İçeriğe geç

Çekim Yasası – Hayatın Büyük Sırrı Kitap Alıntıları – Nil Gün

Nil Gün kitaplarından Çekim Yasası – Hayatın Büyük Sırrı kitap alıntıları sizlerle…

Çekim Yasası – Hayatın Büyük Sırrı Kitap Alıntıları

Sonuç ne olursa olsun pozitif düşünce yaşam yolculuğunu keyifli kılar.
Bir şey gerçekleşmiyorsa ufukta daha iyi şeyler olduğu içindir.
İnsanlık henüz emekleme döneminde.
Neyi çok söylerseniz zihninizde onu sabitlersiniz..
Düşünce kaderdir.
İnsanlık henüz emekleme döneminde.
Her şey hayal etmekle başlar.
Bir şey gerçekleşmiyorsa ufukta daha iyi şeyler olduğu içindir.
Hatalar, dolu dolu yaşanan bir hayat için ödediğimiz bedellerin bir parçasıdır.
İnsan gün boyu düşündüğüdür.
Aynı dünya ve aynı koşullar içinde bulunan kimi insan cenneti, kimi insan cehennemi yaşar.
Acının gözyaşını bilmeden, hazzın ne olduğunu bilemezdik.
Kaybedilen sevgi zaten sevgi değildir. Çünkü gerçek olanı asla kaybedemezsiniz.
Keşkeler, sahip olduğumuz şeylerin zamanında değerini bilmemenin pişmanlığıdır.
şanssız olduğumuza inanıyorsak şanssız olduğumuz düşüncesine onay vermiş oluruz.
bir başkası için kötü, kendimiz için iyi dileklerde bulunmak evrensel yasanın işleyişi açısından imkansızdır.
uyuyan insan, uyanık olduğunu sandığı anları keşkelerle, inşallahlarla geçiriyor. kendisinin bu doyumsuz hayatının yaratıcısı olduğunu bilmeden.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Çoğumuz sevginin bir duygu olduğunu sanırız. Oysa sevgi bir bilinç seviyesidir ve nüfusun yüzde dördü bu bilinç seviyesinin ilk farkındalığını yaşıyor..
Düşüncelerini değiştir hayatın değişsin. Düşüncelerini değiştirmek bakış açını değiştirmektir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Her söz bir kapı açar; ama deniz manzarasına ama çöplük manzarasına doğru.
Gelecek illüzyondur.
Bir tohum, oluşacağı meyvenin, ağacın tüm bilgisine sahip. Ama tohum olarak kalırsa kendi potansiyelini ifade edemiyor.
Yaşam bir illüzyon olsa bile mutlu bir illüzyon seçmek bizim elimizde.
Evren, kaşığı olana kaşık dolusu, kazanı olana kazan dolusu verir.
Her şey bir anda değişebilir.
İnsanlığa katkıda bulunabilme arzusunun yoğun duygusunu hissettiğiniz sürece, daima zengin olacağınızı bilin.
Sevdiğiniz bir şeyi yaparken ”çaba ” gösteriyor musunuz? Örneğin, şarkı söylemeyi seviyorsanız şarkı söylemek size bir iş gibi, çaba gerektiren bir şey gibi geliyor mu?
Hayatınıza daha çok para girmesini istiyorsanız, önce elinizdeki paraya, biteceği korkusuyla sımsıkı tutunmaktan vazgeçin.
Hiç kimseyi incitmeden zengin olabilir, bolluk içinde yaşayabiliriz. Çoğu insan sürekli kendisinden çalıyor. Kendi huzurunu, sağlığını, neşesini; hazzını, ilhamını, mutluluğunu ve kahkahasını çalıyor. Bazı insanlar asla bir şey çalmadıklarını söyleyebilirler. Ama bu doğru mu? Başkalarını çekemediğimiz, nefret ettiğimiz, kıskandığımız, onların başarılarına tahammül edemediğimiz her an, kendimizden çalmış oluyoruz. Bu tür düşünceleri, duyguları zihninizden, yüreğinizden atın. Onları doğru düşünceler ve duygularla değiştirin.
Evet, başkalarını çeşitli hilelerle, yalanlarla kandırarak yığınla para kazanmış kıtlık bilincine sahip birçok insan var. Ama bunun bedeli ne? Zihinsel, duygusal ve bedensel hastalıklar, suçluluk kompleksi, uykusuzluk, çeşit çeşit korkular. Böyle bir insanın tek bir gerçek dostu olabilir mi? Bu insanların ilişkileri sadece çıkar ilişkilerine dayalıdır.
Kıtlık bilincine sahip bir insan, bir şekilde paraya sahipse kendisine parası için gelen insanları etrafına toplayıp onların arkadaşlıklarını satın alır. Yani sıkı bir alışveriş ilişkisi vardır burada. Yalnızlık ve önemli olma ihtiyacını para karşılığı tatmin etmeye çalışmak
Akşam başını yastığa koyduğunda zihninin huzurla, yüreğinin ferahlıkla dolu olması ne harikulade bir duygudur.
Aklınızı başkalarını sömürerek, aldatarak, dolaplar çevirerek ”zengin ” olan birçok insan geliyor. ”Peki bu nasıl oluyor? Onların enerjileri pek mi yüksek? ” diye düşünebilirsiniz.
Bunun yanıtı çok basit: Bir başkasını aldattığımızda, sömürdüğümüzde, kullandığımızda aynısını kendimize de yapıyoruz. Gerçekte, kendimizden çalıyor, kendimize zarar veriyoruz.
Kaybetmek bize değişik yollarla gelebilir. Sağlığımızı, saygınlığımızı, sosyal konumumuzu kaybedebiliriz. İş ya da ev yaşamımızda huzurumuz kaçabilir.
Kaybı yalnızca parasal açıdan düşünmeyin. Bu çok sınırlı bir bakış açısıdır.
Bolluk bilincine sahip kişi sürekli para düşünmez. Para, onun zihin ve hayal zenginliğinin, emeğinin, çabasının, yaratıcılığının doğal yan ürünüdür. Para zaten lezzetli bir hayatı olan kişilerin pastasının üzerindeki kremadır. Kıtlık bilincine sahip kişi için amaç olan para, bolluk bilincine sahip kişi için araç olarak kalır.
Parayı en çok kimler düşünür bilir misiniz? Kıtlık bilincine sahip olanlar.
Hayatınızın kalitesi ne kadar çok şeye ”sahip olduğunuzla ” değil, ne kadar ”verdiğinizle ” ve ne kadar az şeye ihtiyaç duyduğunuzla ilgilidir.
Yaşamınızın bir amacı olduğunda ve kendinizi ”almaya ” değil ”vermeye ” odakladığınızda, hayatınız her açıdan zenginleşir.
Para peşinde koşarsanız asla yeteri kadar paranız olmaz.
Siz değerli bir insansınız. Birisi sizi değerli bulduğu için değil, birisi sizi başarılı bulduğu için değil, çok para kazandığınız için değil, siz değerli olduğunuza inandığınız için.
En çok sevdiğiniz şeye kendinizi yüzde yüz verin. Tutkunuzu paranın önüne koyun.
Gerçek zenginlik çabasızdır. Zenginlik insanın kendi özgün doğasının ifadelerinin açığa çıkışıdır.
Sevdiğiniz işi yapın. Para ardından gelecektir. Sevdiğiniz işi yaptığınızda, direnç otomatikman ortadan kalkar ve yaptığınız iş ”çabasız ” hale gelir.
İnsanların çoğu küçük olmaktan değil, büyük olmaktan korkarlar.
Tüm dünyayı istediğiniz şekle sokmak için doğmadınız. Kendi dünyanızı seçtiğiniz şekilde yaratmak, kendi özgünlüğünüzü ifade etmek için doğdunuz.
Hayatımızda istediğimiz şeyleri yaratmanın sırrı, tüm varlığımızla hissederek imgeleme yapmakta yatıyor.
Sezginin gücünü artırmak için her gün ”sessiz zaman ”a ihtiyaç vardır.
Tüm başarılı insanlar sezgilerinin sesini dinlemeyi bilen insanlardır.
Yürekten, gerçekten yürekten istediğiniz her şey gerçekleşir.
İstediğinizin peşinden koşmaya değil, onu hayatınıza çekmeye odaklanın.
Şükran duygusu, sahip olduklarımızla yetinmek ve pasif bir kabulleniş değildir. Şükran duygusu sahip olduğumuz şeylerin onlara sahipken değerini bilmektir.
İnsanların çoğu sahip olduklarının değerini bilmek ve şükran duymak yerine, sahip olmadıkları şeyler için hayıflanıyor.
Hayat deneyimlerimizi söylediğimiz her sözle, aklımızdan geçen her düşünceyle yaratıyoruz ve onaylıyoruz.
Bir düşünceyi tekrar tekrar düşünürseniz zihninizde iz ırakır ve o düşünceye bağlanırsınız. Çok okuyan bir insan olduğuma inanmak beni daha fazla okumaya teşvik eder. Utangacım demek insanlarla iletişimimi keser ve özgüvenimi azaltır.
Her söz bir kapı açar.
Evrensel bilincin doğası bolluk bilincidir.
Evrenin kendisi, sınırsız düşünce ve sınırsız hissedişin bilinci olan sevgi bilincidir. Bu bilince yaklaştığımız ölçüde maneviyatın ne anlama geldiğini kavrıyor, ona göre yaşıyoruz.
Din, kişiye kendine ve başkalarına daha yararlı bir insan olması için ona güç veren bir inanç sistemi ise sorun yok. Ama kendini dindar olduğu için başkalarından üstün görmek, başkalarını kandırmak ya da pisliklerini saklamak için kılıf kullandığı bir araca dönüşmüşse tehlikeli oluyor.
“Einstein: Eğer beynimizden çıkan düşünceleri takip edebilseydik, onların dünyayı dolaşıp yine beynimize girdiklerini görebilirdik, der.
Her şey kaynağına döner.”
Hatalar, dolu dolu yaşanan bir hayat için ödediğimiz bedellerin bir parçasıdır.
Tüm dünyayı istediğiniz şekle sokmak için doğmadınız.Kendi dünyanızı seçtiğiniz şekilde yaratmak, kendi özgünlüğünüzü ifade etmek için doğdunuz.
Bir durumdan ancak sevgiyle veya kabullenişle tümüyle uzaklaşırız.
Düşüncelerini değiştir hayatın değişsin.
Her söz bir kapı açar; ama deniz manzarasına ama çöplük manzarasına doğru.
Bilinçaltı düşüncelerimiz bilince çıkmadıkça karşımıza kader olarak çıkar.
Yirmisinde ölmüş sekseninde gömülmüş insan tabirini bilir misiniz?
Yaşayamayan, sadece var olan insanlar
Başka insanların hayatını kontrol etme ihtiyacı kendi hayatlarının kontrolünü sağlayamayanların ihtiyacıdır.
Benzer benzeri çeker.
Ağırlıklı düşüncelerimiz ne ise ona uygun insanları, olayları ve deneyimleri hayatımıza çekeriz.
“Bilinçaltı düşüncelerimiz bilince çıkmadıkça karşımıza kader olarak çıkar. Hayatımıza çektiğimiz olaylar ,kişiler, durumlar doğrudan bilinç ve bilinçaltı düşüncelerimizin yarattığı realitedir.”
Yer çekimi yasası sizin oraya buraya savrulmanızı önler ama uçurumun kenarından fazla eğilirseniz aynı yasayla hayatınızı kaybedersiniz = AŞK
Domates ektiğimizde patates çıkacağını beklemiyoruz değil mi??
Her söz bir kapı açar, ama deniz manzarasına ama çöplük manzarasına doğru.
Einstein, eğer beynimizden çıkan düşünceleri takip edebilseysik, onların dünyayı dolaşıp yine beynimize girdiklerini görebilirdik, der.
Her şey daima kaynağına döner.
Beklenti kıtlık bilincinin, beklentisiz verebilmek bolluk bilincini yaratır.
Doğal döngüdür Onun dogasi.
verdiğimiz kişiden karşılık olarak dönmesini beklersek bu alışveriş oluyor.
Evren alışverişi sevmiyor. bu da Evrensel enerjinin harika bir oyunu.
sevgiyi, ilgiyi ,iyiliği ,parayı İçimizden geldiği için verdiğimizde daima bize fazlasıyla döner. Ama genellikle verdiğimiz kişiden değil bir başka kişiden ya da kaynaktan.
Siz başkalarının Hakkınızda ne düşünmelerini İstiyorsanız siz onlar hakkında aynı şeyleri düşünün. başkalarının Hakkınızda ne hissetmelerini istiyorsanız siz onlar hakkında aynı şeyleri hissedin.
Kendini seven kişi sadece kendi içindeki iyi değil başkalarının içindeki iyiyi ortaya çıkarabilen kişidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir