İçeriğe geç

Tortilla Flat Kitap Alıntıları – John Steinbeck

John Steinbeck kitaplarından Tortilla Flat kitap alıntıları sizlerle…

Tortilla Flat Kitap Alıntıları

Ne hayaller kurmuştuk. Hepsi gitti, hepsi bir düş gibi kaybolup gitti Hayat tam olarak böyledir işte, senin planlarına asla uymaz, kendi bildiğini okur.
It is not good to have so many breakable thing around , he said. When they are broken you become sad. It is much better never to have had them.
Neler ummuştuk, diye mırıldandı. Ne hayaller kurmuştuk.
Hepsi gitti, hepsi bir düş gibi kaybolup gitti
Ölüm kişisel bir meseledir, keder, çaresizlik, isyan duyguları ya da kupkuru bir felsefe üretilir.
İşte Tanrılar, böyle ufak sebeplerle aşka gelir.
Ve insanlar, kağıt kabara kabara yanarken, alevler kuru duvar tahtalarını okşarken, tatlı tatlı gülerek olup bitenleri seyreder.
Doğa, yasalarını, her zaman yerli yerinde, sırasında yürütmüyor.
Kara talih, her yandan bütün olanakları baltalıyordu.
Ölüm, keder, umutsuzluk ve kupkuru bir felsefe uyandıran kişisel bir sorundur. Öte
yandan cenaze törenleri büsbütün toplumsal olaylara yol açar.
Her şeyden önce otomobilinizi temizletip, parlatmadan cenaze törenine gitmeyi
aklınızdan geçirebilir misiniz? Mezarın başında dikilirken siyah kostümünüzün ütüsüz,
ayakkabılarınızın boyasız olmasına katlanabilir misiniz? Cenazeye gönderdiğiniz çelenge
kartınızı iliştirmeyi ve yapılması gereken şeyi unutmadığınızı hatırlatmayı ihmal eder
misiniz? Toplumsal geleneklerin, adetlerin hiçbiri cenaze törenlerindeki kurallar kadar
şaşmaz bir biçimciliğe bağlı değildir. Cenaze evinin salonunda o rahatsız portatif demir
sandalyelerin kullanıldığını düşünün; çevrede ne unutulmaz bir etki bırakır. Hayır, ölmek üzere olan bir insan, belki sevilebilir, nefret edilebilir, acınabilir ama öldü mü; karışık,
çapraşık; bir törenin bir numaralı süsünü teşkil eder.
Kaldı ki bütün ünlülerin en aşağı onda biri şişirme değil midir!
Ölmek üzere olan bir organizmanın insanüstü bir güç ve kudret gösterdiği olmuştur. ( )Yaşayan bir organizma tahrik
edildiği zaman, genel yapı büyük bir doğurma eylemine başlar.
Az sevişmek, az şarap içmeye benzer, diye mırıldandı. İkisinin de çoğu adamı hasta eder.
Bütün kara ve çirkin şeylerin, kar gibi, bembeyaz bir karnı olduğunu öğrenmek şaşırtıcıdır. Meleklerin görünmeyen, gizli yerlerinin cüzamlı olduğununu keşfetmekse üzücüdür..
Güvenilir olmak bir insan için harika bir şeydir.
İyi veya kötü olmuşum ne cıkar! Kimse gelip hatırımı sormuyor ki.
Alay edilmek, dövülmekten
de beterdir.
Yazın, saatin kolu yediyi gösterdi mi tam kalkma zamanı idi. Ama kışın aynı zaman,
bütün anlam ve değerini yitiriveriyordu.
İyi niyetten daha huzur verici bir şey var mıdır?
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Fasulye
midenin koruyucusudur. Fasulye, insanı soğuğa karşı koruyan sıcak bir kürk gibidir. ( ) insanın güvenerek yiyeceği, hiçbir zararı olmayan tek besin fasulyedir.
En kötü, en kara şeylerin altında bile bembeyaz, kar gibi yerler vardır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İnsanlar için gözlerini kaybetsen, zaten kördü derler
En iyi hikâyeler, geri kalanını dinleyenlerin kendilerinin bulup çıkardığı şeylerdir.
Gençliğimizi, bu memleket uğruna harcadık.
Ah milyonların duası, Tanrı’nın tahtına ulaşıncaya kadar birbirilerini nasıl yiyip bitirirler.
Sabahları az, öz ve derin düşünmek gerekir.
İki galon şarap, iki Paisano için bile olsa çoktur. Testiler şöyle bir sıra izleyerek boşalır:
İlk testinin boynundan aşağılara inildikçe ağırbaşlı bir konuşma başlar. Yedi sekiz santim
daha aşağıda, acı tatlı anılar uyanır. Bir on beş santim daha inildi mi, eski aşk serüvenleri
deşelenir. Bir parmak altından aldatmalar, aldatılmalar çıkar. Birinci testinin sonunda bir
hüzündür çökmüştür. İkinci testiye başlanır. Boynu aşılınca kapkara bir umutsuzluk başlar.
İki parmak aşağısı, ölüm ve özlem şarkıları söyletir. Bir parmak daha, duyup işitilen bütün
nağmeler ortaya dökülür. Biraz daha aşağısı için hiçbir şey söylenemez: her şey olabilir.
Ah milyonların duası, Tanrı’nın tahtına ulaşıncaya kadar birbirlerini nasıl yiyip bitirirler.
azap içinde yaşamaktansa sessiz sakin
ölmek daha iyiydi
herkes verdiği sözü tutsaydı, dünya cennet olurdu.
Birisi meteliği yokken param olsa her şeyimi dostlarımla paylaşırdım diye övünür.
Ama eline biraz para geçip de cebi metelik yüzü gördü mü, her şeyi unutur.
Bunlar, insanlığın çoğunun kavrayamayacağı kadar saf, içten dürtülerle, her türlü özveriye hazır insanlardı
Gözlerinde en küçük bir ışık yok; ne arzunun, ne öfkenin, ne sevincin ne de acının pırıltısı
Konuşması öylesine etkileyiciydi ki, yüreğindeki ateş dostlarının yüreklerini de tutuşturdu
Çocuklar aç kalmamalı, diye bağrıştılar.
Bu bizim boynumuzun borcu!..
Biz burada lüks içinde yaşarken, dedi Pilon.
Bu bolluğu paylaşmalıyız, diye ona katıldı Danny
Aynı zamanda, bazı insanseverlerde bulunan şu özelliğe, yani başı sıkışanlara, ona ihtiyaç duyanlara doğru içgüdüsel bir biçimde yönelme yeteneğine de sahipti
Gece soğuk ve mesafeliydi, içindeki sıcak, canayakın yaşam çekilmiş, içe kapanmıştı; şimdi o, dünyada, dostlarının arasında bile yapayalnız olan, hiçbir destek ve avuntu beklentisi bulunmayan biri için acı uyarılarla dolup taşan bir şeydi yalnızca
( ) dünyasal mal mülkün gelip geçiciliği, bunun da manevi kazanımları ne kadar değerli kıldığı üzerine anlık bir tefekküre dalmıştı
Her şeyin bir anda ortaya dökülmesi, öykünün zevkini kaçırırdı İyi bir öykünün sırrı, dinleyenin kendi tecrübelerine göre tamamlayacağı, eksik, yarım aktarımlarda yatar
Rüzgâr etraflarındaki çamların arasında hüzünle iç çekiyordu
Bir armağan, özellikle de bir hanıma verilen armağan, bir başka armağanı gerektirecek cinsten olmamalı.
İnsan fakirken, şöyle düşünür: ‘Param olsaydı, yakın dostlarımla paylaşırdım.’ Ama diyelim ki parası oldu, bütün o hayırseverlik uçup gider.”
Ders almadıktan sonra cezalandırılmanın ne yararı var?
Yaşamın ana caddesi cömertlik adına iki yol sunuyorsa ve bunlardan yalnızca bir tanesi seçilebiliyorsa, en iyisinin hangisi olduğunu kim tartışabilir ki?
Temiz bir vicdandan daha rahat bir yastık var mıdır?
Ölüm kişisel bir meseledir; keder, çaresizlik, isyan duyguları ya da kupkuru bir felsefe üretir.
Sana şarap satan adam, mangırları nereden bulduğunla ilgilenmez. Aynı şekilde, ayinin masrafını nasıl karşıladığın da Tanrı’yı ilgilendirmez. Nasıl sen şaraba bayılıyorsan, Tanrı da dualara bayılır.
Temiz bir vicdandan daha rahat bir yastık var mıdır?
Hayat böyledir işte, senin planlarına asla uymaz, kendi bildiğini okur.
Temiz bir vicdandan daha rahat bir yastık var mıdır?
Galonluk cam şarap testilerinin manevi derecelendirmesi şu şekilde yapılabilir: İlk testinin boynunun hemen dibi, ciddi ve özlü sohbetler. İki parmak aşağısı, tatlı acı anılar. Üç parmak daha, eski ve keyifli aşklar. Bir parmak aşağısı, eski ve nahoş sevdalar. İlk testinin dibi, belli bir hedefi olmayan, genel bir hüzün. İkinci testinin boyun-altı, kapkara, rezil bir ümitsizlik. İki parmak aşağısı, ölüme ya da hasrete dair bir şarkı. Bir boğum daha, kişinin bildiği herhangi bir şarkı. Derecelendirme burada son bulur, çünkü yol bir sürü patikaya ayrılır ve kesinlik kaybolur. Bu noktadan sonra her şey olabilir.
Ah, milyonlarca insanın duaları, Tanrı katına çıkan yolda kim bilir ne kavgalar ediyor, birbirini nasıl yok ediyor.
En büyük iyiliği yapmaya muktedir bir ruhun aynı zamanda en büyük kötülüğü yapabilecek bir ruh olduğu, tarihte defalarca doğrulanmış ve kaydedilmiş bir olgudur.
Ölüm kişisel bir meseledir, keder, çaresizlik, isyan duyguları ya da kupkuru bir felsefe üretir. Öte yandan, cenaze törenleri top lumsal olaylardır. Önce arabayı güzelce yıkamadan bir cenaze ye gittiğinizi düşünün. Koyu renk, en iyi takım elbisenizi, gıcır gıcır cilalanmış en yeni siyah ayakkabılarınızı giymeden bir me zarın başında dikildiğinizi. Çiçek buketini, çelengi, doğru olanı yaptığınızı kanıtlayan bir kartvizit iliştirmeden göndermeniz mümkün mü? Hiçbir toplumsal kurumun davranış kuralları, bir cenaze törenindeki kadar katı değildir. Rahibin cenaze du asını değiştirmesinin ya da yüzünü şekilden şekle sokmasının uyandıracağı öfkeyi kestirebiliyor musunuz? Cenaze evlerinde şu küçük, sarı, katlanır, işkence aletinden farksız iskemlelerin değil de başkalarının kullanıldığını düşünün. Hayır, ölmekte olan kişiyi sevebilir, nefret edebilir, arkasından ağlayabilir, öz leyebilirsiniz; ama öldüğü zaman o artık karmaşık ve resmi bir sosyal kutlamanın ana malzemesi, başlıca süsü olup çıkar.
Neyin var?

Bir şeyim yok. Gayet iyiyim.

Hasta misin?

Yo.

Öyleyse neden bu kadar dertlisin?

Bilmiyorum. Kendimi kötü hissediyorum. İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyor.

Sadece kendi hayatından sorumlu değilsin. O yaşam, başka yaşamları da yönetiyor çünkü.
Hayat böyledir işte, senin planlarına asla uymaz, kendi bildiğini okur.
Temiz bir vicdandan daha rahat bir yastık var mıdır?
Çocuklarının iyiliğini böyle canı gönülden isteyeb ana-babaların sayısı ne yazık ki çok az.
Yaklaşan ölümün sırtında öyle bir cüppe vardır ki, herkes görür görmez tanır.
Olup bitenlerşn hiçbir önemi yok. Ama olan her şeyden alınacak bir ders var.
Mutluluk zenginlikten daha önemlidir.
Yaşamın ana caddesi cömertlik adına iki yol sunuyorsa ve bunlardan yalnızca bir tanesi seçilebiliyorsa, en iyisinin hangisi olduğunu kim tartışabilir ki?
Ah, milyonlarca insanın duaları, Tanrı katına çıkan yolda kim bilir ne kavgalar ediyor, birbirini nasıl yok ediyor.
En büyük iyiliği yapmaya muktedir bir ruhun aynı zamanda en büyük kötülüğü yapabilecek bir ruh olduğu, tarihte defalarca doğrulanmış ve kaydedilmiş bir olgudur.
Arınan ve selamete eren bir ruh iki misli tehlikededir, çünkü dünyadaki her şey ona fesatlık etmek için işbirliği yapar.
İnsan fakirken, şöyle düşünür: ‘Param olsaydı, yakın dostlarımla paylaşırdım.’ Ama diyelim ki parası oldu, bütün o hayırseverlik uçup gider.”
İkindi, tıpkı mutlu bir adamın yaşlanması gibi, fark edilmeksizin geliverdi. Güneş ışığına hafif bir altın rengi karıştı. Körfez daha da mavileşti, sahil-rüzgarının dalgacıklarıyla gamzelendi.
Ah, milyonlarca insanın duaları, Tanrı katına çıkan yolda kim bilir ne kavgalar ediyor, birbirini nasıl yok ediyor.
Yüreği, ihtiyacı olan herkesin kullanımına açıktı.
Aşkın da şarabın da azı makbuldür, her ikisinin de fazlası adama dokunur.
“Hayat böyledir işte,senin planlarına asla uymaz,kendi bildiğini okur.”
“Temiz bir vicdandan daha rahat bir yastık vardır?”
”Yıkanıp arınmış bir ruh için bu dünya eskisinden iki kat daha tehlikelidir. Zira böyle temiz, masum bir ruh her türlü kötülüğe karşı savunmasızdır. ”
Dünyanın her yerinde herkesin yenileceği bir yer var. Bazılarını yenilgi yıkar, bazılarıysa zaferle küçülür. Büyüklük hem yenilgiyi hem de zaferi kabullenebilen kişilerde yaşar
Sevgili kuşlar, sevgili martıcıklar, sizleri ne kadar seviyorum bilseniz. Hafif hafif çırptığınız kanatlar, yüreğimin en derin noktalarında çarpıyor.
ama insan bir kez öldükten sonra son derece karmaşık ve resmi bir toplumsal kutlamanın başlıca süs eşyası haline gelir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir