İçeriğe geç

Yalnızlık Kitap Alıntıları – Henry David Thoreau

Henry David Thoreau kitaplarından Yalnızlık kitap alıntıları sizlerle…

Yalnızlık Kitap Alıntıları

.hayatımda hiç yalnızlık kadar cana yakın bir dost bilmedim.
kişi, kendisi ya da kendi soyunun bireyleri için mal mülk edinirken, bir aile ya da devlet kurarken ve şan şöhret elde etmek için çabalarken ölümlüdür ancak hakikat ile meşgul olurken ölümsüzdür. ne değişimden ne de beklenmedik olaylardan korkmasına gerek vardır.
İnsanın zamanının büyük kısmını
yalnız başına geçirmesinin sağlıklı birşey
olduğuna inanıyorum. Kişinin başkasıyla
geçirdiği zaman, ona eşlik edenler en
iyi dostları olsa da belli bir sürenin
ardından usandırıcı oluyor ve zaman
israfına dönüşüyor
Mümkün olduğu sürece özgür ve bağımsız yaşayın.
Doğa, biz ölümlülerin soru veya cevaplarına hiçbir şekilde karşılık vermez. O kararını çok önceden vermişti.
İyi okumak, yani gerçek bir ruha sahip gerçek kitapları okumak asil bir eylemdir ve kişiyi günün gerektirdiği işlerden daha fazla çalıştırır.
İnsanlar gözlerini yumarak ve uyuklayarak ve gösterilerle kandırılmaya rıza göstererek, her yerde, tamamen aldatıcı, temellerin üstüne inşa edilmiş olan rutin yaşamlarını ve alışkanlıklarını kurup pekiştirir.
“Dünyada mutlu insan yoktur, özgürce engin bir ufkun tadını çıkarabilenler dışında”
Tanrı yalnızdır, fakat şeytan yalnız olmaktan çok uzaktır; birçok arkadaşı vardır, bir lejyondur.
Hiçbir adımın iki zihni birbirine yaklaştıramayacağını öğrendim
Mümkün olduğu sürece özgür ve bağımsız yaşayın.
Neden bu kadar acele yaşayıp hayatı ziyan ediyoruz? Aç kalmadan önce açlıktan ölmeye kararlıyız.
Eğer herhangi bir insan haklı bir nedenle üzülecek olsa tüm doğa etkilenir, güneşin parlaklığı solar rüzgarlar insan gibi iç çeker, bulutlar gözyaşı döker ve ormanlar yaz ortasında yapraklarını döküp yas tutmaya başlar.
Cambridge Üniversitesi’nin kalabalık yurdundaki odasında harıl harıl çalışan öğrenci, çölde gezen dervişten daha yalnızdır.
Kişi, kendisi ya da kendi soyunun bireyleri için mal mülk edinirken, bir aile ya da devlet kurarken ve şan şöhret elde etmek için çabalarken ölümlüdür, ancak hakikat ile meşgul olurken ölümsüzdür.
Hayatımız detaylarla mahvoluyor. Sadeleştirmeliyiz.
Yalnızlıktan daha samimi ve sıcakkanlı bir arkadaş tanımadım.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Yalnızlık bir sığınak mıdır yoksa mutluluğa giden en sade yolun ilk adımı mıdır?
Yalnızca bir okuyucu, bir öğrenci mi olacaksın, yoksa gören biri mi? Kaderinde yazılı olanı oku, seni neyin beklediğine göre ve geleceğe doğru yürümeye devam et.
Siz gittiniz, gittiniz.
Ben kaldım, kaldım, kaldım,
Sesiniz kaldı, onda kaldım.
Yöneldim yüzünüze baktım,
Yöneldim gözlerinize baktım.
Orada yansıyan bana baktım.
Yalnızlığımı nasıl anlayacaktım.
aslında biz kendimizi, insanların arasına karıştığımız zaman, kendi başımıza kaldığımızda olduğundan daha yalnız hissederiz. aklı ya da eli meşgul olan bir adam, nerede olursa olsun hep yalnızdır. yalnızlık kişinin diğer insanlar ile arasındaki mesafeye bakılarak ölçülen bir şey değildir.
Aslında alışkanlıklar insanı kendi içine çeker.
Kitaplar yazıldıkları kadar incelikli ve her şeyden sıyrılmış bir şekilde okunmalıdır..
Eğer herhangi bir insan haklı bir nedenle üzülecek olsa tüm doğa etkilenir, güneşin parlaklığı solar rüzgarlar insan gibi iç çeker, bulutlar gözyaşı döker ve ormanlar yaz ortasında yapraklarını döküp yas tutmaya başlar.
.
Ortalama saatler geçirmeyin, ancak her saat için minnettar olun ve getirdiklerini kabul edin.

.

Ben şahsen yalnız kalmayı seviyorum ve hayatımda hiç yalnızlık kadar cana yakın bir dost bilmedim.
Ben, yaşadıklarım sayesinde kişinin, her ne kadar çabalarsa çabalasın, başka biriyle arasında açılan mesafeyi ona yaklaşarak kapatamayacağını öğrendim.
Genelde vahşi ve iç kararıcı olarak nitelendirdiğimiz manzaralara baktığımda bile bana çok yakın bir şeyin varlığını son derece açık ve net bir şekilde sezdiğimden ve böylece en yakın, en insancıl akrabamın bir insan olmadığını keşfettiğimden artık hiçbir yerin bana yabancı gelmeyeceğini anlamıştım.
Vagonlar huzursuz dünyanın ihtiyaçlarıyla birlikte yanımdan geçip gittiğinden ve göldeki balıklar artık onların sarsıntılarını hissetmediğimden kendimle hiç olmadığım kadar baş başayım.
Kitaplar dünyanın en kıymetli servetidir. Onlar nesiller ve milletler tarafından miras alınmayı hak eden tek eserlerdir.
Yalnızlık kişinin diğer insanlar ile arasındaki mesafeye bakılarak ölçülen bir şey değildir.
Aslında biz kendimizi, insanların arasına karıştığımız zaman, kendi başımıza kaldığımızda olduğundan daha yalnız hissederiz.
Her bir varlığa en yakın olan şey, onun varlığına biçim veren güçtür. Hayatımızı belirleyen en yüce yasalar, bizim başucumuzda infaz edilir. Bizim bitişiğimizde olan kişi, işe aldığımız ve sohbetine doyamadığımız işçi değil, bizi işi gören işçidir.
Kişi, içindeki dehayı yeterince dikkatli dinlerse onun her saat kendisine yeni bir yol göstereceğini fark edecektir.
Eğer herhangi bir insan haklı bir nedenle üzülecek olsa tüm doğa etkilenir, güneşin parlaklığı solar rüzgarlar insan gibi iç çeker, bulutlar gözyaşı döker ve ormanlar yaz ortasında yapraklarını döküp yas tutmaya başlar.
Yalnızlık yalnız olmayla alakalı bir duygu değildir. Yalnız hissetmeyle alakalı bir duygudur. Bir oda dolusu insanın arasında da kendini yalnız hissedebilirsin.
Kitabın bir şeyler öne sürmek için hiçbir nedeni yoktur; ancak okuyucusu dikkatini verip aydınlanmaya başladığında sağduyusunun okuduklarına karşı koyamadığını fark eder.
Ben şahsen, yalnız kalmayı seviyorum ve hayatımda hiç yalnızlık kadar cana yakın bir dost bilmedim.

yalnızlık, kişinin diğer insanlarla arasındaki mesafeye bakılarak ölçülen bir şey değildir

Kitabın bir şeyler öne sürmek için hiçbir nedeni yoktur; ancak okuyucusu dikkatini verip aydınlanmaya başladığında sağduyusunun okuduklarına karşı koyamadığını fark eder.
Eğer herhangi bir insan haklı bir nedenle üzülecek olsa tüm doğa etkilenir , güneşin parlaklığı solar rüzgarlar insan gibi iç çeker , bulutlar gözyaşı döker ve ormanlar yaz ortasında yapraklarını döküp yas tutmaya başlar .
Eğer herhangi bir insan haklı bir nedenle üzülecek olsa tüm doğa etkilenir, güneşin parlaklığı solar rüzgarlar insan gibi iç çeker, bulutlar gözyaşı döker ve ormanlar yaz ortasında yapraklarını döküp yas tutmaya başlar.
Kar yağdığı zaman, ön bahçemin kapısına giden patika onun altında gözden kaybolmuyordu, çünkü ne bir bahçem, ne bir bahçe kapım, ne de uygar dünyaya giden bir patikam vardı.
Baykuşların varolduğuna seviniyorum. Aptalların ya da delilerin yerine uluyarak onların sırtından bu yükü alıyorlar.
Ben, ticareti girişkenliği ve cüretinden dolayı cezbedici buluyorum. O, hiçbir zaman ellerini bağlayıp Jüpiter’e yakarmıyor.
Keşke her şey göründüğü gibi olsaydı, keşke insanoğlu, doğanın elementlerini asil amaçlara ulaşmak için kullansaydı.
Benimle aynı kasabada yaşayan hemşerilerimin bu yaşam biçimini aylaklık olarak nitelendireceğine hiç şüphem yok, fakat eğer kuşlar ve çiçekler bu yaşam biçimini kendilerini ölçüt alarak değerlendirebilselerdi muhtemelen onda hiçbir noksan görmezlerdi. Neticede kişinin kendi ihtiyaçlarını kendisine bakarak belirlemesi gerekir. Doğa günlerini zaten sakin geçirdiğinden kimsenin tembelliğine kaşlarını çatmaz.
Ben, kasabamın bir belediye binası inşa etmek için on yedi bin dolar harcadığını ve nihayet bu binaya kavuştuğunda talihine şükrettiğini biliyorum ve onun, bu kabuğun içini dolduracak ete kemiğe karşılık gelen beyinleri yetiştirmek için böyle bir meblağı yüz yıl geçse de harcamayacağına adım gibi eminim.
Türlü türlü bedensel hastalıklardan ve kusurlardan kurtulmak için kayda değer miktarlarda para dökerken aklımızdaki hastalıları ve kusurları gidermek için hiçbir şey yapmıyoruz.
Okurlarımın da takdir edeceği üzere burada hemşerilerimi methetmekten ve onların beni methetmesine izin vermekten özellikle kaçınıyorum, çünkü bunun ne bana ne de onlara faydası dokunur. bunun yerine bizim tabiri caizse öküzler gibi dürtülerek hızlanmaya teşvik edilmemiz gerekiyor.
İnsanların çoğu, tıpkı ticaret yaparken kandırılmamak için aritmetiği ve hesap tutmayı öğrendikleri gibi okumayı yalnızca hayatı kolaylaştıran önemsiz bir beceri olarak öğrenmiştir, ancak onlar asil bir entelektüel uğraş olan okuma hakkında neredeyse hiçbir şey bilmezler.
Doğru düzgün okumak, yani gerçekten değer taşıyan kitapları hakkını vererek okumak asilce bir iştir ve okuyucunun üzerine onun kendi döneminde karşılaştığından çok daha ağır bir görev yükler.
İnsanlar bazen klasikleri okuyup inceleyen kişinin belli bir sürenin ardından bunları elinden bırakıp daha modern ve pratik araştırmalara yöneleceğini söylüyorlar, ancak ben maceracı öğrencilerin her şeye rağmen klasikleri hangi dilde ve dönemde yazılmış olurlarsa olsunlar yine okumaya devam edeceklerini düşünüyorum. Neticede klasikler insanoğlunun bugüne kadar aklından geçen en asil düşüncelerin yazılı kayıtlarından başka nedir?
Kişi, kendisi ya da kendi soyunun bireyleri için mal mülk edinirken, bir aile ya da devlet kurarken ve şan şöhret elde etmek için çabalarken ölümlüdür, ancak hakikat ile meşgul olurken ölümsüzdür ve ne değişimden, ne de beklenmedik olaylardan korkmasına gerek vardır.
Ben ihtiyar şifa tanrısı Asklepios’un kızı olan ve heykellerinde bir elinde yılanını, diğerinde de yılanın bazen içinden içtiği çanağı tutan genç bir kadın olarak temsil edilen Hygeia’yı değil, yaban marulu yedikten sonra hamile kalan Juno’nun kızı, Jüpiter’in refakatçisi olan ve tanrılarla insanlara gençliğin gücünü verebilen Hebe’ye inanıyorum, çünkü o, muhtemelen dünyada aklı ve bedeni tamamen sağlam olan, sağlıklı ve dinç bir şekilde yaşamayı başaran tek kadındı ve ayak bastığı her yere baharı getiriyordu.
Doğa insanoğluna o kadar derin bir sempati duyuyor ki birimiz haklı bir nedenden ötürü kederlendiğinde güneş parlaklığını yitiriyor, rüzgar insancıl seslerle uğulduyor, bulutlardan gözyaşları yağıyor, ağaçlar yazın ortasında yapraklarını döküp yas tutuyor.
Günde üç kere, yemek vakitlerinde toplanıyor ve küflenmiş peynir haline gelmiş olan yakınlarımızın bir kez daha tadına bakıyoruz. Anlaşmazlıklara yer verip birbirimize savaş açmamak ve bu sık buluşmaları tahammül edilir kılmak için de görgü ve nezaket kuralları belirliyoruz.
Aslında biz kendimizi, insanların arasına karıştığımız zaman, kendi başımıza kaldığımızda olduğundan daha yalnız hissederiz. Aklı ya da eli meşgul olan bir adam, nerede olursa olsun yalnızdır. Yalnızlık kişinin diğer insanlar ile arasındaki mesafeye bakılarak ölçülen bir şey değildir.
İnsanı hemcinslerinden ayıran ve ona yalnızlık çektiren mesafe, fiziksel bir mesafe midir? Ben, yaşadıklarım sayesinde kişinin, her ne kadar çabalarsa çabalasın, başka biriyle arasında açılan mesafeyi ona yaklaşarak kapatamayacağını öğrendim.
Bazen kendimi diğerleriyle kıyasladığım zaman yaradanın bana hak ettiğimden ve bilincinde olduğumdan fazlasını lütfettiğini düşünüyorum, sanki bana diğerlerinde göremediğim bir kararlılık ve kendinden eminlik bahşedilmiş gibi, korunup gözetiliyormuş ve özellikle yönlendiriliyormuş gibi hissediyorum ve bunu kendimle övünmek için söylemiyorum, tam tersine yaradan tarafından övüldüğüme inanıyorum.
Doğanın ortasında uzun süre tek başına yaşayıp da akli dengesini yitirmeyen kişinin üstesinden gelemeyeceği kadar ağır bir melankoli yoktur. Fırtınanın, gök gürültüsünün sesi bile onun masum, sağlıklı kulaklarına müzik gibi gelir. Hiçbir durum, sade yaşayan, cesur bir adamı hoyrat bir efkâra boyun eğmeye mecbur bırakamaz.
Aslında ben, yaşayan tüm cadıların asılmış ve Hıristiyanlık ile mum ışığının yaygınlaşmış olmasına rağmen insanların genelinin hâlâ karanlıktan korktuğunu düşünüyorum.
Orman ya da göl yalnızca benim kapımın dibinde durmakla kalmıyor, bir bakıma hep açılmaya devam ediyor, bizim aşina olduğumuz bir şey haline gelerek bayatlıyor, bir şekilde el koyulup çitler ile çevriliyor, doğanın elinden alınıyor. Ben nasıl bu engin alanı, birkaç kilometre kare genişliğindeki bu tenha ormanı kendime özel bir yer haline getirmeyi başarmıştım? Ya da insanlar neden bu alanı bana terk etmişti?
Yalnızlık insanın kaçmaya çalıştığı iki kapılı bir hapishane midir? Yoksa son sığınağı mıdır?
Her derde deva olan sabah havası! insanlar bu ilacı şafak sökerken kaynağından içemiyorsa bizim onu geç uyanıp sabahı kaçıranlar için şişelere doldurup dükkanlarda satmamız lazım, ancak onun şişelenip en serin kilerde saklansa bile öğleye kadar tazeliğini koruyamayacağını, tıpasını ittirip dışarı kaçarak batıya; şafağın aydınlattığı bozkırlara doğru uçacağını unutmamamız gerekir
Ben şahsen, yalnız kalmayı seviyorum ve hayatımda hiç yalnızlık kadar cana yakın bir dost bilmedim.

yalnızlık, kişinin diğer insanlarla arasındaki mesafeye bakılarak ölçülen bir şey değildir

sanki kendime ait bir güneşe, aya, yıldızlara ve kuytu, küçük bir dünyaya sahiptim
Sabah havası! İnsanlar bunu günün başında kaynağından içmeyecekse, bu dünyada sabah vaktine abone biletlerini kaybetmiş olanlar yararlansın diye birazını şişelemeli ve dükkânlarda satmalıyız. Ancak unutmayın , sabah havası en serin kilerde bile öğlene kadar durmayacak, bir an önce şişesinden kaçıp şafak vakti’nin Batı’ya giden adımlarını takip edecektir.
Eğer herhangi bir insan haklı bir nedenle üzülecek olsa tüm doğa etkilenir, güneşin parlaklığı solar rüzgarlar insan gibi iç çeker, bulutlar gözyaşı döker ve ormanlar yaz ortasında yapraklarını döküp yaz tutmaya başlar.
Tanrı yalnızdır , fakat şeytan yalnız olmaktan çok uzaktır.;birçok arkadaşı vardır, bir lejyondur.
Düşünen ve çalışan bir insan her zaman yalnızdır, bırakın istediği yerde kalsın.
Nerede ve ne için yaşadım?

Ancak,en nihayetinde,dostlarıma şunu söylemek istiyorum;mümkün olduğu sürece özgür ve bağımsız yaşayın.

Ancak,en nihayetinde,dostlarıma şunu söylemek istiyorum;mümkün olduğu sürece özgür ve bağımsız yaşayın.
Hiçbir adımın iki zihni birbirine yaklaştıramayacağını öğrendim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir