İçeriğe geç

Sokaklar Uyudu Artık Öpüşebiliriz Kitap Alıntıları – Umay Umay

Umay Umay kitaplarından Sokaklar Uyudu Artık Öpüşebiliriz kitap alıntıları sizlerle…

Sokaklar Uyudu Artık Öpüşebiliriz Kitap Alıntıları

Ruhumu saran sessizliğe seni nasıl bağışlatacağım kalbi olmayan bu bedenin üstünde tanınmaz olana dek devam edecek bu işkence.
Bu kadar kırılmışken ve hâlâ kırılabilecekken bırak sayfalar onarsın bizi.
Yıkılmayacak kadar yalnızım. Aşkın karşısında ölüp ölüp dirilen acılar için söz veriyorum sana, henüz ölmedim, yaşıyorum numarası yapabilen herkes için söz veriyorum.
Sokakta kıskıvrak yakalanmış bir aşk hikayesinin kırılmış yüzünü göstereceğim. Ağlarken yakalayamayacaksınız beni.
Kendi gölgesiyle savaşan biri ışığı nerede bulmuşsa yolculuğunu geceyle ve o ışıkla kutsamalı.
Bugüne dek kimseyi sevmemiş olmaktan ve artık sevememekten korkuyor. Sessizliğin oyunu
Onda ne görmüşsem onu söküp alıyor.
Sessizlik oturuyor ensemize, koltuk altımıza, nefes aramıza.. onunla benim arama.
Depremde kurtarılacak ilk şeydi bakışların.
“Depremde kurtarılacak ilk şeydi bakışların.”
geriye kalan kanlı bir merhaba. kahretsin,,, sevgilimin gözlerini öpecektim oysa. gerilmiş bir ok gibi kalbimi yaralayan kirpikleirini…; ölümümü izleyecektim. seni hiç sevmiyorum diyecektim..,
hep otobanları ve tren istasyonlarını aradım. bulamadım. kent adlarını aradım,
yok, yok, yoktu.
öyleyse ‘’ayrılıklar da yok’’ diye kandırdım kendimi.
onu bir çocuk gibi öpmüştüm. dışarısı soğuk, ölür diye içime sokmuştum. kaybettim…
bir katil önce sevdiklerini öldürür. her masum dokunuşunda tetiğine. bunu bilmek bir saadettir. bak meğer ben de bir an için sevmişim kendimi.
kedere mesafesiz adımlarla yürürken bağışlandım. suçlanarak bağışlandım. bağışlandım hiç sevmeyerek. çarşaflar boyu kimsesiz bir melek olarak kaldım. yaptığım yaşama karşı kasıtsız bir hareketti. ne yazık ki evdeki çiçekleri sulamayı, yastık kılıflarını değiştirmeyi unuttum. bir de içimden söküp atamadığım öpüşü.
beni büyüten korkaklıktan çekip aldığım ne ise o boşuna yetim bırakıyor mutsuzluğa yakın olan yanımı.
seninle buluşacağımız bir kış sabahı olacak mı? şimdi hissettiğim kendi kirpiklerimin tutsağı olduğum. senin sorularının, senin cevaplarının tutsağı.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
bir parça pamuk ve ılık su ile kurumuş dudaklara değdirilen sessizlik. ayaklarını açıkta bırakan bir yorgan gibi. kimsenin anlayamayacağı dertlerle, gerçeklerle başımız dertteyken ve kendimizden daha yalan bir tanrı bulamıyorken; bekleyen.. bekleyen.. bekleyen sessizlik.
Sar bedenimi; kitabımdaki son paragrafta uyuyayım. O senin en sevdiğin kitap olsun. Bırak o korkunç şiirler okusun alnımızı. Bu kadar kırılmışken ve hâlâ kırılabilecekken bırak sayfalar onarsın bizi. Hala ilk günkü kadar yakınım sıcak mürekkebe.Aşk senin kadehinde bakışımı delip geçerken anladım camdan bulutların altında yattığımızı.., yağmur yağarsa ölebileceğimizi .,
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Merak etme ölmüyorum
Onu bir çocuk gibi öpmüştüm. Dışarısı soğuk, ölür diye içime sokmuştum.
Kaybettim
Babaaaaa yıkılmayacak kadar yalnızım.
bir delinin rüya duvarını örüyorum.
Herkesten önce beni sevsin istiyorum.
Kavimlerin kargaşası .Aşk için 13. Emri sulara atan peygamber off bu da dünyanın en gecikmiş palavrası., ellerim , mastürbasyon yapıyorum
Beni büyüten korkaklıktan çekip aldığım ne ise o boşuna yetim bırakıyor mutsuzluğa yakın olan yanımı.
Ruhumu saran sessizliğe seni nasıl bağışlatacağım Kalbi olmayan bu bedenin üstünde
Anladın yeryüzündeki yalnızlığını
Yırtılmış mektuplar rüzgara savrulduğunda
Kalbini taşla ezenler arasına katıldım
Sonunda oldu
Bırak o korkunç şiirler okusun alnımızı. Bu kadar kırılmışken ve hala kırılabilecekken bırak sayfalar onarsın bizi.
Nasılsa geçmişin içinden çıkıp gelecek olan GELECEK boşa çıkaracak bütün hesaplarımızı .
Biriktirdikçe azaldım.
Avcuma sığacak büyüklükteki her şeyi küçük defterlerde biriktirdim.
Bu sessizlik ; ayağa kalkıp düşüyor. Taaaaa içimde ; oysa zarifçe vedalaşacaktım her parçamla.
Bu sessizlik ; ayağa kalkıp düşüyor. Taaaaa içimde ; oysa zarifçe vedalaşacaktım her parçamla.
Taaaaa içimde bir başka hayat debeleniyor,,,
Öyleyse ayrılıklar da yok diye kandırdım kendimi.
Kulağıma eğilip fısıldıyor; bizim farkımız var, sessizliği seviyoruz .
Karanlığı ben seçtim dedim. Siz beni görmeyeceksiniz ama ben sizi izleyeceğim.
Bak.., meğer ben de bir an için sevmişim kendimi.
Kedere mesafesiz adımlarla yürürken bağışlandım. Suçlanarak bağışlandım.
Ve bir beden küçük geliyor kedere..
[ ] aşk kasımın bilmem kaçında yaldızlı bir kalemle intihar etti.
Beni büyüten korkaklıktan çekip aldığım ne ise o boşuna yetim bırakıyor mutsuzluğa yakın olan yanımı.
[ ] falların yarattığı kentlere gidiyorum, tebeşirle karalanan bir sözcüğün kederine.
Sessizliğim belli oluyor. Bir şey donup kalıyor yüzümüzde .; bu güne dek kimseyi sevmemiş olmaktan ve artık sevememekten korkuyor.
“gecelerim bir şiirin içinde yaylım ateşine tutulmuş gibi geçip gidiyor.”
“zaman kırılmayan ayna. bir de sırtımda gezinen sessizlik.”
Onu bir çocuk gibi öpmüştüm. Dışarısı soğuk, ölür diye içime sokmuştum.
Herkesten önce beni sevsin istiyorum.
Yastığıma yaslanıp soruyorum; bana ne yaptın? Sesin titriyor; seni hiç incitmedim ki, kim uydurdu bu yalanı. Beni hiç incitmedin oğlum, sadece canımı taşıyan bardağı devirdin. Dayanabiliyorum tamam mı
Kulağıma eğilip fısıldıyor: Bizim farkımız var, sessizliği seviyoruz.

O zaman onu binlerce yıl fazla sevdim.

Kalbini taşla ezenler arasına katıldım.
Seninle buluşacağımız bir kış sabahı olacak mı?
– Onu bir çocuk gibi öpmüştüm.
Dışarısı soğuk, ölür diye içime sokmuştum.
Kaybettim
– Seninle buluşacağımız bir kış sabahı olacak mı..?
Aşk kırdı beni diyeceğim.
Baba; boşuna tinerlemedim sokakları, boşuna durup durup kusmadım, boşu boşuna küfretmedim orospu olan hayata.., boşuna ezberlemedim bu kurum tutmuş tarihi.
Ben kendi yankısıyla kendi tanrısını kaybetmiş bir meleğim. Acılar bir beden fazla geliyor kanatlarıma. Ve bir beden küçük geliyor kedere.
Kendi gölgesiyle savaşan biri ışığı nerede bulmuşsa yolculuğunu geceyle ve o ışıkla kutsamalı.
Dünyanın bir hücre olduğunu unutmak için inşaa ettiğimiz hücrede sessizlik perdeler kadar kirlidir oysa.
Seninle buluşacağımız bir kış sabahı olacak mı?
Kalbini taşla ezenler arasına katıldım.
Bu kadar kırılmışken ve hâlâ kırılabilecekken bırak sayfalar onarsın bizi.
Seni hiç incitmedim ki, kim uydurdu bu yalanı?
Depremde kurtarılacak ilk şeydi bakışların.
Parmak uçlarım acıyor, yazamıyorum. Kağıtlarımı sen yırttın.
Avucuma sığacak büyüklükteki her şeyi küçük defterlerde biriktirdim.
Kahretsin, sevgilimin gözlerini öpecektim oysa. Gerilmiş bir ok gibi kalbimi yaralayan kirpiklerini.
Bir bulut gördüğüne yemin eden çocuk gibi sallıyorum aşkı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir