neşe ve yaşama sevinci para ile gelseydi zenginler intihar etmezdi.
Gitmeyi bilmiyorsan ağlamaya mahkumsun.
Bazı insanlar gidenler sayesinde derinleşirler.
Cehalet, dışındakini bildiğinde; gaflet, kendini bildiğinde yok olur.
İnsan en büyük hatayı kendini yalnız hissettiğinde yapar.
Hiç düşünmeden kolayca yaptığımız şey ahlakımızdır.
Temel öğeleri; ilgi, sorumluluk, saygı ve bilgidir.
Kıskançlığa pek kapılmam, çünkü ben sahip olduğum şeyi kullanmakla meşgulken, başkasının elindeki şeyi kıskanmam abes kaçar.
Mülkiyet açgözlülüğüne pek yakalanmam, çünkü ben sadece verimli üretme kapasitemin elverdiği miktarda şeylere sahip olmayı isteyebilirim.
Ben makul ölçüde kullanabileceğimden daha fazlasına sahip olamam.
Açıklama yapmak genellikle karşı tarafı tatmin etmek için kendinizden sürekli taviz vermektir. Ne kadar açıklarsanız açıklayın sizi, niyetinizle anlayacak olan birkaç kişidir.
Güven duygusu sevmekle değil, sevilmekle gelir.
Korkularımız gücümüzü sınayan, cevap bekleyen sorularımızdır.
Dünya, insan zihnine göre yavaş bir yerdir.
Can sıkıntısının en önemli sebebi, şimdinin amaçsızlığının getirdiği çaresizlik ile dündeki güzel anıları kıyaslamaktır.
Çünkü insan sadece izlerken dinlenir.
Çok az insanın bilinçaltı ile bilinci birbirine yakındır.
Ama bir tane mutluluk kaynağımız vardır: akıl ile çözümlemek.
Her insan bilgeliğe sevdiklerini kaybederek ulaşır.
Bir gün gideceklerini bilerek çok sevin.
Sevdiklerimizi (canlı-cansız) zor kazanırız. Ama eninde sonunda kaybedeceğiz. Yaşam içinde kesinlikle yapmamız gereken şey, kaybedeceğimizi kabullenmektir.
Kim öğretti yaş alırken çocukluğu vermeyi?
Mutsuzluğun iki sebebi vardır: cehalet ve gaflet. ( ) Cehalet dışındakini bildiğinde; gaflet içindekini bildiğinde yok olur.
Her birimizin ruhunda olan bir parçadır sevgi. Canlı tutulmadıkça karşı tarafta hayranlık uyandırmaz.
İnsan, sorunların büyüklüğünden değil, onları çözemediği için yorulur.
Üzüntülerimizin asıl sebeplerinden belki de en önemli olanı sevilmediğimiz duygusuna kapılmamızdır. İnsan sevildiğine inandıkça neşesi yerine gelir.
Büyük yaşam sevinçleri geçici karanlıkların sonuna gizlenmiştir.
Vücut yorgunluğu uyku getirir, duygu yoğunluğu uyku götürür.
Kabullenilmemiş olumsuz duygular, yaşanması gereken anın kelepçeleri gibidir. Özgürleşmemiş zihinler zamanla dünyanın kölesi olur.
Görünmeyene olan inanç, görünecek güzel günlere kilometrelerce geriden ışık tutan haberci gibidir.
Her gün kaç ağacı, kaç kuşu ve kediyi, ne kadar toprağı, kaç insanı, ne kadar çimeni, kaç yıldızı görmezden geldiğimizi bir düşünelim.
Neşenin kaynaklarından biri sevgi, diğeri güvendir. Güven duygusu sevmekle değil, sevilmekle gelir. Sevginin en güzeli iki tarafa da hayat verendir.
Ama aradan geçen zamanda bazılarına bakışımız değişir. Beklentiler biter, sıfatlar değişir, artık o kişi sadece insan olmaya başlar..
Zamanla çevremizdekileri sadece insan olarak görmeye başladığımızda iyileşecegiz..
Sahip olduklarımı kaybetme kaygısı gütmem, çünkü işlevsel mülkiyet kolaylıkla ikame edilebilir..
Kıskançlığa pek kapılmam, çünkü ben sahip olduğum şeyi kullanmakla meşgulken, başkasının elindeki şeyi kiskanmam abes kaçar..
Sahip olma arzusu yüksek olan kişilerin çoğunda başkalarını kontrol etme eğilimi vardır. İnsanları elinde tutma çabası kaçınılmaz olarak tutkuların en çirkin ve sapkın olanına, yani sadizme yok açar..
Daha ne kadar parçalayabiliriz acaba birbirimizi. Daha ne kadar mesafe koyabiliriz birbirimize?
Aşkta kendini sevme, kendi isteklerine aşırı odaklanma vardır. Hele ki yalnızsak ve cinsel isteklerimiz de yüksekse aşık olmaya iteriz kendimizi..
İnsan en büyük hatayı kendini yalnız hissettiğinde yapar..
Üzüntülerimizin asıl sebeplerinden belki de en önemli olanı sevilmediğimiz duygusuna kapılmamızdır. İnsan sevildigine inandıkça neşesi yerine gelir..
Korkularımız gücümüzü sınayan, cevap bekleyen sorularımızdır..
Her acı hafifler, her başarısızlık başka bir yolun anahtarına dönüşür..
Can sıkıntısının en önemli sebebi, şimdinin amaçsızlığının getirdiği çaresizlik ile dündeki güzel anıları kıyaslamaktır..
Gerçek başarı mutlu ve iyi olabilmektedir..
Kimsenin kaderi kötü değildir. Sadece bazılarının iyiye ve mutluluğa giden yolları farklıdır..
Gitmeyi bilmiyorsan ağlamaya mahkumsun..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir