İçeriğe geç

Özgürlük Mücadelecisi ve İslam Düşünürü Kitap Alıntıları – Mahmut Hakkı Akın

Mahmut Hakkı Akın kitaplarından Özgürlük Mücadelecisi ve İslam Düşünürü kitap alıntıları sizlerle…

Özgürlük Mücadelecisi ve İslam Düşünürü Kitap Alıntıları

Ahlak,fiilin kendisinde olmayıp ,her şeyden evvel insanın doğru dürüst yaşamak istemesinde ,iradesinde, iradesinin çabasında, kendi kurtuluşu için mücadelesindedir.
Herkes iyilik yapamaz, fakat herkes iyilik isteyebilir ve onu sevebilir. Birçok kişi haksızlıkların düzeltilmesine katkıda bulunamaz , fakat her insan kendine veya başkasına yapılan haksızlığı kınayabilir veya ondan nefret edebilir.
Hayat, dramdır. Çünkü hesap edilmeye başlandığı andan itibaren hayat, hesapların tutmadığı bir forma bürünmekte ve daha büyük dramlara sebep olmaktadır. Siyaset felsefesinin en önemli konuları arasında yer alan ütopyaların gayrı İslami olmalarının sebebi, aynı zamanda hayatı mekanizma dönüstürmelerinden kaynaklanmaktadır. İnsanın kendi içinde bulunduğu dramı, daha iyi düşüncesiyle ütopyalarla aşma çabası, kendi ontolojik gerçekliğine uymadığı için daima fiyaskolarla sonuçlanmıştır. Bu bağlamda İslam, dramın içerisinde daha iyiyi tercih etmek ve gerçekleştirmek çabasının kaynağı olarak durmaktadır, yoksa o, bir ütopyanın kaynağı değildir.

Dramı ortadan kaldıracak bir cennet hayatı bu dünyada mümkün değildir. Bu dünyada böyle bir cennet inşa etme arayışları hayata, insan gerçekliğine aykırı olduğu için daima insanın ve hayatın lehine sonuçlanmamıştır; bundan sonra da sonuçlanmayacaktır. İslam, cenneti bu dünyadan başka bir dünyada ancak bu dünyayla bağlantılı olarak açıklamaktadır. Bu bağlamda bu dünyada cennet ideali düşüncede anlamsız olduğu gibi bu dünyada bir cennet var etmek için gösterilecek çabaların da sonuçsuz kalacağı açıktır. Burada bir farka dikkat çekmek gerekmektedir. Dünyada cennet inşa etmeye çalışmakla karşılaşılan meseleleri çözmeye çalışmak, daha iyiyi gerçekleştirmek için çaba göstermek birbirlerinden farklı şeylerdir. İkinci alternatif daha insani ve dolayısıyla daha Islami’dir. Her olanın daha iyi bir olması gereken durumu vardır. Ancak İslam’ı temel alacak bir siyaset felsefesinden ütopya çıkmamaktadır.

Uzun hayatımda çok çeşitli işler yaptım. Mahkum olarak taş kırdım, ölü taşıdım, ağaç kestim ve daha sonra özgür biri iken inşaat alanında çalıştım, avukatlık yaptım, makaleler yazdım. Yine de en zor işim müzakerecilikti. Müzekere etmek karar vermektir ve karar vermekte sansiz bir insan için çok zor bir iştir. Benim sorunum ne tatmin edici bir başarı elde edebilmek, ne de tatmin edici bir savaşı yürütebilmekti. Şantaj alında yapılan müzakereler Bosna’nın üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanıyordu. Saldırıya uğrayan, yok edilen ve silahsız kişiler, büyük istiraplar çekmişti ve önerilen barış sadece ilkelerime değil, adalete de uygun degildi. Böyle bir barışı kabul edemezdim; savaşın devam etmesi mesajini taşıyarak ülkeme dönmek de zordu. İkilemim büyüktü. Kendimi çarmıha gerilmiş gibi hissettim (Izzetbegovic, 2003: 316).
Önemli olan yaşanan bütün acılara ve haklı olma durumuna rağmen geçmişi unutmamak, ancak geçmişte de takılıp kalmamaktadır.
İslam, ruh ve maddenin bir arada oluşundan yola çıkmaktadır. En yüksek şekli insanda sergilenen ruh-madde birliği prensibinin adı ise, islamdır.
En yüksek amaç hangi şartlarda olursa olsun ahlaklı olmayı başarmaktır.
Şimdi güneşin altında ki yerimizi alma zamanı. Buyrun 🙂
Yeryüzünün öğretmeni olmak için, gökyüzünün öğrencisi olmak lazım.
İnsanı ahlaklı yapan, inandığı değerler ve hayatındaki uygulamalarla bilinçli olarak çelişkiye düşmeme çabasıdır.
İslami temelde izzetbegoviç açısından siyaset, her iki dünyayı da önemseyen ve ikisi arasında denge kurabilecek bir imkan olarak kabul edilebilir.Ahlak alemini varlık aleminden farklı olarak olaması gereken alemi şeklinde tanımlar.
İslam mükemmel ancak bizler değiliz.
İnsan sadece maddi ihtiyaçlarını karşılayarak kendi varlığını sürdüremez; maneviyata ve hakikate de muhtaçtır.
Ne kadar büyük kayıplar verilse de ne kadar büyük acılar yaşansa da sonuçta tarih, zulme uğrayan ve uğradığı zulmü ortadan kaldırmak için mücadele edenleri iyiler olarak kaydetmektedir.
İslam güzel ahlakın, dolayısıyla da özgürlüğün kaynağıdır.
Samimiyet, fedakârlık ve zulme karşı mücadele gibi değerler ve pratikler yerlerini yozlaşmaya, zenginliğin ve iktidarın muhafazası için halkı baskı altında tutan siyasetler üretmeye ve dolayısıyla devrimci ruhun ve anlayışın yavaş yavaş kaybolmasına bırakmışlardır.
Mevcut dünyanın dönüştürülerek daha iyi hale getirilmesi sadece medeniyetin gelişmesiyle değil, ancak iyiliğin inanç ve amel boyutunda harekete geçirilmesiyle mümkün olacaktır..
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Balık suya hükmedemez. Bizler tarih tarafından teslim alınmışız.Tarih içinde elimizden geleni yapmak zorundayız, ancak tarihin seyri bize bağlı değildir. Ve aslında bu, gerçekten iyi bir şeydir.

Aliya İzzetbegoviç

Hayat, dramdır. Çünkü hesap edilmeye başlandığı andan itibaren hayat, hesapların tutmadığı bir forma bürünmekte ve daha büyük dramlara sebep olmaktadır.
Aliya İzzetbegoviç, insanın iç dünyasına ve ahlakına müdahale edilemezliği düşüncesinden, insanın iç dünyasında özgür olduğu fikrine ulaşır. Özgürlük ön şartı olmadan ahlak da var olamaz (İzzetbegoviç, 2005: 61). O, insanın ne kadar özgür olabileceği ve eylemde mi, yoksa düşüncede mi özgür, olduğu tartışmalarına girmeyi gereksiz bularak insanın ne zaman nerede özgür olursa olsun sadece verdiği tek bir karar sebebiyle sorumlu tutulabileceğini belirtir. insanın özgürce vereceği bu tek karara binaen dahi ebedi kaderinin cennetlik mi yoksa cehennemlik mi olacağının tayin edilebileceğini öne sürer. bu karar iyi ya da kötü insan olmak tercihleri arasında verilecek olan bir karardır. Burada önemli olan iyi ya da kötü insan gibi davranmak değildir.
İyi ve kötü adam arasındaki tüm fark, sadece iyi adamın yapamasa da iyiliği sevmesi ve istemesi; iyiliği ne fiili ne de sözüyle tasdik etmese de ruhunun ta derinliklerinde, uzak bir yerlerde ‘tüm sonların sonunda’, tabanında bir arzu veya istekle tasdik etmesidir (İzzetbegoviç, 2006:61)
Müslüman toplumlarda İslam, hem inançta hem de uygulamada hayat kaynağı olma özelliğini büyük ölçüde kaybetmiştir. İzzetbegoviç, Müslümanların İslamlaşmak dışında bir yollarının bulunmadığını tarihsel tecrübenin açıkça gösterdiğini savunmuştur.
Hedef: Müslümanların İslamlaşması;
Parola: İman ve Mücadele.
Ne kadar büyük kayıplar verilse de, ne kadar büyük acılar yaşansa da sonuçta tarih, zulme uğrayan ve uğradığı zulmü ortadan kaldırmak için mücadele edenleri ‘iyiler’ olarak kaydetmektedir.
İnsanı ahlaklı yapan, inandığı değerler ve hayatındaki uygulamalarla bilinçli olarak çelişkiye düşmeme çabasıdır.
Siyaset, bir meseleyi çözmenin, bir şeyi iyiden daha iyi hale getirmenin bir aracı olabileceği gibi iyi bir hali bozmanın, kötüleştirmenin ve güç için ortak iyiliğin feda edilmesinin de aracı olabilmektedir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir