İçeriğe geç

Erkeklik: İmkansız İktidar Kitap Alıntıları – Serpil Sancar Üşür

Serpil Sancar Üşür kitaplarından Erkeklik: İmkansız İktidar kitap alıntıları sizlerle…

Erkeklik: İmkansız İktidar Kitap Alıntıları

Çevrende görüyorsun, kendin yaşıyorsun. Sen çalışıyorsun evin erkeğisin, ben de çalışıyorum bana bağırmaya hakkın var mı? diyor. Abi ben sabahleyin gömlek bulamazsam ben bağırmayacak mıyım şimdi eşime? Pantolonumu bulamazsam ben bağırmayacam mı? Akşama kadar nerdesin diyemiycem mi ben Ne bağırıyorsun, ya sen kimsin? diyor. Ya ben senin eşinim, evinin reisiyim ben senin, söz sahibi benim. Yani diyorlar ki kadın erkek eşittir. Bu asla, kesinlikle yanlış. Kadın da çalışır sen de çalışırsan birtakım rahatsızlıklar giriyor işin içine. Yani yanında bir yastığa baş koyduğun hayat arkadaşın, eşin, evin erkeğisin çalışıyorsun, ben evin kadıyım çalışıyorum sen bana gömlek için nasıl bağırıyorsun diyor. Bu sefer her şey terse dönüyor. Ha kadın evde kalır da işini bilirse, sabahleyin sen dersin ki akşama kadar evdesin, niye benim sabaha bir gömleğim hazır değil? dediğin zaman o sessiz kalır. Ben kadının çalıştığına karşıyım. (G2)
Cahil insanlar bunlar. Yani benim gibi köylerden gelip de şehirli olan kişiler. Hanım çalışıp da ben yiyemem diye konuşan insan, topluma girmemiş, insan yüzü görmemiştir. Sadece kendi getirdiği üç kuruşu yiyen insanların bu memlekete ne faydası olur! Varsa iş hanım da çalışacak. Çok afedersin yani benim hanım da çalışıyor. Ben rahatsızım yani disk kayması var, benim hanım çalışıyor. Orospuluk mu yapıyor burada? İşte o geri toplumlar, köyden gelen toplumlar böyle görüyor. Efendim benim hanım iş yapacak, kötü yola düşecek. Zaten hanımında öyle bir şey varsa düşer.
Bizim buranın insanları cahil. Önemli olan şu cahilliğimizi bi atabilsek bizim her şeyimiz düzelir.
Şimdi ben ilk evlendiğim zaman eşime sen de çalış deseydim olurdu. Sen ne çalışacaksın otur evinde dedim. Şimdi şöyle bir bakıyorum, evet hata etmişim. Bir ailede beraber çalışmak lazımmış. Eğer eşlerin çalışma ortamı var ise beraber çalışıp o ailenin geleceğini hazırlayabilmek gerek.
Gerçi evdeki hanımın işi erkek işinden ağır, bunu da kabul etmek lazım. Çamaşır bitmiyor, bulaşık boyuna çıkıyor, cer çöp çıkıyor, yıkıyorsun çıkıyor.
Sen yemek yapmasını bilmiyorsan yapmasını öğreneceksin, yani kadına yardımcı olmayı daha fazla düşüneceksin.
Örneğin dini kurumlar erkeklerin değil kadınların bedensel ve toplumsal varlıklarını her zaman sorunlu olarak tanımlar; öte yandan hukuki kurumlar kadınların başına gelen ayrımcılıklara karşı cinsiyet ayrımı yapmama ilkesi ile hareket ederek erkeklerin sahip olduğu ayrıcalıkları görmezden gelir.
Ayrıca, cinsiyeti bir isim olarak değil, fiil olarak kavramak gereğini, yani bireylerin sahip oldukları bir sıfat değil, toplumsal
ilişkilerin içindeki konumların cinsiyetlendirmesi (engendering)
olarak bahsetmek gerektiğini vurgulamalıyız.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinde erkeklerinde içerisinde ezildiği bir ataerkil yapıdan söz ediliyor.
Erkek egemenliğini kuran önemli stratejilerden biri de erkeklerin aşırı, saldırgan ve hatta etik dışı denebilecek cinsel davranışlarının kökeninde erkek biyolojisinin yattığına ve bu biyolojik kökenli cinselliğin gemlenemez, dizginlenemez olduğuna dair yaygın kabuldür. Bu sayede erkekler kendilerini engelleme zorunluluğundan kurtulur ve “ahlaksızlık” değil affedilebilir hatalar yapmış olurlar.
Ben kadına şiddeti sevmiyorum. Babam annemi döverdi, ben esasında babama kin duyarım o nedenle. Küçükken bir gün evlenirsem karımı hiç dövmeyeceğim derdim.
Bir erkek o kıza laf atmışsa onun kişiliğinden, en başta erkekliğinden şüphe ederim. Delikanlı değildir yani. Hiç olur mu ya. Dağ başı mı burası? Mesela diyelim ki maça gittik, hücum ettiler. Ben kavga etmem ağbi, vurmam bile. Dövsünler ağbi. Maç için kavga edilir mi? Adama gülerler. Etmem ağbi. Trafikte araba sürüyorum kavga etmem ağbi. Adam sıkıştırsın kavga etmem ağbi. Hızımı keserim ağbi kavga etmem. Niye biliyor musun? Çünkü kavga etmek öncedendi. Şimdi adama bakıyorsun, kavga ediyorsun, çocuğun elinde bile tabanca var. Çıkartır tabancayı vurur ağbi. Vurur ağbi, hiç şey yapmaz. Niye kavga etmem, işte hep ailem olduğu için kavga etmem. Ya bana bir şey olursa ona ne olacak?
Alt sınıf mensubu, yeterli para kazanamadığı için erkeklik kaybı riski nedeniyle kendini tehdit altında hisseden birinin, ırkçılığa, kadın düşmanlığına, şiddete yönelerek bir tür yeni/yeniden erkeklik inşası mümkün müdür?
.. iki temel çalışmasında saldırgan davranışların içgüdü veya herhangi bir içsel yönlendirme ile ilişkili olmadığını açıkça gösteriyor ve sosyokültürel koşulların şiddeti öğretip yönlendirdiğini söylüyor.
Ben iyi tarafını gördüm mü aşık oluyorum. Sevgi nedir? Sevgi sürekli içimizde kalan bir şey. Yani aman ona bir zarar gelmesin, her şey onun için iyi olsun, aman kalbini kırmayayım, aman canım cicim vs., her şeyden sakınma, artık sevgi o hale geliyor. Her şey iyi olsun onun için. Aşk olayı da bambaşka. İkisi de bir arada olduğu zaman muazzam oluyor.
ne yaparsak yapalım, ne olursa olsun bunları konuşarak çözelim, çözemeyeceğimiz hiçbir şey yokmuş gibi düşünüp çözmeye çalışalım : böyle bir şeyi ilişkimizin ilk başında söyledik. Hiç kavga etmedik; aramızda hiçbir zaman şiddet olmadı, hakaret olmadı; çok tartıştık zaman zaman.
Etrafa zarar vermiyorsa bir şey diyemem.
Ben erkek yaratılmışım o kadın yaratılmış, o evine, çoluğuna çocuğuna, elbisesine, yiyeceğine, içeceğine, evine sahip çıkacak, ben gidecem dışarıdan ekmek getirecem ona. Çalışacak kişi benim yani, erkek yaratılmışım.
Öte yandan, erkekleri çatışma ve gerilimlere iten bu tür erkeklik değerlerinden uzaklaşmış erkeklerin önemli gördükleri değişimler de şöyle özetleniyor:
Başkalarının önünde ağlamaktan utanmamak; başka erkeklere sarılmak gibi, duygusal tepkileri korkmadan gösterebilmek; evlilikte çocuklarla ilgilenmenin kadının olduğu kadar erkeğin de sorumluluğu olduğunu kabul etmek. Araştırma sonucuna göre geleneksel olmayan erkeklik anlayışına sahip erkeklerin evlilikten duydukları memnuniyet daha yüksek çıkıyor.
Çok mesafeli bir babaydı zaten. Ölünceye kadar nefret objemdi benim. Sevmezdi bizi, ama sonra anladım neden sevmediğini. Babam köklenmek istemiyordu, kök salmak istemiyordu, serseri ruhlu bir adamdı, dünyanın en güzel şeylerinden biri köksüz yaşam derdi. Boğucu, düzenli bir yaşama ayak uydurmak istemiyordu. Ben bunları büyüdükçe anladım.
Çünkü dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de erkekler babaları ile yoğun duygusal çatışmalar yaşıyorlar. Babalar, oğullarını anlamak ve desteklemek amacıyla değil, onlara sorumluluklarını öğretmek ve oğullarının toplumdan kabul görmelerini sağlayacak erkeklik davranışlarını benimsetmek için onlarla baskı-otorite sağlama ilişkisi kuruyorlar. Türkiye’de baba-oğul ilişkisinin çoğu zaman gerilimli, sevgisiz ve mutsuz bir ilişki olması ile erkeklik değerlerinin babadan öğrenilmesinde kırılmalar yaşaması birlikte yaşanan bir gerçeklik.
Erkek olarak biz, küçüklüğümüzden beri bu toplumda iktidar olacaksın, iktidar senin elinde olmalıya alıştırılmışız. Yani, otorite senin elinde olmalı demek, kontrol senin elinde olmalı demek oluyor. Korkarak, korkutularak yetiştiriliyor erkekler, kadınlar da öyle. Korkutularak yetiştirildiği için ister istemez, hani korkan köpek nasıl havlıyorsa, öyle tutturmaya çalışıyor, koparmaya çalışıyor. Korku var, işin özü korku bence. Güvenememek karşıdakine, kendine güvenememek.
Bu ahlaki bir problem benim için; böyle bir şeye ihtiyaç duyulması erkek için zavallılık, bir kadınla beraber olmak için para vermek zavallılık gibi geliyor.
En önemlisi bilgi ve ikna edici konuşma. Yani bilgin varsa zaten, o bilgiyi kelimelere dökebiliyorsan, doğru anlatabiliyorsan, açık, yalın izah edebiliyorsan zaten her zaman ikna edersin. Bir de senin kararlı olduğunu hissetmesi lazım karşındaki insanın.
Bizim toplumumuzda bir kişi çalışır, üç kişi yer, bu yanlış.
Yani erkeğin işi dışarısıdır. Kadının işi bana göre içeri. Bu ayrım yıllardan beri gelen bir şey. Yani dedem mesela, kadın her zaman bir tabaka aşağı olur derdi, eksik derdi yani. O da kafamıza yerleşmiş heralde. Genelde şimdi bizim toplumumuz biliyorsun yani kadının bazı yerlerde çalışmasına karşı çıkar. Ne biliyim, yani, bizim toplumumuz bir acayip. Vay kadına bak bankacı olmuş, vay kadına bak manav olmuş, vay kadına bak bilmem ne olmuş derler.
Kadının senin çalışmanı ister, eve ekmek parasını getirmeni ister, eve sarhoş gelmeni istemez yani. Evdeki kadın diyor ki sen benden bunları istiyorsan ben de senden şunu isterim. Akşamleyin eve geldiğin zaman ben seni sarhoş görmiyecem, çalışacaksın, sabah gideceksin işe, akşam döneceksin evine, çoluk çocuğun içine. Akşamleyin geleceksin evdeki sıkıntıları, sorunları üstleneceksin. Senin de sorumlulukların onlar.
Şimdi şu anki iş hayalim, bir işyeri kurup, toplum içinde saygın bir insan olarak çalışmak ve insanlara saygılı olabilmek. (Kapıcılığın zor ve pis bir iş olduğunu söyleyerek hayatını değitirmek istediğini söylüyor.)
İşsiz gezen, çalışmaktan hoşlanmayan, ekmeğini taştan çıkarmaya razı olmayan isyankar işçi nin davranışı sınıfsal bir ret olarak değil, cinsiyet rejimi temelli bir anlamlandırma ile beceriksiz erkek olarak damgalanır: İşsiz erkek, erkekler cemaatinden dışlanır.
İktidarı elinde tutan erkek grubu sayıca çok azdır; ama bu durum geniş bir erkek kesiminin onayı ve suç ortaklığı ile beslenen hegemonik bir oluşumdur. Çünkü hegemonik erkeklik pratiklerini onaylama, katılma ya da ses çıkarmama karşılığında farklı erkekliklere maddi kazançlar ve ayrıcalıklar sunulur. Eril fanteziler yoluyla zevk almayı odağına alan erkek eğlenceleri dünyasına katılma, kadınsı-eşcinsel erkeklere aşağılayıcı ve dışlayıcı davranma özgürlüğü, alt-sınıf erkeklerin kızgınlıklarını boşaltmak için barlarda, sokaklarda, futbol maçlarında taşkınlık yapmalarına hoşgörü gösterme, erkeklerin kadınlar üzerinde sağladığı iktidardan yararlanma gibi ayrıcalıklardır bunlar.
Örneğin Türkiye’de bugüne kadar Anadolu’nun modernleşmesi için belirleyici olmuş, asker-erkek yani Mehmetçik imgesinin bugün Anadolu’nun ekonomik gelişmesi için dünyaya açılmış tüccar-işadamı imgesi ile yer değiştirmekte olduğunu söyleyebiliriz.
Aslında kadınların ezilmişliğini nasıl yaşadığını anlamak kadar, erkeklerin eril iktidar konumlarını nasıl sürdürdüklerini ve tahakkümü nasıl inşa ettiklerini anlamak da önemli olmalıdır.
Aile/hane yönetimi ile kapitalist piyasanın emeğinden başka satacak bir şeyi olmayan özgür işçi sinin sınıfsal konumu arasındaki ilişki, ekonomik olduğu kadar ahlaki bir kategori olarak da ortaya çıkar. İşsiz gezen, çalışmaktan hoşlanmayan, ekmeğini taştan çıkarmaya razı olmayan isyankar işçi nin davranışı sınıfsal bir ret olarak değil, cinsiyet rejimi temelli bir anlamlandırma ile beceriksiz erkek olarak damgalanır: İşsiz erkek, erkekler cemaatinden dışlanır.
Sınıfsal farklar ile farklı erkekliklerin ilişkilenmesi açısından bakıldığında, emekçi sınıf mensubu erkek­lerin kas gücü, bedensel güçlülük ile temsil edilen erkeklik tarzı ile orta sınıf profesyonel meslek sahibi erkeklerin teknolojiye dayalı
uzmanlık bilgi ve becerisi üzerinden temsil etmeyi tercih ettikleri
erkeklikleri arasında bir ortaklıktan çok bir zıtlıktan bahsedilebilir.
İlki kolektif, fiziksel güce dayalı, bedensel kapasite odaklı bir er­
keklikten, diğeri bireysel, akla dayalı, bedenin üretken gücünün es­tetik temsiline dayalı bir erkeklikten yanadır. Üst sınıf iktidar elitle­ri açısından meseleye bakıldığında, sınıfsal konumu yitirmek ile başarısız erkek olup erkeklik skalasında daha aşağı düşmek aynı şeydir. Örneğin iflas eden, para kazanmayı beceremeyen, mesleğin­de başarılı olamayan erkeklerin erkeklik kaybı na uğradıkları ve sınıfsal başarısızlıkları nedeniyle sınıfsal konum skalasında aşağı doğru düşüş yaşadıkları görülür.
[Jeff Hearn’e göre] Kadınların, daha farklı erkekliik değerlerinin varlığına rağmen, egemen erkeklik pratiklerine gösterdikleri onay çok önemli bir rol oynar; kadınlar onaylamadan hegemonik erkeklik oluşamaz.
Kuramsal alanda meydana gelen gelişmelere paralel olarak siyasal hareketler alanında da erkek hareketi olarak tanımlanabile­cek gelişmeler gözlendi. 1970’lerde ortaya çıkan 1. Dalga Erkek Hareketi, Joseph Pleck, Marc Fasteau ve Jack Sawyer gibi öncü araştırmacıların da katkısıyla, pro-feminist bir eleştiri alanı yarat­mıştı. Bu çalışmalar erkeklerin, kişisel ve siyasal değişim yoluyla, patriarkinin iktidar alanlarını geriletebileceğini, hatta yıkabileceği­ni iddia ettiler. Aynı şeyi 1990’ların sonunda ortaya çıkan 2. Dalga Erkek Hareketi için söylemek zordur. Bu tür yeni erkek örgütlen­ melerinin 1980’lerdeki eleştirel içeriği yitirdikleri ve geri bir nokta­ya düştükleri iddia edildi. Öncelikle Robert Bly’in best seller olmuş Iron John: A Book About Men (Demir John: Erkeklere Dair Bir Ki­ tap, 1990) kitabında olduğu gibi, erkeklere önerilen yeniden ikti­dara kavuşmak tezi buna iyi bir örnektir. 1. Dalga Erkek Hareketi, egemen erkekliğin ve patriarkal kurumların sadece kadınlar için de­ğil, birçok erkek için de baskıcı ve tahakküm yaratıcı olduğunu söy­lemişti. Özellikle gay hareketi bu konudaki tartışmaların mimarı
olarak ortaya çıktı (Adams ve Savran 2002a; 5-6).
Bugünün küresel kapitalizminin yarattığı iktidar ilişkilerinin aynı zamanda bir küresel cinsiyet rejimini yarattığını söyleyebiliriz. Küresel düzeyde var olan güç ilişkileri aynı zamanda cinsiyetlenmiş anlamlar, imgeler ve kurumsal ilişkiler içine gömülüdür. Kapitalist ilişkilerin dünyaya yayılma sürecinde, sömürgecilik ile oluşan beyaz erkek üstünlüğü rejimi bugünün küresel ticaret ilişkilerinin temelidir.
Oğullar kendi özgür erkeklik kimliklerini babadan gelen patriarkal geleneği kırarak, başka bir yönde yürümeyi becerdiklerinde inşa edebiliyorlar.
Erkekler için evlilik dışı cinsel ilişki bir ‘deneyim’ olarak algılanırken, bunun kadınlar için tehlikeli bir biçimde ‘erkeğin yasasını ihlal’ anlamı taşır.
”Eril şiddet, yaş, cinsiyet, sınıf ve etnisiteye dayalı hiyerarşilerde yapılandırılmış ve en güçlünün kazanacağı biçimde örgütlenmiş bir davranışlar bütünüdür. ”
İşsizlik, erkek için ‘kadınsılaşmak’la eş bir aşağılama ve suçlamayı da beraberinde getiren bir tehlikedir.
Eşcinselliğin doğrudan erkekliği tehdit ettiğini ve bu nedenle bireysel eğilim olmaktan çok toplumsal ahlaki bir ‘sorun’ olduğunu iddia eden bu egemen erkeklik değerleri, çoğu erkek tarafından sorgusuzca benimsenmektedir.
Erkeklik inşasının temel stratejilerinden biri olan kadınlara mesafeli durma stratejisini aşabilen erkekler erkeklik ve kadınlık rollerini daha dengeli kılmayı başararak daha demokrat erkek olabiliyorlar.
Kapitalist ilişkilerin dünyaya yayılma sürecinde, sömürgecilik ile oluşan “beyaz erkek üstünlüğü rejimi bugünün küresel ticaret ilişkilerinin temelidir.
”Erkek, kimliğinin idealleştirilmiş biçimini temsil eder. Üzerinde büyük ölçüde uzlaşılan hegemonik erkeklik özellikleri; güç, hakimiyet, otorite, duygusallıktan uzaklık, homofobik olma, yarışmacılık, iş-güç sahipliği ve risk alabilmedir. ”
”Şiddetin eril iktidarın değil, iktidarın kaybedilme korkusunun ya da yokluğunun bir göstergesi olduğu fikri doğrudur. ”
Babası ölmüş olan erkeklerin babalarına bir son mektup yazmalarında -edebiyatta da görüyorsunuz ya- çok acıklı bir pişmanlık, bir ulaşamamak duygusu vardır; en önemlisi de babayı affetmek vardır.Babalarından ne kadar işkence görmüş olsalar da erkekler babalarını yaşlandıklarında anlarlar ve affederler. Galiba erkeklik imkanların bu topraklarda biraz daha kısıtlı olmasının göstergesi bu.
erkekler için işsizliğin sadece güven yitimi ve bağımsızlığı kaydı değil, aynı zamanda erkeklik kaybı anlamına da geldiğini görmek gerekir.
Ortaçağda erkeklik onurunun ve cesaretinin kanıtlanmasıa dayalı erkeklik pratikleri sadece sınıfsal olarak aristokratlara ve onların şövalyelerine askerlik yapma ayrıcalığı sunarken, modernlikle birlikte, bütün erkeklere övünme olanağı sunan vatandaş-ordularının gelişimi sıradan erkekleri de devlete bağlantılı bir erkeklik kimliğine kavuştudu.
Güçlü olmak, başarmak, sorunları şiddet kullanarak çözmek, duygularıyla değil aklıyla davranmak, rekabete ve hiyerarşiye dayalı ilişkileri ön plana çıkarmak, bağımsız davranmayı önemsemek, başkalarını yönetmeyi bilmek, vb. davranış özelliklerinin erkeksi olduğuna genel kabul gördüğüne göre, erkek olmanın doğal bir potansiyel olarak böyle davranmaya yol açtığını mı kabul etmek gerekir?
Düşünülerek yapılacak tek şey kendin olmaktır diye düşünüyorum. (G 31)
Biz ilişkimizin başında şöyle bir şey söyledik birbirimize: ne yaparsak yapalım, ne olursa olsun, bunları konuşarak çözelim, çözemeyeceğimiz hiçbir şey yokmuş gibi düşünüp çözmeye çalışalım ; böyle bir şeyi ilişkimizin ilk başında söyledik. (G 25)
Kadının da sekse ihtiyacı var, kadın da seks yapmak istiyor. Ama bir kadının seks yapmadan çok uzun bir dönem kalabildiğini fizyolojik olarak biliyoruz. Kendileri de söylüyor. Biz çok uzun, bir sene seks yapmazsak kendimizi tutamıyoruz. (G 14)
Erkek egemenliğinin kurucu, vazgeçilmez iktidar stratejilerinden bir de kadın cinselliğinin erkeklerden farklı yapısı olduğu ve bu nedenle erkekler kadar zorlayıcı koşullarla karşılaşmadıkları iddiasıdır. Bu nedenle erkekler hata yaparsa bu gemlenemez doğaları yüzündendir. Oysa, kadınların böyle bir sorunları yoktur zaten!
Evlenmeden cinsel ilişkiye girmesi erkekse doğal bir olaydır. Bekar bir adamdır. Parayla da, piyasadaki bir kadınla da ilişkiye girebilir. Onun dışında genelevlere de gidebilir. Sağlık açısından sağlam. Ben mesela kendi çocuğumla bu konuları konuşamıyorum ama konuşabilsem, geneleve git derim. Hiç değilse korkusuzca (G 11)
Erkek belli bir yaşa gelene kadar duygu muygu hikaye, öyle bir şey yok. Erkek için hiçbir şey değişmez, ne değişir ki ağbi erkek için. Bence hiçbir şey değişmez. Ama kadın için öyle bir şey olduğu zaman çok şey değişir. (G 1)
Eril egemenliği üreten cinsellik, kadın bedeninin satın alınabilir / el konabilir olmasının yanı sıra, geri kalan kadınların cinsel yaşamlarına yönelen cinsel denetimle de şekilleniyor. Bekaret beklentisi ve namus adına erkeklerin kadınlara karşı baskı, tehdit ve şiddet uygulaması yaygın; hatta öldürme de çok sık telaffuz edilen bir kelime.
Toplumsal cinsiyet sadece farklı cinsler arasındaki iktidar ilişkilerine işaret etmez, aynı zamanda bütün toplumsal iktidar ilişkilerini tanımlayan, anlamlandıran İlişkiler inşa eder. Yanı toplumsal cinsiyet toplumsal ilişkileri tanımlamaz; toplumsal ilişkiler insan bedeninin cinselliğini şekillendirir. Bedenler arasındaki cinsiyet farkları aslında cinsellikle ilgili değildir, toplumsal olanın cinsellik üzerinden anlamlandırılması ile ilgilidir.
Askerliği, modern toplumların tek cinsiyete dayalı en önemli kurumu olan ulusal ordularda, genç yaşta bütün erkeklerin zorunlu olarak güvenlik hizmeti yaptığı en temel erkeklik pratiklerinden biri olarak tanımlayabiliriz. Modern toplumlarda sadece tek cinsi içine alan, aynı zamanda kitlesel katılımı gerektiren ve bütün erkeklerin katılımı zorunlu olan başka bir kurumun olduğunu söylemek zor.
Araştırmada görüşülen erkekler gerçek bir erkek olmayı çocuklarla ilgilenmeye bağlayarak, asıl erkekçe olmayan şey çocuğunu ihmal edip bara gitmek veya onun bezini değiştirmeyi reddetmek demişler.
İşçi sı­nıfı erkeği bedensel işgörme kapasitesi olarak temsil edilirken ser­maye yi yönetecek erkek akla dayalı yetenekler sahibi olarak temsil edildi.
Modern eril akıl , çoğu zaman, orta sınıf erkeklerin eğitim ve meslek edinme ile kazandığı, teknolojik bilgi ile bütünleşmiş bir “teknik akıl olarak ortaya çıktı.
Anne otoritesi erkekliğin sakatlanması anlamına geliyor. Kadınlar tarafından bağımlı hale getirilmek ile onlar tarafından sevilmek erkeklik inşasının zor, hat­ta imkansız durumlarından biri. Bu çelişkiyi aşarak erkek çocuğun annesi ile empatik ilişki geliştirmesi ise pro-feminist erkeklik yolu­nu açıyor.
Endüstriyel bölgelerin gerileyişi ve post-Fordist esnek istihdam biçimlerine geçişe dayalı yeni küresel kapitalist üretim biçimlerinin giderek yayılmasının yol açtığı işgücü göçü aslında mavi yakalı işçi erkek imgesinin sönümlenmekte olduğunun işaretidir.
Doğu’nun ilkel ve kadın haklarına saygı duymayan erkekleri olmazsa Batı’nın üstün uygarlığı olamaz. Batı’nın kadını metalaştıran cinsellik anlayışı olmazsa Doğu’nun namuslu kadınları olamaz.
Kapitalist ilişkilerin dünyaya yayılma sürecinde, sömürgecilik ile oluşan “beyaz erkek üstünlüğü rejimi bugünün küresel ticaret ilişkilerinin temelidir.
“Modernliğin olumsuz etkisine maruz kalan ve yeni kapitalizmin marjinalleştirdiği alt sınıflarda erkekliğin yeniden inşasında sporun rolünün yeniden önemli hale geldiği bir sürecin yaşanmakta olduğu­nu söyleyebiliriz.”
Erkeklik kaybı riskine birtakım çareler bulma çabası 🙂
Erkeklik inşasının temel stratejilerinden biri olan kadınlara mesafeli durma stratejisini aşabilen erkekler erkeklik ve kadınlık rollerini daha dengeli kılmayı başararak daha demokrat erkek olabiliyorlar (Hite 1994’ten aktaran Flood 2003b).
Yetişkin erkek olmak hem kadınlardan bağımsız olmayı hem de onlarla birlikte yaşamayı başarmayı gerektirir.
Hayat yaşandıkça öğreniliyor, tökezleyerek. (G 35)
Aileden uzak kalmanın, yatılı okumanın getirdiği çok yoğun bir sosyal ilişki içinde bulunuyorsunuz. Ülkenin her yerinden gelen farklı sınıftan çocuklar var, gözünüzü bazı şeylere açabiliyorsunuz, bazı gruplarla muhatap oluyorsunuz. Çok küçük yaşta insanların değişik sosyoekonomik durumlarını anlamaya başlıyorsunuz. (G 35)
Çocuğum doğduktan belli bir süre sonra, biraz ele avuca geldiği zaman ben evliliği değil, çocuğu düşünmeye başladım. (G 1)
Hiçbir zaman gözünün önünde gerçekleşen bir şeye insan karşı çıkamıyor; üzülüyorsunuz, ağlıyorsunuz, baba yapma diyorsunuz, yalvarıyorsunuz, ama o sizi dinlemiyor (G 25)
Çocuklar şiddeti ayrıca video, TV ve diğer popüler kültür araçlarından öğreniyor olsalar bile, babaların davranışlarını küçük yaştan beri izlemiş olmanın önemli bir şekillenme yarattığı araştırma bulguları arasında yer alıyor.
babaların erkek olarak ebeveynlik yapma tarzı çocuklar için önemlidir, özellikle de erkek çocuklar için.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir