İçeriğe geç

Kassandra Damğası Kitap Alıntıları – Cengiz Aytmatov

Cengiz Aytmatov kitaplarından Kassandra Damğası kitap alıntıları sizlerle…

Kassandra Damğası Kitap Alıntıları

İnsan, müzik dinlediği zaman bu müziğe dalıyor, varlık ötesi zaman dilimine giriyor, ebediyetin akışına katılıyor ve hayatı ebediyetle temas ederek on yıl, yüz yıl ve belki de daha fazla uzuyordu
Kelimelerle yaratmak da mümkün. Evet, evet! Kelimeler bunun için bize gökten indirilmiş. Bizim içimizde ve bizimle olan her bir şey kelimeden geçer. Biraz daha ileri gidersem, kelime, içimize kapanmış ebediyet potansiyelidir. Bunun için de o, Tanrı’dır. İşte biz de kelimelerde çırpınıyoruz: Bazen kanatlanarak ebediyete uçuyor, bazen de bir katır gibi kader dizginleriyle kelimeler tarafından çekiliyoruz.
Eskiden zekanın, evrenin en yüce fonksiyonu olduğuna inanıyordum. Ama zeka, kötülüğün ebedi rehinesi olmuş. Bir gün hürriyetine kavuşacak mı?
Kendi suçumuz olmasa bile, kendimize ait meselelerde kör olmaya mahkumuz.
Harvard’lı bilim adamı tüm hayatını harcıyor ve daha da derinlere daldıkça bu kehanet bilimini daha da kavrıyor, fakat yaşamını sürdüren insan neslinin geleceği öğrenmesinin imkansız olduğu duygusu her geçen gün daha da kuvvetleniyordu.
Gerçek şu ki yeryüzünde biz insanlar dışında bir kötülük kaynağı yok.
Zaten mutluluk iki kalbin birleşmesi değil mi?
Kan ve hâkimiyet! İşte ebediyen kötülük tohumlarının yetiştiği toprak. Bir kötülüğün yerine diğer bir kötülük geçiyor ve başka bir kötülük için de tohum bırakıyor
“İşte akıl almaz bir şiddet örneği daha: Türkiye’nin bir şehrinde edebiyatçıların Salman Rüşdi’yi
destekleyen toplantısının yapıldığı otel yakılıyor. Orada sadece toplantıya katılanlar değil normal misafirlerde yanarak can vermişti. Televizyoncular bunların hepsini filme almış: cayır cayır yanan bina, yanan insanlar, bir şeyler yapmaya çalışan itfaiyeciler, bunun yanında ise meydanda coşan kalabalık, kökten dinci gençler Gençler yangın çıkaranları alkışlıyor zıplıyor, dans ediyor, yumruklarını havaya kaldırıyor, seviniyor ve bu korkunç olaydan erotik bir zevk alıyor. Gençlerin coşkulu, kinci yüzleri ateşin ölüm dansı ile aydınlanıyor. Ve her şey filme alınıyor. Ama bu bir sinema filmi değil ki ”
Sizce, tüm bu bitmez tükenmez savaşlar, iktidarların acımasızlığı, ideoloji ve doktrinlerin despotizmi insanların hayatlarını, kaderlerini kıran, paramparça eden, insanoğlunu açgözlü bir yaratığa dönüştüren bir etken değil mi ?
para biriktiriyorum sana sevdiğin bir ülkeyi almak için.
“Şimdiki insan öyle bir varlık ki herhangi bir şey olduğunda ilk önce kendini değil sistemi suçluyor.”
“Bir yanardağ ne kadar tehlikeli olsa da, eninde sonunda lav püskürtecek, sakinleşecek ve sönecek. İnsan kötülüklerinin rüzgarı ise sönmez işin aslı bu! Ne yapalım, hayatımız böyle oluşmuş: iyilik az bulunuyor, kötülük ise her zaman çok.”
“Karar verme şansım olsaydı hiç doğmayı tercih ederdim.”
“İstikbal çizgisi bulunmayan kader kısırdır.”
Bazen müziğin dramatik kısa hayatlarının bedeli olarak insanlara bahşedildiğini düşünüyordu.
İnsan silah üretmek için doğmamalı!
Genetik korkunun kalıntıları olan kötülük kaynağı,toplum tarihinin bizzat içinde bulunmaktadır; ahlak ise gerçeğin küstahça baskıları karşısında o kadar sık yön değiştiriyor ki
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bir kişi tarafından yapılmış kötülük onun ölümüyle fiziki olarak yok olmaz,zaman ayarlı bomba gibi,genetik ormandaki mukadder tohum misali kendi muhtemel saatini bekler.
Karar verme şansım olsaydı hiç doğmamış olmayı tercih ederdim.
Sadece ve sadece iktidarı ele geçirmeye çalışan, eski kötülükler yerine yenilerini doğuran karşı çıkılamaz güçlerin başa geçmesinden korkuyordu. Çünkü kendi amaçları hakkında ne derlerse desinler, her iktidarın kanında buyurganlık mevcut tur.
Bu sadece Hıristiyanları değil herkesi ilgilendiriyor.Maalesef tüm belaların biz insanlardan kaynaklandığını kimse anlamak istemiyor. Biz şuurlu yaratıklar giderek kötüleşen hayat için sorumluluk üstlenmekten kaçınıyoruz ve bunun için bir sürü bahaneler buluyor ; iyi ile kötüyü ayırt edemiyoruz ve sadece kendimizi kurtarmaya çalışıyoruz. Ve tüm bu olanların böyle olacağına, başka tür bir hayatın olmadığına kendimizi inandırıyoruz. ”
Bir kişi tarafından yapılmış kötülük onun ölümüyle fiziki olarak yok olmaz, zaman ayarlı bomba gibi, genetik ormandaki mukadder tohum misali kendi muhtemel saatini bekler.
Karar verme şansım olsaydı hiç doğmamış olmayı tercih ederdim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir