İçeriğe geç

Geniş, Geniş Bir Deniz Kitap Alıntıları – Jean Rhys

Jean Rhys kitaplarından Geniş, Geniş Bir Deniz kitap alıntıları sizlerle…

Geniş, Geniş Bir Deniz Kitap Alıntıları

Düşünmemek, bir an bile, daha iyi.
Ne olursa olsun, her zaman müzik ama – o zamana değin hiç duymadığım bir müzik.
Bazı şeyler oluyor hep kalıyor insanda Nedenini, ne zaman olduğunu unutsan bile.
‘Görünüşe aldanmamalı,’ demişti. ‘Büyük hata görünüşe aldanmak ’
Güneşte kırmızı, sarı çiçeklere bakarak hiçbir şey düşünmemek Sanki bir kapı açılıyor ve ben başka bir yerde başka bir şey oluyordum.
Her şey değişecekti ve değişmeye devam edecekti.
“Burada çok yabancı hissediyorum kendimi,” dedim. “Bu yer bana düşman sanki.”

“Burayı sevdim çünkü sevecek başka bir şey yoktu. Ama inan, o sık sık seslendiğin Tanrı kadar kayıtsız bu da ”

Empati, kendini bir başkanın yerine koyarak ona davranmaktır.
Aynı dili değil, empati paylaşabilen insanlar birbirlerini anlarlar.
Irkçılığın çirkinliği daha iyi anlamak için güzel bir eser.
İnsan uzun süre olmadık düşler kurabilir ama gün gelir hepsi de kırılıp gider ve tek başına kalırsın.
Bazı şeyler oluyor hep kalıyor insanda Nedenini, ne zaman olduğunu unutsan bile.
Ölmek ve unutulmak ve huzura kavuşmak Tek başına bırakıldığını, hakkında binbir yalan uydurulduğunu, çaresizliği bilmemek. Bütün o ölenler – onlar hakkında bir tek söz söyleyen kaldı mı şimdi?
Bela gördün mü safları sıkıştırın derler, beyazlar da öyle yaptı.
.
İki özlemim vardı ve biri diğeriyle savaşıyordu.

Sevilmek istedim ve her zaman yalnız kalmak istedim.

.

“ Cehenneme gidiyorduysam, öyle olsun. Yalancı cennetlere paydos.”
Keyfin istediği zaman kör olursun sen.keyfin istediği zaman da sağır..
Saati her zaman bir deli. Ama hiç bir zaman bilmeyen.
Zamanın hiçbir anlamı yok.
Ne dersen de, yalnız bir kadın için dünya karanlık, acımasız bir yerdir.
Bu insanlardan bıkmıştım. Gülmelerinden de ağlamalarından da, yaltaklanmalarından da çekememezliklerinden de, yukardan bakmalarından da, aldatıcılıklarında da hiç hoşlanmıyordum.
Cehenneme gidiyorduysam, öyle olsun. Yalancı cennetlere paydos.
Ayı söndür
Yıldızları kopar at
Sev karanlıkta, çünkü kavuşacağız
karanlığa
Çok yakında, çok yakında.
Rüzgâr der ki buradaydı, buradaydı
Deniz der ki olmalı, olmalı
Güneş der ki olabilir, olacak
Yağmur der ki..?
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Dönüp baktım Ona. Uzaktaki denize dalmıştı. Sessizliğin kişileşmiş görüntüsüydü sanki.
‘Uyusun için bir şey verdi ben ona – zararsız bir şey. Mutsuzluğa uyandıracak değilim onu. Bırakıyorum o işi sana.’
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Öptüğümde başladı ağlamaya – daha önce değil. Tuttu kendini çok uzun süre, ben anladı. Bıraktım ağlasın öyleyse. İlk iş budur. Bırak ağlasınlar – yüreği yatıştırır.
Hiçbir şey yoktu, biliyordum, beni rahatlatacak hiçbir şey.
Çevremdeki her şey düşman gibi geliyordu bana.
‘Adaletmiş,’ dedi. ‘O sözcüğü daha önce de duydum. Soğuk bir sözcük. Anlamını da araştırdım, denedim.’ Alçak sesle konuşuyordu. ‘Kağıda yazdım. Çok kereler yazdım. Her seferinde buz gibi bir yalan olduğunu gördüm. Adalet yok ‘
‘Bilmek istediğin ne varsa söylerim sana, ama kısaca. Sözcükler bir işe yaramıyor çünkü, artık bunu anladım.’
Ama artık kimse o eski günlerden söz etmiyor. Unutuldu her şey, yalanlardan başka. Yalanlar hiçbir zaman unutulmuyor, sürüp gidiyorlar, büyüyüp gelişiyorlar.
İnsan uzun süre olmadık düşler kurabilir ama gün gelir hepsi de kırılıp gider ve tek başına kalırsın.
Yürek bilir ne biçim yandığını, ama hep saklı tut, kilitli tut çok zor.
Onun kadar yüksekte gezen, gururu kaf dağında adam görmedi bu gözler – gezer dünyayı kendi yaratmış gibi.
içimde ise bütün bunların bir karadüş olduğu duygusu ve de avutucu ama uzak bir uyanma umudu.
Yakınlarda bir yerlerde bir horoz öttü, ‘İhanet demek bu,’ dedim içimden, ‘ihanet eden kim acaba?’ Bunu yapmak istemiyordu Christophine. Zorladım onu, adi paramla. İhanet edenler hakkında kim ne biliyor zaten, Yahuda’nın neden o işi yaptığını?
‘Onca mutsuzluk çektim bir hiç yüzünden. Bir hiç,’ dedim.
gerçek için zaman hep çok geçtir, diye düşündüm.
‘Ah Christophine, yaşlanma,’ diye geçirdim içimden. Tek dostum sensin, yaşlılığa sığınıp benden uzaklaşma.’
Avizeleri, dans edenleri, kuğuları ve gülleri ve karı anımsamalıyım. Karı.
Erkek seni sevmedi mi, ne kadar üstüne düşsen, uğraşsan, o kadar çok tiksinir senden, erkek öyledir. Onları sevdin mi davranırlar sana kötü, sevmedin mi gece gündüz peşindeler ruhunu sıkıp bayıltmak için.
Ben duygularımı saklamayı öğrendiğimde kaç yaşındaydım? Çok küçücük bir çocuktum. Altı, beş, daha bile önce. Gerekliydi bu, öyle demişlerdi. Dediklerinin doğruluğundan, hiçbir zaman kuşkum olmadı.
‘Kalk be kız, üstünü giyin. Kadın dediğin güçlü olacak, atak olacak bu kötü dünyada yaşayacaksa.’
‘Ona çocuk diyorsun bir de,’ diye söylendi Antoinette. ‘Şeytanın kendisinden daha yaşlıdır, şeytan onun kadar zalim değildir.’
çünkü bazısı üzülmeye değmez.
ama eninde sonunda bir yalandan daha iyidir gerçek.
Derken bir akşam fısıldayarak, ‘Ölebilseydim,’ dedi. ‘Şimdi, mutluyken. Bunu yapar mısın? Beni öldürmene gerek yok. Öl de, öleyim. İnanmıyor musun? Bir dene öyleyse, dene, öl de, ölüşümü seyret.’
‘Ama ben alışık değilim mutluluğa. Korkutuyor beni.’
‘Hiçbir zaman korkma. Ya da, korkarsan bile, kimseye söyleme.’
‘Çok seviyorum burayı, dünyadaki her yerden daha çok. Sanki bir insanmış gibi seviyorum. İnsandan da öte bir şeymiş gibi.’
Gökyüzünün ve uzaktaki denizin alev alışına bakıyorduk – tüm renkler vardı ateşin içinde, kıyıları yaldızlanmış koca koca bulutlar da yanıyor gibiydiler.
Çok güzel bir yerdi – vahşi, el değmemiş, hepsinden önemlisi el değmemiş, yabancı, dokunaklı, gizli bir güzellik. Gizini de ele vermiyordu. Kimi kez bakarken, ‘bu gördüğüm hiçbir şey,’ diye düşünüyordum, ‘neyi saklıyorsa onu istiyorum, o bir hiç olamaz.’
‘Rose elle a vécu,’ dedim. Güldüm. ‘Doğru mudur o şiirin dedikleri? Bütün güzel şeylerin yazgıları acıklı mıdır?’
Sabah günün en iyi zamanıdır.
Saat çok ilerlemişti, iki kadehe şarap koyup mutluluğumuza, aşkımıza, hiç bitmeyecek bir gün olan yarına içmesini söylediğimde Gençtim o sıra. Ne de kısa sürdü gençliğim!
Yalnız Bazı şeyler oluyor hep kalıyor insanda Nedenini, ne zaman olduğunu unutsan bile.
Kafamda hiçbir zaman doldurulamayacak boşluklar var.
Yağmur ensemden içime damlamaya başladı, yüreğimdeki melankoli ve rahatsızlık duygusunu bir kat daha artırarak
ve deniz, gizli bir iş yapıyormuşçasına sürünerek karaya vuruyor, sonra gene geri çekiliyordu.
Her şey sona ermişti işte, ilerleme de gerileme de, şüpheler de kararsızlıklar da.
Saniyeler geçiyor, her biri bin yıl.
Onu izliyorum, korkudan içim bulanarak; ama kendimi kurtarmak için hiçbir çaba göstermiyorum; biri beni kurtarmaya kalkacak olsa kabul etmem. Ne olacaksa olması gerek.
Bir şey söyleme, belki gerçekleşmez.
Neyse ki, Allahtan, Soeur Marie Augustine’in dediğine göre düşünceler günah sayılmazmış hemen kafadan atılırlarsa eğer.
Peki, ya mutluluk, diye düşünürdüm ilk başlarda, mutluluk yok mu? Olmalı. Ha, mutluluk mu? Elbette. Mutluluk, doğru ya
Felaketlerin en kötüsü başımızı gelirse, sonuna dek vuruşabilirim bununla, gerçi en iyiler en önce ölür ama o da başka bir şarkı.
Ayak ucumda yatıp beni koruyacak kocaman bir köpeğim olsaydı keşke. Bambu ağaçlarımın oradaki gürültüyü duymamış olsaydım keşke. Ya da yeniden çok küçük olsaydım keşke. O zaman sopamın gücüne inanırdım.
Mutlu olmanın bir tek yolu yok ya.
‘Görünüşe aldanmamalı,’ demişti. ‘Büyük hata görünüşe aldanmak ‘
Güneşte kırmızı, sarı çiçeklere bakarak hiçbir şey düşünmemek Sanki bir kapı açılıyor ve ben başka bir yerde başka bir şey oluyordum. Kendim olmayan bir şey.
Eski âdetlermiş! Kimi eski âdetleri toprağın altına gömmek en iyisi
Jilet gibi otlar bacaklarımı, kollarımı kestiklerinde, ‘insanlardan daha iyi’ diyordum kendi kendime. Kara ya da kızıl karıncalar, beyaz karıncaların kıvıl kıvıl dolup taştığı kocaman yuvalar, beni iliklerime değin ıslatan yağmur – bir keresinde bir yılan gördüm. Hepsi, hepsi insanlardan daha iyiydi.
Ertesi sabah artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bilinciyle uyandım. Her şey değişecekti ve değişmeye devam edecekti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir