İçeriğe geç

Dördüncü Tekil Şahıs Kitap Alıntıları – Güray Süngü

Güray Süngü kitaplarından Dördüncü Tekil Şahıs kitap alıntıları sizlerle…

Dördüncü Tekil Şahıs Kitap Alıntıları

Söylenecek şeyler artınca mı susulur, en uç noktada, yoksa insan bir sırrın farkına mı varır bildikçe? Korku ve kaygı mıdır yoksa tenezzülsüzlük mü adı? Yoksa umutsuzluk mu ya da başka bir şey?
Söylediklerinden bir şey anlaşılamamıştır çünkü sen artık bir şey anlatmak istemiyorsundur Anlatılacak bir şey de yoktur, anlatmaya güç de yoktur, tenezzül de yoktur, ihtiyaç da yoktur..
Yağmur dedim. Hep nemli yağar değil mi teyze?
ve çelik yürekler bile paslanır.
İnsan bazı şeyleri açıklayamıyor. Neden? Bilmediğinden mi, utandığından mı yoksa açıklanacak bir şey olmadığından mı?
Gözleri ağlıyor, ama dudakları gülümser gibi. Ara sıra saklanır insan bir şeylerin arkasına, bilirim.
Kendimize verilenler dahilinde ve görebildiğimiz kadarıyla koca bir kandırmacanın içindeyiz, ya da bizler birer kandırmacayız ve hayat içlerimizde. Ya kanıyoruz, ya da kandırıyoruz hayatı. Hangisi?
Herkes aynı yerde durmuş, aynı yere bakıyor. Sadece ben mi başka bir şey görüyorum yoksa ben aslında o aynı yerde durmuş ama bakmayanlardan mıyım?
Çünkü yorgunum. Öyle böyle değil, gerçekten yorgunum.
Birden mi oldu yoksa bir süreci vardı da o hâlin dışındayken geçtiği için süreç tamamlandığında birdenbire gibi mi geldi bilmiyorum ama Sonuçta galiba oldu . Yani Bitti artık Leyla.
Sonra, ne oldu? Ne olacak, zaman geçti. Yine hep yaptığı gibi geçti zaman, geçti zaman. Biraz daha yaşlandık, biraz daha öğrendik hayatı, az daha eskitildik ve alıştık her şeye biraz daha. Şaşırmaz olduk, korkmaz olduk, kaygı duymaz olduk, paniğe kapılmaz, heyecanlanmaz olduk. Ben olmadım Şaşırdım sürekli ben, korktum, kaygılandım, ürktüm..
Neden sebep arar insan her yaptığına hiç gerekmiyorken ve neden arama gereği hissetmez bir sebep çok gerekliyken?
Kırıldın mı? Kırılma, sadece öğren, bu hayattır işte. Hani derler ya. Gerçekler acıdır. Yalanlar daha acıdır ve hayaller daha acıtır.
Buldum sandığım/ Sanıymış sadece/ Geç uyandım /Şimdi nasıl söylerim/ Yanıldığımı sana/ Senin de bir kalbin var/ Ama ben de insanım
Beni tanımıyor . Beni tanımıyor. Çünkü ben öyle istedim.
Nereye gidersen git, rüyalarını da birlikte götürürsün.
Sigarayı neden bıraktıysam. Şimdi canım istiyor. İçmem. Çünkü biliyorum canım sigara istemiyor, sigarayı arzulamamı ve ardından yakmamı istiyor.
Bir şey söylemedi. Bir şey söylemeyeceğini biliyorum zaten, anlaşmaya uyacak, hep uydu.
Yeterli değil, biliyorsun, herkes biliyor ama bilmiyormuş gibi davranıyor.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ağzından dökülen her sözcüğün kefareti, bana yazılıyor.
Yani muhtemelen ben yine susacağım ve sana aldırmayacağım. Alınma sakın, bu senin değil, benim hatam olacak.
İnanmak istediğine inanıyordu, bu konuda özgürdü herkes gibi.
Nasıl biriysen hayata öyle birisi olarak bakabilirsin ve diğer tüm haller yanlıştır sana göre. Oysa bilmiyorsundur.
Herkesin içinde bir eşkiyası vardır zaten. Farkındadırlar ya da değildirler.
Kitap okumayı sever miyim. Pek değil. Yani okurum ama deliler gibi de okumam. Hiç kimse kitap okumadığı için çevremde çok kitap okuyan çocuk olarak tanınıyorum.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Aslında hiçbir şey anlamadı ama her şeyi anladığı sandı.
Yalnızlığın bedeli ödenir, doğruluğun bedeli ödenir, insan olmanın bedeli ödenir
Herkes severdi yağmuru, herkes
Kişinin kendini aşağılaması zekânın parıltısındandır.
Ve biz susmak hakkımızla devrik cümleler kurardık, önce düşünüp, uzaktaki her şeyi.
Ama sanat be güzelim, bir noktayla hayatın sırrını verir de, sen noktanın gücüne özenip bin nokta koyarsın sayfana, tutar çizgi olur. Kimse anlamaz. Sır enflasyonu. Hadi düşün bakalım.
Bu bir gerçek ve bu gerçeği her şey haykırıyor, insanlardan başka..
Sakın unutmak diye bir şey yoktur deme, nasıl sevmek, aşk insanlar içinse unutmak ve unutulmak da insanlar için. Her şey, olması gerektiği gibi zaman denen ve tenimizde beliren kırışıklıklara eklenecek. Kaybedeceksin.
İnsanların kaygıları ve hayalleri çapları ölçüsündedir.
Bilirsin bazı şeyler değişir. İnsan özde değişmese bile durumlar karşısındaki tavırları farklılaşabilir.
Anlamıyorsun bile. Ya da anlıyorsun ama, artık bir şey ifade etmiyor.
Her şeyi bilen adam Bilmediğin bazı şeyler var, ama ben biliyor olsaydım zaten bu durumda olmazdım. O yüzden ben anlatamam sana, beceremem
Hayat her şekilde kötüdür, boşuna acıma kendine.
Hayat önünde öyle sınırsız uzanıyordu ki, daha başındaydın hayatın, öyle sınırsız uzanıyordu ki hayat. Filmin koptuğu filan yok, gözleri bile yaşarmadı, nasıl yaşarsan hayatı, öyle algılarsın.
Nereden bakılırsa bakılsın olması gereken, olmaması istense bile, olmaması gerektiği düşünülse bile olması gereken gerçekleşti.
Yoksa kendi duyarlılığımızın kırık şiirini yazmış olup en azından paylaştık, hissediyoruz mu diyeceğiz. Dünya yer mi bu numarayı artık, çok ucuz değil mi bu?
Yurdumun güzel insanı, kendinden kaçamazsın ki. Hem zamanı gelince fark edilir her şey, yoksa sen taş yerinde değil her yerde ağırdır mı dersin?
Yanlış. Hayat tokat atmaz Tokatı insanlar atar, hayat buna tenezzül etmez, ama insanların özündedir bu. Var olmaya çalışmak ve buna çabalarken yok etmekten zerre kadar kaçınmamak, yok olmaktan zerre kadar kaçamamak.
Karanlık, aydınlığın yokluğundandır. Bu yüzden bir yer karanlık ise orada problem ‘karanlığın orada var olması’ değil, ‘aydınlığın orada yok olmuş olmasıdır’. Var olan, bu güce sahip olan aydınlıktır. O halde iyimser olmak zorundadır insan.
Neler yapıyorsun, anlat bakalım.
Bildiğin gibi, pasif mukavemet. Hayata karşı tepkisiz kalarak onu yenmeye çalışıyorum.
Farkındasındır umarım. Çünkü ben farkındaydım ve bir işe yaramayacağını biliyorum.
Üzülme, olan, olacak olanların en iyisidir ve olacak olan bellidir.
Neden içimi bir sıkıntı kaplıyor ve neden yeni değil bu sıkıntı?
Doğrular, insanın kendi doğruları olmadıkça hiçbir işe yaramaz.
Merakla bakıyordu bana, ne söylersem hemen inanacaktı sanki. Ne beklediğini de biliyorum ayrıca
Onlara kabul etmediklerinden dolayı, kabul ettiremediklerini kabul ettirmeye çalışmaktan vazgeçip onlara rağmen yoluna gitmen, güç müdür, güçsüzlük müdür? Zira güç herşeye rağmen yılmayıp , ödün vermeyerek hem yolundan gitmen hem de yolun doğruluğunu onlara göstermek için çalışman mıdır? Çünkü onlar önemlidir mi, yoksa doğrular önemlidir mi de onlar figüran? Ama doğrular tenezzül etmez ki.
İçimdeki huzursuzluk yer bile değiştirmiyor, iki santim sağa veya sola bile kaymıyor, ne güzel, ne tutarlı bir insanım ben.
Denize baksak göreceğiz, arzu ne kadar mavidir ama mavi hüznün rengidir .
Karanlık Karanlık neden? Karanlığın varlığından mı yoksa aydınlığın yokluğundan mu? Varlık üzerine mi bu dünya, yokluk üzerine mi?
Çünkü en karmaşık ve en anlaşılmaya muhtaç olduğunu söyleyen insan bile aslında karşısındakinin kendisini çözmesini istemez, sadece bunun için çaba harcamasını arzular.
Siz gözleri olanlar, sadece gördüklerinizi gerçek sanıyorsunuz. Zaafınız bu
Başkasının köklerine tutunmaya çalışan bütün çiçekler solar.
Yine güldü, bunları uydurduğunu ve hikâyesinin içinde mutlu olduğunu düşündüm. Üstelik biliyorum ki devamı da var, düş sınır tanımaz çünkü, gerçek gibi çarpıvermez insana bir yerde.
Alışılması ve aşılması gereken, öğrenilmesi gereken bir şey var. Ya hep ya hiç. Ya kendi krallığında yaşarsın, ya da onlarınkinde köle olursun.
Aşka fazla yükleniyor olmayasın?
Tebessüm etti.
Aşk bana fazla yükleniyor dedi. Aşk fazla mahrem, fazla özel Fazla acı. dedi
Haklısın, bazen bazı şeyler söylenmeden anlaşılır. Anlaşılmalı.
Ama ben çıkıyorum bir dala, fısıldıyorum. Adını, onun adını fısıldıyorum. Ağaç gövdeleri çatırdıyor sesimin şiddetinden, gökyüzü bile utanıyor ağlamaya, yağmur bile kirli sanki tüm saflığına rağmen aşkımın yanında.
Anımsanacak bir şey kalmadı. Her şey çok uzakta.
Bazıları, bazı şeyleri erken öğrenir. Temkinli olmam gerektiğini çoktan öğrendim. Kendim gibilere değil, kendime karşı bile.
Yağmurun sesini duyabiliyor musun dedim.
Anlayamadı, dışarıya baktı ister istemez. Günlük güneşlik.
Yağmur yağmıyor ki, dedi.
Evet, dedim. Sen dinlemediğin için yağmıyor.
Düşünmek çok zordu. Düşünmemek çok daha zordu.
Bilmiyorum, açık değil mi her şey, hadi ışıkları yakın, görelim kendimizi.
Yaklaştıkça korkutan, yakalayınca başlayacak son, sen miydin Deniz? Sen, ölüm müydün Deniz?
İnsanlar hiçbir şeyin farkında değillerdi. Ben ise farkında olunması gereken bir şeyin varlığından şüpheliydim.
Yalan söyleyecek değilim ya kendime. Nedenmiş o, insan en fazla yalanı kendine söyler, sen niye yapmayasın?
Yağmur yağıyordu. Hızlanan yağmur muydu, hayat mıydı? Yoksa biz mi yavaşlamıştık?
Dünya büyük. Aslında büyük değil, küçük ama biz daha küçüğüz.
Hiçbir şey birdenbire olmaz, herşey birbirine sıkıca bağlıdır ve her olan, bir sonraki olacak olanın hazırlayıcısıdır. Ama insan ısrarla körlüğünü sürdürür.
Öyle derler. Kendileri kusursuz derecede normal olunca, anormal olanlara tuhaf derler. Kader mi bu, yoksa birileri bizimle kafa mı buluyor? Hayat böyledir işte, kusursuz bir kurgu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir