İçeriğe geç

Nevernight Kitap Alıntıları – Jay Kristoff

Jay Kristoff kitaplarından Nevernight kitap alıntıları sizlerle…

Nevernight Kitap Alıntıları

“Ah, evet. Adam bir çuval dolusu kara lekeli engerek kadar tehlikeli.” dedi Mia başını sallayarak. “Gerçek bir amcık.”
Oğlan kaşlarını kaldırdı, ağzı açık kalmıştı.
Mia kaşlarını çatarak ona dik dik baktı. “Ne oldu.”
“Annem bunun kötü bir sözcük olduğunu söylerdi.” Tric kaşlarını çattı. “Hem de en kötüsü. Asla kullanmamamı söylerdi. Hele de bir donanın (hanımefendi) önünde.”
“Ah, gerçekten mi?” Genç kız gözlerini kısarak sigarasından bir nefes daha çekti. “Nedenmiş o?”
“Bilmem.”
“Biliyor musun? Bunu hiçbir zaman anlamamışımdır. Bir kadının kadınlık organıyla anılmanın, başka hakaretten daha acı verici olduğunu. Bir erkeğin mahrem yeriyle anılmak bana daha kötü geliyor. Yani, bir erkeğe sik kafalı dendiğini duyunca gözünün önünde ne canlanıyor,”
Tric omuz silkti; sohbetin böyle tuhaf bir yola girmesi onu afallatmıştı.
“Bir hödük, değil mi? diye devam etti Mia. “Aklı sikinde olduğundan başka bir şey düşünemeyen biri. Başkalarına nasıl göründüğünden bihaber, sürekli meni ve sidikle dolu olduğunu anlatıp böbürlenen, kafası az çalışan bir piç kurusu.”
Aralarında karanfil kokulu bir gri duman yükseldi.
“Sik kafalı dediğin, ‘aptal’ın eş anlamlısı. Ama birine amcık dediğin zaman…”
Kız gülümsedi. “İşte orada bir kurnazlık iması var. Bir amaç. Kötü niyetli ve kendini bilen. Konsül Scaeva’ya hakaret olsun diye amcık dediğimi sanma. Amcıkların beyni vardır. Don Tric. Amcıkların dişleri vardır. Biri sana amcık dediğinde bunu iltifat olarak almalısın. O kişinin senin hafife alınacak biri olmadığına inandığının bir işaretidir.” Mia omuz silkti. “Sanırım buna ironi diyorlar.”
“Gerçek şu ki senin ve benim mahrem yerlerimiz arasında bir fark yok. Aşikar olanın dışında elbette. Ama birinin diğerinden fazla ağırlığı yok. Neden benim bacaklarımın arasındaki şey daha akıllı ya da daha aptal görülsün, daha kötü ya da iyi? Sadece birer et parçası, Don Tric. Sonunda hepsi kurtlara yem oluyor. Tıpkı Duomo, Remus ve Scaeva’nın da olacağı gibi.”
Dumanın da can bulur gibi uzun ve derin bir nefes daha.
“Ama her halükarda bana sik kafalı yerine amcık denmesini tercih ederim.”
Kız gri dumanı üfledikten sonra sigarasını çizmesinin topuğuyla ezdi.
Kız bıçağı bir o yana bir bu yana çevirip baktı.
“Ona bir ad vermeli miyim?”
“Verebilirsin herhalde. Sivrilmeye ne gerek var?”
“Ünlü kılıçların bir adı var. Bu işler böyledir.”
“Saçmalık.” Mercurio hançeri alıp aralarında tuttu. “Kılıcına ad vermek yalnızca kahramanlara özgü bir beyhudeliktir, kızım. Haklarında şarkılar söylenen, hikayeleri dilden dile dolaşan, adları çocuklara verilen kahramanlara. Bizim gibiler içinse gölgeli bir yoldur. Ve oyunu doğru oynarsan, hiç kimse, bırak kemerindeki hançerin, senin adını bile öğrenemez.
Bir söylenti olacaksın. Bir fısıltı. Bu dünyanın piçlerini yokgecede uykularından kan ter içinde uyandıran bir düşünce. Bu dünyada olabileceğin son şey, evlat, birinin kahramanı olmak.”
Mercurio hançeri ona geri verdi.
“Ama kahramanların korktuğu bir kız olacaksın.”
Zayıflık bazen silahtır.
Kullanacak kadar akıllıysan.
hafife alınmaktan hiçbir zaman zarar gelmez,
Sevdiğimiz kitaplar da bizi sever.
Sadece istemek, bir şeyin olmasına yetmez,
İnsan güzelliğiyle doğar ama zekasını sonradan edinir.
Işık ne kadar parlaksa, gölge o kadar koyudur
İsimler, ismin verildiği şey kadar ismi veren kişi hakkında da bir şeyler anlatır. Belki insanların benim kim olduğumu bilmesini istemiyorumdur. Belki hafife alınmak hoşuma gidiyordur.
“Ama bütün bunların altında sen de iyi bir kızsın, Corvere.”

“Kimseye söyleme. Korumam gereken bir itibarım var.”

“Ne diyorsun?” diye sordu.

“ miyav ” dedi Müşfik Kedi.

“Bence de.”

Kurt kuzuya acımaz. Fırtına boğulana merhamet etmez.
Yara izinin olmaması iz bırakmadığı anlamına gelmez.
Bazen zayıflık bir silahtır. Kullanacak kadar akıllıysan tabii.
Işık ne kadar parlak olursa, gölge o kadar koyu olur.
Sen sayfalara yabancı bir kıza benzemiyorsun. Belli oluyor. Ruhunda kelimeler var.
Bütün ölüler gerçekten ölmez.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Sadece istemek, bir şeyin olmasına yetmez, kızım.
Işıksız, gölge olmaz,
Günün ardından gece gelir,
Siyah ile beyazın arasında,
Her zaman gri gizlidir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
‘Duy beni, Ana. Bu et senin ziyafetin. Bu kan senin şarabın. Bu can, bu son, benden sana armağan. Onu bağrına bas.’
❝. . . To master the darkness without, first you must face the darkness within.❞
《 Karanlıkta ustalaşmak için, önce içindeki karanlıkla yüzleşmelisin.》
To master the darkness without, first you must face the darkness within.
Hain dediğin, kaybeden taraftaki bir vatanseverdir.
Ama, dedi yaşlı adam onu tepeden tırnağa süzerek, sen sayfalara yabancı bir kıza benzemiyorsun. Belli oluyor. Ruhunda kelimeler var.
Ruhumda kelimeler mi var? diye homurdandı Mia.
Dinle kızım, dedi Aelius burnunu çekerek. Sevdiğimiz kitaplarda bizi sever. Ve biz sayfalarda izimizi bırakırken, sayfalar da bizde iz bırakır. Sende bunu kendimde gördüğüm kadar net görebiliyorum. Sen sözcüklerin kızısın. Anlatacak bit hikayesi olan bir kız.
Zayıflık bazen silahtır.
Kullanacak kadar akıllıysan.
Işık ne kadar parlak olursa, gölge o kadar koyu olur.
Sakın sinme. Sakın korkma. Mia iç geçirdi. Ve asla, unutma
Canını yakanların canını yakamıyorsan, bazen herhangi birinin canını yakmak da iş görür.
Hain dediğin, kaybeden taraftaki bir vatanseverdir.
Ancak genelde doğru cevap en basit cevap olurdu.
Dinle, kızım, dedi Aelius burnunu çekerek. Sevdiğimiz kitaplar da bizi sever. Ve biz sayfalarda izimizi bırakırken, sayfalar da bizde iz bırakır.
Ama gerçek şu ki nazik dostlarım, göğünüzde kaç güneş olduğunun hiçbir önemi yoktur. İşin özü, bu dünyada ya da başkalarında iki tür insan yaşar. Kaçanlar ve savaşanlar.
İnsan güzelliğiyle doğar ama zekâsını sonradan edinir.
Çok yazık oldu. Ona yaptıkları.
Hain olduğunu söylediler.
Yaşlı adam omuz silkti. Hain dediğin, kaybeden taraftaki bir vatanseverdir.
Yara izinin olmaması onda iz bırakmadığı anlamına gelmez.
Mia’s shadow rippled. A chill shivered the air.
“… she is never alone …”
you don’t belong here
It was Mia’s turn to frown now. Confused. Insulted.
what does that mean?
The boy’s hands swayed, deft fingers crafting words from the silence.
after the scourging
you were the only one
to ask if i was all right
no one else cared
“… mia …?”
“Yes?”
“… there is no need to be afraid …”
“I’m not.”
A pause, filled with whispering wind.
“… no need to lie, either …”
What you look like doesn’t change who you are inside. They can give you a new face, but they can’t give you a new heart. No matter what they take from you, they can’t that away unless you let them.
The kind of handsome a girl might raise an army for, slay a god or a daemon for. This girl, at least.
She looked to Mister Kindly, sitting on the road beside her.
Not. A. Fucking. Word.
meow he said.
At the heart of it, two kinds of people live in this world or any other: those who flee and those who fight.
Nothing is where you start. Own nothing. Know nothing. Be nothing.
Why would I want to do that?
The old man crushed out his cigarillo on the boards between them. His smile made her smile in return. Because then you can do anything.
If you can’t hurt the ones who hurt you, sometimes hurting anyone will do.
Iron or glass? they’d ask.
She was neither.
She was steel.
Here is truth, gentlefriends: when in doubt, it’s best to be polite when dealing with lunatics.
Better to stand and fall than kneel and live.
You’ve got the look of a girl who’s no stranger to the page. I can tell. You’ve got words in your soul.”
The books we love, they love us back. And just as we mark our places in the pages, those pages leave their marks on us. I can see it in you, sure as I see it in me. You’re a daughter of words. A girl with a story to tell.”
Apologies,” Mia frowned, searching the floor as if looking for something. “I appear to have misplaced the fucks I give for what you think …”
The wolf does not pity the lamb. The storm begs no forgiveness of the drowned.
Sometimes weakness is a weapon. If you’re smart enough to use it.”
Love is a weapon. Sex is a weapon. Your eyes? Your body? Your smile?” She shrugged. “Weapons. And they give you more power than a thousand swords. Open more gates than a thousand War Walkers. Love has toppled kings, Mia. Ended empires. Even broken our poor, sunsburned sky.”
They will never see the knife in your hand if they are lost in your eyes. They will never taste the poison in their wine when they are drunk on the sight of you.”
Too many books. Too few centuries.”
And last, the language of cats. O, yes, cats speak, gentlefriend, doubt it not—if you own more than one and can’t see them at this particular moment, chances are they’re off in a corner somewhere lamenting the fact that their owner seems to spend all their time reading silly books rather than paying them the attention they so richly deserve.
You’re a little frightening sometimes, Pale Daughter.”
She gave him a wry smile. “Only a little?”
“Well, most times, you’re just plain terrifying.”
One of the old man’s favorite tests early in Mia’s apprenticeship was a game he called “Ironpriest,” in which he and the girl would see who could last the longest without speaking. Though Mia at first thought it a game to test her patience and resolve, in later years, Mercurio confessed he only invented the game to get some peace and quiet around the store.
“… the brighter the light, the deeper the shadows …”
Milk-white” is just pretty talk for “pasty,” after all. “Slender” is a poet’s way of saying “starved.
If I were going to name my blade,” Mia said thoughtfully, “I’d call it ‘Fluffy.’”
You’ll be a rumor. A whisper. The thought that wakes the bastards of this world sweating in the nevernight. The last thing you will ever be, girl, is someone’s hero.
It’s the smallest spiders that have the darkest poison, lads,” he warned the fishermen.
Never flinch A cold whisper in her ear. Never fear. And never, ever forget.
Not a beauty that lovers would die for, armies would march for, heroes might slay a god or daemon for. 
Köle damgaları. Dövmeler. Yara izleri. Nasıl göründüğün, içinde kim olduğunu değiştemez. Sana yeni bir yüz verebilirler ama yeni bir kalp veremezler. Senden ne alırlarsa alsınlar, sen izin vermediğin sürece, kalbini alamazlar.
Gerçek güç budur,Tric. Gerçek kuvvet
Hayat nadiren istediğimiz gibi olur.
Kırgınlıklar zamanla iyileşir.
Ölüm hepimizi alır. Kötüyü de iyiyi de.
Yara izinin olmaması iz bırakmadığı anlamına gelmez.
Kelebek tırtıl halini hatırlar. Ama çamurun içinde debelenen o şey için acımadan başka bir şey hisseder mi? O güzel kanatlarını açıp uçmayı öğrendikten sonra?
Göğsünün içinde olması gereken kalbini nerede saklıyorsun?
Kızı bataklıktan çıkarabilirsin ama bataklığı kızın içinden asla çıkaramazsın.
duyarsızlık, duyarsızlığı doğurur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir