Victor Hugo kitaplarından البؤساء kitap alıntıları sizlerle…
البؤساء Kitap Alıntıları
Sevdiklerimiz söz konusu olduğunda, ihtiyatı tamamıyla unuturuz.
Aşk insanların ahmaklığı ve Tanrı’nın zekasıdır.
kadınlar gibi kumda da, aldatıcı bir incelik vardır.
“Gündüzleri aşağılıktır ve yalnızca kapalı pencere kanatlarını hak ederler. Aklı başında insanlar zihinlerinin ışığını zenitin yıldızları aydınlığında yakarlar.”
İnsani cömertliklerin en yücesi başkalarının günahının bedelini ödemektir.
Etrafımıza yaydığımız neşe her ışık gibi sönüp gidecek yerde bize daha büyük bir parıltıyla geri döndüğü için çok sevimlidir.
Sabah hoş mektuplar yazıyorum, akşam mezar kazıyorum. İşte hayat böyle taşralı.
Yolda çok yoksul ama âşık bir gence rastladım.
Ayakkabılarına su, ruhuna yıldızlar doluyordu.
Ayakkabılarına su, ruhuna yıldızlar doluyordu.
İnsan bazen sahile çıktığını sandığı yerde boğulur.
hiçbir şey çocukları felaketler kadar sessizliğe itemez.
Zaten, hiçbir şey bilmediği için hiçbir şey söyleyemiyordu, ayrıca her şeyi bilse de hiçbir şey söylemeyecekti.
Korku dilsizdir.
Bir prens bir prensibin karşısında bir hiçtir.
Ustalıkla kullanılan cehalet bir güçtür
Gökyüzüne yöneltilen bakış bir eserdir.
İnanç, insan için gereklidir. Hiçbir şeye inanmayanın vay haline!
Öfkeyi anlarız ama kötülüğü asla.
“Ölmek bir şey değil, yaşamamak korkunç.”
İyi geceler.
Demokrasinin büyüklüğü insana ait hiçbir değeri inkâr etmemesindedir. İnsan haklarının yanında, en azından bir köşede ruhun da hakları vardır.
Karanlığı yakasından yakalayıp yere sermek zor iştir.
Bize gelince öldüklerini kabul etmeleri koşuluyla bazı konulara saygıyla, geçmişe de hoşgörüyle yaklaşıyoruz. Yaşamak isterse, ona saldırıp öldürmeye çalışıyoruz.
İnsanın ölümsüzlüğü yapılmasından ibarettir.
Ucuz olan ne kaldı ki? Her şey ateş pahası. Ucuz olan tek şey dünyanın kahrı; dünyanın kahrını çekmek bedava!
Küçük yalan,masum yalan,onun için mümkün müdür? Yalan söylemek mutlak kötülüktür. Az yalan söylemek olası değildir; yalan söyleyen her konuda yalan söyler; yalan söylemek şeytanın yüzüdür; şeytanın iki ismi vardır, biri şeytan diğeri yalan.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Cahilllere elinizden geldiğince çok şey öğretin;toplum ücretsiz eğitim vermediği için suçludur,kendi karanlığını kendi yaratıyor. Günah karanlık ruhlarda işini daha kolayca görür. Suçlu günahı isleyen değil, karanlığı yaratandır.
Ölmek dert değil, esas korkunç olan yaşamamak.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Dostlarım, şunu aklınızda iyi tutun, kötü ot ya da kötü insan yoktur, sadece kötü çiftçiler vardır.
14 yaşımdayken karnımı doyurmak için bir parça ekmek çaldığımda beni zindana attılar ve orada tam 6 ay bedava ekmek verdiler, hayatın adaleti budur.
en çokta yağmur yağdığında seviyorum bu şehri herkesin yüzü ıslak başı öne eğik sanki herkes suçunu kabullenmiş gibi.
Yoksullukta belli bir raddeye erişildi mi yoksul insan ne sefalet karşısında inler ne de iyiliğe teşekkür eder.
Bir ailesi vardı; ancak babası onu benimsemediği gibi, annesi de sevmezdi. Bu gibi çocuklar kimsesiz yavrulardan çok daha acınmaya layıktır.
Sözcükler yalan söyler. Bize verilen bilgilere körü körüne inanmayalım.
Düşünen zihinler şu sözleri az kullanırlar: mutlular ve mutsuzlar. Hiç kuşkusuz başka bir dünyanın bekleme odası olan bu dünyada mutlu insan yoktur.
Ezilmiş insanlar arkalarına bakmazlar. Kötü kaderin kendilerini izlediğini iyi bilirler.
İnsan beyninde boşluğa yer yoktur. Bazı yıkımların gerçekleşmesi hayırlıdır, ama yerine yenilerin inşa edilmesi koşuluyla.
Her şeyi anlamıyoruz ama hiçbir şeyi de küçümsemiyoruz.
Çıkarılacak ders aşkın acıya yenik düşmesiydi.
Sadece bedenleri, şekilleri, görüntüleri sevenlere ne yazık! Ölüm her şeyi yok edecek. Ruhları sevmeyi deneyin, onlara yeniden kavuşursunuz.
Unutma kızım, dedi. Kalabalıklar daima tehlikelidir! İçlerinde mutlaka ruhlarını ucuza satan alçaklar bulunur.
En çok da yağmur yağdığında seviyorum bu şehri; herkesin yüzü ıslak, başı öne eğik ve herkes suçunu kabullenmiş gibi
Üzüntüsü çok büyük olan insanlar yorgunluk hissetmezler
Şimdiki toplum içindeki sosyal hayat kötüdür. Fakat insan yaratılış olarak kötü değildir, kötülüğün kaynağı kanunlar ve adetlerdir.
Yoksulluk ve aşırı cilveli olmak kötü yola eğilimi fazlalaştırır: Biri azarlar, diğeri şımartır.
Sadece bedenleri, şekilleri, görüntüleri sevenlere ne yazık! Ölüm her şeyi yok edecek. Ruhları sevmeyi deneyin, onlara yeniden kavuşursunuz.
Uyuyor. Tuhaf bir kaderi olmasına rağmen yaşadı
Meleğini kaybedince ölüp gitti
İşler kendiliğinden olup bitti
Tıpkı gündüzün yerini gecenin alması gibi.
Meleğini kaybedince ölüp gitti
İşler kendiliğinden olup bitti
Tıpkı gündüzün yerini gecenin alması gibi.
Benim için ağlayacaksın, değil mi? Ama fazla ağlama. Acı çekmeni istemiyorum.
insanlar daha taşları yontmadan, Tanrı çiçekleri açtırıyordu.
Cahillere elinizden geldiğince çok şey öğretin; toplum ücretsiz eğitim vermediği için suçludur, kendi karanlığını kendi yaratıyor. Günah karanlık ruhlarda işini daha kolayca görür. Suçlu günahı işleyen değil, karanlığı yaratandır.
akıllar çalışmaya başlayınca cezalar da yağmaya başlıyordu.
En büyük saçmalıklar, sıklıkla tıpkı kalın ipler gibi küçücük şeylerin bir araya gelmesinden yapılmıştır.
Ama kim tamamen mükemmel olabilir ki?
Sayın marki, bana bir şey vermelisiniz. Marki ona dönüp soğuk bir ifadeyle cevap verdi: Monsenyör, benim başımda yeterince yoksul var. Piskopos da şöyle dedi: O zaman bana onları verin
Kaçan biri kendini asla tam olarak gizlenmiş hissetmez.
İyi düşüncelerin de kötü düşünceler gibi içinde kaybolduğumuz dolambaçları vardır.
Jean Valjean kim olursa olsun tartışmasız bir biçimde uyanmış bir vicdandı Vicdanın uyanışı ruhun yücelişidir.
Bazı kimseler ,sırf kötülük etmek için başkalarına zarar vermekten zevk alırlar.
Gerçek kaynağını bilmediğimiz bir anlamı yüceltmek körlere özgü bir küstahlıktır.
Toplum bir köle satın almıştı.
Kimden? Sefaletten.
Açlıktan, soğuktan, yalnızlıktan, terk edilmişlikten, yoksulluktan. Acılı bir pazarlık. Bir parça ekmeğe karşı bir ruh. Sefalet arz ediyor, toplum kabul ediyor.
Kimden? Sefaletten.
Açlıktan, soğuktan, yalnızlıktan, terk edilmişlikten, yoksulluktan. Acılı bir pazarlık. Bir parça ekmeğe karşı bir ruh. Sefalet arz ediyor, toplum kabul ediyor.