İçeriğe geç

Mesnevi Terapi Kitap Alıntıları – Nevzat Tarhan

Nevzat Tarhan kitaplarından Mesnevi Terapi kitap alıntıları sizlerle…

Mesnevi Terapi Kitap Alıntıları

Her canlının ölümü tadacağını,
Ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.
Mevlana
Gerçeği öğrendim bir gün
Ve gerçeğin acı olduğunu
Sonra dozunda acının,
Yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim.
Mevlana
Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana
Mevlana
İnsanların zayıf/kötü yönleri merkeze alınmadan güçlü/iyi yönleri dikkate alınarak iyi ilişkiler kurulabilir.
İnsanların tecrübelerinden ders çıkarmak ve içinde öneri olan eleştirileri korkmadan kabullenmek hayatımızı kolaylaştırır.
Mevlana..insanın asıl özgürlüğünün arzularından, dürtülerinden kurtulmuş olmasına bağlı olduğunu anlatmak istiyor. Duygusal özgürlüğün insanı mutlu etmesi bakımından fiziksel özgürlükten daha önemli olduğunu vurguluyor.
Allah bu dünyada insanlarla sebepler vasıtasıyla iletişim kuruyor.
Yaratıcımız bizlerle olay diliyle konuşuyor. Bu dili de ancak Yaratıcının buradaki mesajı nedir? diye düşünen insan anlayabilir.
“Mutluluk, daha iyi bir hayatım olsa ne yapardım?” demek yerine, “Sahip olduğum hayatla daha iyi neler yapabilirim” demektir
Sual de bilgiden doğar, cevap da
İstediğin bir şey olmuyorsa ya daha iyisi olacağı için Ya da gerçekten de olmaması gerektiği için olmuyordur.
Sopayla kilime vuranın gayesi kilimi dövmek
değil, kilimin tozunu almaktır. Allah sana sıkıntı vermekle tozunu, kirini alır.
İnsanın yarısı ayıptandır, yarısı gaybdan.
Savaşta vurulur ölürüm. İnsanlar da benim ne yiğit, ne kahraman biri olduğumu görür. Ama beni nefsimle savaşırken kimse görmüyor. Gösteriş için değil, yalnız Allah için savaşmış oluyorum. Öyleyse küçük savaşa değil, asıl büyük savaşa devam edeceğim.
Dua ediyor olabilmek bile aslında bir bakıma gemiye girmiş olmak demektir; kaptan köşküne henüz ulaşamamış olsak da en azından limanda kalmadık.
Gönlün, ten havuzunda çamura bulanmış ama gönlünü temizlemen gerekiyor. Gönlünü güzel şeylerle doldurursan kötü şeyler kendiliğinden gider..
Napolyon;
Hayatta mutlu olduğum gün, altı günü geçmemiştir. diyor.
Hırs var, yetenek var, çalışma var fakat bilgelik özellikleri yok. Neticede mutlu olamıyor.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ağaçların bir haftada meyve verdiğini düşünürsek yanılırız. Çünkü onlar bir sene boyunca nice fırtınalara, kışlara göğüs gererler. İnsanın düşünce üretiminde de aynı şey geçerlidir.
Bilgi çağını bilgelik çağına dönüştürürken yol göstericimiz Mevlana olacaktır. Çünkü o ruhsal yapımızdaki şifrelere dokunuyor, bizde var olan duyarlılığı harekete geçiriyor.”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan

İnsanlık Mevlana’yı yeniden keşfediyor. Çünkü onun öğretisi yaşadığı zamana hapsedilemeyecek kadar evrensel. Çünkü hepimizin ondan öğreneceği çok şey var. Prof. Dr. Nevzat Tarhan buradan bakarak, Mesnevi’nin çağları aşan bilgeliğinin ruha nasıl şifa olabileceğini anlatıyor.

Tarhan, Mesnevi Terapi’de Mevlana’yı günlük hayatta bize yol gösterecek bir rehber olarak tanımamız gerektiğini anlatıyor. İçimizdeki hakikati görmemizi, farkındalığımızı artırmamızı sağlayacak önerilerle, Mesnevi’yi modern psikoloji tarafından da kabul gören bir anlayışla kalbe ve ruha şifa veren bir eser olarak okutuyor.

Ve Mevlana’dan ilhamla şöyle diyor:

“İnsanın gözü kördür ışık olmadıkça,
Aşkın gözü kördür gerçekler olmadıkça,
Aklın gözü kördür ahlak olmadıkça,
Hırsın gözü kördür terazi olmadıkça,
Şöhretin gözü kördür tevazu olmadıkça,
Gücün gözü kördür erdem olmadıkça,
Paranın gözü kördür insaf olmadıkça,
Menfaatin gözü kördür empati olmadıkça,
Adaletin gözü kördür hakkaniyet olmadıkça,
Tabibin gözü kördür tıp etiği olmadıkça,
Medeniyetin gözü kördür bilgelik olmadıkça ”

Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Şehit olmak isteyen bir sufi tam doksan kez savaşa katılmıştı. Adı Ayyazi idi. Sufinin bütün vücudu yaralanmıştı. Şehitlik gönül işi diyordu. Böylece artık savaştan vazgeçip kendisini dünyadan çekmeye karar verdi. Nefsiyle savaşmaya başladı. Bir çeng sesleri duydu. Nefsi, Haydi,kalk,savaşa git diyordu. Ama Ayyazi direndi ve nefsine teslim olmadı. Savaşta vurulur ölürüm. İnsanlar da benim ne yiğit, ne kahraman biri olduğumu görür. Ama beni nefsimle savaşırken kimse görmüyor. Gösteriş için değil, yalnızca Allah için savaşmış oluyorum. Öyleyse küçük savaşa değil, asıl büyük savaşa devam edeceğim.
Yüz türlü oyun görüp,yüz türlü tecrübe geçirip akıbeti gören kişi bir tek oyun görene benzemez.
İnsan emek vermediği ya da bedel ödemediği şeyleri zihninde değersizleştiriyor.
Bazı insanlar yaptıkları hatalardan ders çıkarır ve aynı hatayı iki kez işlemezler. Bir de akıllı insanlar vardır ki deneme yanılma ile hiç vakit kaybetmez, başkalarının hatalarından ders çıkarır ve o hataya hiç düşünmezler.
Tek ayrıcalığımız düşünmektir. Yoksa Darwin’in yanıldığını çok iyi bilirim. Bazılarımız değişime uğramadılar. Onlar hala maymun.
Üzülme der Hz. Mevlana ve devam eder;
Sopayla kilime vuranın gayesi kilimi dövmek değil,
Kilimin tozunu almaktır.
Allah sana sıkıntı vermekle tozunu, kirini alır.
Kişi kendini tanıdıktan sonra kendini yönetmeyi öğrenmelidir.
Tevazu aslında alçakgönüllülük değildir. Tevazu eşitler arası ilişkisi kurmak demektir. Kendini diğer insanlardan daha aşağı görmek değil, eşit görmektir aslolan. Prensipli, ilkeli bir hayat yaşamaktır.
Mesnevi’den Söz
Yüz’de ısrar etme, doksan da olur
İnsan dediğinde, noksan da olur
Sakın büyüklenme , elde neler var
Bir ben varım deme, yoksan da olur
Hatasız dost arayan dosttan da olur.
Sağlıklı insanlar hep bir arayış içinde olmuştur. Bunun nedeni insanda bulunan yeniliği arama geni dir. İnsanın bu geni harekete geçirmesi için kendini güvende hissetmesi gerekir.
insan gerçeklerden kopmadan da kötü şartlarla mücadele için kendini iyi hissetmenin yolunu bulabilir.
Bir olay yaşadığımızda Acaba bu Allah’ın bir mesajı mıdır? diye düşünmemiz gerekir. Allah bu dünyada insanlarla sebepler vasıtasıyla iletişim kuruyor. Mucizeler peygamberlere özgüdür ama Yaratıcı ‘nın bize de hitap edişinin sayısız yolu var. Allah dünyada Hakîm ismiyle tecelli ediyor ve bu isim sebeplerin varlığını gerektiriyor. Eğer sen sebeplere riayet etmiyorsan Allah’ın sıfatlarını yanlış biliyorsun demektir. Allah çalışmadan vermiyor. Güzel şeylerin hep çileyle elde edildiğini görüyoruz. Koyulmuş psikoloji yasaları var; işte bunlar Allah’ın yasaları. Onlara uygun davranabilmek insanın özgür iradesini engellemiyor. İnsanın sorumluluğunu da ortadan kaldırmıyor.
Dua kapı çalmaktır, sonrasına karışmak haddi aşmaktır.
Mesnevi’den Söz
Nefsini alçak gören kişi, ne mutludur. Dağ gibi kendini üstün gören kişinin de vay hâline! Şunu iyi bil ki bu kibir, ululanma, kendini herkesten üstün görme hâli, öldürücü bir zehirdir. Ahmaklar bu zehirli şarabı içerek sarhoş olurlar.
Bazı insanlar yaptıkları hatadan ders çıkarır ve aynı hatayı ikinci kez işlemezler. Bir de akıllı insanlar vardır ki deneme yanılmayla hiç vakit kaybetmez, başkalarının hatalarından ders çıkarır ve o hataya hiç düşmezler.
İnsanın iyi veya kötü olmasını ona verdiğimiz eğitim belirler.
Mevlana’dan ilham alarak ben de derim ki
“İnsanın gözü kördür ışık olmadıkça,
Aşkın gözü kördür gerçekler olmadıkça,
Aklın gözü kördür ahlak olmadıkça,
Hırsın gözü kördür terazi olmadıkça,
Şöhretin gözü kördür tevazu olmadıkça,
Gücün gözü kördür erdem olmadıkça,
Paranın gözü kördür insaf olmadıkça,
Menfaatin gözü kördür empati olmadıkça,
Adaletin gözü kördür hakkaniyet olmadıkça,
Tabibin gözü kördür tıp etiği olmadıkça,
Medeniyetin gözü kördür bilgelik olmadıkça ”
“Üzülme” der, Mevlana
“İstediğin bir şey olmuyorsa ya daha iyisi olacağı için Ya da gerçekten de olmaması gerektiği için olmuyordur ”
“Üzülme” der Hz. Mevlana ve devam eder;
“Sopayla kilime vuranın gayesi kilimi dövmek değil,
Kilimin tozunu almaktır.
Allah sana sıkıntı vermekle tozunu, kirini alır.”
Mevlana der ki
“İnsanda güzel olan yüzdür,
Yüzde güzel olan gözdür,
Ama insanı insan yapan ağızdan çıkan sözdür ”
Bir ben varım deme, yoksan da olur.
İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu
Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.

Mesnevi Terapi, Nevzat Tarhan

Paranın gözü kördür İnsaf olmadıkça.
Alim kişi ilim sahibidir ve ilmini başkalarına anlatır. Heykeltıraş mermere, marangoz ahşaba şekil verir, alim kişi de diğer insanlara. Bilge kişi ise öncelikle kendisine şekil verir. Arif olan insansa hem kendine hem de başkalarına şekil verir.
Belli şartlarda uzaktan sevmeyi başarmak gerekiyor. Çünkü bazen sevgi insana yanlış şeyler yaptırabiliyor.Sevginin insanı gerçeklerden koparmaması lazım
Sert huylu insanlar, güzel sözlü bile olsalar yaptıkları işler diğer insanları incitir
İnsan kendinde iyiyi galip getirdiği sürece gelişiyor.
“Ateşin cevherdeki değerli madenleri ayırt etmesi gibi insan, başına gelen kötülüklerde verdiği tepkiye göre içindeki iyi insanı ortaya çıkartır.”
En büyük zafer ; bireyin kendine karşı kazandığı zaferdir.
Mutluluk, ‘daha iyi bir hayatım olsa ne yapardım?’ demek yerine, ‘sahip olduğum hayatla daha iyi neler yaparım?’ demektir.
Aşkın bir boyutu vardır ki muhakemeyi bozar,sağlıklı karar vermeyi engeller.
Dua kapı çalmaktır.Kapının ne zaman açılacağının kararını ev sahibine bırakmalıyız.
Gönlünü güzel şeylerle doldurursan kötü şeyler kendiliğinden gider.Bir havuzu temizlemek için en doğal yöntem,akarsudur.
Kıvılcım küçüktür ama koca binaları yakabilir.Küçük yanlışlar da belki önemsiz görünür ama önemli şeylere sebep olabileceği için tehlikelidir.Küçük görülen basit hatalar felaketlere yol açabilir.
duygusal zekası yüksek olan kişiler alkış ve övgü almak için kendilerini sergilemek isterler.O yüzden de yerine ve zamanına önem vermezler.Vicdani zekası yüksek kişi ise güzellikleri teşhir etmeden önce toplumsal faydayı ve yerinin,zamanının doğru olup olmadığını düşünür.
Güzel şeyleri ortada bırakmak,güzelin özelliğine uymaz.
Kötülük yapacak insanın kötülüğüne engel olmak cihattır.
Emek vereceğiz,dalmak için dalgıç kıyafetlerini giyeceğiz, çile çekeceğiz.Zaten kolay elde edilen şeyler kalıcı olmuyor.
Mutlaka gönülden gönüle yol vardır derler..
Ümitsizlik semtine gitme, ümitler vardır.
Karanlık tarafa gitme, güneşler vardır.
Özgürlükle sorumluluk arasında bir dengenin olması gerekir
Mutluluk , daha iyi bir hayatım olsaydı ne yapardım? Demek yerine , Sahip olduğum hayatla daha iyi neler yaparım ? demektir ..
Dua kapı çalmaktır.
Kapının ne zaman açılacağının kararını ev sahibine bırakmalıyız. Biz sadece talep ederiz.
Unutmayalım ki, hakkıyla istemenin bir şartı da talebe cevap verecek konumda olanın karşısında hadsizlik yapmamaktır.
Nasıl ki bir su damlası sürekli damladığnda mermeri olabiliyorsa , insan da sürekli aynı şeyleri düşündüğünde zihinsel yapısında bir zayıflama meydana gelir .
İyi insan olmanın annesi tevazu ,babası cesarettir
“Aldatıldım diye değil, ona olan güvenimi kaybettiğim için ağlıyorum..”
Yanlışlarını savunmam.
“İstediğin bir şey olmuyorsa ya daha iyisi olacağı için
Ya da gerçekten de olmaması gerektiği için olmuyordur ”
Hikayedeki köpek kış gelince bir köşeye büzülüp ihtiyacının farkına varıyor ve “Şu yaz bir gelsin de” diyor ama yaz gelince ihtiyacını unutuyor. Burada kısa vadeli düşünen insanların biz bir sonraki hâli düşünmemeleri vurgulanmış. Köpek sadece bulunduğu ânı düşünüyor. O anda bir acı çekmedikçe gelecekte olabilecekleri hesaba katmıyor. Tembel köpeğin durumundaki kişi yazın çalışmaz ama kışın gelince de titrer. Eğer titremek istemiyorsak yazın kışı hatırlayarak tembellikten kurtulup tedbir almak için kendimizi motive etmemiz gerekir. Bu nedenle, kısa vadeli düşünen insanlar geleceği planlayamazlar. Kişi uzun vadeli düşünüp kendine bir hedef koymazsa tembellik galip gelir.
Günümüzde modernizm fiziksel görünümü çok fazla yüceltiyor. Görünüme hizmet eden kozmetik sanayinin büyük bir endüstrisi var artık. Bu endüstri çıkarlarını korumak adına “Çirkinlik yoktur, bakımsızlık vardır” sloganıyla en güzel kadını bile makyaj yapmak zorunda bırakıyor. “Güzelsen değerlisin, güzel değilsen değerli de değilsin” şeklinde fiziksel görünüşün yüceltildiği bir ahlak anlayışı hâkim.
Kibirliler ise hep kendilerini göstermeye çalışırlar. Aslında kibirli insanlar özgüven eksikliği olan insanlardır. Bu narsistik kişilerin özelliğidir. Kendilerini aslında değersiz gördükleri için sürekli olarak kendilerini ispatlamaya çalışır ve överler. İçinde bulundukları hâlin farkına da varmazlar. Bu nedenle hak etmedikleri şeyleri kendilerine mal ederler.
Yapılan eleştiri kişiliği mi hedefliyor yoksa davranışları mı, önce buna bakmak gerekir. Kişiliği eleştiriyorsa o eleştiri anlamsız, kötü niyetli bir eleştiridir. Ama herhangi bir art niyet taşımadan sadece var olan bir hatayı düzeltmek niyetiyle yapılmışsa o eleştiriyi dikkate almak gerekir.
Başkalarının ayıbı ile uğraşan insanların zihin dünyalarında yanlış inanışlar vardır. Bu yanlış inanışlardan biri kendini kanıtlama çabasıdır. “Ben biliyorum, ben bir hata yakaladım” diyerek kendilerini kanıtlamaya çalışırlar. Bazıları da kibirlidirler ve yalancı bir özgüvenleri vardır.
İnsan bir şeyi arzu ediyorsa o, kişinin idealidir. Ama onu gerçekleştirmek için realiteyi uygun davranması gerekir. Zamanını ve kaynağını en iyi nasıl kullanırsa hedefine ulaşabileceğini hesap etmelidir. Yoksa takıntı şeklinde sürekli hedefine düşünürse zihinsel tükenmişlik olur ve bir şey elde edemez. Bu nedenle burada önemli olan zihinsel, psikolojik sermayeyi verimli kullanmak gerektiğidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir