İçeriğe geç

Henüz On Yedi Yaşında Kitap Alıntıları – Ahmet Mithat

Ahmet Mithat kitaplarından Henüz On Yedi Yaşında kitap alıntıları sizlerle…

Henüz On Yedi Yaşında Kitap Alıntıları

Eğer halkın arzu ve isteklerine göre bir hüküm verecek olursan pek çok durumda halk kadar gülünç olursun.
“Sevgi iki taraftan olur. Hem de kuru kuruya sevgi de karın doyurmaz. İnsanın sırtı giysi ister. Boğazı yemek ister.”
Zira şimdiki durumda her ne kadar Bir günahkârsan da özü doğru bir günahkârsin.
Bir kimse insan olsun ve göğsünde bir yürek bulunsun da hiçbir kimseyi sevmesin,bu olacak şey midir? Fakat bizim gibi kızların sevmesi, sevmemesi neye yarar? Bizi ne kadar severlerse biz de o kadar severiz.
Zaten benim prensibim de budur. Bir şey ya hiç olmamalı veya olursa olmalı!
İnsan dünyaya hangi bakış açısından bakarsa dünyayı o bakış açısının gerektirdiği bir şekilde görür.
Sonradan hakikat olan şeylerin hepsi başlangıcında birer hayalden ibaretti.
Korkunç bir yoldan geçildiği zaman insan daima arkasına dönüp bakmaktan yüreğini engelleyemez ama siz daima önünüzdeki kurtuluş yoluna göz dikerek hiç arkanıza bakmamalısınız!
Ne garip hal! İnsan dünyaya hangi bakış açısından bakarsa dünyayı o bakış açısının gerektirdiği bir şekilde görür.
Zihin ne kadar hızlıdır! Bir anda kâinatı dolaşır. İşte zihnin dili de o kadar hızlıdır. Onun bir anda söylediğini, bir kâtip üç gün yazsa bitiremez.
Filozoflarda en sevdiğim bir hal varsa o da hiçbir şakaya darılmayarak sözlerine devam etmeleridir.
Geleceği keşfe hiç kimsenin gücü yetmediği için mevcut durumda gelecek için tedbir alırım, hüküm veririm diyenler adeta yalan söylemiş olurlar..
Keder ve ümitsizliğin son noktasında olan insan dünyaya baktıkça, alemi de kendisi gibi kan ağlıyor zanneder.
İnsanda daima ümit bulunmalı! Hatta ümitleri ihtimallerin üstüne çıksa bile o kadar zararı yoktur. Bir bakıma faydası bile vardır. Dünyada en ciddi mutluluk varsa o da insanın gerçekten mesut olduğunu kendi kendisine inandırabilmesinden ibarettir. Buna iç huzur derler ki o da ümitlerin kuvvet derecesi kadar kuvvetli olabilir.
Bizim namusumuza düşman olan hainlere biz de merhamet borçlu değiliz.
Dünyada en ciddi mutluluk varsa o da insanın gerçekten mesut olduğunu kendi kendisine inandırabilmesinden ibarettir. Buna iç huzur derler ki o da ümitlerin kuvvet derecesi kadar kuvvetli olabilir.
Bize merhamet etmeyen, bizim namusumuza düşman olan hainlere, bizde merhamet borçlu değiliz!
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İnsan derdini anlatınca hafifliyor; hele derdini anlattığı adam, bu hikâyeden biraz da etkilenirse adeta derdine ortak olmuş gibi kabul ediyor.
İnsan dünyaya hangi bakış açısından bakarsa dünyayı o bakış açısının gerektirdiği bir şekilde görür. Meyhanenin birisinde yükünü tutmuş, rakının parlaklığı gözlerine yansıyıp gözleri parıl parıl parlayarak sokağa fırlayan bir sarhoşun attığı naralar, yalnız neşesinden ibaret değildir; belki o halde gözlerinin bütün âlemi neşeli görmesinden dolayıdır. Keder ve ümitsizliğin son noktasında olan insan da dünyaya baktıkça, âlemi de kendisi gibi kan ağlıyor zanneder.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Keder ve ümitsizliğin son noktasında olan insan da dünyaya baktıkça, alemi de kendisi gibi kan ağlıyor zanneder.
İnsanda övgüye değer huylar, her zaman kötü huylara yenilir.
Aşkın en büyük hükmü kalp üzerinde olduğuna göre acaba merhamet ve şefkat bu hükümde aşktan geride mi kalır?
Sebep olanlar sebepsiz kalsınlar!
İnsanda yaradılışın hükmünden ziyade karakterin hükmünü kabul etmek kaçınılmazdır.
Herkes İstanbul`u kendi yatkınlığına, uğraşlarına mahsus bir gözle görmüştür.
Aşkın en büyük hükmü kalp üzerinde olduğuna göre acaba merhamet ve şefkat bu hükümde aşktan geride mi kalır?
Ölüm denilen yüce nimet , onu dileyenleri sevindirir mi?
Ne garip hâl! İnsan dünyaya hangi bakış açısından bakarsa dünyayı o bakış açısının gerektirdiği bir şekilde görür.
Bir âşık nedir? Âşık, sevgilisine tapan bir köledir ki âşığı zerre kadar incinmesin diye aşkını gizleme derecelerine kadar fedakârlık gösterir.
İnsan dünyaya hangi bakış açısından bakarsa dünyayı o bakış açısının gerektirdiği bir şekilde görür.
Sonradan hakikat olan şeylerin hepsi başlangıcında birer hayalden ibaretti.
Karı ile koca eğer birbirini sevmiyorlar ve sevmeyeceklerse, herif siftah etse de etmese de, Karun kadar zengin olsa da yine karı onu sevmez. Aynı şekilde, karı ne kadar süslense, özense, bezense herif yine ondan memnun olmaz. Ama birbirlerini severlerse o durumda ne karı herifin fakirliğinden şikâyet eder ne de herif karının üstü başının yemek kokmasından ve saçlarının filanlarının tozlu topraklı olmasından!
çok vakitler olur ki bizim en çok hoşlandığımız, sevdiğimiz adamlar, bizi en çok sevenler değildir. Bizi en çok sevenleriyse biz sevmeyiz.
Bir kimse insan olsun ve göğsünde bir yürek bulunsun da hiçbir kimseyi sevmesin, bu olacak şey midir?
Dünyada en ciddi mutluluk varsa o da insanın gerçekten mesut olduğunu kendi kendisine inandırabilmesinden ibarettir.
İnsan dünyaya hangi bakış açısından bakarsa dünyayı o bakış açısının gerektirdiği bir şekilde görür.
Zaten insanoğlunun bir nokta üzerinde genel bir anlaşma kurması ne zaman mümkün olmuş ki şimdi bu meselede de bu imkânı arayabilelim?
Gönüldür bu! İnsanın gönlüne hükmü geçemez.
Bir kimse insan olsun ve göğsünde bir yürek bulunsun da hiçbir kimseyi sevmesin, bu olacak şey midir?
Doğru olan bir şey, hangi ağızdan çıkmış olursa olsun yine doğrudur.
Zihin ne kadar hızlıdır! Bir anda kâinatı dolaşır. İşte zihnin dili de o kadar hızlıdır. Onun bir anda söylediğini, bir kâtip üç gün yazsa bitiremez.
Herkes İstanbul’u kendi yakınlığına, uğraşlarına mahsus bir gözle görmüştür.
“Dünyada en ciddi mutluluk varsa o da insanın gerçekten mesut olduğunu kendi kendisine inandırabilmesinden ibarettir. Bunu iç huzur derler ki o da ümitlerin kuvvet derecesi kadar kuvvetli olabilir.“
“Hareketlerimize ve yaptıklarımıza dikkat et! Gelecek günler birer birer gelip çattıkça yaşanan olayların hangisi önceki tahminimize uyar? Bir iş tahminimizden iyi çıkarsa, “bu kadar ummazdım ama umduğumdan güzel oldu“ deriz. Fena çıkınca da, “işte şu sebep çıktı da işi bozdu. Bense orasını daha önce kestirememişim“ deriz. Halbuki işlerimizin hepsinin Allah’ın takdiri elinde olduğunu hatırlamayız bile.“
“Senin için her felaketin başı, işte halkın bu bağnazlığı oldu. Halbuki böyle pis yerlere düşen kızlar için neden gayret etmiyorlar?”
“Doğru olan bir şey, hangi ağızdan çıkmış olursa olsun yine doğrudur. Bir elmas çamurdan çıkarılmış olmakla onun kadir ve kıymetine asla halel gelmez.”
“Bir başkasının memnun ve mutlu ederek zevk aramaya, şaşılacak bir manasızlık gözüyle mi bakarsınız? Halbuki bu durum insanlar için genel bir şeydir bu da insan yaratılışının büyük bir gerekliliğidir ki tesiri her şeyden kıymetli olsa da bir çok konuda insan farkına varamaz. Yolda bir adama niçin yakınlık gösterirsiniz? Herkese güler yüz gösterip tatlı söz söylemeyi nezakete uygundur diye neden tercih edersiniz? Bunlar hep başkalarını memnun etmek değil midir? Onların sizden memnun olmaları size de zevk verir de onun için böyle yaparsınız. Bu sır, sevgi hususunda kendisini en parlak şekilde ortaya koyar. Sevdiğiniz bir kadını memnun ve mutlu etmek için neler yaparsınız? O kadını kendinizden memnun ettiğinizde onu da size göstereceği memnuniyet tavrı karşılıklı bir sevgi sayılır, siz de bundan memnun olursunuz. Zevk alıp sevinirsiniz. Sevgiliye kavuşma anında bile kendi hazzınızdan çok sevgilinizin hazzını arzu edersiniz. Zira sizin zevkiniz de o yüzden tamam olacaktır.“
“Her şeyin, her halin insanda uyandıracak hisler, daima o insanın önceden sahip olduğu yatkınlıklarıyla uyumlu olur. “
“Eğer halkın arzu ve isteklerine göre bir hüküm verecek olursan pekçok durumda halk kadar gülünç olursun ..Zira ben hiçbir kimsenin özgürlüğüne dil uzatmayı sevmem. Fikrimi de hiçbir zaman kabul ettirmek için söylemem. Kabul eden eder, etmeyen görüşüm yine bana iade eder.“
Zaten benim bir prensibim de budur. Bir şey ya hiç olmamalı veya olursa olmalı!
Romancıların oluşturdukları alemin’ maddi bir alem değil hayali bir alem olduğunu düşünürseniz, romancıları eleştirmeye gerek görmezsiniz.
Keder ve ümitsizliğin son noktasında olan insan da dünyaya baktıkça ,âlemi de kendisi gibi kan ağlıyor zanneder.
Keder ve ümitsizliğin son noktasında olan insan da dünyaya baktıkça, âlemi de kendisi gibi kan ağlıyor zanneder.
Zira insan derdini anlattıkça hafifliyor; hele derdini anlattığı adam, bu hikâyeden biraz da etkilenirse adeta derdine ortak olmuş gibi kabul ediyor.
İnsan dünyaya hangi bakış açısından bakarsa dünyayı o bakış açısının gerektirdiği bir şekilde görür.
Bu soruya cevaptan önce şu gerçek dikkate alınmalıdır ki her şeyin,her halin insanda uyandıracağı hisler,daima insanın önceden sahip olduğu yatkınlıklarıyla uyumlu olur.
Keder ve ümitsizliğin son noktasında olan insan da dünyaya baktıkça, âlemi de kendisi gibi kan ağlıyor zanneder.
Görünüşteki sessizliklerin çoğunun içten konuşmak için olduğu bilinir.
Bir kimse insan olsun ve göğsünde bir yürek bulunsun da hiçbir kimseyi sevmesin, bu olacak şey midir?
Ben kendi fikrimden çoklukla pişman olurum.
Bir oyuncu hakkında ilk edilen bahis gençliğine, güzelliğine dair olup eğer bir kimse oyuncuyu eleştiriye girişiyorsa mutlaka kadınlık mezuniyetinden kendisini mahrum ederek yüz vermediği içindir.
Ama bir adamın yaratılışı zaten fena olup da, Üstüne aldığı terbiye ve gördüğü örneklerde fena olursa o adam artık o kötü insanlardan olur ki görünüşü insan olduğu halde kalbi şeytandan başka bir şey olamaz.
İnsanın aldığı terbiye, kendi yaradılış güzelliğini kötülüğe Çevirme de pek büyük bir etki gösterir..
İnsanda daima Ümit bulunmalı!
Zira insan derdini anlatınca hafifliyor; hele derdini anlattığı adam, bu hikayeden biraz da etkilenirse adeta derdine ortak olmuş gibi kabul ediyor.
Ne garip hal! İnsan dünyaya hangi bakış açısından bakarsa dünyayı o bakış açısının gerektirdiği bir şekilde görür.
İnsan kendi kendine sahip olursa istediği gibi hareket eder
Sizin gibi aklı başında bir adamın hakkımdaki merhametini, binlerce genç adamın çılgıncasına sevgisine tercih ederim.
Zira bir derde ortak olanlar ne kadar çoğalırsa asıl dert sahibi o kadar teselli bulur.
Bir kimse insan olsun ve göğsünde bir yürek bulunsun da hiçbir kimseyi sevmesin, bu olacak şey midir?
Hamama gitmiş olsan kendini temiz sayacak mısın?
Eğer halkın arzu ve isteklerine göre bir hüküm verecek olursan pek çok durumda halk kadar gülünç olursun.
İnsanda daima ümit bulunmalı!Hatta ümitleri ihtimallerin üstüne çıksa bile o kadar zararı yoktur.Bir bakıma faydası bile vardır.Dünyada en ciddi mutluluk varsa o da insanın gerçekten mesut olduğunu kendi kendisine inandırabilmesinden ibarettir.Buna iç huzur derler ki o da ümitlerin kuvvet derecesi kadar kuvvetli olabilir.
..Zira ben hiç kimsenin özgürlüğüne dil uzatmayı sevmem. Fikrimi de hiçbir zaman kabul ettirmek için söylemem. Kabul eden eder, etmeyen görüşümü yine bana iade eder.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir