İçeriğe geç

Aristoteles Kitap Alıntıları – David Ross

David Ross kitaplarından Aristoteles kitap alıntıları sizlerle…

Aristoteles Kitap Alıntıları

Kötü insanlar korkudan boyun eğerler,
iyi insanlar ise yalnızca sevgiden.
Bütün dahi insanlar Melankolik’tir.
Arzularını yeneni, düşmanlarını fetheden kişiden daha cesur sayıyorum; zira en zor zafer kendi üzerinedir.
Her ülke layık olduğu hükümeti alır.
; fakat eğer gerçekten hiçbir ezeli olan olmasaydı, oluş da mümkün olmazdı.
“Düşmanlarından ziyade arzularını alt edeni daha cesur sayarım; çünkü en zor zafer kendine karşı alınandır.”

Aristoteles

felsefe yapmak mı lâzımdır diyorsunuz, o hâlde felsefe yapmak lâzımdır. felsefe yapmamak mı lâzımdır diyorsunuz. o hâlde bunu yapmak için de yine felsefe yapmak lâzımdır.
Aristoteles
Kanun düzendir, iyi kanun iyi düzendir.
Kimse korktuğu adamı sevmez.
Hukuk herşeyin üzerinde olmalıdır.
İ𝚢𝚒𝚕𝚒ğ𝚎 𝚐ü𝚌ü𝚗 𝚢𝚎𝚝𝚖𝚒𝚢𝚘𝚛 𝚒𝚜𝚎, 𝚔ö𝚝ü𝚕ü𝚔 𝚎𝚝𝚖𝚎.
Şiir daha felsefedir ve ciddiye alınmayı tarihten daha çok hakkeder.
Ruhun güzelliği, bedenin güzelliği kadar çabuk görünmez.
Yetinmesini bilenler mutludur.
𝑰̇𝒚𝒊𝒍𝒊𝒈̆𝒆 𝒈𝒖̈𝒄𝒖̈𝒏 𝒚𝒆𝒕𝒎𝒊𝒚𝒐𝒓 𝒊𝒔𝒆, 𝒌𝒐̈𝒕𝒖̈𝒍𝒖̈𝒌 𝒆𝒕𝒎𝒆.
İradene hakim , Vicdanına esir ol.
Bir fikri kabul etmeden onunla oyalanmak eğitimli bir zihin işaretidir. Farklı değerlerle onları kabul etme zorunluluğu hissetmeden bakıp değerlendirmek belkide insanın yaşamını anlamlı bir şekilde değiştirmesi için ana beceridir.
Sözün en güzeli, söyleyenin doğru olarak söylediği, dinleyenin de yararlandığı sözdür.
Dışsal iyiler bizim için yalnızca onlara belli bir
sınıra kadar sahip olduğumuzda iyidirler. Bu sınırı geçtiklerinde zararlı olabilirler. Ama bir insanın gereğinden fazla erdeme sahip olduğunu söylemek kimsenin aklına gelmez.
Eğer haz bir geçiş bir tamamlama bir mükemmelleşme olsaydı,ulaştığı en son noktadan daha aşağıda olurdu ve biz haz duyduğumuz zaman zarfında hazzın bizi götürdüğü noktaya ulaşıncaya kadar huzursuz olmaya devam ederdik.Oysa haz tıpkı algılama ve düşünme fiillerinin kendileri gibi her anında kendin de tam ve doğru olan bir şeydir
Felsefe başlangıçtaki hayretten doğar. Yalnız bu hayreti ortadan kaldırmaya, şeylerin neden oldukları gibi olduklarına hayret etmek
için artık bir nedenin olmayacağı bir biçimde dùnyayı tam ve uygun bir tarzda kavramaya yönelir.
Bilme arzusu doğuştandır .Bu arzu kendisini en aşağı derecede duyularımızı kullanmada duyduğumuz hazda gösterir.
Olumlama,değer bakımından olumsuzlamadan önce gelir ,çünkü o bize konusu hakkında olumsuzlamanın verdiğinden daha kesin bilgiler verir
Etik ‘çoğu zaman ortaya çıkan şeyler’, ‘başka türlü olabilecek şeyler’le ilgilidir ve bizim onda ‘zorunluluk’la var olan şeylere meşgul olan matematik gibi bir bilim için mümkün olan mükemmel kanıtlamalar bulmayı ummamamız gerekir.
Etikte akıl yürütme, ilk ilkelerden hareket etmez, ilk ilkelere gitmeye çalışır. O, kendinde akılsal olan şeyle başlamaz, bizim için bildik olan şeyden, yani olaylardan hareket eder ve onlardan geriye , altlarında bulunan nedenlere doğru gider ve olayların vaz geçilmez bilgisini elde etmek için iyi bir eğitim zorunludur.
Fakat biz
1) imkansız olanı isteyebiliriz,ama seçemeyiz;
2)kisisel olarak kendi eylemimize bağlı olmayan bir şeyi isteyebilir,ama yine de seçemeyiz;

3) istek amaçlarla,seçme ise araçlarla ilgilidir.

Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İmkansız ama olası olan mümkün ama olası olmayandan daha iyidir.
”Kendi kendilerine yetinenler mutludurlar. ”
Gerçek dostlar, dostlarını, ikinci bir kendileri olarak görür.
Hegel’ in Antigone’ nin kaderinin kendi hatasından kaynaklandığını gösterme girişimi kesinlikle yanlıştır. İnsanların kaderleri o kadar sıkı bir şekilde birbirine bağlıdır ki, insanlar başkalarının hatalarından acı çekerler.
İnsanlar kendilerine yabancı bir şeyi merak ederler ve değişik olan hoştur.
Aristoteles üstün olanla aşağı olan arasındaki karşıtlığa doğanın her yerinde, ruhla bedebin, akılla iştah, insanlarla hayvanlar, erkekle dişi arasında karşılaşıldığına ve iki şey arasında bu farklılığın olduğu her yerde onlardan birinin diğerine emretmesinin her ikisinin de çıkarına olduğuna işaret eder.
Platon’ un Devlet’te aileyi küçümsemesine Aristoteles hoşnutsuzlukla bakmaktadır.
Mutlu hayat hakikatin araştırılmasına vakfedilmiş hayat değildir, daha önce erişilmiş olan hakikatın temaşa edilmesi hayatıdır.
Örneğin bir anne çocuğunun acısından kendi bedenindeki acı kadar büyük acı duyar. Böylece onun özgeciliği bencillik olarak adlandırılabilir.
Haz etkinliğe böylesine yakından bağlı olduğundan insanların hazzı arzu etmelerinin nedeninin hayatı arzu etmeleri ve hazzın hayatı meydana getiren etkinliklerin mükemmelleştirmesi olduğunu varsayabiliriz.
Tutku, insanın bedensel durumuna uykunun , deliliğin veya sarhoşluğun getirdiği türden bir değişiklik getirir, hatta bazen insanı gerçekten delirtir.
Aristoteles bozuk bir devlette bireyin mükemmel bir hayat sürmesinin mümkün olmadığını söyler.
Aristoteles diğer birçok alanda olduğu gibi ekonomi alanında da çalışan hemen hemen ilk kişidir.
Karakter bir kez oluştuğunda, isteğe göre değiştirilemez.
Her insanın ereğini belirleyen şey, onun seçmesi değildir, doğa veya başka herhangi bir şeydir.
Hazla mücadele etmek , öfkeyle mücadele etmekten daha zordur ve hazzı yenmek , erdemin esas konusudur.
Haz peşinde koşma ve acıdan kaçınma erdemsiz eylemin ana kaynaklarıdır. Erdem, eylem ve duygularla ilgilidir ve bütün bunlara haz veya acı eşlik eder. Erdemsiz eylem, acıyla cezalandırılır. Hazdan başka eylem güdüleri de – soyluluk ve yararlılık gibi – arkalarından hazzı getirirler.
Bina inşa ederek inşaatçı veya arp çalarak arp sanatçısı olmayı öğrendiğimiz gibi adil ve ölçülü fiillerde bulunarak da adil ve ölçülü oluruz.
Aristoteles hiçbir zaman Platon veya Sokrates gibi Tanrı’ nın iyiliği deyimini kullanmaz. O Tanrısal mükafat veya cezalara ciddi olarak inanmaz ve Platon gibi Tanrı’ nın insanlara karşı tavrını haklı çıkarmakla uğraşmaz.
Aristoteles’ in Tanrı’ yı evrenin yaratıcısı olarak düşünüp düşünmediği sorusuna gelirsek bu sorunun cevabı kesinlikle olumsuz olmak zorundadır. Aristoteles için madde, meydana gelmemiştir, ezelidir. Aristoteles, açık olarak dünyanın herhangi bir yaratımı kavramına karşı çıkmaktadır.
Ortadan kalkabilir olmayan iki şey vardır : Değişme ve zaman.
Felsefe başlangıçtaki hayretten doğar.
. Bir derece daha üstün sanat , yani genel ilkelere dayanan pratik kuralların bilgisidir. Bütün bunların en üstünde nedenlerin saf bilgisi olan bilim bulunur. O en yüksektir ; çünkü sanat gibi daha sonraki pratik amaçlarla ilgilenmek yerine bilgiyi bizzat kendisi için arar. Bu nedenle o, uygarlığın en son ve yüce ürünüdür.
Bilme arzusu insanda doğuştandır. Bu arzu kendisini en aşağı derecede, duyularımızı kullanmada duyduğumuz hazda gösterir.
Metafizik’ in yalnızca kendisini düşünen ve dünyaya karışmayan deist Tanrısı.
Aristoteles Platon’ un İyi İdeasının sembolü olarak güneşi kullanması
Aristoteles bacaklarla kanatlar ve yüzgeçler veya pullarla tüyler arasındaki türdeşliğin varlığını formüle eden ilk kişidir.
Aristoteles bir pasajda doğanın yanına Tanrı’ yı da koyar : Tanrı ve doğa hiçbir şeyi boşuna yapmazlar. Ancak Aristoteles ‘ in gerçekten kendisine inandığı Tanrı , kendi kendisini temaşa etmeye dalmış ve dünya üzerinde ancak bir arzu nesnesi olarak etkide bulunan bir Tanrı’ dır.
Aristoteles, bitkilerin hayvanlar için, aşağı türden hayvanların da insanlar için var olduğu yönündeki Sokratesçi bakış tarzını kabul eder.
Aristoteles’ e göre biyoloji ve psikoloji birbirinden bağımsız iki bilim değildir. Onun biyoloji ve psikolojiye ilişkin eserleri büyük olasılıkla tek bir grup oluşturur.
Empedokles var olan bütün hayvan türlerinin, kısımlarının ereklere görünüşteki uyumlarına rağmen, en uygunun hayatta kalmasıyla sonuçlanan doğal seçimin sonuçlarından başka bir şey olmadıkları, doğanın çok geniş türler çeşitliliğini meydana getirdiğini, bu türler içinde hayatta kalmaya en uygun olanların varlıklarını sürdürdüğü yönünde parlak bir kuram ortaya atmıştı.
Raslantı sadece, iki kesin nedensellik zincirinin önceden kestirilemeyen birleşmesine verilen addır. Buraya kadar Aristoteles’ e bir belirlenimsizcilik (indeterminism) yüklememiz için neden yoktur.
Aristoteles’ i Sofistlerden – hiç olmazsa kendisi ve Platon tarafından tasvir edildiği şekilde Sofistlerden- ayıran şey, amacının dinleyici ve okuyucularına yardım olmak olması , sahte bir bilgelik görüntüsü altında çıkar veya şöhret sağlamaya değil, her konuyu elde özel bilgiler olmaksızın mümkün olduğu kadar akıllıca tartışmak arzusu idi. Ancak onun kendisi daha iyi bir yol, bilimin yolunu açmıştır. Topikler’ i çağdışı kılan kendi Analitikler’ i olmuştur.
Aristoteles şunu ispat etmek ister gibidir: Karşılaması gereken başka koşullar ne olursa olsun bilim hiç olmazsa attığı her adımın geçerliliğinden emin olmalıdır ve kıyasın kurallarına uymanın sağlayacağı şey, budur.
Mantık Aristotelese göre bir bilim değildir; herkesin herhangi bir bilimle uğraşmasından önce kazanması gereken genel kültürün bir parçasıdır ve yalnız o , insana haklarında kanıt istemesi gereken önermelerin hangileri olduğunu ve onlarla ilgili olarak hangi tür kanıtlar istemesi gerektiğini öğretebilir.
Bilimler Aristoteles tarafından teorik, pratik ve prodüktif bilimlere ayrılır. Bu türlerden her birinin doğrudan amacı, bilmektir; ancak onların nihai amacı sırasıyla bilgi, eylem ve yararlı veya güzel nesnelerin meydana getirilmesidir.
Aristoteles ‘ in dış görünüşü veya hayat tarzıyla ilgili az şey bilinmektedir. Güvenilir bir gelenek onu kel, ince bacaklı, küçük gözlü, kekeleyerek konuşan ancak dikkati çekecek kadar güzel giyinen bir insan olarak tasvir etmektedir.
Dik kafalılar,
Boş kafalılar,
Ve kalın kafalılar

Aristoteles

Hasmımızın bir şey söylemeye hazır olması gerekir. Eğer bunu yapmayı reddederse, nasıl bir bitkiyi ikna etmeyi ummuyorsak, onu da ikna etmeyi bekleyemeyiz.
Kendi kendilerine yetinenler mutludurlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir