İçeriğe geç

Merhamet Kitap Alıntıları – Kemal Sayar

Kemal Sayar kitaplarından Merhamet kitap alıntıları sizlerle…

Merhamet Kitap Alıntıları

Sevecek birini aramak yerine,neden kendimizi daha çok sevilmeye değer kılmıyoruz?Almak istediğimizden fazlasını vermeye neden talip değiliz?Bir yoldaş ara,bir refiki özle ama bir tarikin de düşünü kur.Yolu düşlemeyene yoldaş nasip olur mu kuzum?Önce sen dünyaya kıymetli bir hediye ol.
Babalarımızın ölümü biraz da bizim ölümümüzdür.
Filistinli şairle aynı yürek safında mırıldanıyorum:
Büyüyor hüznümüzden koca koca ağaçlar.
Aşık der inci tenden
İncinme incitenden
Kemalde noksan imiş
İncinen incitenden.
Sevecek birini aramak yerine, neden kendimizi daha çok sevilmeye değer kılmıyoruz?Almak istediğimizden fazlasını vermeye neden talip değiliz? Bir yoldaş ara, bir refiki özle ama bir tarikin de düşünü kur.
Dedi ki:
Dünya incitenlerle dolu.
Ve insan, ıstırabı nasıl hissedeceğini ve başkalarının ıstırabı karşısında ne hissedeceğini bilemez bir uyuşma halinde
Bu dünya çölünde kaybolmuş ruhunu arayan zavallılardan birisiyim sadece. O’nun lütfunu hissettiğim zaman kanatlanan bir yüreğim, O’ndan yalnızlaştığım her seferinde, can sıkıntısının bir mengene gibi sıktığı bir ruhum var.
Ben dertle tamam olmuş bir adem kızıyım.
İnsan bu, bir sözden, bir halden, bir dudak kıvrımından inciniyor. Bazen bir susuştan, bir dalgınlıktan inciniyor.
Bir bulutun yer değiştirmesinden alınıveriyor.
Akan zamanın içinde şikayet etmeden, gönül koymadan eriyip gitmek de bir nimet oysa!
Hakikâti kendine yurt bil!
Kalbimi okumayı unutsam eğer, bir el bana değsin ve harfleri yüzüme tutsun isterim. Hecelemeyi yeni söken bir çocukmuşum gibi, otursun biri yanımda ve bana okumayı öğretsin.
Sonra derler ki bir gurbet daha var, adı duygusal yalnızlık. Kendi duygularimdan çook uzağa gittiğimde olur. Seviniyor muyum, üzülüyor muyum, aşık mıyım, bir derdim mi var, hiç bilmiyorum. İnsan kendinin gurbetine çıktığında, işte orası en koyu yalnızlıktır
Merhamet sahipleri diğerinin yaşadığı ıstırabın ne kadar acı verici olduğunu tahayyül edebilen insanlardır. Merhamet sahipleri ötekinin acısıyla acı duyan ve onun ıstırabını dindirmeye soyunan soylulardır. Ve adalet ancak merhametle kaimdir.
Ey merhamet! Ey kalpten kalbe giden yol!
Yak kandillerini, dağılsın karanlık.
Ancak acımış bir yürek, başkasının acısını tam manasıyla hissedebiliyor.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Kolombiya’nın yaşlı bilgelerine göre, Âdem ve Havva siyahtı, çocukları Hâbil ile Kâbil de siyahtı. Kâbil kardeşi Hâbil’i bir sopa darbesiyle öldürünce Tanrı’nın öfkesi gümbürdedi. Tanrı’nın Öfkesi karşısında katil korkudan ve suçu yüzünden soldu. O kadar soldu ki, ömrünün sonuna kadar beyaz kaldı. Biz beyazlar, hepimiz Kabil’in çocuklarıyız.”
Saygı sizinle aynı safta olmayan bir kişide anlayamadığınız bir şeyi kabullenebilmenizdir. Onu anlamasanız dahi inancına, seçimine, iç dünyasına hürmet edebilmenizdir Onun saygınlığını teslim etmekle kendi saygınlığınızı da tescil etmiş olursunuz.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İyilik büyük bir erdem ama onu aziz kılan şey sessizlikle icra edilmesi ..
Onaylanmamak korkusu içimize öyle yerleşmiştir ki, sürüden ayrılmaktansa ahlâkın genel kâidelerini görmezden gelmeyi yeğleriz.
Herşey gibi şarkılar da yolunu şaşırıyor. İçlerimizin boşaldığı gibi, şarkılar da içeriksizleşiyor,anlam yitimine uğruyor.
Batı bize çok şey öğretebilir, ama bunu kendimiz olarak ve kendimiz kalarak yapabilmeliyiz. Kendimiz olmaktan dolayı ümitsizliğe düşmemeliyiz. Biz de ona bazı şeyleri öğretebiliriz. Dostluğu, yârenliği, karşılıksız vermeyi öğretebiliriz. Sabrı öğretebiliriz; gönlün zenginliğini, araçsal aklın sınırlarını öğretebiliriz.
Mutluluk için asgari ihtiyaç duyduğumuz bir şey var: Bütün kalbimizle “şimdi ve burada” olmak ve arzunun, hırs ve tamahkârlığın dikkatimizi çelmesine izin vermemek.
Hayatın doğal süreçlerinin tıbbileştirilmesine, hastalık haline getirilmesine karşı çıkmalıyız.
Her şeyin, bu arada hayatların bile plastik olduğu, cümlelerin müptezel televizyon gösterilerinden kopyalandığı sığ bir dünya. Bir avam kamarası, ortalama insan cumhuriyeti olarak Amerika.
Küreselleşen dünya belirsizlik yaratıyor .Yarının ne getireceğini bilemiyoruz.
Yaptığınız işten çok kendinizi satabiliyor olmanız önem kazanıyor ..
Neyi istiyorsan onu hemen al .Hazzı sakın ha erteleme .Çabuk köfte , çabuk cinsellik,çabuk olan her şey
Hem sev hem fark et .Sevdiğin için fark et,fark ettiğin için sev.
Beyin aslında tek işe, uzun süreli odaklanmaya programlı ve bunu zorlayan her durum dikkat son, nunu tırmandırıyor. Dikkat dikkati |
Hayat görebilen kalpler için sürekli bir mucize ..
Varoluş, kemal bulma ile zeval bulma arasında mütemadi bir gerginliktir. Kemal bulmak, içe yolculukla olgunluğa ermek, yaşadıklarından öğrenmek. Zeval bulmak, mağaradaki gölgelerle, görüntüler dünyasının imgeleriyle sarhoş olmak, yitip gitmek.
Bu da geçer diyebildiğiniz anda hayat sizin için kesintiye uğramaz.
Aşkı iyileştirebilir miyiz?
Aşk, insana bir melek kanadının değip geçişinden başka nedir ki zaten?
Kadınlar vardır, bilinçdışı bir seçimle kendilerine ıstırap veren erkeğin peşinde bir ömrü heba ederler.
Sevmekle zaman durur,uzak alemlere kulaç atılır.
Sevmek dünyayı yok sayabilmektir.
Aşk ,varlıgin merkezini değiştirir.
Her durumu kontrol
edemediğimizi, her savaşı
kazanamadığımızı fark ettiğimizde
tevekkül ve teslimiyet sökün eder.
Bu insan çölünün ortasında kimsesizim.
Demek ki, maddi olan manevi olanı satın alamıyor. Demek ki , hayatın özünü maddi olanla değiş tokuş edilemeyen değerler oluşturuyor
Uzaktan sevmelerin madalyasız
şampiyonları
başkalarının başarısı; sahip oldukları bilgelik, nezaket “veya topluma yaptıkları katkı ile değil, “doğru” elbise, ev veya arabalara sahip olmalarıyla değerlendiriliyor
Zaman satıp para almamız gerek .
Kendisinin farkına varabilen bir bilinç başkasini yargılamaz ve yaralamaz ..
Tutkulu aşkın sırat köprüsünde yürüyenler bir tarafta efendiliği görürler, diğer tarafta köleliği; bir tarafta boynunda yularla dolaşan bir esrik vardır, öte yanda zorba bir sultan. Bir kez o köprünün üstüne çıkmayagörün, her iki tarafta da cehennem vardır
Kadınlar vardır, bilinçdışı bir seçimle kendileri ıstırap veren erkeğin peşinde bir ömrü heba ederler. Çoklarının geçmişinde uzak ve ilgisiz bir baba vardır.Sanırlar ki babalarına benzeyen bu yeni erkekle birlikte makûs talihleri değişecek, baba bu kez esirgediğini geri vererek geçmişin yaralarını iyileştirecek. Bunlardan birisi, yaşadıklarına şaşırır bir halde, “Neden hep bana eziyet eden, beni döven erkekleri seçtiğimi
anlamıyorum! diye yakınıyordu
Sevmek dünyayı yok sayabilmek demektir ..
İnsan ayaktadır.
İnsanın yarası aynı zamanda şifası olabilir mi?
Ruhumuzun gövdesinde kanayan bir yara,gün gelir,bizi iyileştirebilir mi?
Zulüm ve merhamet, birbirinin antitezi. Merhamet, diğer insanlar, diğer canlılar için dünyayı emin bir yer kılmaktır. Onların hürriyet içinde gelişip serpilmesine omuz vermektir. Zulüm, kendisinden saymadığını yok etmek, onun acısına kayıtsız kalmak, onun acısından haz duymaktır
Bir insana kulak kesilmeden onun da saygın bir varlığı olduğunu, yaşadıklarının sahiciliğini, öyküsünün yürek yakıcılığını keşfedemeyiz..
Ăşık der incitenden /İncinme incitenden /Kemalde noksan imiş / İncinen incitenden
Her şey çocukluk günlerinde buz kesmiş gibi
Hayat orda donmuş ve kalmış .
Merhamet insan onur ve saygınlığının çiğnenmesine karşı durmaktır; o insan bizden olmasa da .
Ümit edebiliyorsak varız .Ümidin kandillere hala yanıyorsa hayata tutunuruz.
Kutsalın olmadığı bir dünyada güzellik de anlamını kaybediyor ..
Ne çok şeyi unutur ve ne çok şeyi hatırlarız.
Bu da geçer diyebildiğiniz anda hayat sizin için kesintiye uğramaz. Bu da geçer diyebildiğimizde hayatın bir ırmak gibi kimileyin usul usul kimileyin Çağıl çağıl akacağını peşinen kabulleniriz. Süreklilik duygusunun hayatlarımızda taşıdığı önem azalır.
Kendisinin farkına varabilen bir bilinç, başkasını yargılamaz ve yaralamaz.
İyilik ölümsüzdür .
Güneşe ve aya batmadan ne ziyan geliyor ki ?Sana batmak görünür ,ama o doğmaktır
Sevgi, alınıp verilmez olduğunda, değiş tokuş edilemediğinde yüreği acıtır .
Hakikati kendine yurt bil .
İnsan bu, bir sözden, bir halden, bir dudak kıvrımından inciniyor. Bazen bir susuştan, bir dalgınlıktan inciniyor.
“Bir bulutun yer değiştirmesinden” alınıveriyor.
Bu gençliği bu ülkenin laboratuvarlarında biz ürettik. Merhamet görmemiş bir kuşak. “Devlet dersinde öldürülmüş”, sokakların, mide bulandıran tv kanallarının, internet kafelerin emzirdiği bir yitik kuşak..
Kalbe dönüş için son çağrı .
Saygı,sizinle aynı safta olmayan bir kişide anlayamadığınız şeyi kabullenebilmenizdir.
Onu anlamasanız dahi inancına,seçimine,iç dünyasına hürmet edebilmenizdir.
Onun saygınlığını teslim etmekle kendi saygınlığınızı da tescil etmiş olursunuz.
Hayat, görebilen kalpler için, sürekli bir mucize.
Okulların ahlaki gelişim değirmenine su taşıdığını söyleyemiyoruz. Günümüzde okulların işlevi,kalabalık kontrolü ve çocukların meşgul edilmesinden ibarettir.
İnanmak, güzelliği görmeyi mümkün kılıyorsa, anlamlı. Yüzünü ışığa dönmüyorsan a canım, çiçekler sana kokmaz.
Bu da geçer diyebildiğiniz anda hayat sizin için kesintiye uğramaz. Bu da geçer diyebildiğimizde hayatın bir ırmak gibi kimileyin usul usul kimileyin Çağıl çağıl akacağını peşinen kabulleniriz. Süreklilik duygusunun hayatlarımızda taşıdığı önem azalır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir