İçeriğe geç

Gılgameş Kitap Alıntıları – Thomas R. P. Mielke

Thomas R. P. Mielke kitaplarından Gılgameş kitap alıntıları sizlerle…

Gılgameş Kitap Alıntıları

Hasatları yok eden dolu olmasa, zorluklarla kurulan kanalları yıkan sel olmasa, barışı yaşamaya değer kılan savaş olmasa nasıl daha güzel umut ederdik?
Çiçeklerin kokusunu alıyor musun? diye sordu.
Alıyorum. diye cevap verdi Gılgameş.
Bu, mutluluk işte. dedi, ölümsüz.
Ölülerle uyuyanların birbirine ne kadar benzediğini hiç fark ettin mi?
Bunu kim biliyor ki! Ama insanlar, hayatlarının sonsuza kadar sürmeyeceğini bilse de yaşamaya devam ediyor! Artık anla: Ölüm kesin olsa da ;hayat,hayat demektir! Genç bir kız, bir erkeğin kollarına sarılamadan ölüyor.Bir baba ölüyor ve eşiyle çocuklarını aç bırakıyor. Çocuklar ölüyor Bunlar Gılgameş, yas tutmak için nedenler! Ama bunlara rağmen bile hayat devam ediyor! Öleceğini bilen insanlar evler inşa etmeye devam ediyor, vasiyetler bırakıyor, iyilik yapıyorlar, kötülük yapıyorlar, seviyorlar, nefret ediyorlar, seller, yangınlar, savaşlar ve salgınlar atlatıyorlar. Yusufçukları düşün Gılgameş! Kanat çırpmanın fikri daha yumurtadayken, planlar daha kozadayken başlamıyor mu?
Anlamıyorsun Gılgameş! Faniliğin güzelliğini ve ebediyetin yükünün ağırlığını anlamıyorsun.
Ölümle yaşamın, ölmekle doğmanın aynı gerçek olduğunu anlamak istemiyorsun.
Tanrılar insanları yarattığında, onlara kendilerinin hissedemediği tüm mutlulukları ve acıları verdiler. Ama bunu yalnız ölüm pahasına yapabildiler çünkü ölümsüzlüğün hisleri yoktur! Her şey sonsuzsa ve hiç bir şey faniliğin korkusuyla söylenmiyorsa niçin duygular olsun ki?
Yalnız tek bir gerçeğin, dünya hakkında tek bir resmin var olmadığını anlayanlar, bir kelebeğin ve yol kenarında duran bir taşın bile büyük ahengin bir parçası olduğu mucizesini görebilir.
– Bizi onlardan ayıran ne?
+Tanrılar ebedi. Fakat onlar yaşamıyor. Çünkü hayat bir başlangıç ve bir son! Onlar yalnız ve hiçbir hedefleri yok!
Doğayla uyum içinde yaşamayı bıraktığımızdan beri hiçbir şey meşru değil zaten!
Çiçeklerin ve tomurcuklanmış fundalıkların hoş kokusunu duyuyor musun? diye sordu.
Duyuyorum. diye cevap verdi Gılgameş.
İşte mutluluk bu! diye cevap verdi ölümü yenen adam.
Artık hayatlarımıza Tanrıların değil, kendimizin yön verdiğini kanıtlamalıyız. İşte bu yaşamaya değer bir macera!
Tanrıların isteklerine akıl ermez.
Bir erkeğin tek hedefi, tıpkı bir ok gibi sürekli daha yüksek bir noktaya ulaşmak. Ama yükselen, ardından düşmeli. Fakat biz kadınlar istikrar ararız. Bu her zaman için aramızdaki en büyük fark olarak kalacaktır.
Serveti bırak! Yaşamı ara! Mülkten nefret et! Canını kurtar!
Tanrılar insanları yarattığında, onlara kendilerinin hissedemediği tüm mutlulukları ve acıları verdiler. Ama bunu yalnız ölüm pahasına yapabildiler çünkü ölümsüzlüğün hisleri yoktur! Her şey sonsuzsa ve hiçbir şey faniliğin korkusuyla söylenmiyorsa niçin duygular olsun ki?
Hem yaşamı verdi biz insanlara hem de ölümü. Ama ölümün zamanını vermedi.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Kendim ölmek istemezken, bunları neden öldürüyorum?
Senin ruhun var mi, ey kamıs? diye sordu usulca, Senden daha güçlü birinin seni kopardiginı fark edebiliyor musun? Peki, seni ne yapmam gerektiğini söyleyebilir misin? Bir ok mu olmak istersin, yoksa bir kaval mi? Yoksa, sırf ben istedigim için kırılacak ve elimden bıraktıgım için akıntıya kapılacak bir kamış parçası mısın yalnızca? Kamış cevap vemedi. Gilgames onu suya atti ve nehrin akıntısına kapılıp döne döne uzaklaşıncaya kadar ardından baktı.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Senin ruhun var mi, ey kamıs? diye sordu usulca, Senden daha güçlü birinin seni kopardiginı fark edebiliyor musun? Peki, seni ne yapmam gerektiğini söyleyebilir misin? Bir ok mu olmak istersin, yoksa bir kaval mi? Yoksa, sırf ben istedigim için kırılacak ve elimden bıraktıgım için akıntıya kapılacak bir kamış parçası mısın yalnızca? Kamış cevap vemedi. Gilgames onu suya atti ve nehrin akıntısına kapılıp döne döne uzaklaşıncaya kadar ardından baktı.
Hiçbir canlı kaderinden kaçamaz!
Canlı olan her şey gibi sende birgün öleceksin.
Kendin ol, işte o zaman gerçekten yaşarsın!
Her zayıflığın içinde gizli olan üstünlüğü kullanın !
O gündüzün ve gecenin her dakikasının hükümdarıydı !
“Hasatları yok eden dolu olmasa, zorluklarla kurulan kanalları yıkan sel olmasa, barışı yaşamaya değer kılan savaş olmasa nasıl daha güzel zamanları umut ederdik ?”
Servet’i bırak, yaşamı ara, Mülk’ten nefret et ! canını kurtar.
Her teni başlangıcın mutluluğunda bir veda saklıdır. Ve her ölümde yeni bir doğusun umudu.
Kafasında tek bir şey vardı: Simsiyah bir boşluk.
Çiçeklerin kokusunu alıyor musun? diye sordu.
Alıyorum. diye cevap verdi Gılgameş.
Bu, mutluluk işte.
insanların bu kadar uzun süre mutlu olmalarına müsaade etmeyeceklerini tahmin ediyordu.
Hiçbir zaman her şey bitmiş değildir, bunu aklından çıkarma!
Kendisini kibri için kurban ettiğini fark edemeyecek kadar gözü kördü.
Her kadın, her adama, her şeyi unutturabilir!
Sana inanmakta güçlük çekiyorum.
Ama seni uyarıyorum: Bu kibrin başına bela olacak.
Beni kurtarın veya öldürün ama bu yalnızlık lanetini alın üzerimden.
Bir daha sakın benim kararımı sorgulamayın!
İnsanlar mutsuzdu ve ölüme karşı korku ve güçsüz hissediyorlardı. Asıl fark insanların önceden doğayla kendilerini ayırt edemiyor olmalarıydı sanırım.
Dudaklarından sadece kıskançlık damlıyor!
savaş zamanlarında hukukun bir gücü yoktur!
Ah, keşke ona odasında bu saçma hayalleri kuracak kadar bol vakit bırakmasaydım!
Bugün sen de kendimden kesip atmam gereken bir dalsın.
Yolun kenarında duran taşın bile kendisine soru sorulduğunda cevap verdiğini öğreneceksin!
Büyük ve güçlü bir tanrı da her şeyi bilemez çünkü o alt tanrıların, tanrı elçilerinin, iblislerin, insanların, hayvanların ve yol kenarındaki her çimenin her dakikası ve her düşüncesi için sorumlu olamaz. Öyle olsaydı, biz insanlar hiçbir çiçeği koparmaz, hiçbir anne koyunun sütünü çalmazdık! Rüzgarın toprağı hareket ettirmesi yasaklanır, gölge düşmemesi için bulutlar durur ve yıldızlar bile karanlığı aydınlatamazdı.
Tanrılar insanları yarattığında, onlara kendilerinin hissedemediği tüm mutlulukları ve acıları verdiler. Ama bunu yalnız ölüm pahasına yapabildiler çünkü ölümsüzlüğün hisleri yoktur! Her şey sonsuzsa ve hiç bir şey faniliğin korkusuyla söylenmiyorsa niçin duygular olsun ki?
Bilge bir kral, başka bir krala sadakat gösterenleri ağır bir şekilde cezalandırmaz. Bunu yaparsa halkın öfkesini dindirmiş olur ama kendi yoldaşlarını da şüpheye sokar.
Artık hayatlarımıza tanrıların değil, kendimizin yön verdiğini, kanıtlamalıyız! Işte bu, yaşamaya değer bir macera!
Ağaçlar, yeryüzünün rahipleridir. Onlar olmazsa diğer bitkiler de çöldeymiş gibi solar gider.
Her ölünün üzerine toprak atın, atın ki ruhları geceleri çıkıp yaşayanlara korku salmasın.
Hiçbir zaman, görünmeyenlere hizmet etmeyin; kahinlere ve falcılara! Onlar yalnızca şaman ve tek amaçları mühürlerinin izlerini kalplerinize basmak.
Kadın gibi olun ve teslim olduğunuzu iddia edin! Onlara duymak istedikleri sözleri söyleyin ki her barış teklifinin ardında, korku ve her zayıflığımızın arkasında gizli bir güç olduğunu düşünsünler.
Bu gece insanlık tarihinde ilk defa kötü bir alâmet kefaretsiz kaldı.
Yalnız tek bir gerçeğin, dünya hakkında tek bir resmin var olmadığını anlayanlar, bir kelebeğin ve yol kenarında duran bir taşın bile büyük ahengin bir parçası olduğu mucizesini görebilir.
Bugün sen de kalbimden kesip atmam gereken bir dalsın.
çiçeklerin ve tomurcuklanmış fundalıkların hoş kokusunu duyuyor musun? diye sordu.
Duyuyorum. diye cevap verdi Gılgameş.
işte mutluluk bu! dedi ölümü yenen adam.
“Ah Gılgameş! Hile ve desiseden hala haberin yok, oysa bir savaşın sonucu her zaman açık arazide tayin edilmez. Bir pusudan ayaklarına kement atılırken, Demir bir kılıcın bile sana faydası dokunmaz. Yalnızca gördüklerine ve duyduklarına göre hüküm verme. Gök kubbenin tabakalarıyla yerin altı arasında, tapınakların bilgeleri ve ermişlerinin bile bilemediği o kadar çok şey var ki!”
Yönetmen kadrosunda kimse, kendi işine yaramadığı sürece doğruyu seçmez!
“Hasatları yok eden dolu olmasa, zorluklarla kurulan kanalları yıkan sel olmasa, barışı yaşamaya değer kılan savaş olmasa nasıl daha güzel zamanları umut ederdik ?”
” Bu yaşadığımız ölüme götüren bir hayattır. ” dedi Gılgameş hissizce. ” Hayat, daha fazlasını vermeli! Tanrılara giden yolu bulacağım, çünkü onlar gibi ölümsüz olmaya kararlıyım! ”
” Bu, yalnızlığa götüren yoldur. ” dedi Ninsun hüzünle..
Bir erkeğin tek hedefi, tıpkı bir ok gibi sürekli daha yüksek bir noktaya ulaşmak. Ama yükselen, ardından düşmeli. Fakat biz kadınlar istikrar ararız. Bu her zaman için aramızdaki en büyük fark olarak kalacaktır.
Herkes kendini düşündüğü sürece, önce kendini koruyacaktır. Yönetmen kadrosunda kimse, kendi işine yaramadığı sürece doğruyu seçmez.
Çok geç! diye cevap verdi ölümsüzün kayıkçısı sadece.

Hayatın yolunu yalnızca bir kez yürüyebilirsin.

Çünkü hayat bilmemektir ve sonsuz imkânlar arasında sürekli yeniden seçebilmektir.
Herkes hükümdarından mantık ve bilgelik bekler fakat sadece saçmalık ve hayaller teklif eden biri çıktığında, peşinden bir kâhin rahip veya bir Tanrı gibi koştururlar. Insanlar böyle Gılgameş!..
Iyi olanı kurtarmak istiyorsan, sen de kötü yalancılara yalan söylemelisin.
– Her şey bir plana göreyse neden insanlar ne kadar yaşayacaklarını öğrenemiyor?
– Bilenleri gördün mü hiç? Umutları kalmamıştı.
– Ölümsüzlüğe karşı umut mu?
– Evet! Umut ve inancın Me’si, insanların ölüm bilincini atlatabilmeleri için en iyi araç!
Genç bir kız, bir erkeğin kollarına sarılamadan ölüyor. Bir baba ölüyor ve eşiyle çocuklarını aç bırakıyor. Çocuklar ölüyor Bunlar Gılgameş, yas tutmak için nedenler! Ama bunlara rağmen bile hayat devam ediyor! Öleceğini bilen insanlar evler inşa etmeye devam ediyor, vasiyetler bırakıyor, iyilik yapıyorlar, kötülük yapıyorlar, seviyorlar, nefret ediyorlar, seller, yangınlar, savaşlar ve salgınlar atlatıyorlar. Yusufçukları düşün Gılgameş! Kanat çırpmanın fikri daha yumurtadayken, planlar daha kozadayken başlamıyor mu?
Ya saatler insanlara değil de tanrılara göreyse?
Bilge bir kral, başka bir krala sadakat gösterenleri ağır bir şekilde cezalandırmaz. Bunu yaparsa halkın öfkesini dindirmiş olur ama kendi yoldaşlarını da şüpheye sokar.
Ben de bir zamanlar ağaçlar ve hayvanlarla konuşabiliyordum. Insanları tanıdığımdan beri bunu kaybettim.
Orman hayvanlara barınak olur. Topraktaki tuzu emer, çeşmelerin suyunu temizler ve sivrisineklerle hastalık iblislerinin kuluçka yerlerini kurutur.
Ağaçlar, yeryüzünün rahipleridir. Onlar olmazsa diğer bitkiler de çöldeymiş gibi solar gider!
Henüz hiçbir şey bitmiş değildir. Hiçbir zaman her şey bitmiş değildir. Bunu aklından çıkarma.
-Bizi onlardan ayıran ne?
-Tanrılar ebedî. Fakat onlar yaşamıyor! Çünkü hayat bir başlangıç ve bir son.
-Onlar sadece yalnız. Hiçbir hedefleri yok!
-Evet, bizde sadece bilinmeyen bir akımın içinde sürüklenip gidiyoruz ama onlar sonsuza kadar kalıcı.
Sadece akıllı olmalısın. Her zayıflığın içinde gizli olan üstünlüğü kullanın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir