İçeriğe geç

Klasik Sosyoloji Kuramları Kitap Alıntıları – George Ritzer

George Ritzer kitaplarından Klasik Sosyoloji Kuramları kitap alıntıları sizlerle…

Klasik Sosyoloji Kuramları Kitap Alıntıları

Ideolojiler ve ütopyalar arasındaki çatışma toplumda hep var olan bir gerçekliktir.

Manheim

Comte’un yaklaşımının evrimci kuramı veya üç aşama yasası.

Bu kuram, dünyanın üç entelektüel aşamadan geçtiğini ileri sürer. Comte’a göre, sadece dünya bu süreçten geçmez aynı zamanda gruplar, toplumlar, bilimler, bireyler ve hatta zihinler aynı üç aşamadan geçer. Birincisi, 1300’den önceki dünyayı karakterize eden teolojik aşamadır. Bu dönem boyunca başlica fikir sistemi, insana göre biçimlendirilen doğaüstü güçlerin ve dinsel figürlerin her şeyin kökeninde olduğu şeklindeki inancı vurgulamıştır. Özel olarak, toplumsal ve fiziksel dünya, Tanrı tarafından yaratılmı olarak algılanmıştır. İkinci aşama, kabaca 1300 ile 1800 arasında gerçekleşen metafizik aşamadır. Bu döneme özelliğini, kişiselleşmiş tanrılardan ziyade “doğa” gibi soyut güçlerin neredeyse her şeyi açıkladığına dair inanç vermiştir. Son olarak, 1800’de dünya, bilime inancın karakterize ettiği pozitif aşamaya girdi. İnsanlar artık mutlak nedenler (Tanrı veya doğa) arayışını terk etmişler ve bunun yerine toplumsal ve fiziksel dünyayı, onları yöneten yasaları keşfetmek için gözlemeye yoğunlaşmışlardır.

Tocqueville’in kuramının gücü, birbiriyle ilişkili özgürlük, eşitlik ve Özellikle merkezileşme fikirlerinde yatar. Tocqueville’in, merkezi hükümetlerin artan denetimi hakkındaki büyük anlatı”sı, Weber’in bürokrasiyle ilgili eserine ve özellikle Michel Foucault’nun “yönetimsellik” ve onun yavaş yavaş yayılması, artan şeytaniliği ve denetlediği insanların “ruh”unu bile istila etme eğilimi hakkındaki daha çağdaş eserini kapsayan diğer kuramlara önayak oldu.
Tocqueville’in kuramının merkezinde birbiriyle ilişkili üç konu bulunur. Aydınlanmanın bir ürünü olarak Tocqueville her şeyden önce, önemli bir ſözgürlük destekçisi ve savunucusudur. Bununla birlikte o, önceki, daha fazla eşitsizlik çağının aristokratlarının (onun kendisi bir aristokrattı) ürettiği üstünlükle karşılaştırıldığında sıradanlık üretmeye eğilimli gördüğü eşitlik konusunda daha fazla eleştireldir. Daha da önemlisi, eşitlik onu en fazla ilgilendiren şeyle ilişkilidir ve bu da özellikle hükümette merkezileşmenin artması ve merkezileşmiş hükümetin özgürlük için oluşturduğu tehlikedir. Ona göre önceki dönemin eşitsizliği, aristokratların iktidarı, yönetimin merkezileşmesini kontrol altında tutuyordu. Bununla birlikte, aristokratların çöküşü ve daha çok eşitliğin ortaya çıkışıyla birlikte merkezileşmeye yönelik her zaman var olan eğilime karşı koyma kabiliyeti olan hiçbir grup kalmadı. Çoğunlukla eşit olan insanlar kitlesi, bu eğilime karşı koyamayacak kadar “köle ruhu”du Tocqueville, eşitliği “bireycilik”e (kendi “icat ettiği”ni iddia ettiği ve itibar görmesini sağlayan önemli bir kavram) bağlar; ona göre sonuçta ortaya çıkan bireyciler, daha büyük “topluluk”un refahıyla,onlardan önceki aristokratların ilgilendiğinden çok daha az ilgileniyorlardı.
Klasik sosyoloji kuramcılarının eserlerine bir giriş olarak tasarlanan bu kitaba, ele alınacak kuramların özüne değinen tek-cümle açıklamalarla başlıyoruz.

Bireysel özgürlüğün çok az olduğu, merkezileşmenin giderek arttığı bir dünyaya doğru yol alıyoruz. (Alexis de Tocqueville)

• Bilimin egemen olduğu bir dünyaya doğru evriliyoruz. (Auguste Comte) • Dünya, giderek artan düzen ve ahenk doğrultusunda hareket etmektedir. (Herbert Spencer)

Kapitalizm, işçilerin kapitalistler tarafından sömürülmesine dayanır. (Karl Marx) • Modern dünya, daha önceki toplumlardan daha az ahlaki uyum içinde bulunur. (Emile Durkheim) .

• Modern dünya, içinden hiçbir kaçış yolu olmayan rasyonel sistemlerin demir kafesidir. (Max Weber)

Kent, belirli bir kişi tipi üretir. (Georg Simmel)

Toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri, bireysel deneyimin, toplumdaki sorunların ve tarihin çoğunu açıklar. (Charlotte Perkins Gilman)

Afrikalı Amerikalılar ile beyazları, bir duvar değil bir peçe ayırır. (W. E. B. Du Bois)
Insanlar kendilerini gösterişçi tüketime kaptırırlar. (Thorstein Veblen)

Bilgiyi toplumsal dünya biçimlendirir. (Karl Mannheim)

İnsanların, zihinleri ve kendileriyle ilgili anlayışları, toplumsal deneyimleri tarafından biçimlendirilir. (George Herbert Mead) .

İnsanlar, toplumsal ilişkilerinde bu ilişkilerin üstesinden gelmek için çoğunlukla denenmiş ve doğru tarifler’e güvenirler. (Alfred Schutz)

Toplum, toplumsal yapıların ve işlevlerin bütünleşmiş bir sistemidir. (Talcott Parsons)

İnsanların zihinleri ve kendileriyle ilgili anlayışları, toplumsal deneyimleri tarafından biçimlendirilir.
Toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri, bireysel deneyimin, toplumdaki sorunların ve tarihin çoğunu açıklar.
Kapitalizmin sırrı, siyasal iktidarların, ekonomik ilişkilere dönüşmüş olmasıdır. Kapitalizmde özgür olmanın ve eşitsizliğin kaynağının farkında olduğunuzda kapitalizmin kendisinin değiştirilmesi gerektiğini kavrarız. Bu nedenle ideolojilerin, kapitalist sistemi korumak için yaratılmaları gerekir ve ideolojilerin kapitalist sistemi koruma biçimlerinden biri, eşitsizliği eşitlik, özgür olmamayı özgürlük olarak göstermeleridir.
İnsanların zihinleri ve kendileriyle ilgili anlayışları, toplumsal deneyimleri tarafından biçimlendirilir.
Kent, belirli bir tip kişi üretir.
Hukümette görev alanlar, herkese karısmaktan ve her şeyi ellerinde tutmak tan zevk duyarlar (Tocqueville, 1893/1959:190), Avrica Foucault’ya benzer şekilde “onlar, insanlara acı çektirmekten çok onları asağılayacaklardır (Tocqueville 1835-40/1969:691). Bu tür bir yönetim, anne-babanın çocuklar üzerindeki gücüne daha çok benzeyen yumuşak güç’tür. Vatandaşları, sürekli bir biçimde çocuklukta tutma işlevi görür ve “vatandaşların, haz almaktan başka hiçbir şeyi düşünmemeleri koşuluyla haz aldiklarını görmekten hoşlanır (Tocqueville, 1835-1840/1969:692). Bu anlayışla İnsanların arzularını bastırmaz ancak onu yumuşatır, esnetir ve ona yol gosterir; eylemi nadiren yasaklar ancak çoğu zaman kısıtlar; hiçbir şeyi tahrip etmez ancak çoğunu doğumdan itibaren engeller; asla zalim değildir ancak, o kadar çok ket vurur,
kısıtlar, kuvvetten düşürür, boğar ve aptallaştırır ki sonuçta her ulus, çobanı olan hükümetle beraber ürkek ve çalışkan hayvanlar sürüsünden daha fazlası değildir (Tocqueville, 1835-1840/1969:692). Yine, Foucault’yu andırır bir,şekilde bu hükümet denetimi, kılcal damar tarzının bir türü içinde işleyişini sürdürür çünkü toplumun tümünü kapsayacak şekilde kucağını açar. Ayrıntılı ve tek biçimli olan küçük, çetrefil kurallar ağında toplumsal yaşamın tümünü kaplar (Tocqueville, 1835-1840/1969:692).
..merkezileşme, bir devlet memurluğu elde etme ve devlet parası kazanma arzusuna yol açar ve bu tüm eski hükümetlerin altını oyan ve gelecekte tüm hükümetlerin altını oyacak olan sinsi hastalıktır.
Bize vuran elleri öpme!

Du Bois

Yirminci yüzyılın sorunu, ırk sorunudur;bu sorun , ırk farklılıklarının dünyanın yarısının en büyük yeteneklerine ,modern uygarlığın fırsatlarını ve ayrıcalıklarını paylaşma hakkının bundan böyle inkar edilmesinin ne kadar temeli haline getireceğidir. s.346

Du Bois /1900/1995

Tocqueville’in kuramının gücü, birbiriyle ilişkili özgürlük, eşitlik ve Özellikle merkezileşme fikirlerinde yatar. Tocqueville’in, merkezi hükümetlerin artan denetimi hakkındaki büyük anlatı”sı, Weber’in bürokrasiyle ilgili eserine ve özellikle Michel Foucault’nun “yönetimsellik” ve onun yavaş yavaş yayılması, artan şeytaniliği ve denetlediği insanların “ruh”unu bile istila etme eğilimi hakkındaki daha çağdaş eserini kapsayan diğer kuramlara önayak oldu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir