İçeriğe geç

On The Road Kitap Alıntıları – Jack Kerouac

Jack Kerouac kitaplarından On The Road kitap alıntıları sizlerle…

On The Road Kitap Alıntıları

Hayat kutsaldır, her anı da değerlidir.
“aşka aşığım ben.”
Hayat bir ironi zinciriydi.
ben de hayatım boyunca ilgimi çeken insanların peşinden gittiğim gibi ayaklarımı sürüye sürüye peşlerinden gittim, çünkü sadece çılgınlar çeker benim ilgimi, yaşamak için çıldıran, konuşmak için çıldıran, her şeyi aynı anda isteyen, asla esnemeyen ya da beylik laflar etmeyen
Dönüp dönüp birbirimize baktık, çünkü bir düellodur aşk
“Her şey çok güzel giderken, çok güzele odaklanıp, her şeyin gittiğini fark edememiştik.”
Ben, benim, diyordum. Ama değildi. Bir şey, birisi, bir ruh, hayat çölünden geçen herkesi izliyordu, cennete ulaşmadan yakalayacaktı bizi. Düşündüm, ölümden başka bir şey değildi o: ölüm cennetten önce bizi ele geçirecek. Yaşarken özlem, acı ve ıstırap çekmemize neden olan, her çeşit bulantıya katlanmamızı sağlayan şey, muhtemelen ana rahminde yaşadığımız ve kabul etmeye yanaşmasak da ancak ölümde tekrarlanabilecek olan birtakım kayıp mutlulukların hatırlanmasıdır. 
Hayat bir ironi zinciriydi
Nereye gidilir? Ne yapılır? Niçin? Uyumak en iyisi.
Hepimiz aynı yolun yolcusuyuz. Hiçliğin altüst olmuş gôlünde ufak dalgalarız.
Başım dönünceye kadar dolaştım.
İnsanlar değişir dostum, bunu anlamak zorundasın.
Her zaman dahası, biraz daha ilerisi vardır #8212; asla bitmez.
İşin aslı şu, ölmekteyiz, bütün yaptığımız ölmekten ibaret, ama yine de yaşıyoruz, evet, yaşıyoruz.
ne yaparsan yap zaman kaybı olacağını, delirmenin de tutulabilecek bir yol olduğunu idrak ettim.
Hepimiz aynı yolun yolcusuyuz. Hiçliğin altüst olmuş gölünde ufak dalgalarız.
herkesi bağışladım, kendimi bıraktım.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“Gökyüzü geniş, hayat kısa, hayaller sonsuzken yol özgürlüktü.
Yol dostluktu, maceraydı; sonsuz olasılığın toplamı, yaşamın kaynağıydı.
Başlangıçlar hep şen, hep heyecanlıydı. Yaşam yazılacak bir şiirdi ve beklemezdi.”
O son şey elde edemeyeceğin şeydir, Allen. O son şeyi kimse elde edemez. Sonunda onu elde etmeyi umarak yaşamaya devam ederiz dedim.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hayattan ne istiyorsun? diye sordum ona, o zamanlar kızlara bu soruyu sorardım. Bilmiyorum. dedi, çalışmak ve ilerlemek sadece.
Dönüp dönüp birbirimize baktık, çünkü bir düellodur aşk.
Kendi kafa karışıklığımdan başka bir şey sunamazdim kimseye.
Kapağına bakmaya gerek görmemişti. O sadece sözcüklerin peşindeydi.
İnsanlardan uzaklaşırken arkana bakıp da onları yavaş yavaş gözden kaybolan birer leke olarak gördüğünde kapıldığın o duygu nedir? Fazlasıyla büyük olan dünyanın bizi içine yuvarlamasıdır, vedadır bu. Ne ki gökyüzünün altında bizi bekleyen bir sonraki çılgın serüvene doğru uzanırız yine.
İşin aslı şu, ölmekteyiz,bütün yaptığımız ölmekten ibaret, ama yine de yaşıyoruz, evet, yaşıyoruz.
Sersefil hayatım yorgun gözlerimin önünden geçti ve ne yaparsan yap sonunda zaman kaybı olacağını, delirmenin de tutulabilecek bir yol olduğunu idrak ettim.
Hayat bir ironi zinciriydi,
İlgimi çeken çok fazla şey vardı ve geberinceye kadar birinden ötekine koşacaktım.
Bir yer bulmak zorundayız kendimize, bir şey bulmak zorundayız.
Çünkü sadece çılgınlar çeker benim ilgimi, yaşamak için çıldıran, konuşmak için çıldıran, her şeyi aynı anda isteyen, asla esnemeyen ya da beylik laflar etmeyen ne ki gece boyu maytap gibi yanan, yanan, yanan tipler.
Yoldaş, sana elimi veriyorum!
Paradan kıymetli sevgimi veriyorum, Vaazlar yerine ya da yasalardan önce, kendimi veriyorum, Sen verecek misin kendini bana? Çıkacak mısın benimle yolculuğa? Bağlı kalsak mı birbirimize, yaşadığımız süre boyunca?

Walt Whitman

Ölünce ne olcak bize? diye sordum.
Öldüğünde ölürsün, hepsi bu dedi.
Hayat bir ironi zinciriydi,
Yorgundum. Kendimi cehennemin dibinde, iğrenç bir yerde, yabancı ve kaybolmuş biri gibi hissediyordum.
Gözlerimiz tavanda, Tanrı hayatı neden bu kadar keder verici kılmış olabilir, diye kafa yorduk
Çünkü benim adam dediklerim sadece çılgınlardır, yaşama çılgınları, konuşma çılgınları, çok şey isteyen, hiç esnemeyen, beylik laflar etmeyen tipler, yıldızların arasında örümcekler çizerek parlayan ve en ortalarındaki mavi ışığı görenlere Vay canına! dedirten o muhteşem sarı maytaplara benzettiğim kişiler.
Çocuklar, bir yere mi gidiyorsunuz, yoksa nereye olursa oraya mı? dedi. Sorusunu anlamadık baştan, ama Allah kahretsin, iyi bir soruydu.
Geçmişimizden uzaklaşıyoruz Sal, yeni ve bilinmezliklerle dolu bir döneme başlıyoruz. Bütün o yıllar, sıkıntılar, eğlenceler Şimdi sıra bunda! Kafamızda ne varsa silip şöyle dimdik ilerleyebilir ve dünyayı anlayabiliriz.
Üzüm bağlarının arasında beni hissizce öptü ve asma sırasının yanından yürümeye başladı. Sürekli dönüp birbirimize baktık çünkü aşk bir düellodur.
Bir acı kalbimi bıçakladı, her seferinde yaptığı gibi, bu çok büyük dünyada ters yöne giden bir kızı gördüm.
Çünkü benim adam dediklerim sadece çılgınlardır, yaşama çılgınları, konuşma çılgınları, çok şey isteyen, hiç esnemeyen, beylik laflar etmeyen tipler, yıldızların arasında örümcekler çizerek parlayan ve en ortalarındaki mavi ışığı görenlere Vay canına! dedirten o muhteşem sarı maytaplara benzettiğim kişiler.
Her şey boka sarmaya başlamıştı
Derdi ne bu insanların?
Otostop yapmanın en zor taraflarından biri sayısız insanla konuşmak zorunda kalmaktır, seni alarak hata etmediklerini hissettirmen, hatta neredeyse onları eğlendirmeye çalışman gerekir.
kim olduğumu bilmiyordum, evimden uzakta ve yol yorgunuydum, daha önce görmediğim ucuz bir otel odasında yatıyordum.
Yazık bana, bu ne kasvet!
Yorgundum. Kendimi cehennemin dibinde, iğrenç bir yerde, yabancı ve kaybolmuş biri gibi hissediyordum.
‘ o gece iki zırdeli gibi sokaklarda dans ede ede yürüdüler, ben de hayatım boyunca ilgimi çeken insanların peşinden gittiğim gibi ayaklarımı sürüye sürüye peşlerinden gittim, çünkü sadece çılgınlar çeker benim ilgimi, yaşamak için çıldıran, konuşmak için çıldıran,her şeyi aynı anda isteyen, asla esnemeyen ya da beylik laflar etmeyen ne ki gece boyu maytaplar gibi yanan, yanan, yanan tipler. ”
Hep sözünü ettiğin şu Rus yazarın adı neydi, hani ayakkabısına gazete koyar ve çöplükte bulduğu silindir şapkayla gezermiş? diye sormuştu bir defasında. Bu, Remi’ye Dostoyevski hakkında anlattıklarımın abartılmışıydı.
Yorgundum. Kendimi cehennemin dibinde, iğrenç bir yerde, yabancı ve kaybolmuş biri gibi hissediyordum.
“Kadınlar, erkeklerin unutamadığı şeyleri unutur.”
“Kadınlarla bir milyon yıl yaşasan bile onlara akıl sır erdiremezsin.”
“Her zaman dahası, biraz daha ilerisi vardır, asla bitmez ”
“Lanet olası dünyada, herkes insanın eylemleri, hatta varlığı hakkında bir açıklama bekliyordu.”
“Ağzımdan çıkan her cümle, kendime sapladığım bir bıçaktı.”
“İşin aslı şu, ölmekteyiz, bütün yaptığımız ölmekten ibaret ama yine de yaşıyoruz evet yaşıyoruz ”
“Herkesin tek istediği ne yapıp edip şeylerin kalbine nüfuz etmek ve orada ana rahmindeymişçesine kıvrılmayı başararak esrik bir uykuya yatmaktan ibaretti.”
“Ne yaparsan yap, sonunda zaman kaybı olacağını, delirmenin de tutulabilecek bir yol olduğunu idrak ettim.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir