İçeriğe geç

Natskygger Kitap Alıntıları – Andrea Cremer

Andrea Cremer kitaplarından Natskygger kitap alıntıları sizlerle…

Natskygger Kitap Alıntıları

“Sadece birbirini gerçekten yansıtan ruhların aşkı en güzel yaşayan çiftler olduğunu anlarsın”
Kaçmak beni nereye getirmişti? Şimdiye kadar bildiğim tek düşmanın kollarına mı? Kendi ölümüme mi?
Beni seviyordu. Yanıma dönmek için her şeyini tehlikeye atacak ve beni kurtaracaktı. Çünkü aşk böyle bir şeydi, değil mi? Böyle olmalıydı.
Ölmesine izin vermeyeceğim.
Artık böyle yaşayamam.
Bundan böyle sizden biri değilim. Bunun olmasına izin vermeyeceğim.
Bunu yapmak zorunda olduğunu biliyorsun. Sen bunun için yaratıldın. Sen busun.
O zaman neden kaçmak istiyordum? Kendi kaderime boyun eğmem gerekmiyor muydu?
Ait olduğum yer burasıydı. Yolumun ne olduğunu hep biliyordum. Şimdi o yolda yürümek zorundaydım.
Birbirlerini bulmuşlardı ve mutluydular. Ya geride bırakmak zorunda kaldığım mutluluğu ben de bulmuşsam?
Onu bırakmak istemiyordum ama söylenecek başka bir şey kalmamıştı. Bu acıya hiçbir kahkahanın faydası yoktu.

Paylaşılan hiçbir kahkaha bu acıyı dindiremezdi.

Ona her şeyi anlatmak istiyordum. Kendimi çok yalnız hissediyordum.
Tanrım, hiçbir şeyi sevmiyor musun?

Gözlerimi yatağa diktim. Belki de sevmiyorum. Sadece güçlü olmaya çalışıyorum.

Kalbinin sesini dinlemelisin.
İrkilmiştim. Bu o kadar basit değil.
Size Shay’i dönüştürdüğümü düşündüren ne? Yani, mağaradaki diğer kurt kokusundan başka.
Ansel gri gözlerini üzerime dikti, göz bebekleri çakmak taşı gibi parlıyordu. Çünkü eğer herhangi biri onunla olamayacağımı söylese Bryn’le birlikte kaçardım. Eğer o bir Gardiyan olmasaydı, onu dönüştürürdüm ve onu yanımda tutmak için hayatımın geri kalanında sürekli kaçmayı göze alırdım.
Uzun bir süre ona bakakaldım ve sonra da başımı usulca salladım. Bryn’i seviyordu. İşte aşk buydu. Böyle olmalıydı.
O göründüğü kadar kendine güvenen biri değil, özellikle konu sen olunca.
Ne zaman senin hakkında konuşsa gözleri ışıl ışıl parlıyor. İşi tamamen bitik yani.
Ansel, ben Güneş değilim, yörüngemde dolaşmayı bırak ve buraya gel.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Başka bir yolu yoktu, dedi yavaşça.
Sen benimsin.
Gerçeği ondan nasıl gizleyebilirdim?
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Yeterince güçlü olduğumu sanmıyordum.
sinirliydim, hayal kırıklığına uğramıştım ve hayatımın bazı yönlerini umutsuzca kontrol etmek istiyordum.
bilmiyorum. Artık hiçbir şeyi bildiğimi hissetmiyorum.
Gençlerin tutkusu gerçekten harika oluyor.
Karşılıksız aşk işkence gibidir.
Buna hegemonya denir. Antonio Gramsci. Onu oku. İnanç ve yaptırım kullanarak zulümü desteklemek için ikna tekniği kullanılan baskıcı bir tür kural sistemi.
Ne amacı?
Özgürlük, dedi. Gardiyanlar ayaklandı çünkü köle olmaya artık dayanamıyorlardı.
Hayatımdaki bir şey anlamlı olsaydı, yardımı dokunurdu.
Sanatın birçoğu acı çekmek ve ölüm üzerine yapılıyor.
Gereksiz riskler alma.
Güvenini ihtiyacım var. Anlıyor musun?
Sen benden daha cesursun.
Sakın benimle savaşma .Sadece doğruyu söyle.
Hazır mısın?
Her zaman.
Sessizliği, çığlık atmasından çok daha fazla ürkütücüydü.
Savaşta ve aşkta cesaret mübahtır, dedi. En azından mutlu ölürüm.
O daha iyisine layıktı, benim verebileceğimden çok daha iyisine
Gelecekle ilgili sabitleşmiş korkularıma rağmen onun beni ne kadar mutlu ettiğini bilip bilmediğini merak ediyordum. Pişmanlık, ansızın göğsümü sıkıştırıp kahkahalarımı kesiverdi.
Müzik vahşi hayvanları yatıştırmaz. Ama gülmek yatıştırır.
Emin değilim, dedim. Ama ona güveniyorum. Sanki başka seçeneğim varmış gibi.
Durumun düzeleceğine dair kimi ikna edebilirdim ki? Hiçbir şey yolunda gitmiyordu.
Önemsiz biri gibi davranılmaktan nefret ediyordum.
Gözlerimi onunkilerden alamıyordum. İstediğimin mi?
Evet. Neye ihtiyacın olursa sana vereceğim. Daima. Söz veriyorum. Sadece bana bir şey söyle.
Ne söyleyeyim?
Bunu, yani birlikteliğimizi istediğini. Sesi o kadar al çalmıştı ki onu zar zor duyabiliyordum. Günün birinde beni seveceğini.
Fark etmek için seyretmeme gerek yoktu ki.
Evler, arabalar, para, eğitim. Istediğimiz her şey bize veriliyor.
Özgürlüğünüz haricinde.
Şey, artık diğer insanlarla bir benzerliğim kalmadı, dedi. Zaten hiç olmamıştı da.
Sana buradaki şeylerin nasıl olduğunu açıkladım. Bunu değiştiremezsin.
Gerçekten de sana bu şekilde davranılmasına aldırış etmiyor musun?
Hangi şekilde? diye sordum.
Sahibinmiş gibi.
Kural, kuraldır.
Nefes alamıyorum.
Bu hoşuna gittiği anlamına gelir. Beni tekrar öptü.
Emir, emirdir.
Neden kurallara karşı koymadığını anlamıyorum.
Bunu yapamam, yapamam. Ama yapmak istiyordum. Hem de her şeyden daha çok.
Haç yaşamın dayanağıdır.
Şimdi olduğundan başka bir şey olmayı ister misin?
Dedikoduyu eleştirme. Elini çimdikledim. O dünyanın dönmesini sağlıyor.
Dünyası parçaları ayrılmıştı. Nasıl hissettiğini biliyordum. Artık benim dünyamın da bir anlamı yoktu.
Senin dünyanı tanımak istiyorum. Artık ben de onun bir parçasıyım.
Bilginin yasaklanmasını kesinlikle onaylamıyorum.
Bu senin suçun değil. Ben iyi olacağım.
Başka bir seçeneğin yok. Hiçbirimizin yok. Biz buyuz işte.
Kim olduğumu ve kimi sevdiğimi asla kabul etmezler.
Sakın. Ondan kurtuldum. Sakın bana daha iyi olacagini söylemeye çalışma. Çenesi kasıldı ama bir daha bana dokunma girişiminde bulunmadı. Asla daha iyiye gitmez. Parlak bir nem tabakası koyu renk gözlerini kaplamıştı. Daha kötüleşir.
Bir alfa olmanın ödülü neydi peki?
Ben onun gibi değildim, ondan büyülenmiştim.
Bir alfa olarak sürü arkadaşlarımın isteklerini yerine getirmek için yardım edebilirdim ama aynı şeyi benim için yapacak kimse yoktu.
Tek istediğim sıcak bir banyo yapmak, uyumak ve bir daha da uyanmamaktı. Sonsuza dek
Ona söylemek zorundayım, bilmeli. Ama bunu yapmak istemiyordum.
Ama ihtiyaç duydukları takdirde, ihtiyaçları var demektir.
Gözlerinin içine bakıp nefesinin sıcaklığını tenimde hissederken biliyordum ki bedeli ne olursa olsun bunu yine yapar, onun hayatını kurtarırdım.
Şu anda burada ne hissettiğinin bir önemi yok, sen özgür değilsin.
Nereden geliyorsun?
Her yerden.
Sorun sen değilsin. Ben kendime güvenemiyorum sanki.
Kahve yüzünden. Sadece kahve yüzünden.
Kitaplar benim gerçek yoldaşım oldu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir