İçeriğe geç

Hemhâl Kitap Alıntıları – Sait Köşk

Sait Köşk kitaplarından Hemhâl kitap alıntıları sizlerle…

Hemhâl Kitap Alıntıları

Her yalnızlık biraz ihtilal dir Feride!
En radikal kararları yalnızken alır insan.
Ya döner Rabbine; bütün hayat döner, her şey güler ona.
Ya döner dünyaya; koşar da koşar arkasından, bütün bir ömür söner.
Hayal demişken insan bedenen geçmişe ve geleceğe gidemez. Ama kalp gider. Geçmişin acılarını da yaşar, geleceğin ümitlerini de.
Bir yılın değerlendirilmesi, yeni yılın planlaması için değerli
Eksiklikler, fazlalıklar; öneriler, niyeler, niçinler önemlidir çünkü.
Zaman insanın mülküdür. Tıpkı ev gibi Bir zamanda yaşar, evden taşınır gibi bir zamandan ayrılırsın. Aşklar, acılar, hayaller, kırık, kalpler Zaman bunları bizden almaz. Biz bunları zamana bırakır ve oradan uzaklaşırız. Hatırlamak istediğimizde zamana varırız, her şey bıraktığımız gibidir. Değişen ise sadece bizleriz. Zaman nefis gibidir. Yıllar geçse de bir bir üzerinden, ihtiyarlamıyor. İhtiyarlayan sadece bedenimizdir.
Bir çocuk doğuyor zamanın koynunda. Bir insan kayboluyor zamanın koynundan.
Şunu da unutma Feride;

Her ne verilmişse sana, bunların hepsinden imtihan olacaksın.

Kim demiş bütün günler aynı, bütün dünler bugün. Yalan! Her şey farklı Susuşlarımız farklı, duyuşlarımız farklı Koşuşlarımız, kopuşlarımız farklı

Dün başka şeylerin peşindeydik, bugün farklı

Hayat kolay aslında. Onu zorlaştıran, hatta çekilmez hâle getiren bizim tercihlerimizdir.
Tercihlerini gözden geçirsen sıkıntıların sona erecek diyorsun yani?
Bir çocuk doğuyor zamanın koynunda. Bir insan kayboluyor zamanın koynundan.
Kim demiş bütün günler aynı, bütün dünler bugün. Yalan! Her şey farklı Susuşlarımız farklı, duyuşlarımız farklı
Vakti saati geldiğinde yaşanmayacak hiçbir şey yoktur Feride.
Sabir yaşanmışlara da var, yaşanmamışlara da
İşte öyle bir dost bul ki kendine Feride; sonsuz olsun, sonsuzda olsun.
Bilmiyorum kaç sonbahar daha yaşayacağım?
Hiçbir acı, sanki yaşanmamış gibi tamamen geçmese de şükür ki Rabbimiz onları taşınabilir kılıyor.
Kalp de ağlar, göz de. Ama sessiz, ama teslimiyetle.
Nasıl ve ne kadar yaşarsan, kaç yaşında olursan ol; ölümün sırası bir gün sana da gelecektir. Yani her nefis ölümü tadacaktır.
Beşik, eşik ve keşik. Dünya hayatı bu üç kelimenin etrafında şekilleniyor.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Şükredecek ne çok şey yaratıyorsun Rabbim!
İki şeyden birini tercih etsem de nedense aklım hep tercih etmediğimde kalıyor. Sanki onu tercih etsem şu an yaşadıklarımı yaşamayacakmışım gibi geliyor. Hatta bazen soruyorum kendime; girsem zaman tüneline, seçmediğim diğer yola gitsen, yaşamak istediklerime orada kavuşabilir miydim diye?
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Gün bitti, akşam oldu. Ne zaman sabahtı, ne zaman akşamdı. Yıl bitti. Tatil oldu. Ne oldu, ne bitti? Ah hakkını vermeden geçirdiğim zamanlar!
Kainatın en değerli varlığı insandır.
Hayatta olabileceğiniz en güzel şey, bir duanın içinde yer almaktır.
Alalh’a inanmak yetmiyor. Onu bilmek de lazım. Onu bilmek yetmiyor, sevmek lazım.
Haklısın, ezan sesini duyabiliyorsak bizim için hayat devam ediyor. Ne zaman ki o sesi duymazsın, bil ki ölmüşsün.
Kâinatta yaratılan her varlık kendi hallerince ya kıyamda, ya rükûda ya da secdededir.
İman insana huzur verir.
Ses mı ezanı güzelleştiriyor, ezan mı sesi güzelleştiriyor bilemiyorum.
Sus ki duydukların, gördüklerin çoğalmasın yüreğinde. Sus ki duyacakların yaralamasın kalbini.
Ben genelde sessizliği severdim. Sessiz kalmayı da.
Sevmek demek fedakârlık demek. Ne varsa dünya namına, her şeyden vazgeçmek demek.
Söylesene, insan kendi dünyasını feda etmeden başka bir dünyaya karışabilir mi?
Hayatın anlamı, sonsuzu sevmekte.
Çünkü kalp, bırakıp gitmeyene; sonsuz olana ayarlanmış.
Aynı yöne bakmayacaksak, aynı şeyleri hissetmeyeceksek, takip etmeyeceksek ayak izlerimizi, sürükleyeceksek birbirimizi peşimiz sıra, sürükleneceksek, yan yana olmanın ne anlamı var Feride!
Sevenler,
sevilmişler,
sevdiklerini nafile bekleyenler de gitmiş.
Kim kalmış ki bu misafir dünyada?
Unutma ki insanlar vefasız
İnsan bir yolcudur Feride.
İnsan ülkesinin başkenti kalbidir. Kalp, inanmış mü’min için sağlam bir kaledir.
Günümüz aşkları reklamı seviyor, kıskandırmak istiyor. ‘Bak, ben sevgili yaptım, gör,’ diyor.
Besmeleyle çapayı toprağa vurduğunda diyorsun ki Feride; “Ey Rabbim, Rezzak ismin hürmetine senden istiyorum.” Bir ilacı besmeleyle içmişsen Feride, diyorsun ki; “Ya Şâfi, şifa veren ancak Sensin; Sen’den şifa diliyorum.”
“Cennet nerede bilir misin?” “Neredeymiş?” dedim merakla.
“Bir annenin ayağı altında, Bir babanın duasında, Bir fakirin gülüşünde, Bir yetimin saçında, Bir seccadenin başında.”
Hira Dağı’ndan dönen Hazreti Peygamberimizi (s.a.v) eşi Hazreti Hatice (r.a) bakın ne güzel teselli ediyor; “Vallahi Allah seni utandırmaz. Çünkü sen akrabalarına bakarsın, sözün doğrusunu söylersin, fakir ve muhtaçlara yardım edersin, misafirlere ikram edip onları ağırlarsın, haktan gelen felaketler karşısında insanlara yardım edersin.” Keşke her eş, zor zamanlarında eşini böyle teselli edebilse İşte o zaman evlerde peygamberî bir huzur olacaktır.
Hayatından ve malından Allah için vazgeçmek
Mesala insan, hayatında hiç olmazsa bir kere Kur’an mealini sonuna kadar okumalıdır.
Her kitap, okuyanı kendisi olmaktan çıkarır. Yeni kendiler ilave eder kendisine. Zenginleşmek budur işte Feride. Okumamak, insanın kendini kendi hâlinde bırakmasıdır.
İnsanın kendisini çoğaltması okuduğu kitaplardadır. Yazarın ruhu kitaplarındadır.
Çünkü hatalardan ders çıkarmamak, aynı çukura ikinci kez düşmek sadece biz insanlara mahsus.
Peki, her şey sana hizmet ettirilirken, sen kime hizmet ediyorsun?
Dünyada her şey bir maksat için yaratılmıştır. Ve yaratılan her şeyin arkasında ilahî bir merhamet vardır.
Bize verilen nimetlerin teşekkürünü, nimetin sahibine yapabiliyor muyuz?
Çocuklarımızın başlarını şefkatle okşamalıyız ki şefkati öğrensinler. Şefkat koksunlar, merhamet koksunlar, güzel huy koksunlar.
Çocuklar diyorum; sevgisiz, şefkatsiz, merhametsiz kalmasın.
Bil ki hepimiz Allah’ın çok özel kullarıyız. Hepimiz için her an ayrı ayrı özel şeyler yaratıyor Rabbimiz. Acep, farkında mıyız?
Sessizlik, bazen çok sorulara cevap olur.
Ama biz ne kadar da nankörüz değil mi Feride, görmüyoruz. Görmediğimiz için de şükretmiyoruz.
Bitmez elbet, sormadan hiçbir şey bitmez. Bulduklarımız, hep sorduklarımızın karşılığıdır Feride.
İlle de seyahat edeceksen kalbine doğru et. Tefekkür gözünü aç ve düşün.
Bize verilmiş birçok nimetin farkında değiliz. Farkında olmayınca şükrünü de edemiyoruz.
İyi ki Sen benim Rabbimsin. İyi ki Rahîm, iyi ki Rezzak, iyi ki Vedûd’sun.
Hangi sahile gitmek istersin?
Uzaklardan olanına
Gelir bir sıkıntı, oturur yüreğimize; sanki herşey bu sıkıntıdan ibaretmiş gibi sıkıntının arkasındaki rahmeti, güzelliği göstermez.
Bilsek ki hakiki dostlar kabrin arka tarafında; belki gula oynaya gideceğiz.
Bizim sınırsız isteklerimiz ancak Allah’ı bulduğumuzda sona erer. O’nu bulmuşsak, başka şeyleri kaybetsek de olur.
Unutma, şükürsüzlük bela kapılarının açılmasına sebep olur.
Unutmayın ki bir de hesap var!
Allah’ın bütün isimlerinin tecelli mekânı insanın kalbidir.
Yaptığın işlerde hep kendini mi gözetiyorsun?
Bir yaralı kalbe merhem olabiliyor musun?
Başkalarının acılarını ne kadar yüreğinde hissediyorsun?
Mevlâna, ‘Dost katına varmak için muhabbetten kanat gerek,’ demiş.
Hayat çok zor
Bir sevdadır böylesine yaşamak,
Tek başına
Ölüme bir soluk kala,
Tek başına
Öğrenmenin yaşı yok, tamam da neyi kimden öğreneceğini de bilemezsin. İşte görüldüğü gibi insan herkesten çok şey öğrenebiliyor.
Yaralar var, yaralanmalar var ama iyi ki yaraları saran bir Yaradan var.
Özü sözü bir olmayan ne insanlar var.
Masal gibi yaşamak hayatı mümkün mü?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir