İçeriğe geç

Yüz Liraya Bir Deli Kitap Alıntıları – Aziz Nesin

Aziz Nesin kitaplarından Yüz Liraya Bir Deli kitap alıntıları sizlerle…

Yüz Liraya Bir Deli Kitap Alıntıları

Kaleminizin sizden başka efendisi olmasın!
Hiçkimseye yaranmaya çalışmayın
Uygarlık insanın yüreğinde olmalı herşeyden önce, orda yoksa hiçbiryerde yok demektir
Günümüzde,herşeyin sıkıntısı çekilen dünyamızda, yanlızca insan sıkıntısı çekilmemekte,tersine, istenilenden, gereksinilenden çok sayıda insan bulunmaktadır
Namuslu adama bu zamanda enayi diyorlardı. Namuslu olmak, enayi sayılıyordu
Zaman doğruların en büyük destekçisi
İstanbul’da ne kadar çok taş olduğunu o an anladım.
İnsan uykuda da yaşar ama, neye yarar böyle yaşamak!.. Yaşamak, yaşadığını bilmektir, yaşamanın bilincine varmaktır.
namuslu adama bu zamanda enayi diyorlardı. Namuslu olmak, enayi olmak sayılıyordu.
Zaman, doğruların en büyük destekçisi
Dışarı, nah böyle, vıcır vıcır deli kaynıyor.
ekmek midenin gıdası, musiki ruhun gıdası olduğu gibi, hürriyet de beynin gıdasıdır.
Zaman, doğruların en büyük destekçisi İşte bunun için yaşamak güzel!
Kaleminizin sizden başka efendisi olmasın!
Dostluğa çok değer veririm.Dostlukları kolay kazanmadığım için, kolay da yitirmek istemem.
Nötron bombasını yapan Uygarlık ise insanları yok edip yapıları, nesneleri korumayı yeğliyor.Hangisi insanca, hangisi uygarca, hangisi doğru? Seçmesi o kadar zor değildir, elbette insan ı nesne den üstün tutanı
Uygarlık, insanın yüreğinde olmalı her şeyden önce, orda yoksa hiçbir yerde yok demektir.
Bir insanın değeri topluma göre değişiyor.
O güzel iki dudağınızın arasından kanatlanacak bir kelimeyle, en kabasaba erkeği, yıldırım çarpmış kart meşe gibi yere serebilirsiniz.
Hayatımda ilk defa hedefi tutturdum, diyor.O kadar küfrü yedikten sonra damadın kafasını yarmasaydım, hırsımdan ölürdüm.
Ey hürriyet, sen ne şeker şeysin

ekmek midenin gıdası, musiki ruhun gıdası olduğu gibi, hürriyet de beynin gıdasıdır.

Yumruğu aşağı tabakadan insanlar kullanır.
Hak sillesinin sedası yoktur.
Sıkıyönetim emri olunca neden, niçin, nasıl,niye? gibi soruların hiçbiri sorulmaz.
Bu bizim milletimize yaranılmaz kardeşim. Ne kadar hizmet edersen et, yine değerin bilinmez.
Deli olmayan hiç karakolun önünden geçer mi?
İnsan uykuda da yaşar ama, neye yarar böyle yaşamak! Yaşamak, yaşadığını bilmektir, yaşamanın bilincine varmaktır.
Sayın bayanlar, çok sayın genç bayanlar, pek çok sayın güzel bayanlar! Birazcık dikkatli olunuz. O güzel iki dudağınızın arasında kanatlanacak bir kelime ile, en kaba saba erkeği, yıldırım çarpmış kart meşe gibi yere serebilirsiniz.
Zaman, doğruların en büyük destekçisi İşte bunun için yaşamak güzel!
Bikez bile denize giremediğim, bir şişe soğuk bira bile içemediğim yazın nesini seveyim? Kışın don, yazın kavrul. Yazı kışı sevmem de, baharı pek mi severim? Yoo Tadını çıkaramadıktan sonra ben neyleyeyim öyle baharı?
– Memleketinizde geçim sıkıntısı varmış. Dar gelirliler çok sıkıntı çekiyorlarmış. Orta sınıf günden güne kayboluyormuş.
– Bak, bak, bak, bak Neler uydurmuşlar bizim için Sayın arkadaşlar, önce sizlere şu gerçeği arz etmek isterim ki, bizim yurttaşlarımız geçim sıkıntısını yalnız yabancı gazetelerden okur ve insanlık adına başkaları için büyük üzüntüye düşerler. Bizde ne geçim sıkıntısı vardır, ne de başka bir sıkıntı.
Zaman, doğruların en büyük destekçisi İşte bunun için yaşamak güzel!
Kristof Kolomp, 1848 Prusya İhtilalinde Şekspir ordularına karşı savaşırken ölmüş ve son sözü “Ey hürriyet, sen ne şeker şeysin ” olmuştur.
Dışarısı, nah böyle, vıcır vıcır deli kaynıyor.
Gülmesini bilmek. Evet çok önemli bu. Çevremize bakalım, gülenlerin pek çoğu, gülmesini bilmeden gülenlerdir.
“Uygarlık, insanın yüreğinde olmalı her şeyden önce, orada yoksa hiçbir yerde yok demektir.”
“Gelmesi ucuz, gitmesi ucuz! İnsanlar geliyorlar dünyamıza, sonra gidiyorlar. Milyonlarcası, yüz milyonlarcası böyle. Bir insanın değeri topluma göre değişiyor. İki milyarlık bir dünyada vazgeçmesi zor bir değer sayılan insanlar çeyrek milyar bile tutmaz. Uygar toplumlar bireylere bir değer tanımış. Aç kalmamak, sürünmemek, korkmamak, insan gibi yaşamak hakkı, değeri. Ama milyarın çok üstündeki geri kalmışlar, karın doyurma karşılığında bütün yaşamlarını veriyorlar, veriyorlar, yine de aç açına sürünüyorlar, sürükleniyorlar.”
Günümüzde, her şeyin sıkıntısı çekilen dünyamızda, yalnızca insan sıkıntısı çekilmemekte, tersine, istenilenden, gereksinilenden çok sayıda insan bulunmaktadır.
Onun gibi namuslu adama bu zamanda enayi diyorlardı. Namuslu olmak, enayi olmak sayılıyordu.
Sayın bayanlar, çok sayın genç bayanlar, pek çok sayın güzel bayanlar! Yüksek müsaadeniz olursa, sizlere söyleyecek bir iki sözüm var. Şu kaba saba erkeklerle konuşurken biraz, hani birazcık dikkatli olunuz.
Arkadaşım,
– Bu kumaşların modası çoktan geçti dedi.
Kumaşın modası geçmiş ama, benim o geçen modada hevesim kalmış.
Ben kışı sevmem. Yazı da sevmem ya Bikez bile denize giremediğim, bir şişe soğuk bira bile içemediğim yazın nesini seveyim?.. Kışın don, yazın kavrul. Yazı kışı sevmem de, baharı pek mi severim? Yoo Tadını çıkaramadıktan, dolu dolu yaşayamadıktan sonra ben neyleyeyim öyle baharı?
Kocalarını delidir diye şikâyet eden kadınlar bulunduğu gibi, karılarının deliliklerinden şikâyetçi kocalar da vardı.
Hastaneden kaçanlar şizofrendi. Hastalıklarının belirtilerine gelince Anormal davranışları vardı. Kısacası, şehirde olağandışı davranışları görülenlerden kuşkulanılanlar tutulup sorguya çekilecekti.
~Genç kuşak yazarlara~
▪Hiç kimseye yaranmaya çalışmayın!
▪Kaleminizin sizden başka efendisi olmasın!
▪Ve doğruyu yazdığınıza inanmışken size saldıranlar olursa, hiç kaygılanmayın, zaman doğruların en büyük destekçisidir.
Yazı kışı sevmem de baharı pek mi severim? Yoo Tadını çıkaramadıktan, dolu dolu yaşayamadıktan sonra ben neyleyeyim öyle baharı?
İnsan uykuda da yaşar ama neye yarar böyle yaşamak!.. Yaşamak, yaşadığını bilmektir, yaşamanın bilincine varmaktır.
Zaman, doğruların en büyük destekçisi İşte bunun için yaşamak güzel!
Hiçkimseye yaranmaya çalışmayın! Kaleminizin sizden başka efendisi olmasın! Kafanıza ve gönlünüze göre doğruluğuna inandığınızı doğruca yazın. Yanlış ve yanılgınızı gösteren olursa “Yanılmışım, bağışlayın!” demek yürekliliğini gösterebilin.
Daha eskiden de aralarında çıkarcılık bağı olan akrabaları İngiltere’yi, Almanya’yı efendileri saymışlardı. Benim efendim yok, ama dostlarım var. Sovyetler Birliği, ilk işçi sınıfı devrimini yapmış bir ülke olarak, halkına saygı duyduğum dost bir ülkedir benim için.
Lambayı yaktım. Masanın başına oturdum. Rüyada gerçekten ağlamıştım. Gözlerimin yaşını silip hemen bu korkulu rüyayı yazmaya başladım. Sabah olmayacak mı? Amma da uzadı bu gece
Bizde basın hürriyeti de, öbür hürriyetler de çoktur. Hatta bu kadar hürriyeti biz ne yapalım diye şaşırdık kaldık.
Rüya görerek hayatımı uzatıyorum.
Kadın açtı ağzını, yumdu gözünü Bu kadar sefalete katlanamazlardı. Onun gibi namuslu adama bu zamanda enayi diyorlardı. Namuslu olmak, enayi olmak sayılıyordu. Onların ayarındakilerin karıları, çocukları lüks içinde yüzüyorlardı. Kadın söylemediğini bırakmadı.
Ben daha rakının tadını bilmem.
Sayın bayanlar, çok sayın genç bayanlar, pekçok sayın güzel bayanlar! Birazcık dikkatli olunuz. O güzel iki dudağınızın arasından kanatlanacak bir kelimeyle, en kaba saba erkeği, yıldırım çarpmış kart meşe gibi yere serebilirsiniz.
Çaaaaay diye bağırarak bize iki çay dedi.
Fakir fukara havyar yesin!
Söylediklerine göre, kırk yaşına kadar cebinden tabanca eksik olmamış. Tespih çeker gibi pantolon cebinden tabancanın tetiğiyle oynarmış. Yine söylendiğine göre, bikaç kişiye de ateş etmiş ama tutturamamış. Nişancılığına çok nişancı. Yalnız gözleri şaşı olduğundan hedefi tutturamıyor
Paltoyu giydiğim ilk gündü. Akşam vapura bindim. Cıgara arıyordum. Üstümü başımı aradım, cıgara paketi yok. Oysa vapura binmeden iskeledeki dükkândan iki paket cıgara almıştım.
Bizi, eskiler içinde görmeye alışmışlar. Yenice bişey giydik mi, gözleri tedirgin oluyor.
Kış erken başlamıştı o yıl. Aralık ayının ortasında hava karlamıştı. Ben kışı sevmem.
Çünkü onlar, fikir hürriyetinin ne demek olduğunu bilen, birbirlerine karşıt düşünce ve inançta olsalar da, yine de birbirlerine saygı duyan çok medeni iki gazetecidir.
Durmadan da okur. Kadın da öyle güzel ki.
Kızı iyi birisi istedi. Ona da fakir diye vermediler.
Madem böyle korkacaktın evvelden böyle çalışsana!
Allahın belası kadın. Her şeye karışıyordu.
Bu işsizlik 2 ay sürünce artık canıma tak etti.
Çalıştığım gazete sıkı yönetimce kapatılmıştı.
Zavallı Necla’yı sürükleye sürükleye ormana götürüyorlar.
Canavarlar ruhuma tasallut ediyorlar.
Ulan sizde hic mi din iman yok alçaklar?
İstanbul’da ne kadar çok taş olduğunu o an anladım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir