İçeriğe geç

Aşk Kapını Ben Geldim Kitap Alıntıları – Aydın Hız

Aydın Hız kitaplarından Aşk Kapını Ben Geldim kitap alıntıları sizlerle…

Aşk Kapını Ben Geldim Kitap Alıntıları

“Hayattan ne istediğini bilmeden, ne yaptığımızın bir önemi yok dostum. Neyi bilerek terk edersek, onun yoksulu, neyi bilmeden terk edersek onun yetimiyiz. Dünyadan geçmek nefsin zühdü, ahiretten geçmek kalbin zühdü, kendinden geçmek ise ruhun zühdüdür.”
“Göz her şeyi, gönül ise istediğini görürdü.”
“Çünkü aşk bir heceydi, parçalardan cümle oluşturmak için çabalamak gerekiyordu.”
“Ey duvar. Benim sevdiklerimin yolundan çekil! Seni, senin için ziyaret eden senin etrafında dolanır; beni, benim için ziyaret edense tavafını benim içimde yapar.”
“Nefs eşini kaybetmiş yaşlı bir güvercindir dostum. Onu eğitmenin yolu, eşini bulmak ve onu denklemekten geçer. Nefsin eşi ruhtur, manevi kalptir. Denklemek ise aşkla olur. “
“Ey her şeyimin hepsi Ey hiçliğim Yokluk sınırında bulduğum Hakikat ışığım. Bana kendini göster!”
Terk etmeyen, yeni şeyler bulamazdı.
Yetinen, ötesine ulaşamazdı.
Doyduğunu düşünen, acıkamazdı.
Susamayan, içemezdi.
Arifin vakti, bahar mevsimi gibidir. Gök gürler, yağmur yağar, şimşek çakar ve rüzgar eser. Ama yine de çiçekler açar ve kuşlar öter. İşte arifin hâli böyledir. Arif, içinde bahar taşıyandır. Gözüyle ağlar, dudaklarıyla tebessüm eder, gönlüyle yanar, başıyla oynayıp dostunun adını söyler ve O’nun kapısında dolaşır durur.
Yolculuk, insanın kendi içindeki kuytuluklarından kaçması mıydı ? Yoksa kendi karanlığını aydınlatması mı? Oysa kimse kendini terk edemezdi en uzak yere gitse bile. İçindeki kötüden, içindeki iyiye gidişle yapılırdı en kutlu yolculuklar.
Ölüm, acizliğin gücünü ispat eden büyük bir keşifti. Orada öylece, şehrin hemen yanında, hayatın içinde olmasına rağmen kâşifini bekleyen bir sırdı ölüm.
Nefs eşini kaybetmiş yaslı bir güvercindir dostum. Onu eğitmenin yolu, eşini bulmak ve onu denklemekten geçer. Nefsin eşi ruhtur, manevi kalptir. Denklemek ise aşkla olur.
Yol bir imtihandı. Yaşayarak öğreten tabiatın rahlesindeki müfredattı. Yürümek gerekiyordu.
Yol bir yumaktı. Benlik duvarını aşmak için ihtiyacımız olan malzemeydi. Nefsin uçurumundan düşmemek için iplik iplik sarmak gerekiyordu.
Yol bir düştü. Cenneti ya da cehennemi düşünmeden görülen bir aşk rüyasıydı. Uyanmamak gerekiyordu.
Yok her şeyin farkındaydı, fakat yolcuların hepsi bunu bilmiyordu. Gönül adımlarıyla gidilen her menzil kutsaldı.
Söz insanı değiştirirdi. Konuştukça arınırdı insan. Tövbe etmek de konuşulması gerekenle konuşmaktı.
Bütün yolculuklar insanın içinde başlardı evvel. Sonra durdurulamaz bir güdüyle iç yolculuğunun izini sürerdi insan. Göremediği avını koklayarak bulmaya çalışan bir köpeğin arayışını taşırdı insan her yolculukta. Tepenin ardına umut bağlarken, bağlandığı umutların ardı sıra sonsuz bir yolculuğa çıktığını fark edemezdi.
İnsan, inandığı kimseye güvenebilir. Güvenmediğimize inandığımızı söylüyorsak içimizdeki şirkin kirli sularında yüzüyoruz demektir.
Terk etmeyen, yeni şeyler bulamazdı.
Yetinen, ötesine ulaşamazdı.
Doyduğunu düşünen, acıkamazdı.
Susamayan içemezdi.
İnsan bir gönülse, Rabbim, sen bir aşksın!
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Zafer bir sarhoşluksa yenilgi de bir uyanmaydı.
İnsan en çok kendine uzak olurdu bazen.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İnsan insana iyi gelirdi.
Yolculuk, insanın kendi içindeki kuytuluklarından kaçması mıydı? Yoksa kendi karanlığını aydınlatması mı? Oysa kimse kendini terk edemezdi en uzak yere gitse bile. İçindeki kötüden, içindeki iyiye gidişle yapılırdı en kutlu yolculuklar.
Hepimiz bir acı taşırız içimizde. Görülür ve görülmez yaralarımız vardır.
Dua, bir hasat değil, harmanda savrulmaktı. Yele durmaktı.
İnsan bir meyve ağacı gibi kendini besleyecek suları kendi köklerinden alırdı.
Allah’ın merhameti acıyı tatmadan yaşayan ruhlara uğramazdı.
Hayattan ne istediğini bilmeden, ne yaptığımızın bir önemi yok dostum. Neyi bilerek terk edersek onun yoksulu, neyi de bilmeden terk edersek onun yetimiyiz. Dünyadan geçmek nefsin zühdü, ahiretten geçmek kalbin zühdü, kendinden geçmek ise ruhun zühdüdür.
Göz her şeyi görür, gönül ise istediğini görürdü.
Çünkü Aşk bir heceydi, parçalardan cümle oluşturmak için çabalamak gerekiyordu.
Allah dostunun kalp gözü açılınca bedenindeki gözü kapanır ve o kimse Allah’tan başkasını göremez.
Aşk her an yüzlerce perdeyi yırtarak göğe doğru havalanmaktır.
Nefs eşini kaybetmiş yaslı bir güvercindir dostum. Onu eğitmenin yolu, eşini bulmak ve onu denklemekten geçer. Nefsin eşi ruhtur, manevi kalptir. Denklemek ise aşkla olur.
Gönül adımlarıyla gidilen her menzil kutsaldı.
Söz insanı değiştirirdi. Konuştukça arınırdı insan.
İnsan en büyük yalanı kendine söylerdi.
Nefsini terbiye etmenin ilk yolu, kalp temizliğinden geçiyordu.
Bütün yolculuklar insanın içinde başlardı evvel. Sonra durdurulamaz bir güdüyle iç yolculuğunun izini sürerdi insan. Göremediği avını koklayarak bulmaya çalışan bir köpeğin arayışını taşırdı insan her yolculukta. Tepenin ardına umut bağlarken bağlandığı umutların ardı sıra sonsuz bir yolculuğa çıktığını fark edemezdi.
İnsan kendi yaşamından öğrendiklerinin talebesiydi. Hayat, en büyük öğretmendi.
İnsan, inandığı kimseye güvenebilir. Güvenmediğimize inandığımızı söylüyorsak içimizdeki şirkin kirli sularında yüzüyoruz demektir.
Sabır, acı bir şurubu yüzünü buruşturmadan içmektir. Sabır bizi rızaya götürür evlat. Sabır acı bir ilaçtır, pek sevilmez fakat mübarek bir şerbettir aynı zamanda. Ama onu içtiğin an, sana her menfaati sağlar ve senden her türlü zararı götürür.
Sıkıntılı vakitler geçinceye kadar, sıkıntılara Allah için tahammül edebilmektir sabır.
Terk etmeyen, yeni şeyler bulamazdı.
Yetinen, ötesine ulaşamazdı.
Doyduğunu düşünen, acıkamazdı.
Susamayan, içemezdi.
Bütün yolculuklar insanın içinde başlardı evvel .
Yüreğinde , acının tortuları birikiyordu .
İnsan kendi yaşamından öğrendiklerinin talebesiydi . Hayat , en büyük öğretmendi .
Sabır bizi rızaya götürür evlat .
Sıkıntılı vakitler geçinceye kadar , sıkıntılara Allah için tahammül edebilmektir sabır .
Allah ‘ ın yarattığı kaderi insanlar mı değiştirecekti ?
Her insanın kendine uzak bir karanlığı olur ; içindeki ışığın aydınlatmaya yetmediği bir mağarası vardır herkesin .
Her insanın kendine uzak bir karanlığı olur; içindeki ışığın aydınlatmaya yetmediği bir mağarası vardır herkesin.
Tecelli, varlığıyla hesaplaşanlara sunulmuş bir hediyedir.
Acıların örsünde dövülen yalnızlık hallerini yaşıyordu . Bir iç kıyımdı bu .
Tecelli , varlığıyla hesaplaşanlara sunulmuş bir hediyedir .
Hüküm verme yetkisi ilimden mülkiyete geçince yeryüzünde düzen bozulmuştu
Her insanın kendine uzak bir karanlığı olur; içindeki ışığın aydınlatmaya yetmediği bir mağarası vardır herkesin.
Sıkıntılı vakitler geçinceye kadar, sıkıntılara Allah için tahammül edebilmektir sabır
Her insanın kendine uzak bir karanlığı olur; içindeki ışığın aydınlatmaya yetmediği bir mağarası vardır herkesin
Üşüyordu .Biliyordu ki ,çektiği elem kadar olacaktı hazzı.
Hayattan ne istediğini bilmeden, ne yaptığımızın bir önemi yok dostum. Neyi bilerek terk edersek, onun yoksulu, neyi de bilmeden terk edersek onun yetimiyiz. Dünyadan geçmek nefsin zühdü, ahiretten geçmek kalbin zühdü, kendinden geçmek ise ruhun zühdüdür.
Marifet sözden çok sükûta yakındı; bundan dolayı susuyordu Hallac
Yalnızlık insanı çoğaltabilir miydi?
Rikkate’l-kalp;kalbi inceldi. Ten hapsinden soyunup Hakk libasını giydi.
Aydın Hız
Acı duymadan merhamet anlaşılmazdı. Rahmet isteyebilmek için yüreği acımalıydı insanın.
Acı duymadan merhamet anlaşılmazdı. Rahmet isteyebilmek için yüreği acımalıydı insanın.
Ayıklık,inanan kimsenin Allah karşısındaki normal ve dengeli hali anlamına gelir,bu bir kazanım değil,Allah vergisi bir şeydir .İkincisi yani sarhoşluk hiç de öyle değil ! Son haddine varmış aşk demektir o .
En nadide elmaslar örtülmelidir, gizlenmelidir
Sıkıntılı vakitler geçinceye kadar, sıkıntılara Allah için tahammül edebilmektir sabır.
Gönül adımlarıyla gidilen her menzil kutsaldı
Beni affet, insanları affet! Aşk kapını ben geldim
Yolculuk, insanın kendi içindeki kuytuluklarından kaçması mıydı? Yoksa kendi karanlığını aydınlatması mı? Oysa kimse kendini terk edemezdi en uzak yere gitse bile.İçindeki kötüden, içindeki iyiye gidişle yapılırdı en kutlu yolculuklar.
Neyi bilerek terk edersek, onun yoksulu, neyi de bilmeden terk edersek onun yetimiyiz.Dünyadan geçmek nefsin zühdü, ahiretten geçmek kalbin zühdü, kendinden geçmek ise ruhun zühdüdür.
Bedelini ödeyeceğim sözler verdim Allah’a.
Şimdi kapıdayım, aşkın kapısında!
Aşk her an yüzlerce perdeyi yırtarak göğe doğru havalanmaktır.
Bazen gayrıya yönelir de kalbim,
Korkuyla titrerim, tutulur sesim.
Ürpererek yine dönerim sana,
Anlarım, sen yoksan kimsesiz kaldım.
İnsanın bedeninde bir et parçası vardır. O iyi olduğunda bedenin geri kalan kısmına huzur getirir ve o bozuk olduğunda bedenin geri kalan kısmını bozar. Dikkat ediniz, bu parça kalptir.
Bedelini ödeyeceğim sözler verdim Allah’a.
Şimdi aşkın kapısındayım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir