İçeriğe geç

Kavramlar Sözlüğü Kitap Alıntıları – Ali Şeriati

Ali Şeriati kitaplarından Kavramlar Sözlüğü kitap alıntıları sizlerle…

Kavramlar Sözlüğü Kitap Alıntıları

Bütün sapmalar; insanın kendini unutuşu, tanımayışı ve kim olduğunu bilmeyişi yüzündendir.
Bütün dertler, bilgi ve bilinçten kaynaklanmaktadır.
İnsani ukdeler; inançtan, yükümlülükten ve sorumluluktan kaynaklanır. Ukte ve dert sahipleri inanç sahipleridir.
Egemen sınıf birdir; bir şahsiyet, bir asıl, bir güç ve bir ocaktır. Fakat üç değişik çehrede: GÜÇ, PARA VE DİN!
Teslis, üç ortaklı bir şirket!
Birincisi halkın başını bağlar.
İkincisi cebini boşaltır.
Ve üçüncüsü ise diğer ikisinin ortağı olup ruhani bir yüz ve göksel bir dille halkın kulağına şunları fısıldar:
SABRET DİN KARDEŞİM! DÜNYAYI EHLİNE BIRAK. AÇLIĞINI GÜNAHLARININ BAĞIŞLANMASI İÇİN BİR KAYNAK OLARAK KABUL ET!
Teslis, uğursuz bir üçgen: İnsanlığın bütün peygamber, adalet savaşçısı ve şehitleri bu teslis mezarlığında gömülü.
İnsan, yeryüzünde Allah’ın yakınıdır ve O’nun emanetini taşıma sorumluluğu vardır.
Mesih İsa geliyor ve dinin mabedini, din satma dükkanı açıp dini eşya veya kutsal şeyler satan din tacirlerinin elinden kurtarıyor. O, ilk defa tevhidi Batı’da ilan etti; dünyayı – özellikle Roma ve Yunan dünyasını- tevhid ile tanıştırdı. Ama sonra onun varisleri, Egemen sınıfın üç boyutlu olmasını açıklamak ve meşrulaştırmak için kitap ve mesajlarından üç Tanrı çıkardılar.
Müzmin şirk adı verilen şirk türü, tevhid elbisesi içinde amel ediyor. Bu şirk ile mücadele çok zordur. Nitekim Ali (ra) savaştı ve yenilgiye uğradı.
Şirk, dinsizlik değildir; bilakis çeşitli isim ve lakaplarla resmen beşeri toplumlara egemen olmuş bir dindir.
Şefaat, yaraşır olmayanın kurtuluş vesilesi değildir; kurtulmaya yaraşır olma etkenidir.
Allah’ın sünneti değişmez, dönüşmez ve evrilmez.
Bir söz, sadece bir yerde hakikattir. Aynı söz başka bir yerde geçersizdir. Belli bir dönemde özgürlük ve birliği meydana getiren etken ve öğreti, başka bir yerde özgürlüğü ve birliği yok etme işlevi görür.
Sosyalizmin sosyolojisinin temeli, iki hasım sınıf arasındaki tezat üzerine kurulmuştur. Bu sınıflar şunlardır:
1. Çalıştığı halde yemeyen sınıf ( sadece kol gücüne sahip, mahrum sınıf)
2. Çalışmadığı halde yiyen sınıf ( üretim kaynak ve araçlarına sahip, hakim sınıf)
Sorumluluk, özgürlük ve hürriyetten doğmuştur. İnsan hür olduğu için sorumludur.
Skolastik düşünce, Tanrı’nın yüceltilişi için insanın aşağılanmasını gerekli görür.
İlim ve aklın, dinin ahlaki veya hurafeci kavramlarının hizmetinde olması, para ve iktidar sahiplerinin hizmetinde olmasından daha az tehlikelidir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Hayret! Sa’y ile tavaf arası, birkaç adım, birkaç saniye ve fakat bunca yol, bunca mesafe!
İki zıddın, iki çelişiğin mesafesi!
Tavaf, mutlak aşk!
Sa’y, mutlak akıl!
Tavaf, büsbütün O!
Sa’y, büsbütün sen!
Tavaf, ilahi kader!
Sa’y, insan iradesi!
Sabır; iman, mücadele ve insan kalma yolunda zorluklara ve tehlikelere olumlu manada direnmek ve dayanmaktır; zelil ve aşağılık dört ayaklı tahammül değildir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Eğer susarsak cehalet ve zulmün anlaşmasına yardım etmiş oluruz; her gün tahrif, donmuşluk, zillet, boyun eğme, uyuma ve uyuşmadan oluşan gayrimeşru çocukların doğumuna şahit oluruz.
Yönetici sınıf, hakim kurum, halk arasında mevcut durumu açıklayacak ve insanları uyuşturacak, yani dini hakikatleri tahrif edecek ve iktidarın hizmetinde kullanacak bir yapıya ihtiyaç duyduğu için yavaş yavaş böyle bir resmi kurum oluşturdu.
Bazı insanların ikinci doğumu vardır. İkinci doğumda insanın annesi, insanın kendisidir. İşte buradadır ki insan an gelir, irade ve seçme yeteneğine kavuşur ve veraset, gelenek ve dinin onu şekillendirmesinden farklı olarak kendi binasını yeniler: Bu, Rönesans’tır. Rönesans, yani doğum, yani insanın kendi eliyle yeniden doğmasıdır.
Putperestlik şirkin eş anlamlısı değil, şirk dininin özel biçimlerindendir.
İşçi ( proleter) devrimci bir güçtür, zira iş gücünden başka bir şeye sahip değildir.
Parçalama, siyasal bakımdan da zorbalığın bir millet egemen olma (istibdat) ve milletlere egemen olma (emperyalizm) çabasıdır.
Propaganda vasıtaları ve kitle iletişim araçları, bütün doğuda eş zamanlı olarak her yerde sürekli bu CİNSEL ÖZGÜRLÜK sloganına dayanıyor.
Peki niçin? Sosyal özgürlük peşindeki 18-25 yaş arası genç nesli yok etmek için. Bu, bütün dünyada gündemdedir. Bu genç nesli aldatabilecek en büyük güç nedir? Cinsel özgürlük. Çünkü bu nesilde hem sosyal özgürlük kaygısı hem de cinsel bunalım var. Bundan dolayı en iyisi cinsel özgürlük verelim de sosyal özgürlük ihtiyacı onun içinde eriyip gitsin.
Kendine dönüş; kendi insani şahsiyetini, kendi tarihi ve kültürel asaletini tekrar bulmak demektir; yani bilinç demek, kendini bilmek demektir; nihayet kültürel alinasyon ve manevi sömürü hastalığından kurtulmak demektir.
Orta Çağ’da siyasi merkezilik yoktur. Niçin? Çünkü papa, Tanrı’nın temsilcisidir. Tanrı temsilcisi olunca da başka kimsenin halka hükümet etme hakkı yoktur. Tanrı’nın kendisi de aşağı gelemediği için papayı göndermiştir. O, Tanrı’nın koyunları üzerinde temsilcidir. O, çobandır ve yeryüzünde otlatmalıdır. Çünkü sonra sütlerini sağacak, yünlerini eğirecektir.
Ruh veya revan, insandaki manevi kuvvetten ibaret olup nefisten daha yukarı, daha soyut ve daha kutsaldır. Mantık, akıl, anlayış ve idrak, nefsin değil; ruhun sıfatlarındandır.
Namaz, bireyi bütünüyle bireysel ihtiyaçlarını temin için bir çaba olan ferdi ve ekonomik yaşamın bataklığından dışarı çıkarıyor ve Allah’ın karşısında tutuyor.
Namaz, küçük sonsuzun(insanın) o büyük sonsuz (Allah) karşısında yer almasıdır.
Batı sömürgeciliği, Afrika’da siyah caz ve dansı önemser ve yüceltir. Böylece bilinçli bir mücahit olması gereken Afrikalı siyahiden, dans eden bir şarkıcı meydana getirmek ister.
Münafık küfre alet olmuşken, İslam’ı kendine alet yapandır.
Münafık, İslam adaleti kılığını kuşanan zalimdir; tevhit sloganı atarken bir yandan da puta, insana, paraya ve güce tapandır.
Mütref; dini, mesleki ve ahlaki hiçbir sorumluluk tanımayan servet sahibi zengindir. Servet ve mali yeterliliklerinden kaynaklanan kibirlenme, onları bütün insani yükümlülüklerden uzaklaştırılmıştır. Mütref, bukalemun gibi, yürüdüğün yolda bir başka türlü yürüyen kişidir!
Felsefi materyalizm, ahlaki individüalizme neden olmaktadır, yani epikürizme. Yani işin özü şudur ki felsefi bakımdan mutlak maddiliğe; kör, sağır, hesapsız, duygusuz dünyaya inanan herkes, pratik hayat ve ahlaki davranış açısından kendiliğinden, ahlaki bireyselliğe, yani kendini gözetmeye ve an’ı ganimet saymaya sürüklenir.
Dünya emperyalizmi, siyasi, askeri ve ekonomik sömürü ve hepsinden daha kötüsü ve korkunç olanı, kültürel sömürü ve kültürel asimilasyon un tümü makinizm sisteminin getirdikleridir, yani yeni milletlere ve yeni pazarlara yeni tüketimlerin saldırısıdır.
Küfür, örtmek anlamındadır. Hakikatin üstü cehalet, kin, menfaatçilik veya mutlak bir bilgisizlik gibi sebeplerden dolayı siyah bir perde ile kaplanmış ve örtülmüştür. Bu nedenle ona küfür denir.
Batılı insan, başından beri ve bütün devrelerinde, güç elde etmenin peşindedir.
Toplumun kültür ve ideolojisi: Kitap.
Eşitlik, yani ifrat ve tefridin, zulmün, ayrımcılığın, bireyciliğin, bencilliğin olmadığı bir toplum: Terazi.
Güç, askeri güç, ekonomik güç, üretim gücü, tabiata egemenlik gücü: Demir.
Adalet; herkese toplumda ödedikleri gibi yasal hakkın karşılığı demektir. Kıst ise herkese, toplumun ödemesi gereken hakiki payının karşılığı demektir.
Çöl, bir coğrafya olarak beliren tarihtir.
Bir toplumda kardeşçe yaşamak, eşitlikçi bir hayat temeli dışında imkansızdır.
Bütün insanların tabiatları aynıdır, zira tüm insanlar bütün farklı renkleriyle aynı kaynaktan gelmişlerdir.
Kapitalizm, zorunlu olarak sömürüyü icat eder.
Dünya aydınları tarafından insani ve toplumsal sorumluluk diye ifade edilen şey, İslam’da açık ve belirleyici bir ifade ile, emr-i bi’l ma’ruf, nehy-i ani’l münker şeklinde ifade edilmiştir.
Gönül, büyük hakikatleri anlayabilir; fakat akıl onları anlamaktan acizdir.
İnsanı zaafa düşüren her sistem istiz’af sistemidir. Bu sistemin mağdurları ise mustazaflar sınıfını meydana getirirler. İşte Kur’an, bu sınıfın kurtuluşundan ve dünyada istiz’afın alt edilmesinden söz eder. Bu yüzden sözü diridir Kur’an’ın. Oysa onun yerine, onun şekillerinden birini, örneğin istibdat ya da istismar ı yok etmeyi hedef alsaydı, bağımsızlığın ya da demokrasi ve liberalizmin gerçekleşip kölelik sisteminin ortadan kaldırılmasından sonra sözü ölmüş ve misyonu tamamlanmış olurdu ve sadece tarihi değeri olurdu o zaman.
İsmet(temizlik), İslam yönetimi iddiasında bulunan, ama güçsüz, kirli, bozuk ve hain olan herkesin ağzına indirilen sert bir yumruktur.
İsar, kendi yarar ve çıkarlarına, başkalarının yarar ve çıkarlarını yeğlemek demektir. İsar, ahlakın doruğa ulaştığı bir edimdir.
İnsan, Allah’ın bu asisi,
Bir eli şeytanın elinde: Akıl,
Öteki eli Havva’nın elinde: Aşk,
Ağır emanet heybesi omuzunda,
Dertsizlik ve mutluluk cennetinden atıldı,
Yalnız başına, bu dünyada garip kaldı.
Asi ama hep dönüş endişesinde.
Şimdi ibadetten, kurtuluşa nasıl yol bulacağını öğrenmiştir: Gönüllü cebr e teslim olarak.
İsyan ederek kör cebrden kurtulduktan sonra umutsuz kurtuluş sıkıntısının nasıl geçeceğini öğrenmiştir.
O -ki Allah’tan kaçmıştır-
Yeryüzünün çileler ocağında
– Bilinç, yalnızlık ve seçim-
Sınav görüp aldandıktan sonra
Şimdi Allah’a dönüş yolunu
– Onu bekleyen büyük dostuna dönüş yolunu-
bilmektedir
Bir yol ki:
Ona doğru o olmak tan geçer
İdeal insan, Allah’a kulluk yoluyla, var olan her şeyin ve herkesin kulluk bağından kurtulandır.
Hakikat, olması gerektiği gibi bir şeydir. Halbuki gerçek olan, gerçekliği olan şeydir. Bazen bir şey, vardır ve gerçekliğe sahiptir ama hakikat ve hak değildir, tersine batıldır.
Allah; anlam, güzellik, hedef, amaç, iman ve bütün insani değerlerimizin kaynağıdır. Onsuz her şey boş, anlamsız, saçma ve zelil bir bataklığa düşer.
İbadet, abd kökünden olup yolu dövüp düzleştirmek anlamındadır. Abdu’t tarik, yol düzleşti demektir.
Dolayısıyla ibadet, kendi bozukluklarını ve çukurlarını dövüp düzeltmektir.
Itret, İslam ruhunu tanımanın temelidir. Peygamberin gerçek yüzü, Kur’an’ın anlam ve yönüdür.
Devrimci hükümetler, kamuoyuna ve genel beğeniye dayanmaz; bilakis mektebinin şiarlarına dayanır ve bunlara dayanarak iş yapar ve hükümet ederler.
Öğretim hizmet, eğitim ıslahtır. Bilim hizmet, din ise ıslahtır.
Hannas nedir?
Seni yoldan saptıran, seni kendine tutsak eden, seni kendinde kaybeden​, kendi içinde örten, gizleyen, seni tutan, zindana atan, serçenin peşine düşen kartal gibi seni takip eden, gizli olup gizli iş çeviren, hilekar, aldatıcı, hile ile senin peşine düşen, aldatmacayla seninle uğraşan, hileyle daima sana yakınlık kurmaya çalışan, yakanı bırakmayan, gidip geri gelen, kovduğunda geri dönen her faktör.
Hac, öyle bir oyundur ki orada herkes başrolü oynamaktadır, herkes kahramandır. O çok sarsıcı ve devrimci merasimde bütün hareketleri, halleri ve duruşu ile İbrahim’in, Hacer’in ve İsmail’in o muazzam hatırasını yeniden canlandırır.
Hac: İnsanların eşitliği, milletlerin ve sınıfların birlik gösterisi.
Tavaf: Aşk ve tevhid.
Sa’y: İş ve cihat; tanımaya doğru bir hicret ve şuura doğru bir geri dönüş; aşk menziline ve ideallere doğru yol almak.
Kan bayramı ve kendi İsmail’ini kurban etmek.
Sonunda da her ferdin üç şeytana karşı- tarih, toplum ve nefis- kazandığı İbrahimî zaferi kutlamak.
Hac, hangi manasıyla anlaşılırsa anlaşılsın, kendinden Allah’a doğru, halkla birlikte yapılan bir harekettir.
Hac, hangi manasıyla anlaşılırsa anlaşılsın, kendinden Allah’a doğru, halkla birlikte yapılan bir harekettir.
Habil ve Kabil, insanın tarihinin başlangıcıdır.
İnsan gündelik hayat döngüsü içinde sürekli yer, uyur, kalkar, yemek için çalışır, çalışmak için yer, boş kalmak için çalışır, çalışmak için boş kalır, tüketmek için üretir, üretmek için tüketir. Öyle ki neresinden tutsan döner. Hz. Ali’nin ifadesiyle, tıpkı değirmen eşeği gibidir. Sabah yola salarlar; çalışıp çabalayarak hareket eder, gider gider ama gün batımında sabah başladığı yerde olduğunu görür.
İçsel göç, insanın olandan olması gerekene hicretinden ibarettir.
Mümin olmak, muhacir olarak gitmek ve mücahit olarak geri dönmektir. Bunun örneği, bizzat Hz. Muhammed’dir. O, Mekke’yi alabilmek için Mekke’den ayrılıyor.
Gündelik, adi eksiklikler üzüntüyü; yüce eksiklikler de gamı meydana getirir.
Faşizm, toplumun asaletine inanır; ondan dolayı milyonlarca insanı çok rahat öldürebiliyor. Faşist toplum, ırkçı ve ulusçu bir toplumdur.
Eşekleştirme geçmişte yalnızca eşekleştirenlerin deha, zevk ve tecrübelerinden ibaretti. Bugün ilim de ona destek vermektedir. Bütün kitle iletişim araçları -radyo, televizyon, eğitim ve öğretim, basın, Doğu, Batı, tercüme, tiyatro, vs- onun yardımına gelmiş; bilimsel psikoloji, teknik sosyoloji, politik psikoloji ve eğitim psikolojisi imdadına yetişmiştir.
Eşekleştirici ve insan düşmanı güçler, dinin kaderini ellerine aldılar ve ruhani sınıf adına manevi, sufi, zahit veya keşiş sınıf adına dini, insanları eşekleştirme vasıtası yaptılar; hem bireysel eşekleştirmenin hem de sosyal eşekleştirmenin vasıtası
Perişanlıkların asıl nedeni; ne istibdat, ne sömürü, ne de istismardır. Bunların hepsi sonuçtur, iki sebep vardır: ilki eşekleştirme, ikincisi de eşekleştirme! Şu iki tür eşekleştirme: eski eşekleştirme ve yeni eşekleştirme!
Bilim, gerçeğin hizmetinde olacağı yerde ekonomik mallarla, üretim ve tüketim ile ilgilenen bir kurum haline geldi. Broucht’ın deyimiyle Bilim, Orta Çağ’daki durumundan daha trajik ve daha alçak bir şekilde çökmüştür.
Egzistansiyalizmin üzerinde durduğu ızdırap varoluşsal ızdırap tır.
Ahiret bütün dinlerin idealidir; ancak İslam’da ahiret, bu dünya hayatının bir yansımasıdır. Dünya heryerde ahiretten öncedir. Ahiret, dünyanın mantıklı bir sonucundan ve sebep sonuç ilişkisinden başka bir şey değildir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir