İçeriğe geç

Günler Haritası Kitap Alıntıları – Ransom Riggs

Ransom Riggs kitaplarından Günler Haritası kitap alıntıları sizlerle…

Günler Haritası Kitap Alıntıları

Geçmiş dediğiniz şey açık bir yaradan başka bir şey değil.
Dünyadan haberi olmayan cahilin teki misin, yoksa cahil taklidi mi yapıyorsun bilmiyorum’
Geçmiş dediğiniz şey açık bir yaradan başka bir şey değil.
Bu benim. Evet. Onunla ne dilersem onu yaparım.
Gelecek geçmişten çok daha korkutucu
Yeni yerler görmek, yeni insanlarla tanışmak istiyorum.
Modern podyumlar, berduşlar kampı gibi görünüyor.
Huzur ..
Günümüz çok yorucu.
Uzun zamandır ilk defa olduğum yerden mutluyum.
Geçmiş dediğiniz şey açık bir yaradan başka bir şey değil.
Hayatım boyunca sıradan insanlar beni hayrete düşürmüştü. Birbirlerini etkilemek için seçtikleri saçma sapan yollar,onları daha fazlasına teşvik ediyor gibi görünen vasat hedefler, rüyaların banalliği Sanki onlardan farklı düşünen, davranan, giyinen ya da hayaller kuran insanlar varlıklarını tehdit ediyormuş gibi daracık, kabul edilebilirlik paradigmalarına uymayan her şeyi ellerinin tersiyle itiyorlardı. Büyürken kendimi böylesine yalnız hissetmemin nedeni buydu. İnsanların önemli olduğunu düşündüğünü şeyleri aptalca buluyordum. Ve bu konuda konuşabileceğim kimsem olmadığından düşüncelerimi hep kendime saklıyordum.
Geleceğin bize neler getireceğini bilmiyordum fakat o anda bir geleceğimiz olduğuna inanmak bile yeterliydi.
On yıllardır pek çok kişinin ona muhtaç olmasından ötürü en küçük zerresine kadar işini bilen birine dönüşmüş olsa da ne omuzlarındaki sorumluluk ne de yaşadığı yılların ağırlığı ışıl ışıl parlamasına neden olan o çocuksu kıvılcımı söndürmeye yetiyordu. Hem sert hem de yumuşaktı, hem tatlı hem de ekşiydi, hem yaşlı hem de gençti. Benliğinde bunlar gibi pek çok şey barındırıyor olması onun en sevdiğim yanıydı. Ruhu dipsiz bir kuyuydu.
Mazide kalan şeylerin ısıtılıp ısıtılıp önüme getirilmesinden sıkıldım.
Kan bağlarımız ekseriyetle gerçeğin karşısında bozguna uğrar.
Savaş karantinaya alınması mümkün olmayan bir mikrop gibidir. Bir kere patlak verdikten sonra salgına dönüşeceğine kesin gözüyle bakabilirsiniz.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
‘Bu adam içimde kötü bir his uyandırdı.’ dedi Emma.
‘Müdür muavinlerinin pek çoğu öyledir.’ dedim.
Hem sert hem de yumuşaktı, hem tatlı hem de ekşiydi, hem yaşlı hem de gençti. Benliğinde bunlar gibi pek çok şey barındırıyor olması onun en sevdiğim yanıydı. Ruhu dipsiz bir kuyuydu.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Mazide kalan şeylerin ısıtılıp ısıtılıp önüme getirilmesinden sıkıldım.
Hayatım boyunca sıradan insanlar beni hayrete düşürmüştü – birbirini etkilemek için seçtikleri saçma sapan yollar, onları daha fazlasına teşvik ediyor gibi görünen vasat hedefler, rüyalarının banelliği. Sanki onlardan farklı düşünen, davranan, giyinen ya da hayaller kuran insanlar varlıklarını tehdit ediyormuş gibi daracık, kabul edilebilirlik paradikmalarına uymayan her şeyi ellerinin tersiyle itiyorlardı.
Geçmiş daima kendini iyileştirmenin bir yolunu bulur.
-Bu kasaba beyazların egemenliğinde.
-Nereden anladın?
-Çünkü güzel bir kasaba.
Geçmişin en korkunç çağı bile en azından bilinebilir. Dünya o çağlardan hep sağ çıktı. Ama günümüzde kimse dünyanın ne zaman korkunç ve yıkıcı bir sonla karşılaşacağını bilmiyor.
“Yeni yerler görmek, yeni insanlarla tanışmak istiyorum.“
“Geçmiş dediğiniz şey açık bir yaradan başka bir şey değil.”
O anda hissettiğim özlemin verdiği acı öylesine derin ve güçlüydü ki bakışlarımı başka yere çevirmek zorunda kaldım.
Liseler dedikodu fabrikaları gibidir. Tek yapmanız gereken birileriyle çabucak arkadaşlık kurmak ve insanların birbirlerine çamur atmaya yönelik doğal eğiliminden faydalanmak olacak.
Hepimiz gideceğimiz yer konusunda özgür olmalıyız, diyerek araya girdi. Hiçbir kanun insanın özgürlüklerini elinden alamaz.
Üstelik tek bir hata yapmış olmamız her şeyden vazgeçmemiz gerektiği anlamına gelmez.
Evet, Bay Portman, çok boktan bir iş. Fakat lider olmanın boktan bir şey olmasının asıl sebebi boktan seçenekler arasında seçim yapmak zorunda kalmamızdır.
Kimi zaman çoğunluğunun iyiliği için bazı nahoş durumlara tolerans gösterilmesi gerekir. Bir kişinin güvenliği, binlercesinin güvenliğinden ağır basmamalı.
Savaş karantinaya alınması mümkün olmayan bir mikrop gibidir. Bir kere patlak verdikten sonra salgına dönüşeceğine kesin gözüyle bakabilirsiniz.
Bedenim genç ama ruhum
Eğer bu konuda konuşamıyorsak, başaramayacağımız demektir.
İç geçirdi. Keşke tutamayacağın sözler vermesen.
Geçmiş mi? Paul başını iki yana salladı. Geçmiş dediğiniz şey açık bir yaradan başka bir şey değil.
Emma, neden, diye sorup soruyordu. Neden her şeyin bu kadar çok çeşidine ihtiyacımız vardı? Bunlar ne içindi? Kadınlara ayrılan kozmetik reyonunu bilhassa can sıkıcı buldu. Kimin bu kadar çok cilt kremi çeşidine ihtiyacı olur ki? diye sordu, etiketinde ekstra sıkılaştırıcı yaşlılık karşıtı gece boyu yenilenme serumu yazan kutuyu raftan alarak. Herkesin cilt hastalıkları mı var? Cilt hastalıklarıyla ilgili ölümlerin yaşandığı bir salgın mı oldu?
Biyomedikal ne kadar ilgimi çekiyorsa makineleri de o denli büyüleyici buluyorum, dedi Enoch. Organlar. Motorlar. Eğer yağı kanla değiştirirsen aralarında pek farkı olmadığını sen de görebilirsin.
Gelecek geçmişten çok daha korkutucu, diye açıkla. Geçmişin en korkunç çağı bile en azından bilinebilir. İncelenebilir. Dünya o çağların hepsinden sağ çıktı. Ama günümüzde kimse dünyanın ne zaman korkunç ve yıkıcı bir sonla karşılacağını bilmiyor.
Korku, gölgeleri beslerdi.
Korku, gölgeleri acıktırırdı.
Tüm o gülümsemelerin ardında ne vardı?
Kaç tanesi içten içe bizden nefret ediyordu?
Değişen, mekandan ziyade insanlardı.
Bu politikadan başka bir şey değil. Ama bunu itiraf edemezsin.
Bence kimi zaman onları insanları sevdiğinden daha çok seviyordu, dedi Emma. Ve en nihayetinde de onu öldüren bu oldu. Sırları sen değil.
Beynin bazen cidden mantığın sınırlarını zorluyor.
Duygularım onlar için sorundan başka bir şey değildi.
Gerçeğin zahmete değer olduğunu söylemiştiniz.
Kan bağlarımız ekseriyetle gerçeğin karşısında bozguna uğrar.
Beni hâlâ seviyorlardı fakat korkuları sevgilerinden daha büyüktü.
Seyahate çıkmanın insanın gelişimine katkısı çok büyüktür, dedi Bayan Peregrine. Seyahatler çıkmaya başlayana dek en eğitimli insan bile cahildir
O gülümseme beni içeriden tutuşturmuştu.
Arkadaşlarım evimi tek bir gecede, ailemle geçirdiğim onlarca yıl hiç olmadığım kadar mutlu ve sıcak bir yuva haline getirmişti.
Belki. Belki de bir yolu vardı. Sonrasında her şey güzel olurdu.
Beynim bir umut üretim makinesiydi.
Sıradan ergenlerin hayatlarını ve alışkanlıklarını öğrenmek için liseden daha iyi bir yer olabilir miydi?
Elleri benimkilerin içinden kayıp gitti ve belime dolandılar. Başımı öne eğerek yanağımı alnına yasladım.

Hâlâ başka bir yerde olduğunu hayal ediyor musun? diye sordu bana.

Artık etmiyorum, dedim. Uzun zamandır ilk defa olduğum yerden mutluyum.

Zamanımın çoğunu başka bir yerde olduğumu hayal ederek geçirdim.
Evin geri kalanı o kadar büyük, modern ve boştu ki her nasılsa boş alanlardan korkar olmuştum.
Bazen benim dışımda herkes onu unutmuş gibi hissediyorum.
Ah, inanacaklar; sıradan insanlar anıları silindikten sonra her tür telkine açıktır.
Cümleyi tamamlamak bir düzine balonu kucaklamaya çalışmak gibiydi.
Hem sert hem de yumuşaktı, hem tatlı hem de ekşiydi, hem yaşlı hem de gençti. Benliğinde bunlar gibi pek çok şey barındırıyor olması en sevdiğim yanıydı. Ruhu dipsiz bir kuyuydu.
Zihnin neyi sindirip neye direneceği hiç belli olmuyor.
Bu dünyada hiç kimsenin tek istediği yardım etmek değildir.
Geleceğin bize neler getireceğini bilmiyordum fakat o anda bir geleceğimiz olduğuna inanmak bile yeterliydi.
Benliğinde pek çok şey barındırıyor olması onun en sevdiğim yanıydı. Ruhu dipsiz bir kuyuydu.
Millard kıkırdayarak yağ kaplı el bombasını bir elinden diğerine yuvarladı. Vay canına, hakikaten paranın karşılığında çok DAHA FAZLASINI veriyorlarmış!
Başımızdaki çete, kendileri dışında kimselerin tuhaf yeteneklerini kullanmalarını yasaklayan bir kural koydu. Bu kuralı kimsenin çiğnemediğinden emin olmak için de para karşılığı muhbir bile tuttular.
Tanrım, dedi Millard. Bu ne biçim bir ülke?
Zalim bir ülke, dedi Emma.
Paul iç geçirdi. Başka türlüsü var mı ki?
Bu kısa süreli ama kör edici bir parlamaydı; kafes duvarlardaki yüzlerce delik önce kor gibi parlayıp ardından yavaşça söndü.
Bir başka imkansızlık daha. Büyükbabam da iki hayatını birbirine dikmeyi denemişti ama başarısız olmuş ve en nihayetinde hem tuhaf ailesinden hem de normal ailesinden uzaklaşmıştı. Bir hayatı diğerine yeğlemeyi reddettiğinden kendisini ikisini birden kaybetmeye mahkum etmişti. Tıpkı benim yapmak üzere olduğum gibi.
Eve dönmemin, hayatımın birbirinden tamamen farklı ipliklerini dikerek birleştirebileceğini umuyordum. Normalle tuhafı, sıradan olanla sıradışı olanı.
Beynim bir umut üretim makinesiydi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir