İçeriğe geç

The Anomalies Kitap Alıntıları – Joey Goebel

Joey Goebel kitaplarından The Anomalies kitap alıntıları sizlerle…

The Anomalies Kitap Alıntıları

Tatmin olmuş halk kitlelerinin bu manasız temsilcileri ya da aza tamah eden yığınlar, ilerlemek yerine yiyecek arayarak, insanoğlunun en temel arzularını doyurmak adına çöple beslenerek,toprağın ve bedenin doğal sınırları tarafından sunulan sosyal yollarla üretilmiş özendiricilerden nefret ederek ve severek, zevksiz bir şekilde icra ederek, elde ederek, gelerek ve giderek, yaratmak yerine yarışarak, birbirlerine benzer şekilde yaşayarak, aynı davranarak, sıradanlık, onlara oksijen solumak, meme emmek ve soldan sağa doğru okumak kadar kolay ve doğal geldiği için aynı, eski, hüzünlü parçayla kötü bir şekilde dans ederek, atalarının onlar için hazırladığı dolambaçlı yola devam ettiler.
.. bu akşam kimler için çalacağımızı unutmayın: insan müsveddeleri, üzerinde kıyafetler olan maymunlar için. Sadece bir bakışla bizden hoşlanmayabilirler, ama ben de onlardan hoşlanmadığım için, bu adil olur.
Grubumuzun aletlerini, Ember’in evinin bodrumuna indirirken, yani banliyöyü rahatsız etmemek için müziğimizi yeraltına götürürken, kardeşlerimin sattığı uyuşturucunun, yukarıdaki güzel evlerde nasıl döndüğünü düşünüyorum. Aslında kardeşlerimin marihuanası, asiti, ekstazisi ve şimdilerde sattıkları taş kokain, bu güzel evlerden bazılarını yarattı.
Şu saçlı, deli zenci piç yine kendi kendine konuşuyor. Bunu yıllardır yapıyor, o yüzden artık bizi korkutmuyor. (..) Arada sırada, gerçekten çok ilginç bir şey söyler, ama çoğu zaman anlamsız konuşur, tıpkı şu an yaptığı gibi.

William Blake şöyle demiş, ‘Zıtlıklar olmadan ilerleme olmaz.’ Ben bunun doğru olduğunu ve muhteşem parlak şahsıma bir içgörü sağlayacağını düşünüyorum.

Sürekli adını hiç duymadığım kişilerden alıntılar yapıyor. Muhtemelen rapçiler, basketbol oyuncuları veya öyle birilerinden. Her neyse bu lafın bir pazartesi sabahı, buradaki gibi küçük bir Kentucky kasabasında güneye bir otobüste yeri yok.

Tek başıma otobüs bekliyor ve etrafımdaki her şeyin küflenerek öldüğünü fark etmemeye çalışıyorum.
Ben cümlemi bitirmeden, elini külodunun arka tarafına sokup birkaç kart çıkartarak, bir tanesini masanın üzerine fırlayıveriyor. Üzerinde HİÇBİR ANLAM İFADE ETMİYOR yazıyor.
Kesinlikle. Aklımı okudun.
Bir insan müsveddesinin lafını tahmin etmek için medyum olmaya gerek yok.
Ah. Şimdi de insan müsveddesi oldum, öyle mi?
Evet. Sen tam bir insan müsveddesisin. Çirkin kalabalığın arasında, sıradan, yakışıklı bir suratsın, o kadar. Donut dükkânındaki bir polissin sen. Sonuna kadar programlanmışsın. Bir bakışta, baştan sona anlaşılabilirsin.
Siktir git, diyorum, o masaya bir kart daha fırlatırken. Üzerinde SİKTİR GİT yazıyor.
Hepimizin ümit edebileceği en büyük ideal ise dünyayı kör bir adamın rüyasında gördüğü gibi görebilmektir.
Lineer düşünceye bağlı değilim. Şiirsel biçimde düşünüyorum. Arka koltuğu bir tüfeğe tercih ediyorum. Böcekleri öldürmeden önce onlardan özür diliyorum. Yüzme bilmiyor ve öğrenme ihtiyacı da hissetmiyorum.
Bazıları şu an yaptığımı borçlarımı ödemek diye adlandırıyor. Diğerleri kişilik geliştirmek olarak. Ben ise acı çekmek olarak adlandırıyorum.
Büyüdükçe, şekerin tadı artık eskisi kadar güzel gelmiyor, ama konu bu değil. Konu, benim metaforlar bulabiliyor olmam.
Güneş sadece sıradan bir yıldız, onu özel yapan bizleriz.
Eğer gerçek biriyle olmak ve o insanın özünü deneyimlemek istiyorsan onunla yalnız kalmalısın. Etraftaki her bir ekstra insanın gözleri ve kulakları, o kişinin özünü eksiltir .
Ama ben gözlerimi yeterince kısarak bakmaya devam ettiğim sürece, her şey müthiş anlamlı geliyor.
Aşık koca bir çocuk gibi Rock yaptığım zamanlarda tanrı gibiyim Rock müzik brnşm dinim. Ben Rock müziğe inanıyorum. Daha da fazlası, imkansız bşr şekilde sallıyorum. Ve saygıdeğer buchanan, kabus günü atlatmama yardım etmesi için Rock müziğe inanıyorum ve bir gün Rock müzik beni kendi özel cennetime götürecek.
Eğer gerçek biriyle olmak ve o insanın özünü deneyimlemek istiyorsan onunla yalnız kalmalısın. Etrafındaki her bir ekstra insanın gözleri ve kulakları, o kişinin özünü eksiktir.
“Çocukken, yani düşüncelerimin kesin, saf ve gerçek olduğu, tanıştığım herkesi anında olduğu gibi kabul ettiğim ve onların da beni kabul ettiği, ‘başkalarının ne düşündüğü’ gibi bir kavramın daha henüz aklıma girmemiş olduğu zamanlar, her şeyin ne kadar iyi olduğunun bilincinde değildim.”
Ember’in sonunda evden kaçtığını ve O En İyiyi Bilenlerden tamamen uzak ve sonsuza kadar mutlu bir kaçak olarak kalacağını düşünüyorum.
Güneş sadece sıradan bir yıldız, onu özel yapan bizleriz.
çünkü bu geriye giden varoluşta, zaman en büyük düşmanımız.
” Cep telefonları program müzikleri çalarken, anksiyete bozukluğu hava yoluyla bulaşırken, dünya, yer çekimini gereksiz kılacak şekilde ağırlaşırken, bu kadar değerli, dünyayı ilerde marşımız haline gelecek kadar değiştiren düşünceler ortaya atabilen, yanlış beslenmiş bir çocuk nasıl olur da var olabilir ve bu kadar hüzünlü bir şehirde, ensestlerle dolu bir mahallede, bir cahiller sokağında, grotesk bir evde, demode bir yatak odasında, tahta kurularıyla dolu bir yatakta, her dakika bir spiralli defterine bir devrim yazabilir ?
Grubumuzun aletlerini, Ember’in evinin bodrumuna indirirken, yani banliyöyü rahatsız etmemek için müziğimizi yeraltına götürürken, kardeşlerimin sattığı uyuşturucunun, yukarıdaki güzel evlerde nasıl döndüğünü düşünüyorum. Aslında kardeşlerimin marihuanası, asiti, ekstazisi ve şimdilerde sattıkları taş kokain, bu güzel evlerden bazılarını yarattı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir