İçeriğe geç

Birini Pencere Kenarına Çiçek Koyacak Kadar Sevmek Lazım Kitap Alıntıları – Kemal Hamamcıoğlu

Kemal Hamamcıoğlu kitaplarından Birini Pencere Kenarına Çiçek Koyacak Kadar Sevmek Lazım kitap alıntıları sizlerle…

Birini Pencere Kenarına Çiçek Koyacak Kadar Sevmek Lazım Kitap Alıntıları

Ben de gerçek olduğuna inanmak istemiştim
Sadece dokunduğuna inan!
Çünkü insan sadece inanmak ister.İnandıklarına tutunmak ister.Kitaplara tutunduğu gibi.Kitapların ardından sorgusuz sualsiz gittiği gibi.Kitaplara inanarak tanrıya kavuşacakmış gibi.Günahları affedilecekmiş gibi.
Şimdi ne yapacağım? Neye inanacağım? Neye tutunacağım?
Yaralandıkça ne çok şeyi özlüyor insan
Gerekli, gereksiz ne varsa özlüyor
Çocukluğu değil.
Genç günleri değil
Sadece eski evlerin arasında
Yokuş aşağı yürüdüğü sabahlar
Ayaklarına dur diyemediği
Her şeye inandığı
Her şeyin mümkün olduğu sabahları
Bugünü dün, yarını çok önceden yıktıkları
Bu sabahlara ait değilim ben
Zaman akıyor, su akıyor
Annem kapıdan sokağa çıkıyor
Ben evden çıkamıyorum
Bu kayıp sabahlar, benim sabahlarım değil
~
youtube.com/watch?v=N5DwcsSY7WY
Yalnızlık nasıl güzelmiş. İnsan iki kişi olunca tamamlanacağını sanıyor. Kendi başına kaç kişi olacağını geç anlıyor..
Düşlerinden sevdiğin biri düşünce uyanırsın.Acıtırsın canını bile bile.
İnsan ne acıklı ve ne çok duvar varmış.Hayat sürüp giderken bitiyormuş dostluklar.Bir el cepte, öbürü boşta.Kalptendir tek tek düşenler.Aşk bitermiş, sevgiler bitmese iyiydi güzeldi.
Uyandım düşlerimden, düşme diye uyudum öğle vakti.Yine de düştün.Düşesin varmış
~
youtube.com/watch?v=Sktjz_0kkdE
Fotoğraflarına, ellerine, gülüşüne bakıyorum.Bugünler nasıl geçecek bilmiyorum.Her kötü gün aydınlanır diyorlar, ya hiç ışık yoksa? Ya çok karanlık dediğin zamanlar en ışıklı zamanlarınsa?
Ölmüyorum.Bu kadar acının içinde ölmeliyim.
Yalnızlık,
Koltuğun bir ucundan diğer ucuna sürünmeden mümkün değil
Yarı çıplak yalnızlık görmedim
Ya boylu boyunca soyun ya da kapa o güzel çeneni
Geceye tükürdüğün küfürler senden cesur
Gururlandığın pozisyonlarınsa gölgesi yok
Çıktığını sandıkların, gitti uyudu çoktan
Hayat çoktan göğsünün orta yerine göğsünü açarak çaktı
Yüzün yok; yüzsüz çırpınışların ondan
Nereye yapışacağını bilmeyen sakız gibisin
Sabaha kadar patla, sabahlara kadar aran
Su getirmediklerin,
Su getirmeyecek birbirine dolanmış sabahlarına
Saklandığın yerde, sakladıklarının görülmediğini sanıyorsun
Kusurlu dediklerin kusursuz gerçekleriyle gülüyor oysa sana
Gülünen geçilen tatsız sırların sahibi, kokunda hiçbir sır yok
Sesinde hiç öfke yok
Her neyin varsa ütülü; her neyin varsa yeni, temiz
Hiçbir evden kovulmamış
Kovulduğu kapılardan gurursuz, kırış kırış kirlenerek çıkanları hiç duymamışsın
Yastıkları yerden, gözlerini telefondan kaldır artık
Korkularınla iki gece bir başına kalacak cesaretin
Senden hesap sorana, özür dileyecek bir yüzün olsun
Yabancı hayatların vitrini olmayı bırak
İndirim çoktan bitti
Elde kaldın
Elinde patladı hayat
~
youtube.com/watch?v=WJCWG8JEvdc
Karanlığa bırakmadan
karanlıkta bırakmadan
o filmi hiç unutmadan…
Kavuşamadık
Sevsen gelirdin..
Dün gece beş kez bana güldün
Son sigarayı yakmak için elime uzandığında
Omzuna sırrımı bıraktım
Aşk yaşamda, ölümü kutsamayı bırak
Ayda yürüyeceğine, önce evde yürü
Kapıları kır, pencereyi kır, yastığı kır, bardağı kır
Nefesin kesilene kadar yalnızlığını kır
Son dediğin yerde
Aşk yeniden karşına çıkacak
Ansızın
Ansızın
Kiminin gözlerini
Kiminin gördüğü ilk kediyi sevmesini
Kiminin sokağı sevişini
Kiminin gidişini
Kiminin çok seviyorum diyemeyip
Utandığı yerde bekleyişlerini sevdim
Kimininse benden kaçırmadığı gözlerini
Aynaya bakmayı unutacak kadar çok sevdim
Sigarayı söndür
Hadi gel, dans edelim
~
youtube.com/watch?v=LGgtO6_3CsU
Ayrılıklar uzamasın.
Anlamayan hiç anlamayacak
Uzaktakini beklemek hep bundan
Kimi beklediğini bilmeden
Gözü kapıda olanları anlıyorum şimdi
Sevmeyi en iyi bilenler, hep uykusuz
Ansızın gözü dolanların, o anları çok kıymetliymiş
Söz
Gözlerimi kaçırmadan sevecegim seni
Kimseye söylemem
Söz
Kendimi sevmeyi anca öğrendim
Yolu bitenlere bu gece sessiz bir selam verdim
Sessiz selamlar unutulmaz
Söz..
Şimdi seni sabahı bekler gibi
Hiç kaybetmemiş
Karanlığa düşmemiş gibi
Sevsene beni
~
youtube.com/watch?v=G2MN9ZmLs_w
İnsan ne acayip, nasıl çaresiz ve nasıl da yalancı.
Eve gelirken mutlu şarkılar getir
Sonu mutlu biten bütün filmleri izleyelim
Terli terli su içelim
İlk öpüştüğümüz gibi yine
Ben yine çok konuşayım, sen yine bana şapşal de
Bak
Gözlerim İstanbul’a ilk geldiğim gibi
Daha kimselere küsmedi
Telefon faturasını ödeyemedim
Olsun
Ceplerimdeki bozuklukları sayıyorum
Olsun
Kötü bir kardeşim
Olsun
Enkaz gibi geziyorum
Olsun
Bencilim, yalancıyım, korkağım
Olsun
Her şeye inat
En çok kendime
Gülmekten gözlerim yaşarana kadar
Mutlu olacağım bundan sonra
Filmin sonu mutlu bitiyor
~
youtube.com/watch?v=DIcwtTszK5M
Geç kaldık birbirimize..
Müziğe devam ediyor musun? diye soruyorum.
Hayır.Senden sonra müziği hiç duyamadım.
Bir tek onu bu kadar çok
Güven, aşktan güçlü.İnsanı yarı yolda bırakmaz.
İnsanın Hainliği,Yaralarını Kabullenmediği İçin
Yaraları Sevmek Lazım,
Karanlığıda Karanlık İyidir, Kir Tutar
Acıysa İnsanı Tok..
Gece Kadar İnsanı Seven Yok
Bazıları İyi’ki Var, Kimileri Neyse Ki Yok.
Hepimiz hayata bir yerden tutunmak istiyoruz, aşka inanmak istiyoruz.Aşkı bulduk sanıyoruz.Sandığımız zamanlar aşk, aşk.Sonrası yalan.Aşk belki sadece o kadardır.
Sanılan, sanrı zamanlar kadardır.
Sevmiyorum ama o beni çok seviyor.Herhangi biri olmak için bu yeter.Belki de mutluluk böyle bir şey.Sevene evet demek, orada sevgi aramak.Orada hayat kurmak.Herhangi biri olmaktır doğru olan.
Sevene sokulmaktır.
Aylar, yaz, sonbahar günler ne kadar hızlı geçti.
Hiçbir şey anlamıyorum, kendi kafasına göre takılan zamandan.Zamanı kavrayamıyorum.Zamanı uyku moduna alamıyorum.Keşke kendime gelene kadar zaman donsa, ben kozamdan iyileşerek uyansam, sonra aksa iyi olan.Fermuarı çeksem tepemden, dolaba gizlenir gibi orada kalsam
Herşeye rağmen hayat var!
Sokaklar ne çabuk değişiyor.Uzağa gitmeye gerek yok, yeni sokaklar bulmak için.
İstanbul’un sokakları açılıyor, kapanıyor.Sokaklar kapanıyor, en sonunda insan geçmesin diye yollar yıkılıyor.İnsan inatçı ama, kaldırım bulamayan ayakları ölümden korkmuyor.
Üniversite zamanı da böyle gezerdim sokaklarda bir başıma.Her sokağın yabancısıydım.Gençtim.Gençlik, olasılıklara inanmak demek.Yaşlanmaksa hikâyenin sonunu aşağı yukarı kestirmek Eylemsizliğe düşmek.Yılmak.Şaşırmamak.
Şaşırmam lazım.Sonunu bilmediğim yollar aramalıyım.
Alışmamalıyım.
~
youtube.com/watch?v=UULHbU2T97A
Döne döne adını sayıklamayacağım olmayanın.
İyileşiyorum dedim ya.Dudaklarımı okusun zaman.
İyiyim.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ruhuma yer bulamıyorum.
Her aşk diner.Her aşk geçer.
Hiç olmayan ne kadar sızabilir ki kalbin yalnızlığına?
Alışmışım ona.İnsan birinin varlığına ne kadar çabuk alışıyor.
Elveda yazıyor sonra.
Ben hiçbir şey yazmıyorum ona. Elveda yazsa ne değişecek, merhaba yazsa neyi değiştirecek bundan sonra.
Siliyorum bana göndermiş olduğu elvedayı.Siliyorum daha önce yazdıklarını.Ellerini de siliyordum.Bana gönderdiği ne varsa siliyorum.Fotoğraf makinesinde hiçbir anımız yok.
Rüyamdan uyandığım gibi, senden geriye kalan sadece yalan.
Hayatımda yerin yok.Yalanlara yerim yok.
Kavuşamadık
Sevsen gelirdin Seven, eli kalbinde gelir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Cam kenari. 18f
Uçaktayım.
Perdeleri kapadım, sana geliyorum.
Şekersiz, sütsüz kahvemi içiyorum.
Bir çocuk kitabı okuyorum:
Küçük Kara Balık
Kitap bitince, küçük kara balık gibi olsana diyorum
Kendi kendime.
Uçak piste iniyor, perdeleri açıyorum
Ankara sis.Karlı Ankara.
18f, kanatmiş!
Kanatların üstünde sana gelmem tesadüf olamaz, olmamalı
Yok yok, her şeyden bir anlam çıkarmayı acilen bırakmalı
En son ben iniyorum uçaktan
Bir de arka sıradaki anne ve oğlu
Annenin elinde sevimsiz, kahverengi bir oyuncak ayı
Ayının karnına basıyor anne
Çocuk ağlamasın diye ayı, Sarıl bana! diyor
Çocuğun ağlaması kesilmiyor
Anne tekrar ayının karnına basıyor
Sarıl bana, sarıl bana.
Ben hiçbir şey demeden iniyorum Ankara’ya.
Ayıysa hâlâ, Sarıl bana
Kahve alyorum havaalanında yine.Sade.Şekersiz.Sütsüz.
Kahve satan genç kadına, iyi pazarlar diyorum
Cevap vermiyor.
Hiç gülümsemiyor.
Havaalanlarında gülümsemeler bitti
Aynı evlerdeki gibi
Sürpriz yapıp beni almaya gelmişsindir diye çıkıyorum dışarı
Yoksun.Uykusuzum.Araba yok.Motor yok.Sürpriz yok
Havaalanları dedim ya korkulu, artık hiç gelen yok
Sen de yoksun
Kara saçlı, çok uzun, çok güzel saçlı bir kadın çıkıyor dışarı
Omuzları öyle geniş, saçları o kadar kara ki
Oh diyorum, hayat var!
Yanımdan geçiyor, gülümsüyorum
Yanımdan geçiyor, gülümsemiyor
Yanımdan geçiyor, gecti.
Bazıları hayatından çekip gitmesini biliyor
Kibarlıktan, yalancıktan, korkaklıktan kimseciklere gülümsemiyor
Otobüsteyim şimdi
Önüme geniş omuzlu, kara saçlı kadın oturdu
Bu tesadüf olamaz
Saçı perukmuş.Olsun
Hâlâ omuzları gerçek
Sen hiç güçlü omuzlara bu kadar yakından baktın mı
Kızılay’da iniyoruz
Bir şey demeden ayrılıyoruz
Bu sefer ben de gülümsemiyorum
Gülümsemeden, geçiyoruz
Saçları omuzlarına düşüyor
Çok güzel düşüyor..
Bazıları dedim ya, hayatından çekip gitmesini biliyor.
Bir taksiye biniyorum.
Taksinin üstünde Çankaya Pilot Taksi yazıyor
Çankaya’nın taksisi misiniz? diye soruyorum adama
Yok ben taksici değilim, abim taksici, arada ben evde çok sıkılınca hadi taksiye atla gez biraz, nefes al der diyor
Abisini hemen seviyorum
Abi gibi abi, nefes aldırıyor.
Çankaya’nın merkezinde beni bırakır mısınız? diyorum
Çankaya’nın merkezi yoktur diyor
En merkezi yerinde indirin o zaman diyorum
En merkezi yerinde iniyorum Çankaya’nın
Bilindik bir kahveye oturuyorum
Yine kahve alyorum.Sade.Şekersiz
Önümde boş kahve bardakları, üç dolu kül tablası
Üç tall, bir small kahve
Adam masayı temizlemek istiyor
Kalsın diyorum.Öyle kalsın
Sanki hepsini ben içmişim gibi
Seni beklerken bütün kahveleri içmişim gibi
Bekliyorum.Acelem yok.Bekliyorum
Yoksun
Gelmeyeceksin
Tamam anladım
Kahve midemi hiç delmeyecek
Anladım
Çankaya’da karton bardakları izleyerek bekliyorum gelmemeni
Kahvemi soğuyunca içiyorum
Bir fotoğraf çekiyorum
Önümde kirli bardaklar.Küçük kara balıklar
Camdan yansıyan omuzlarıma bakıyorum
Kanatları hatırlyorum
Gelmeyenleri
Gülümsüyorum.
Kendi kendime.
Nefes alıyorum
Kendi kendime.
Fotoğrafın üzerine son cümleni yazıyorum.
Ayının karnına basma
~
youtube.com/watch?v=ucyRYgfzrI4
Kimse beni sevmiyor yatağının boş tarafı çöktü
Bense hâlâ yataktan çıkmamak için bir neden arıyorum
Dizlerim kalbime yakın
Dizleri kalbinde uyuyanların
Sessiz iç çekişlerini
Nerde görsem tanırım
Hiçbir yere ait değilim
Bir tek yatağıma inandım
Bir tek yüzüstü
Bir tek sırtüstü adımlarım
Hayatla ara sıra baş ederken
Kendimle baş etmeyi hiç başaramadım
Yorgun
Dilsiz yastıkların
Tüyleri yolunmuş kuşlarıyım
Üşürsem
Üstümü ört
Sırtım soğukta kaldı mı çok ağrıyor
~
youtube.com/watch?v=x65LwiGl5m8
Yalnızlık nasıl güzelmiş. İnsan iki kişi olunca tamamlanacağını sanıyor. Kendi başına kaç kişi olacağını geç anlıyor.
Bazıları iyi ki var, kimileri neyse ki yok
Ama sen niye yoksun?
İnsan hatırlamak istedi mi, hayat ona her şeyi hatırlatıyor.
Çok özledim seni.
Ben de.
Yalandan kimse ölmez, ama tüm güzel kelimeler ölür
Babam Baba dediğin açık bir yara
Ellerim uykuluyken ne eskiye, ne şimdiye tutunabiliyorum
İki uyku arasında güçlü bir omuz yok
Hep korkak omuzlar
Çöp omuzlar
Yatağın altı elma çöpleriyle doldu
İki uyku arasında koca bir elmayı gözlerim kapalı yerken ona benziyorum
Kimseye benzemek istemedikçe, en çok babama benziyorum
Acı, sarı ve uykulu bakıyorum
Elma çöplerini yatağın altına bırakıyorum
Aynı sokaklarda, aynı zamanlarda aralıksız yürüyorum
Gün geçtikçe bu daha kolay
Daha anlamlı
Az melankoli, yok kendine acıma
Kendine acımaktan vazgeç!
Sıkıcı bir konforu var devrile devrile sayıklamanın
Hikayeni sayıklarken, sevmeyi bırakıyorsun bir kere
Dünyanın derdi böylesine koyuyken, vasat hikayelerin aydınlanmaya ihtiyacı yok
Uykuya tutununca kırıldıkları yerden sönüyorlar ne de olsa
Senden önce sönen sokak ışıkları bitti
“Bilmediğim sokaklarda yürüyorum.Bildiklerimden daha özgür.”, dediğin zamanlar da
Kalbin zamanı varmış
Güçlü omuzlara inandığı, güzel elleri ve ıssız sokakları inadına takip ettiği
O zamanlar her şey yakın uzakmış
Uzun, kalabalık yemek masaları
Dost, arkadaş, sürprizli sabahlar ve soğuk kış akşamları
Şimdiki zamanda aralıksız sigara içip, aralıksız uyuyor ellerim
Kalbimin çürüğü geçti, omzumdaki burda, demiyor
Saklanan, titreyen bakışlara mutlu numarası yapmıyor
Hiç suçlu aramıyor
Suçlu yok, kalp böyle
Hatalı. Mutsuz, dalgın ve bir başına geçiyor kalbin zamanı
Kedileri, köpekleri, kızı için peçete satan anneleri, anneleri, çocukları, yalnız çocukları, ağaçları, sardunyaları, küs kaldıklarını, hastane koridorlarında yere bakanları yalnız bırakanları, ara sıra onu… onları… olmayanları… hiç olmayacakları…
Severken geçiyor
Acı, sarı ve uykulu geçiyor
Zaman…
Arada, ara sıra omuzlarımı hatırlatıyorsun
İki uyku arasında
Kaç zaman dur biraz
Hatırlattığın yerde dur
Kaçma
Dur biraz
Hayatın hatasını kalbe devirmekten vazgeç
Sen hiç güçlü omuzlara bu kadar yakından baktın mı?
Dur biraz
Elmayı bırak
Öp omuzlarımı
~
youtube.com/watch?v=AQmVJytJSkE
Çamurlu pencere kendi kendini yıkıyor
Çiçekler kendi kendine çürüyor demir balkonda
İçerden yetişemiyorum dışarı
Yukarıdaki külüyle sardunyaları yakıyor yaz kış
Yetişemiyorum hiç yukarı
Yukarıdaki hep hızlı
Sardunyaları yakıyor yaz kış
Yetişemiyorum, alnımı tokatlıyorum hızlı hızlı
Uzay boşluğundan daha geniş alnım benim
Yıldız çaktığı falan da yok
Kayan sadece göğüs kafesinde dikişsiz bir nefes
Yersiz, otuz küsur nefes
Peki ayaktaki fotoğrafların boyu mu kısalıyor
Sesi mi az duyuluyor mesafe yaklaşırken?
Alıştığın sesleri kısalırken meşgule alma
Kısa kesme
Bir kez olsun, çok özledim de
Yanaklarım yere sarkarken
Kısalan bir omuza nerden sarılacağım?
Onu da desene
Bir bok bilmiyorsun!
Hep akıl veriyorsun hızlı hızlı
Bence aya hiç çıkılmadı
Işık hızında hiçbir ses ulaşmadı yukarı
Bir balkon, bir de alnım var
Kara deliklerse demir balkondan sarkıyor
Balkona çıkmadıkça, aya hep küllerin düşüyor
Bu sabah sırf bu yüzden inat ettim uyumadım
Yoldan çaldığım sardunyayı yoğurt kabına bıraktım. Çamurlu pencereden uzanıp ona yer açtım
Aşağı doğru uzattı hemen yüzünü
Can suyu verdim, suyun yarısı aşağı aktı hemen
Sonra balkona sırtımı döndüm
Yine
Yine duvarı seyrediyorum
Kısalan bir omuza nerden sarılacağımı hala bilmiyorum
Ama bundan fazlasını ay seninken biliyorum
Biliyor musun?
Hiç yetişemiyorum yukarı
Hiç rüya
Kabul
Bir tek alnımı tokatlıyorum hızlı hızlı
Bir tek fotoğrafsız duvarı seyrediyorum
Bir tek annemi seyrediyorum
Ben onu çok seviyorum!
Sende bir tek külünü tut şimdi
Sonra siktir git!
Böyle sevme kimseyi
~
youtube.com/watch?v=cU38M31E7pI
Kuşlar dallara konmayacak bugün.Gelmemesi bir şey demek.Gelmemesi kocaman bir şey demek.
Sesini açıyorum.Utanarak sesine kıvrılıyorum.
Uyumaya çalışıyorum.Hiç uyumak istemiyorum ki! Ona kavuşmak istiyorum sadece!
İçim içime sığmıyor, kalbim göğsüme sığmıyor.
Konuşuruz diye diye hiç konuşmadığımız kaç bağımız var hayatta?
Bizden önce bize bağlanan, ayaklarınıza dolanan, atamadığımız, ötelediğimiz, hiç tanımadan yıllarca yan yana odalarda uyandığımız?
İnsan ailesini hiç tanımıyor.
Birinin neleri sevdiğini birkaç ayda öğrenirken, mesela kardeşinin kabuslarını bilmemek.
Laf olsun diye yapılan kahvaltılar
En yakın, en yabancı.
Yakınlık, mesafeleri kısaltmıyor.
Keşke başka bir yolu olsa sevmenin.
~
youtube.com/watch?v=VQ0ZcbPburw
Canım
Birini pencere kenarına çiçek koyacak kadar sevmek lazım
His boşluğu ve iç burkulması diye bir şey varmış
Çok sevince anladım
Hayat, o evde yerin yok diyor
Yerini bil
Evdeki ve sokaktaki tüm savaşları kaybettiğim yerdeyim
Hâlâ, güzel olduğunu bilmeden
Güzel duranı seviyorum
Ellerini takip ediyorum, hâlâ
Elin ısısıyla kalbin ısısı birbirine ne yakınmış
Kalp sıkışıyor, el buz
Yüzümü yağmura uzatsam geçecek diyorum
Geçmiyor
Ev buz
Anlamaktan, kaybetmekten, sevmekten
Beklemekten yoruldum
Uykuya sarılmaktan
Sen, o evde sarılmaktan korkanların en uzağında dur
Olur mu?
Öyle birine aşık ol ki
Her şeyi unut, dans etmeyi hatırla
Birini pencere kenarına çiçek koyacak kadar sev
Çok sev.Çok küs.Çok barış
Ellerini takip et sonra.
Ellerinde ne gördüğümü bulursan
En sonunda, ilk gördüğüne gülümse
Güzel gülene aşık ol
Aşık olursan bir gün benim kadar
Yüzünü yağmura uzat
Geçti, geçti desin biri
Hiç geçmesin
Artık senin de bir şiirin var!
Geçti geçti
~
youtube.com/watch?v=uiWNBEBuxa0
Ellerini, yüzünü, sesini, gülüşünü severek uyuyorum.
İnsan aşka inanmayı seçtiğinde yapmayacağını sandığı ne varsa peşine düşüyor.
Evi bayağıdır havasız bırakmışım
Gözlerimi açıyorum
İki elim göğsümde şimdi
İnsanın evi kalbi, evimi kalbimde taşıyorum
Sardunyalar kırıldıkları yerlerinden yine yeşil
Her sabah daha yeşil
Kırıldıkları yerleri inadına yeşil
Kalbim atıyor şükür
Canı çekince sevenin
Canı sıkılınca gidenin
Kalbimi yormasına izin vermeyeceğim
Dövüşmeyeceğim, küsmeyeceğim
Sandalyenin ayaklarını sürümeyeceğim
Bu bahar
Bu yaz
Hiçbir kış
Her şey çok bilenin
Bir bok bildiğine şahit olmadım!
Dinleme onu-onları
Geriye baktın mı
Çok sevdim, korkusuzca seviştim de
En güzel yalanı söylediği için, ona yeniden aşık oldum de
Çok yalnız uyudum, ama en kalabalık rüyaları gördüm de
Hayatta canın ne çekiyorsa
Sadece onu yap!
Kimsecikler i dinleme
Kimsesizleri dinle
Gerçek orada
Seni ortada bırakıp gitmez
Doğayı gör
Uyanıyor
Bu bahar
Çıplak ayakla rüzgârı bekleyenlerin sesi kalbime yeter
Günaydın güzel gözlüm
Günaydın gözlerini benden kaçırmayan bahar
~
youtube.com/watch?v=0Pd2H5P590Y
Sesine uzanmak istiyorum.
Mesafelerin önemi yok.Çarşamba, perşembe, cuma çarçabuk geçer.Kavuşunca yalnızlık geçer.
Sadece bir yerde oturalım ve öyle duralım, olur mu?
Gece, 04.25
Taksiden indim
Siyah bir sokak köpeği koşturarak yanıma geldi
Sevdim, konuştum, gitmedi
Peşime takıldı, inat etti, gitmedi
Gidecek yeri olmayanlar hiçbir yerden gidemiyor
Gerçek olan, düştün mü hemen geliyor.
Baktıkça güzelleşen ruhlar azaldı
Sadece hayvanlar ve azı bakmasını biliyor
Canım
Birini pencere kenarına çiçek koyacak kadar sevmek lazım
Hiç boşluğu ve iç burkulması diye bir şey varmış
Çok sevince anladım
İnsan aşka inanmayı seçtiğinde yapmayacağını sandığı ne varsa peşine düşüyor.
Canı çekince sevenin
Canı sıkılınca gidenin
Kalbimi yormasına izin vermeyeceğim
Ellerini
Sonra sustuğun yerleri
En uzun sessizliğin ardından ellerini ve gözlerini
Karanlığa bırakmadan
Karanlıkta bırakmadan
O filmi hiç unutmadan
Tatlının ardından tuzlu
Tuzlunun ardından tatlı
Sonra tekrar tatlı
Ardından yine tuzlu yer gibi
Susmadan
Susayarak
İştahla
Göğsümden açılarak
Tekrar tekrar eve dönerken
Gece gündüz evleri tekrar tekrar yıkarken
Evsiz kedilerin arasında boş bir bankı izlerken
Yatağı toplamadan
Yastığımdan vazgeçmeden
Saymayı unutacak kadar çok
Ağrıların, uyuşan ellerin
Tutulan omuzların sayısını hatırlayacak kadar az
Sevmesini bildiğim için
Sevmesini bildiğin için
Kedileri, köpekleri ve en çok
Aklıma ne zaman gelsen
Gökyüzüne kadar zıplamak istiyorum
Sesini duyunca daha çok özlüyorum
~
youtube.com/watch?v=U5Wm_xJ3tS4
Elleri çok güzel! Elleri sahiden çok güzel! Gülümseyen gözleri kadar güzel elleri.
Birçok kez müziği değil, ellerini dinliyorum.
Evsiz odaları biliyorum
Aşk aşk diye devrilen yatakları
Aşk aşk diye inleyen pervazları
Aşk aşk diye penceresi tüm kış kapalı kalmış odaları
O sıkışık odaya her şeyi sok
Ama sevgilim diye duvara fısıldama sakın
Önce tatlı tatlı, sonra sert sert
Sonra en sert yerinden bakabilirim yalancıktan sana
Ama bir duvar
Hem tatlı hem sert bir sevgiliymiş gibi
Yalandan bakmasını bilmez
O bir tek bakar
O bir tek bakar ve kendi kadar kararır karanlıkta
Sense cılız bir ışıkta göz göze gelince
Kömür gözlüm diyip kendini en kara sanıyorsun
Kahve lekesi çıkmamış kırmızı kupamın ağzından daha pis ağzım benim
Bunu seviyorsun, biliyorum
Kim aransa bardağın kirini seviyor önce
Önce tatlı tatlı, sonra hep sert sert kırmaya kalkıyor kupayı orta yerinden

Duvara fırlatıyor sağlam
Ayağının altına alıyor sağlam
Masada unutuyor sağlam
Yine duvarlardan duvara atıyor sağlam
Sekiyor sekiyor yine sağlam

Ben masada unutulmuş ağzı kahve lekeli bir kupa kadar sevmesini biliyorum.
O kadar
Tuzla ovarsan geçer hemen leke
Susuz hem de
Bunu biliyorum bir de
Çoook önceden
Sen bunu bilmezsin
Kahveyi soğuk içmek ne demek bilmez
Son yarım yudumda içilen iki uzun karanfilli sigarayı bilmezsin
O son yudum hiç bitmese
Eve hiç dönmesem demeyi hiç bilmezsin
Kahvesiz bir kupaya bakıp bakıp
Sahi sen ne biliyorsun?
Bir tek yakınlarda yeni biri yok u biliyorsun
O tamam
Yakınlarda yeni biri yok
Uzakta yeni biri hiç yokmuş sevgilim
Sen uyurken, o sokaklarda çok soğuk kahve içtim, bilirim
Bak sana demin küfrettim sevgilim
İki sevgilim, iki küfür
Bunu da sayarsan üç
Say bunu da emi
Ha sen bu küfrü anlamadın
Sevgilim deyince evsiz oda senin sandın
Tamam

En iyisi senin bildiğin yerden cesurmuş gibi küfredelim
Haz haz haz, sert sert sert, ayna ayna ayna, kalp kalp kalp, nbr nbr nbr, amk amk amk
Ne oldu, ayıpladın
Ünlüleri ünsüzlerden ayıklayınca hiçbir uzun hafiflemiyor ağızda
Bir tek güçlü koyduğun sanıyorsun, o kadar

Kimse kimseye sahiden koymuyor çok uzun zamandır sevgilim
Kimse kimseyi nereden kıracağını bilmiyor uzun zamandır
Bir gün yanlışlıkla açarsan buzdolabını
Masadaki unutulmuş kupaya koyarsan yanlışlıkla soğuk su
İşte o zaman, tam o zaman kırılacak dudaklarım
İşte o zaman biri birine koymuş olacak
Sert sert, kırık kırık kırılacak orta yerinden
Kalp o zaman
İşte o zaman kalp
Neyse ki bunu hiçbir zaman bilmeyeceksin
Sana bir şey diyim mi
Ne de olsa hiç bilmeyecekler
Soğuk su ne zaman değse
Kırılır kimi dudaklar
Odanın camını aç
Çıplak ayakla üstümde yürü
Kan kan kan, kalp kalp kalp.
Dudaklarım kanlı, sevgilim.
~
youtube.com/watch?v=kL-yWt1c_vU

İnsan hiç tanımadıklarının gövdesine sarılmak için ne kadar hazır.
İnsan yorgunken, mutsuzken yedikleri en güzel uyuşturucu.
Ağaçları takip ediyorum.
Bu yaz, en güzel yaz.Bu yaz, dedim ya, ağaçlı yaz.
Nerdesin?
Ağaçlar bitmeden gel artık!
Yoksa
Yoksa, uzaktan bana doğru gelen sen misin?
Sen misin o?
Sensin o!!!
Işığından tanıdım.Sensin o!
Işığından hemen tanıdım seni Heyecanımın adı sen şimdi.
Söz!
Sana yazdığım her cümleden daha güçlü olacağım.
Söz!
Ağaçları takip ediyorum.
Söz, gözlerimi kaçırmadan seveceğim seni.
Yanımdan koşarak, spor kıyafetleriyle bir çift geçiyor şimdi. Soruları bıraktım.Kendi dillerinde, Günaydın diyorlar bana, ben senin dilinde Günaydın diyorum onlara.
Duyuyorum onların neşesini.Neşeleri genç, neşeleri daha yaralanmamış.Umutlarını kimsecikler baltalamamış.Bağırarak:
Günaydın!!!
Arkamdaki ara yolda kayboluyorlar.Biz de bu parkın tüm ara yollarında koşalım.Sonra önümüze gelene Günaydın!
Yalnız, yaşlı kadına da günaydın! Balıklara da.Boş havuza bırakamadığım yorgun kalbime de.Zamana da
Neşeli günaydın, genç günaydın! Yarasız günaydın
~
youtube.com/watch?v=WVgC_03n1bs
Zaman niye böyle?
Kendi istediği yerden bükülüyor, uzuyor, daralıyor, açılıyor.Kendi istediği yerden sönüyor.En güzel saniyeleri kısacık.Kalp aydınlandı mı, kalbe düşman.Kalp sevmeye kalktı mı, susuz.Bitik.
Yabancı hayatların vitrini olmayı bırak
Çiçeklerin sesini bugün duyuyorum. Sev!
“Bu kayıp sabahlar benim sabahlarım değil. Büyüdüğünü, hiç yıkılmaz dediğin dağlar kendi kendini yıkınca anlıyormuş insan.
Olacak gibi olanlar son anda olmayınca.. Olmayacak olanın olmasına çoktan alıştım.”
Bence bir çift çorap en güzel hediye. Ayakları hiç üşümesin diye Yere bastıkça beni hatırlasın diye. Bir hatıramız olsun diye. Ayaklarıyla yürüsün, beni bulsun diye.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir