İçeriğe geç

Hayatım Kitap Alıntıları – Lev Troçki

Lev Troçki kitaplarından Hayatım kitap alıntıları sizlerle…

Hayatım Kitap Alıntıları

Lafı uzatmanın anlamı yoktu. Aramızda ortak bir şey yoktu benim için durum aydınlanmıştı, bu adam devrimci diyalektiğe Mısır firavunlarının en geri kafalısı kadar yabancıydı. Bu ilk izlenimler sonraları daha da kuvvetlenmiştir. Pek bilgiliydiler günlük politika çerçevesi içinde güçlü Marksist yazıları yazıyorlardı, ama benimle ortak bir yanları yoktu. Gözlemlerimin ve ilişkilerimin alanı genişledikçe buna daha çok inanıyordum. Nasıl adamlar oldukları yazılarından ve söylediklerinden daha kolay konuşurlarken de belli oluyordu, utanmaz şovenliklerini küçük işadamlarına özgü böbürlenmelerini, o iğrenç polis korkusunu ve kadın konusundaki bayağılıklarını ortaya vuruyorlardı.

Ben kendim ümitsiz haykırıyordum
Bunlar mı diyordum devrimci?

İnsanlara gelince, bildikleri şey o kadar azdır ki ve öylesine kul köle olmuşlardır ki onlardan bir kötülük görmüşüm gibi gelmiyor bana.
Olanı biteni anlamak, zaferin yarısı demektir. Son gülen iyi güler.
İhtiyar Adler, beni haberin kaynağına, Politik polis şefi Geyer adında birisine götürdü. Otomobilde giderken Adler’e savaşın ülkeye adeta bir bayram havası getirdiğini söyledim. ”Bayram edenler cepheye gitmeyecek olanlar ”, dedi. ”Sokaklar deliler ve dengesizlerle doldu. Şimdi tam onların zamanı. Jaures’in öldürülmesi bir başlangıçtır. Savaş bütün içgüdülerin, bütün çılgınlıkların ortaya dökülmesine yol açıyor.. ”
Viyananın pek iyi bildiğim sokaklarında dolaşıyor, şık mahallelerden Ringi dolduran kalabalığa bakıyordum: ortalıkta bir umut uyanmıştı. Ve bu umut daha şimdiden azıcık olsun gerçekleşmemiş miydi? Başka zaman olsa, bu tren biletçileri, çamaşırcılar, kunduracılar, işçiler ve çıraklar, Ringde böyle sereserpe, kendi mahallelerindeymişler gibi dolaşabilirler miydi? Savaş herşeyi çekip alıyordu ve o zamana kadar hor hakir tutulanlar, kendilerini zenginler, güçlülerle aynı düzeyde görmeye başlıyorlardı. Şu diyeceğim bir aykırılık sayılmasın, Habsburg silahlarının zaferi için gösteriler yapan Viyanalıların davranışlarında, 1905 ekiminde Petersburg’ta görmüş olduğum çizgilere rastlıyordum. Tarihte savaşın, çoğu zaman, devrimin anası olarak gösterilmesi boşuna değildir
Profesör Miliyukov bana şöyle cevap veriyordu: ”Proletarya diktatörlüğü fikri çocukça bir şeydir ve Avrupa’da bu fikri tutacak bir kişi bile çıkmaz. ”1917 de olanlar herhalde liberal profesörün o üstün güvenini sarsmış olacaklardır.
Pohpohlayın, bir gün işinize yarar.
Her modern evrim, uzlaşmazlıkları sivriltir, gerer, ağırlaştırır, artık yığınları hiçbir şeye katlanamaz hale getirir ve sonuç olarak büyük bir çoğunluğun aklını bozup kaybedeceği bir zemin hazırlar.
Stalinci kızıl profesörler, Leninizmi bana karşı savunmak için ileri sürdükleri satırların benim kalemimden çıkmış olduğunun farkında bile değillerdir.
”Fikirler gökten düşmezler. ”
Kendi korkusuzluğumuzdan kendimiz korkuyor gibiydik.
David yemek masasında otururken karşısındaki güzel kızın pabucunu isteyip aldı, içine bira doldurup ağzına götürdü.
– Yok, ama sahiden içmeyeceksiniz değil mi? Diye bağırdı kızcağız ve nar gibi kızardı. Hem ürkmüş hem hoşuna gitmişti.
– Ben ki, kendime kurşun sıkmaktan bile korkmamışım Diye cevap veren David, herkesin gözü önünde birayı pabuçtan fondipledi.
75 yaşındaki babam Odessa’da sığınabilecek bir yer bulabilmek için yüzlerce kilometre yolu yayan tepmek zorunda kaldı. Kızıllar tehlikeliydiler onun için, çünkü büyük mülk sahibiydi. Beyazlarda onu hiç sevmezlerdi, çünkü benim babamdı.
Gönül işlerini anlatırdı, bir keresinde cebinden kadının fotoğrafını çıkardı; kendimi tutamadım:
– Dudakları sanki öpmek için varlar
”Fikirler gökten düşmezler. ”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir