İçeriğe geç

Onur Ünlü: Bir Sürü Endişe Kitap Alıntıları – Alper Kırklar

Alper Kırklar kitaplarından Onur Ünlü: Bir Sürü Endişe kitap alıntıları sizlerle…

Onur Ünlü: Bir Sürü Endişe Kitap Alıntıları

Çünkü bir insan delirmediği sürece tutarlıdır.
İnsanların ayrıntılara boğulmadığı günlerden kalma, güzel bir cümle vardır: Göz gördü, gönül sevdi
Fakat, sanki cennet onlarınmış gibi, sadece kendilerinin istedikleri insanlar cennete gitsin istiyorlar. Bizim herkesi cennete almamıza hiçbir zaman izin vermediler. Hatta onlara bir yarışma önermiştim, gülüp geçmişlerdi. Yarışmada şöyle bir şey oluyordu: Sen çıkıp yediğin haltları anlatıyordun. Sonra seyirci tuşlayarak cennete mi cehenneme mi gideceğine karar veriyordu. Onlar da güldüler ama Ha ha deyip geçtiler. Bence güzel olurdu. Yani kamu vicdanına havale ediyorsun. Zaten Kur’an’ın söylediği de budur: O gün sana hesap sorucu olarak kendi özbenliğin yeter der. Kur’an’ın tasavvuru bu şekildedir. Orada kimse sana soru sormayacak. Sen kendi kendinle karşı karşıya geleceksin ve kendine hesap vereceksin aslında. Öbür taraf dediğimiz, vicdan. O vicdan da büyük vicdanın bir parçası. Dolayısıyla bu program olabilirdi. Fıkıh açısından bence sorun yok, caiz yani,
Bu tamamen benimle ilgili bir mevzu. Yani benim ilişki kurma, kuramama biçimim her neyse, bu bir şekilde filme yansıyor. Ben zaman zaman acımasız bir şekilde abartarak, aslında kendimi de eleştirerek bunun üzerine gidiyorum. Fakat tüm bunların ve karakterlerin tutarsızlık içinde olmaması gerekir. O yüzden de bu yaptıkları öküzlükler ve o tutukluklar, karakterle örtüşür. Kendileriyle çelişmezler yani. Ama bir kadınla bir erkeğin ilişki kuruvermesi mevzusunu ben anlayamıyorum. Kadınları bende bir duygu uyandırdıkla ninda seviyorum. Mesela çalışırken mutlaka kadını tercih ederim her zaman. Bence çok daha eğlencelidirler. Her zaman daha çalışkandırlar, daha dikkatlidirler, daha vericidirler, daha kollayıcıdırlar, daha iyi arkadaş olurlar. Kadınlarla dertleşmek her zaman bir erkekle dertleşmekten çok daha tatlı bir deneyimdir. Kendini daha iyi hissettirir insana. Ama genel olarak kadınlara neden fazladan inanmalı ya da sevmeliyim?
Çünkü ölümle ilgili fazla düşünmek, sahte bir boşvermişlik duygusu verebilir. Bir sahte dervişlik gelişebilir. Dervişlik öyle bir şey değil. Dervişin öbür dünyayla işi olmaz. Ölümle de işi olmaz ama her an öleceğini bilir. Bu dünyanın özellikle tasavvuf tarafından haddinden fazla küçümsendiğini düşünüyorum. Kur’an’da, bu dünyanın sadece oyun ve eğlence yeri olduğunun söylenmesindeki ironinin tam olarak kavranamadığını düşünüyorum. Bu da Allah’ın ironi duygusunun olmadığını düşün melerinden kaynaklanıyor. Oysa Allah’ın çok gelişkin bir espri anlayışı var. Hikmet, Allah’ın espri anlayışının sonuçlarından birisidir. Bunu böyle kavramazsak efendi-köle ilişkisi arasına sıkışıp kalırız. Oysa Allah’ın espri anlayışını kavradığımızda, bu bizi hikmetle buluşturur. Allah’ın, dünyanın bir oyun ve eğlence yeri olduğunu söylemesinin kendisi tatlı bir espri.
Kur’an’ın dünyayı tek bir sistem etrafında düzenlemekle ilgili bir iddiası yoktur. Kur’an sürekli tavsiyelerde bulunur ve sürekli şunu söyler: Böylesi sizin için daha iyidir. Siz bilirsiniz, der. Şöyle yapacaksın, böyle yapacaksın, demez. Ben bunu öneriyorum, ne halt edersen et, der. Ben şimdi söylüyorum, öbür tarafta demedi deme, der. Prensip olarak Kur’an’ın söylediği budur. Yoksa dünya düzeni yani nizam-i âlem , İslam devleti, devlet biçimi falan, bunlara asla doğrudan atıf yoktur Sadece bir takım teknik önerilerde bulunur. Mesela şûra önerir. Mesela çeşitli sosyal olaylarla ilgili töreye göre der. Töreden kastı da şu: O sırada dünyanın o noktasında nasıl çözmüşseniz, ne noktaya gelmişseniz, kitabın genel mantığına ters düşmüyorsa, o işi halletmeye onunla devam edin.
Şimdi, hakikatin belli bir bölgeye ait olduğunu söyleyemeyiz. Bu en hafifinden ırkçılık olur. Milliyetçilik de kökenini buradan aldığında lanet bir şeydir ya zaten. Milliyetçilik aslında hakikatle kurulan sakat bir ilişkinin tezahürüdür. Hakikat sadece buradaysa Arjantin, Şili neden var, değil mi? Oradaki adamlar niye yaşıyor o zaman? Oradan da buradan da çıkıyorsa demek ki insan olmaktan kaynaklanan temel bazı problemler var. Bu problemler, bırak mekânı, çağları da aşıyor ve gelecekte de olacak.
Thales de, Aristo da, Ortaçağ da, İbn-i Rüşd de, Einstein da bununla uğraştı, şu anda NASA da bununla uğraşıyor. İlk hareketi ne verdi? Diyelim ki Allah. Peki tamam, ama öyle olduğu söylense bile bunu böyle kestirme şekilde bilivermek beni kesmiyor. Oradan buraya gelemem. Bulunduğum yerden oraya varmalıyım, çünkü huzursuzum.
Bir Müslüman iktidarın tarafında olamaz, iktidarla işi olmaz. Müslüman doğası gereği devrimcidir ve sürekli olarak aktif alan içinde bulunması lazımdır. Dolayısıyla statükoyla Müslüman bir arada duramaz, çünkü sorunlar hayatta hiçbir zaman çözülemeyeceği için nerede bir zulüm varsa Müslüman ona işaret eder ve o zulmün çözülmesi için uğraşır. O zulümler bitmeyeceği için Müslümanın sürekli hareketi bitmez. Müslüman statükonun yanında olmayacağı için statükonun kendisi demek olan devletin yanında olamaz. Sadece paylaşacağız. Elinde iki tane olan birini verecek.
Kur’an ilk geldiğinde doğrudan Mekke kapitalistlerine, o oligarşiye uzlaşmaz biçimde saldırır. İşte şöyle yapalım, böyle yapalım, bir kısmını vereyim, bir vergilendirme sistemi uyduralım, falan derler. Böyle bir şey yok, onu paylaşacaksın. Sadece ihtiyacın kadar alacaksın, geri kalanını ihtiyaç sahibine vereceksin. Eğer ticaret yapacaksan da yine biriktirmeyeceksin. Sende biriken parayla bir başkası iş kuracak. Bir başkası başka bir tarlayı sürecek. Topluca üreteceksiniz, topluca harcayacaksınız ve ahlak da buna göre değişecek tabii. Başka bir ahlak oluşacak. Ahlak bir üstyapı kurumudur; altyapı kurumu değildir. Dolayısıyla tersinden bakıldığında İslamcılığın açmaz larından birisi ortaya çıkıyor. İslamcılık hareket noktalarından birisi olarak alır ahlakı. Ama aslında ahlak zorunlu olarak gelir. Önce temel mevzu. Temel mevzu temel ihtiyaçlardır. Çok basit.
Fuzuli aruz meselesi için: Ne tuhaf haldir, daha önce söylenmiş bir şey daha önce söylendiği için, henüz söylenmemiş bir şey de henüz söylenmediği için söylenemiyor der.
Herkes hastayla ilgilenir. Herkes hastayı sorar, herkes hastayı merak eder. Ama yakını daha zor durumdadır, çünkü hasta ölecek. Oysa öbürü yaşamaya devam edecek ve onun için her şey daha zor. Gerçek travma onda.
Toplumla ilişki kuramayan birey, suç üzerinden ilişki kurmaya çalışır. Suç, bu taraftan suç, o taraftan günah demektir.
Hep söylerim, ahlaksız olmayı ahlakçı olmaya tercih ederim diye.
Toplum içindeki birey ile tek başına olan birey ve bu ikisi arasındaki uçurum. Tek başımıza olduğumuzdaki halle toplum içindeki halimiz birbirinden farklı.
Ölüm, kendisini saklayan varlığın aydınlanması ve aynı zamanda kendisini gizleyen sırların keşfedilmesi olarak anlaşılabilir
Çok seversin. Ne yapayım, kadınlar benim bilmediğim, gizemli, tehlikeli bir alan. Onun için de çok bulaşmak istemiyorum, yani merkezde değil.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Warner Bros.’un ortaklarından birisinin senaristlerine söylediği meşhur bir sözü var: Bana yeni klişeler bulun
Ebuzer’in ve onun düşüncesindeki insanların dediği şuydu: Bize paylaşın dendi, neden paylaşmıyorsunuz? Niye yığıyorsunuz? Niye biriktiriyorsunuz? Niye bu altınları takıp ipekleri giyiyorsunuz? Niye saraylarda oturuyorsunuz? Ve o zaman verilen cevap da enteresandır: Mealen İtibardan tasarruf olmaz denir. Biz de koca devletin başıyız, dışarıya karşı bir ağırlığımız olmasın mı? Amaan işte. 1400 senedir aynı. Bıktım usandım.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“Düşmüş birinin elinden tutup kaldırmak iyilik yapmak değil, onu yapacaksın zaten. İyilik bu değil ki, iyilik “rağmen” yapılan bir şeydir. Bir sürü şeyi göze alarak yapmaktır..”
“Eskiden bir kitabı basmak daha zordu, ama bir kitap basılıyorsa o kitapta bir şey vardır diye kabul edilirdi. Şimdi çok fazla kitap basılıyor ama o gürültünün içinde kayboluyor..”
Eğer biraz ahlaklı davranıyorsak, öleceğimiz için. Çünkü ölümle ahlak arasındaki o gerilim bizde vicdanı oluşturuyor.
Kız da yalan söylüyor olabilir, çünkü benim karakterim. Benim bir kadın karakterimin pek hayırlı bir şey yapması olası değil.
Bir Müslüman iktidarın tarafında olamaz, iktidarla işi olmaz. Müslüman doğası gereği devrimcidir ve sürekli olarak aktif alan içinde bulunması lazımdır. Dolayısıyla statükoyla Müslüman bir arada duramaz, çünkü sorunlar hayatta hiçbir zaman çözülemeyeceği için nerede bir zulüm varsa Müslüman ona işaret eder ve o zulmün çözülmesi için uğraşır.
Daha önce bir şiirde de yazmıştım, devlet şirktir, devletle Allah aynı tarafta olamaz. Bir Müslüman, devletin tarafında olamaz. Mümkün değil
Doktora gidip daha huzurlu, daha dengeli ve daha mutlu olmaktansa daha huzursuz ama çalışırken daha çok eğlenen biri olmayı tercih ederim her zaman. O kadar huzursuzluk da olsun, öbür türlü de manyakça, yani o kadar rahat huzur dolu bir adam da oturup yazmaz ki. Öyle bir adam da olmaz zaten de, olsa bile ne saçmalıktır yani. Huzuru küçümsüyorum
Çünkü bir insan delirmediği sürece tutarlıdır.
Bir klişe her zaman çalıştığı için klişedir. Adı üstünde, doğru olduğu için klişedir hatta Warner Bros.’un ortaklarından birisinin senaristlerine söylediği meşhur bir sözü var bana yeni klişeler bulun der.
Var olan her şeyi bir araya toplayıp bir şeye sıkıştırabilseydik, o kara delik dil olurdu.
insan endişeden yaratılmıştır.
Hakikat ihtiyacı endişeden doğar. Ne yapacağını bilememekten. Fakat sen her şeyin zaten yazılmış olduğu bir dünyaya geldiğini ve sadece yazılmış olan şeyleri gerçekleştirmek için yaşadığını düşünüyorsan, seni derinleştirecek bir endişeden de uzak düşmüşsün demektir. Bundan dolayı da derinleşemezsin. Tasavvufun yaptığı görece iyi şeylerden birisi, özellikle yaratılışla ilgili olarak bizim bazı endişeler duymamıza sebep olmasıdır. Bütün endişeyi öbür dünyada ne yapacağına indirgersen, bu dünyada ne olduğunu kavrayamadan ölür gidersin.
Sana bunu söylememem lazım biliyorum, ama seni seviyorum.
Sen okuduğun için doktor oldun. Ben okuyamadığım için hasta oldum. Sence bu adil mi?
Sevdiğimi demez isem sevmek derdi beni boğar
Mağlubun hüznünü galibin kibrine tercih ederim.
âşıklara din ne gerek
Vicdanın; dinden, imandan, cinsel kimliksel, siyasi tercihten, şundan bundan sıyrılmış, bunların ötesinde ve gerçek olan şey olduğu fikrini insanların çoğu kabul etse, zaten yaşadıklarımızın hiçbirini yaşamayacağız.
Teknik olarak, bana hiçbir şey sorulmadan, bu lanet cehennemini içine atılmış değil miyim? Dönüp niye diye soramayacak mıyım?
Bilginin ideolojik hale gelmesi de çok ciddi bir ahlaki problemdir. Bu durum sürekli olarak böler. Bu bölme işi, epistemolojik olarak düalite demektir; pratik hayattaki karşılığı da adam kayırmadır.
Bir tas sıcak çorbayı romantizme tercih ederim.
İnsan sadece suçluyken kaçmaz. Bazen suçlandığın içinde kaçarsın. Ama bir kere kaçmaya başladıysan, bir şeyleri muhakkak kaçırırsın elinden. Bazen gençliğini kaçırırsın, bazen geleceğini. Bazen de aklını. Fakat işin en güzel tarafı da bundan sonra başlar. Çünkü aklını kaybedince korkularından da kurtulursun, bu da seni özgürleştirir. Çünkü sadece korkaklar kendi akıllarına güvenirler. Ve bütün korkaklar hakikatin esiridir. Oysa hakikat akılla ya da başka bir şeyle kavranılamaz. Hakikatin ancak parçası olursun. Onun için kurtul geçmişinden, geleceğinden, aklından. Kainatta ne varsa şu anda oluyor, görmüyor musun? Sadece burada, sadece şimdi. Gözlerini kapa, kalbini aç, aklını da bırak gitsin.
Daha iyi olmasındansa daha iyi olabilirmiş hissi vermek daha iyi.
Bize endişeyi asıl veren sahip olduğumuz şeylerdir.
İnsan endişeden yaratılmıştır.
Hayatın dışına çıkmak seni hiçbir şeyden kurtarmaz. Sadece senin tekamülünü engeller. Çünkü diyalektiğin dışına çıkarsan çatışma ortadan kalkar. Çatışma ortadan kalkarsa tekamül kesintiye uğrar. Medeniyetin kökeni çatışmadır. Devletin tarafında olduğun sürece de çatışmanın dışında kalırsın. Çünkü devlet, doğası gereği her şeyi bildiğini varsaymak zorunda olduğu için ontolojik çatışmanın da nötralize olduğu yerdir. Müslümanın bu epistemolojik kibrin merkezinde ne işi olur?
Düşmüş birinin elinden tutup kaldırmak iyilik yapmak değil, onu yapacaksın zaten. İyilik bu değil ki, iyilik rağmen yapılan bir şeydir. Bir sürü şeyi göze alarak yapmaktır.
Verdiğin şey canını yakmıyorsa vermiş sayılmazsın.
Din, çok çabuk zevkle, iştahla, kolaylıkla speküle edilebilecek bir şey.
Zalim zalimdir, bir şey değişmiyor.
Bir sanat eseri, günlük siyasetin üzerine çıkamıyorsa zaten değerli değildir.
Bu dünyanın özellikle tasavvuf tarafından haddinden fazla küçümsendiğini düşünüyorum. Kur’an’da, bu dünyanın sadece oyun ve eğlence yeri olduğunun söylenmesindeki ironinin tam olarak kavranamadığını düşünüyorum. Bu da Allah’ın ironi duygusunun olmadığını düşünmelerinden kaynaklanıyor. Oysa Allah’ın çok gelişkin bir espri anlayışı var. Hikmet, Allah’ın espri anlayışının sonuçlarından birisidir. Bunu böyle kavramazsak efendi-köle ilişkisi arasında sıkışıp kalırız. Oysa Allah’ın espri anlayışını kavradığımızda, bu bizi hikmetle buluşturur. Allah’ın, dünyanın bir oyun ve eğlence yeri olduğunu söylemesinin kendisi tatlı bir espri.
Ölüm üzerine düşünmek asla vazgeçmememiz ve hafife almamamız ama çok da fazla abartmamamız gereken bir mevzu.
Ölüm, kendisini saklayan varlığın aydınlanması ve aynı zamanda kendisini gizleyen sırların keşfedilmesi olarak anlaşılabilir.
Öldüğümüzde tamamlanırız.
Yerim dar , yer açıyorsun, yenim dar oluyor.
Çünkü bir insan delirmediği sürece tutarlıdır.
Adam ne film çekmiş! deriz ya. Bu aynı zamanda Bu başka türlü anlatılamazmış demektir.
Aman kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
Üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.

İyi nişan alırdı kendini asan zenci,
Bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
Sizden iyi olmasın, boşanmada birinci
Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.

– Ülkü Tamer

Aynaya bakın, kendinizi göreceksiniz
Herkesle arkadaş değiliz. Sadece arkadaşlarımızla arkadaşız. Ve insanlar kardeş falan da değil. Bunu artık anlamış olmamız lazım.
Ben kendi hoşuma gidecek şeyi yapıyorum. Sinemanın en önemli parçasının seyirci olduğuyla ilgili korkunç bir yanlış anlama var. Gerçekten Van Gogh’un günün birinde falanca müzesinde resimlerine bakan insanlar için mi çizdiğini düşünüyorlar?
Bir yerde iki üç kitap, birkaç da film duruyorsa, ben doğal olarak kitaplara yönelirim. Öyle bir vaktim varsa ben okumayı tercih ederim.
Öbür taraf dediğimiz, vicdan. O vicdan da büyük vicdanın bir parçası.
Biz herkesi cennete doldurmaya çalışıyorduk. Fakat, sanki cennet onlarınmış gibi, sadece kendilerinin istedikleri insanlar cennete gitsin istiyorlar.
Bana yeni klişeler bulun
Benim bilebildiğim, bilincimin hakim olabildiği kısmında yaşadığım büyük bir travma yok. Fakat buna rağmen acıyla hep içli dışlı oldum.
Takvayı genelde yanlış yorumlarlar. Takva Allah’tan korkmak diye anlatılır. Takva, Allah’ı incitmekten korkmaktır.
Herkese her şey anlatılır mı? Aptal durumuna düşersin.
Bir insanın sadece gerçeklerle yetinmesini aklım almıyor.
Anlamak için her şey var ama anlayamıyorsun.
Çünkü konanmış çesinler çevrelende hotuyor ve kimse bunun farkında değil. Temel mevzu bu!
Yazdığım bir şey akşam saat altıda bittiği zaman, bir şey yapmadığım hissine kapılıyorum ve iş uyduruyorum kendime. Yeni bir şey yapmaya başlıyorum.
Yoksa dünyanın gelip geçiciliği hiçbir şey yapmadan uyuz uyuz oturmak değil. Tam tersi; dünya eşek gibi,at gibi,it gibi, taş gibi çalışmak demek. Dünya somut bir yer. Şu anda ahiret bizim için soyut , bilmiyoruz ne oluyor ne bitiyor. Ama dünya somut, demek ki burayla uğraşacağız. Doğru bildiğin sana zarar verecek.
Onur Ünlü: İsa ne diyordu: Verdiğin şey canını yakmadıkça vermiş sayılmazsın sende iki tane varken birini vermiş olduğunda vermiş olmuyorsun. (Gülüyor) Sevdiği şeyden iki tane olamaz bir insanda. Öyle ki o sende olan bir taneyi de vereceksin ki sen zorda kalacaksın, canın yanacak. O zaman vermiş sayılıyorsun. Diğeri ihtiyaç fazlasını paylaşmak oluyor. Ki hatırlayalım , ihtiyaçtan fazla mal zaten haramdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir