İçeriğe geç

Cumhuriyetçi Olmak İstiyorsanız Biraz Daha Cesaret Kitap Alıntıları – Marquis de Sade

Marquis de Sade kitaplarından Cumhuriyetçi Olmak İstiyorsanız Biraz Daha Cesaret kitap alıntıları sizlerle…

Cumhuriyetçi Olmak İstiyorsanız Biraz Daha Cesaret Kitap Alıntıları

“ …çünkü insan korktuğunda artık akıl yürütemez; çünkü bu insanlara özellikle kendi akıllarından sakınmaları öğütlendi, insanın bir kez aklı karıştığında her şeye inanır ve hiçbir şeyi incelemez. “
Arzuladığınız her şeyi kendi evinizden ayrılmadan yapabilirsiniz; diğer halklar sizin mutlu olduğunuzu gördüklerinde sizin onlar için çizdiğiniz yoldan onlar da mutluluğa koşacaklardır. *
*Yabancı ülkelere karşı savaşı önerenin alçak Dumouriez olduğunu sakın unutmayın.
Pek ünlü olan vatan için kendini feda etme ler intihardan başka bir şey değildi.
Cumhuriyetle yönetilmeye başlanan bir ulus ancak erdemleriyle ayakta durur, çünkü daha fazlasına varmak için her zaman daha azdan başlamak gerekir; ama zaten yaşlanmış ve çürümüş bir ulus cumhuriyetçi bir yönetimi benimsemek için kendi monarşik yönetimini cesaretle sarstığında, ancak çok sayıda cinayetle ayakta durabilir; çünkü o zaten cinayete gömülmüştür ve cinayetten erdeme geçmek isterse, yani şiddete dayalı bir halden yumuşak bir hale geçmek isterse atalet içine düşer ki sonuç bir süre sonra kesin çöküş olur.
İnsanın yalnızca kendisi için yapıldığına inanan insanın aptalca kibri, insan soyunun tümüyle yok edilmesinin ardından doğada hiçbir şeyin değişmediğini ve yıldızların dönmesinin hiç de gecikmediğini görünce pek şaşırmış olacaktır.
Amacı aldatmak olan, bir ulusun diğerleri zararına büyümesinden başka hedefi olmayan bir bilimden daha fazla cinayete ihtiyaç duyan beşeri bir bilim var mıdır? Bu siyasal barbarlığın biricik meyvesi olan savaşlar, siyasetin beslendiği, güçlendiği, desteklendiği araçlardan başka bir şey midir ki? Savaş yok etme bilimi değil de nedir? Öldürme sanatını herkese öğreten, en iyi öldüreni ödüllendiren ve düşmanı karşısında özel bir nedenle bozguna uğrayanı cezalandıran insanın tuhaf körleşmesi! Bu denli barbarca yanılgılar üzerinde durmanın tam zamanı değil midir?
Burada, insanı doğanın öteki ürünlerinin düzeyine indirerek kuşkusuz gururunu inciteceğiz, ama filozof küçük insani gururları asla okşamaz; onun her zaman için büyük bir tutkuyla istediği şey, hakikati aramaktır, özsaygının aptalca ön yargıları altından hakikati bulup çıkarır, hakikate erişir, onu geliştirir ve şaşkın dünyaya cesurca gösterir.
More, nişanlıların evlenmeden önce birbirlerini çıplak görmelerini istiyordu. Bu yasa gerçekleşseydi ne çok evlilik suya düşerdi!
Özgür bir varlık asla mülk edinilemez; bir kadına tek başına sahip olmak kölelere sahip olmak kadar haksız bir şeydir; bütün insanlar özgür doğar, hepsi hukuken eşittir: Bu ilkeleri asla gözden kaçırmayalım; buna göre, bir cinsin diğerine tekelci biçimde sahip çıkma hakkı kesinlikle meşru bir hak olarak görülemez; cinsiyetlerden ya da sınıflardan biri diğerine asla keyfi olarak sahip olamaz.
Doğanın, kadınları erkeklerin kaprislerine körlemesine boyun eğmekle sınırladığı çizginin dışına çıkmamaları gerektiğini hangi hakla ileri sürüyorsunuz? Dahası, fiziksel yapıları açısından imkansız ve onurları için ise tamamen yararsız bir perhize onları hangi hakla köle ediyorsunuz?
O halde, günün birinde eserinizi yok edebilecek her şeyi sonsuza dek ortadan kaldırın. Çalışmalarınızın ürünü yeğenlerinize kalacağından, zor bela içinden çıkabildiğimiz bu karmaşaya onları yeniden daldırabilecek bu tehlikeli tohumlardan hiçbirinin onlara kalmamasının sizin göreviniz, sizin dürüstlüğünüz gereği olduğunu unutmayın.
Hedefe ulaşma çabamızdaki yavaşlığı görmek bana acı veriyor; bir kez daha hedefi şaşırmanın arifesinde olduğumuzu endişeyle hissediyorum. Yasalara sahibiz diye bu hedefe erişmiş olduğumuza mı inanılıyor? Bu hayale kapılmayın.
Taçlı bir eşkiyanın kölesi hamurdan bir putun ayakları dibinde eğilebilir; böyle bir nesne onun çamurdan ruhuna uygundur; her kim ki krallara hizmet eder, tanrılara tapmalıdır.
Ahlakın dine değil dinin ahlaka dayanması gerektiğine inanmış olduğumuz bir yüzyılda ahlaka uygun bir din gerek, ahlakı geliştirebilecek onun kaçınılmaz devamı olabilecek ve ruhu yücelterek, onun günümüzde tapılan biricik put olan bu değerli özgürlük düzeyinde sürekli kalmasını sağlayabilecek ahlaka sahip bir din gerek.
Sahte bir dine kendini kaptırmış atalarımızın suç olarak gördükleri çok sayıda eylemin hiçliğini, önemsizliğini burada göstererek, yapacağımız işleri azaltıyorum. Pek az yasa yapalım, ama bunlar iyi yasalar olsunlar. Frenleri çoğaltmayalım: Yıkılmaz bir nitelik verelim yalnızca. Çıkardığımız yasaların tek hedefi yurttaşın huzuru, mutluluğu ve cumhuriyetin görkemi olsun.
Despotizm ile din arasında tüm zamanlarda, tüm yüzyıllarda öyle sıkı bağlar kuruldu ki, birini yok ederken diğerinin temellerini de dinamitlemek gerektiği artık gün gibi aşikârdır, çünkü despotizm her zaman için ikincisine yasa olarak hizmet edecektir.
Çocuklarınızın genç dimağlarını yoran Tanrı’yla ilgili düşüncelerin yerine, onları mükemmel toplumsal ilkelerle doldurun, on altı yaşına basar basmaz unutmaktan gurur duyacakları uyduruk duaları onlara ezberletmek yerine, toplum içindeki görevlerini öğretin; geçmişte şöyle bir sözünü ettiğiniz ve dini masallarınız olmadığında, kişisel mutluluklarına yeten erdemleri sevmeyi öğretin onlara; bu mutluluğun, kendimizin ne kadar talihli olmasını istiyorsak başkalarını da o kadar talihli kılmaktan ibaret olduğunu bilsinler.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bir cumhuriyetçi artık ne hayali bir varlığın kucağında ne de aşağılık bir dalavereci nin kucağında dize gelmelidir; onun tek tanrısı cesaret ve özgürlük olmalıdır artık. Hıristiyanlık vaaz edilir edilmez Roma yok oldu, Fransa da buna saygı duymaya devam ederse kaybeder.
Sokrates genç insanların törelerini yumuşatmak için sodomi öğütlüyordu.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Şili halkları kız kardeşleriyle, kızlarıyla ayrımsız yatarlar ve çoğu zaman hem anneleriyle hem de kızlarıyla evlenirler.
Nişanlıların evlenmeden önce birbirlerini çırılçıplak görmelerini istiyordu.
Kadınları erkeklerin kaprislerine körlemesine boyun eğmekle sınırladığı çizginin dışına çıkmamaları gerektiğini hangi hakla ileri sürüyorsunuz?
Zayıf hiç durmadan isyan etmelidir.
Yalnızca beni anlayabilecek ve beni tehlikesizce okuyabilecek olanlara hitap ediyorum.
16 yaşına basar basmaz unutmaktan gurur duyacakları uyduruk duaları onlara ezberletmek yerine, toplum içindeki görevlerini öğretin.
günümüzde akıl yürütmeyi bilen tüm insanların tek sistemi ateizimdir.
Devletlerde öyle ahlaksızlıklar vardır ki bunlar asla telafi edilmez.
Din olmadan yasalar ne işimize yarar?
Giyinme alışkanlığının biricik temelinin hem havanın sertliği hem de kadınların süs merakı olduğundan kuşkunuz olmasın. Kadınlar arzu uyandırmak yerine, daha arzu doğmadan kendilerini gözler önüne sererlerse bir süre sonra bu etkilerin tümünü yitireceklerini hissederler. Doğa onları kusursuz yaratmamış olduğundan, bu kusurları süslerle gizlediklerinde hoşa gitmenin tüm yollarına sahip olacaklarını düşünürler.
kendi malını çaldıracak kadar ihmalkar adamı cezalandırın, ama hırsızlık yapana asla ceza vermeyin; bilin ki bu eyleme izin veren sizin yemininizdir ve o kişi, hırsızlık yaparak doğanın ilk ve en bilgece hareketine göre davranmıştır yalnızca!
denecektir ki, halka bir din gerekir; halkı eğlendiriyor, ona sahip çıkıyor. Pekala! Öyleyse, özgür insanlara yakışan dini verin bize. Pagancılığın tanrılarını geri verin bize. Jüpiter’e, Herküle ya da Pallas’a seve seve taparız; ama kendi kendine hareket eden bir evrenin düzmece yaratıcısına karnımız tok; kapsamdan yoksun ama kendi devasalığıyla her şeyi dolduran bir Tanrı’yı, her şeye kadir olan ama asla arzuladığı şeyi yerine getiremeyen bir Tanrı’yı istemiyoruz, son derece iyi olmasına karşın yalnızca hoşnutsuz kullar yaratan bir varlık istemiyoruz, düzenin dostu olan ama yönetimi altındaki her şeyin düzensizlik halinde olduğu bir varlık istemiyoruz.
Tüm dinler, tanrısallığın mahrem bilgeliğini ve gücünü bize övmekte hemfikirdir, ama Tanrı’nın davranışını bize sergilediklerinde onda yalnızca tedbirsizlik, zayıflık ve delilik buluruz. Tanrı, denir, dünyayı kendi için yarattı ama şu ana kadar burayı kendine layık kılamadı; Tanrı kendisine tapalım diye bizi yarattı, bizse ömrümüzü onunla alay ederek geçiriyoruz! Bu Tanrı ne zavallı bir Tanrı’dır!
günümüzde akıl yürütmeyi bilen insanların tek sistemi ateizmdir.
Her şeyin kendisi için yapıldığına inanan insanın kibri, insan soyunun tümüyle yok edilmesinin ardından doğada hiçbir şeyin değişmediğini ve yıldızların dönmesinin hiç de gecikmediğini görünce pek şaşırmış olacaktır.
Filozof küçük insanî gururları asla okşamaz; onun her zaman için büyük bir tutkuyla istediği şey, hakikati aramaktır, özsaygının aptalca önyargıları altından hakikati bulup çıkarır, hakikate erişir, onu geliştirir ve şaşkın dünyaya cesurca gösterir.
Özgür bir varlık asla mülk edinilemez; bir kadına tek başına sahip olmak kölelere sahip olmak kadar haksız bir şeydir; büyün insanlar özgür doğar, hepsi hukuken eşittir.
Düzenin sürekli olarak ahlaksızlaşmasını sürdürmesi gerekenlerin pek ahlâklı varlıklar olmasını istemek hem saçma hem de tehlikelidir, çünkü bir insanın ahlâk durumu bir barış ve huzur hâlidir, oysa ki onun ahlâk dışı hâli, onu kaçınılmaz isyana yaklaştıran sürekli bir hareket hâlidir.
Yalnızca her şeyi olanı koruyan bir sözleşmenin altına hiçbir şeyi olmayan kişi hangi hakla girer? Eğer siz, ettiğiniz yeminle, zenginin mülkiyetini koruyan bir hakkaniyet sözleşmesi yapıyorsanız, bu koruyucu yemine hiçbir şeyi olmayan kişinin uymasını isteyerek adaletsizlik yapmış olmuyor musunuz?
İnsan yaşamına kasteden bir yasa uygulanabilir bir şey değildir, haksızdır, kabul edilemez.
Eşitsiz karakterdeki insanların eşit yasalara boyun eğmesini istemek korkunç bir adaletsizliktir: Birine uyan yasa diğerine kesinlikle uymaz.
Temellerini özgürlük ve eşitlikten alan bir toplumda pek az eylem suç oluşturur.
Madem ki tüm önyargıları yok etmeye çalışıyorsunuz hiçbirinin varlığını sürdürmesine izin vermeyin, bir teki bile kalsa hepsini diriltmeye yeter.
Ey elinde tırpanla dolaşan sizler, batıl inanç ağacına son darbeyi indirin; dalları budamakla yetinmeyin.
Her şeyin kendisi için yapıldığına inanan insanın aptalca kibri, insan soyunun tümüyle yok edilmesinin ardından doğada hiçbir şeyin değişmediğini ve yıldızların dönmesinin hiç de gecikmediğini görünce pek şaşırmış olacaktır.
Kibrin önyargıları kadar saçma bir şey ne yazık ki yoktur.
İnsan nedir? Onunla diğer bitkiler arasındaki fark nedir? Onunla doğadaki tüm diğer hayvanlar arasındaki fark nedir? Kesinlikle hiç fark yoktur.
Tüm suçu sizinle aynı zevke sahip olmamak olan bir bedbahtı ölüme mahkum etmeye cesaret gösterecek kadar barbar olunabilir mi?
İnsanlığın en kutsal bölümüne diğer bölümü pranga dayatabilir mi?
Özgür bir varlık asla mülk edinilemez.
Nedeni olduğunuz bir şeyi cezalandırma hakkınız yoktur!
Hiçbir şeyi olmayanın her şeye sahip olana saygı göstermesini emreden bir yasa pek mi adildir, sorarım size?
Çünkü pek az insan düşünür.
Eşitsiz karakterdeki insanların eşit yasalara boyun eğmesini istemek korkunç bir adaletsizliktir.
Tanrılarını ve bu Tanrı’nın taleplerini ancak kendi sınırlı fikirlerinden yola çıkarak bilen insanların, kendi hayal güçlerinin ürünü olan bu gülünç hayaleti neyin mutlu edip neyin sinirlendirdiğine karar vermek istemeleri saçma bir durumdur.
Temellerini özgürlük ve eşitlikten alan bir toplumda pek az eylem suç oluşturur.
Özgür bir devletin yurttaşının despot bir kralın kölesi gibi davranması imkansızdır.
Batıl inançla kralcılık arasında pek bir mesafe yoktur.
Tüm dinlerin iki temelinin cehalet ve korku olduğunu söyleyin onlara.
Bir cumhuriyetçi artık ne hayali bir varlığın ne de aşağılık bir dalaverecinin kucağında dize gelmelidir. Onun tek tanrısı cesaret ve özgürlük olmalıdır.
Son olarak, cinayet topluma karşı bir suç mudur? Aklı başında kim bunu düşünebilir ki? Bu kalabalık toplum içinde bir kişi fazla ya da eksik olmuş önemi var mı? Bu durumda toplumun yasaları, ahlâkı, gelenek ve görenekleri mi bozulur? Bir kişinin ölümünün genel kitle üzerinde etkisi olmuş mudur hiç? En büyük muharebenin kaybedilmesinden sonra, dünyanın yarısının, hatta tümünün yok edilmesinden sonra, hayatta kalabilecek az sayıda insan en ufak bir maddi değişim, bozulma hisseder mi? Ne yazık ki hayır! Tüm doğa da daha fazlasını hissetmez. Her şeyin kendisi için yapıldığına inanan insanın aptalca kibri, insan soyunun tümüyle yok edilmesinin ardından doğada hiçbir şeyin değişmediğini ve yıldızların dönmesinin hiç de gecikmediğini görünce pek şaşırmış olacaktır.
Bu dinin ilk dogmalarından biri Sezar’ın hakkını Sezar’a verelim dogmasıdır; ama Sezar’ı tahtından indirdik ve artık ona hiçbir şey iade etmek istemiyoruz.
Günümüzde akıl yürütmeyi bilen tüm insanların tek sistemi ateizmdir.
Sizi bağışlıyorum, diyordu XV. Louis can sıkıntısından bir adam öldürmüş olan Charolais’e, ama sizi öldürecek olanı da bağışlayacağım.
Son olarak, cinayet topluma karşı bir suç mudur? Aklı başında kim bunu düşünebilir ki? Bu kalabalık toplum içinde bir kişi fazla ya da eksik olmuş önemi var mı? Bu durumda toplumun yasaları, ahlâkı, gelenek ve görenekleri mi bozulur? Bir kişinin ölümünün genel kitle üzerinde etkisi olmuş mudur hiç? En büyük muharebenin kaybedilmesinden sonra, dünyanın yarısının, hatta tümünün yok edilmesinden sonra, hayatta kalabilecek az sayıda insan en ufak bir maddi değişim, bozulma hisseder mi? Ne yazık ki hayır! Tüm doğa da daha fazlasını hissetmez. Her şeyin kendisi için yapıldığına inanan insanın aptalca kibri, insan soyunun tümüyle yok edilmesinin ardından doğada hiçbir şeyin değişmediğini ve yıldızların dönmesinin hiç de gecikmediğini görünce pek şaşırmış olacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir