İçeriğe geç

Buz Prenses Kitap Alıntıları – Camilla Läckberg

Camilla Läckberg kitaplarından Buz Prenses kitap alıntıları sizlerle…

Buz Prenses Kitap Alıntıları

Bazen sessizliğin tecavüzlerden daha kötü olduğunu düşünüyorum.
Geçmişi değiştiremeyiz. Eski kirli çamaşırları ortalığa dökmenin de bir alemi yok.
Yarın yeni bir gün olacaktı.
Bazen eski günleri özlüyordu.
Önünde duran malzemeyle ne yapmalıydı?
Onu dışarı taşırlarken izliyordu.
İnsanlar eve girip çıkıyor, bir o yana, bir bu yana koşuşturup duruyorlardı. Neden acele ediyorlardı ki? Artık çok geçti
yalnız olduğunuzda, tamamen dışlanabiliyordunuz.
Herkes bir telaş içinde
Her gün üzerine çöken o suçluluk duygusundan bıkmıştı.
Bazen insanları sandığın kadar tanımıyor olabilirsin.
Bir şeyler yolunda değildi.
Her zaman bildiğini okurdu, kimseyi dikkate almazdı kötü niyetinden değil. Alex’te kötü niyet diye bir şey yoktu zorunluluktan yapıyordu. Karım için en önemli şey üzülmemekti, diğer her şey bütün duygular hepsi bu önceliğin arkasından geliyordu. Ama sorun şu ki düşmanlık ederler diye kimsenin o korku duvarını aşmasına izin vermezsen sonunda arkadaşlarını da dışlamış olursun.
Güzel, sakin ve hat safhada mükemmeliyetçi Onu tanımayanlara kibirli biriymiş gibi gelebilirdi. Ama bu hayatına insanları kolay kolay sokmadığı içindi ,Alex tanımak için uğraşmak zorunda olduğunuz insanlardandı. Erica onun ne demek istediğini tam olarak anlıyordu , Alex’in uzaklığı hem merak uyandırıcıydı hem de çocukken bile kendini beğenmiş biri olarak mimlenmesine yol açan bir özelliğiydi.
İnsanın hayatta kalma arzusunun bu kadar kuvvetli olması; yaşamının tüm sefilliğine rağmen bir insanın hala günler, yıllar boyu yaşamaya devam etmeyi seçmesi onu büyülüyordu.
Nefret, kıskançlık, hırs ve intikam; hepsi ‘insanlar ne der?’ gibi duygulardan yapılma devasa bir kapağın altına saklanmıştır
Tamamen zıt duyguların birleşerek yepyeni bir duyguya dönüşmesi tuhaftı.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Güçlü bir kadındı Bir insanın ömrü boyunca katlanması gerekenden çok daha fazlasına katlanmak zorunda kalan karmaşık bir kadındı.
İroni , sesine öylesine ustaca karışmıştı ki , ayırt etmek zordu.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
” Peki ne yapacaksın? Ne yapabilirsin? ”
Patrik iç geçirdi. ” Sadece birkaç cevap isteyeceğim. Riske girmeden kazanç sağlanmaz , değil mi? ”
Özü olmayan , sansasyonel bir hikaye yazmayı hiç istemiyorum.
Yarını hiç düşünmeden elinden geldiğince anın tadını çıkarmak en iyisiydi.
Her şey gün ışığına çıktı , kaybedecek başka hiçbir şeyi yok. Bir tek özgürlüğü var , onun da şu anda bir anlam ifade ettiğini sanmıyorum ya da öyle görünüyor.
Patrik , ” Küçük bir kasabada skandal yaratmama kaygısını asla hafife almamalısın ” dedi.
Bugün , hayatımın ger kalanının ilk günüydü.
Belki de sessizliğimi kınama olarak yorumladı. Tahammül edemediğim tek şey bu. Olanlar yüzünden onu suçladığımı düşünmüş olması. Hiç öyle düşünmedim , bir an bile düşünmedim ama onun bunu bilip bilmediğini hiçbir zaman öğrenemeyeceğim.
Sanki gerçekliğe tutunmasını sağlayan şey , kahve içme alışkanlığıydı.
” Sessizlik asla geri alınmıyor. ”
Bu nakaratı muhtemelen defalarca dinlemişti.
Göründüğü kadarıyla ev , var olmayan bir zenginlik görüntüsü yaratmak isteyen biri tarafından dekore edilmişti. İpek kumaştanmış gibi görünmesi gereken , bol fırfırlı ve gül desenli ” yenilikçi ” tasarıma sahip perdelerden tutun da , gümüş kaplama ve imitasyon altından sürüyle bibloya kadar her şey , aslının kötü bir kopyasıydı. Bütün bu yapmacık şatafatın içinde Eliert sudan çıkmış balık gibiydi.
Kendi evinde kaybolmuş gibi görünüyordu.
Kaosu andıran görüntü yanıltıcıydı. Her şeyin nerede olduğunu tam olarak biliyordu.
” Çıkmazdaymış gibi mi hissediyorsun? ”
” Evet , biraz sıkıntılı olduğumu itiraf etmeliyim. Ama tek yapmam gereken baştan başlamak. ”
Onun karakolunda katı kurallar ve sıkı disiplin önemliydi. İyi , dürüst bir liderlik anlayışı. Bu zamanın sloganlarından biriydi ve eğer doğuştan liderlik niteliklerine sahip biri varsa , o da kendisiydi.
Bütün bu ıstırap onu içten içe yıpratmıştı.
Ama durumu kabullenmesi gerekiyordu. Yine elleri boştu , buradan sonra nereye gideceğini , neye bakacağını bilmiyordu. Şimdilik boş vermek için kendini zorladı.
Onun katilini bulmayı hayattaki her şeyden daha çok istiyordu.
Şimdiyse bir kez daha başladığı yere dönmüştü.
O bir savaşçıydı , onun gibi çok insan da yoktu.
Kendi açısından , onca yıldır hayatında tek bir erkek olmadan ailesini geçindirmiş , özgür bir kadındı.
Tamamen farklı bir nesle aitti ama birçok açıdan da o neslin değerleriyle çelişiyordu.
” Hişş , bunları düşünme şimdi. Her şey yoluna girecek. ”
İnsanın güzel şeylere bu kadar çabuk alışması tuhaftı.
Kafasını kurcalayan bilmecelerden en azından birini çözdüğünden emindi.
Patrik hep , Robert’in düzenli olma ihtiyacının , kişisel hayatında yaratmaya meyilli olduğu kaosu dengelediğini düşünmüştü.
Tek ihtiyacı olan birazcık şanstı.
Carlgrenlere yaptığı ziyaretin artçı şokları , Karl-Erik’in kalp krizinin kargaşası derken unuttuğu bir şey vardı.
Yaşama karşı öteden beri pozitif olan tavrı temelinden sarsılmıştı. İlk kez , insanların içindeki iyiliğin kötülükten fazla olduğuna şüphe etti.
Etrafa karşı görünüşü kurtarmak , kendi çocuğunun hayatından ve sağlığından nasıl daha önemli olabildi? Bunu anlamakta gerçekten çok zorlanıyordu.
Bilinçaltında bir şeyler yüzeye çıkmaya çalışıyordu.
Her geçen yıl , hayat daha da tehditkar bir hal almıştı.
Erica bu kötülüğü Stockholm’de bol bol görmüştü ama buradakinin daha da fena olduğuna inanıyordu. Nefret , kıskançlık , hırs ve intikam ; hepsi ” İnsanlar ne der? ” gibi duygulardan yapılma devasa bir kapağın altına saklanmıştı. Bütün kötülükler , adilikler , hainlikler her daim düzenli ve temiz gözükmesi gereken bir yüzeyin altında sessizce mayalanıyordu.
Erica kasabanın adeta kış uykusuna yattığını hayal edebiliyordu. Aynı zamanda bu huzurun yanıltıcı olduğunu da biliyordu. Görünenin ardında , insanların yaşadığı her yerde olduğu kadar kötülük vardı.
Sanki üç boyutlu bir makete sadece tek bir taraftan bakıyordu. Maketin tamamı hakkında bir fikir sahibi olmak istiyorsa diğer tarafları görmesi de aynı derecede önemliydi ama henüz bu mümkün olmamıştı.
” Cinayet soruşturmaları insanlarla ilgilidir. ”
Kendi saflığına güldü. Şaka gibi. Ve bu şaka hep onun zararına olmuştu.
Kendini hor görmeye fazlasıyla alışmıştı , artık nefretin nasıl yön değiştirdiğini salt fiziksel bir biçimde bile görebiliyordu. Nefreti başkalarına değil , kendisine yönelmiş , göğsünü kemirerek koca delikler açıyordu. Eski alışkanlıklarından kurtulmak zordu. Kendinden nefret etmek , üzerinde çalışarak mükemmelleştirdiği bir sanattı.
Jan Lorentz’te ters bir şeyler vardı. Patrik önceki düşüncelerine döndü. Adam fazla kusursuzdu.
Jan’a teşekkür etti , ufak tefek şeylere takılıp önemli şeyleri göz ardı ettiğini hissederek evden ayrıldı.
Şaşkınlığı hakiki miydi , yoksa sadece mükemmel bir oyuncu muydu?
Deneyimlerime göre , bir insana planladığından fazlasını söylemenin en iyi yolu sessiz kalmaktı.
Patrik , Jan’ın özenle öne sürdüğü züppe imajının arkasında yatanları bir anlığına görebildi. Oynadığı oyunun ardında , artık saf bir dehşet vardı.
Eğreti , küçümseyen bir gülümseme.
Çok paranın zevksizlikle birleştiğinde nelere kadir olduğuna dair mükemmel bir örnekti.
Tek bir saç teli dağınık değildi ; sükunetle özgüven saçıyordu. hatta fazla sükunet ve özgüven.
İlk kez evinin ne kadar eski püskü göründüğünü fark etti. Bunca yıldır eve hiçbir şey yapmamıştı , bu açıkça görülüyordu. Pisliği eve sokmamayı başarmıştı ama duvarlara ve tavana yapışmış kayıtsızlığı temizleyemiyordu.
Vera da işlerin bir şekilde yoluna gireceğine inanmaya devam etmişti. Bir mucize olması gerekse bile. Ama mucize falan olmamıştı. Umut da yoktu. Artık geriye tek umutsuzluk ve bir yığın eski sarı fotoğraf kalmıştı.
En son umut ölürdü.
Bir çocuğun anne ve babasından önce ölmesi doğal değildi ve muhtemelen de bu olasılığı hayal etmenin bu kadar zor olmasının sebebi buydu.
Doğru ya da yanlış. Bilmek çok zordu. Belki birçok şeyi farklı yapması gerekirdi , belki de hiç fark etmezdi. Kim bilebilirdi ki?
Önceden inandığım hiçbir şey gerçek değilmiş , öyleyse şimdi neye inanayım?
Kandırılan tek kişinin kendisi olmaması onu biraz teselli etmiş gibiydi.
Gerçekten de o anda büyük bir hayal kırıklığına uğradığını itiraf etmeliydi yakın olduğu birisinin , sandığı gibi biri olmadığını anlamanın verdiği hayal kırıklığı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir