İçeriğe geç

Nietzsche Özgürlük Savaşçısı Kitap Alıntıları – Rudolf Steiner

Rudolf Steiner kitaplarından Nietzsche Özgürlük Savaşçısı kitap alıntıları sizlerle…

Nietzsche Özgürlük Savaşçısı Kitap Alıntıları

Nietzsche’nin kişiliğinde, insanı hükmedici, zorba bir varlık haline getiren içgüdüler hakimdir. İçinde güç barındıran her şey, onun hoşuna gider, zayıflığını gösteren her şeyden hoşnutsuz olur. Kendisini ancak, kudretini artıracak yaşam koşulları içinde bulunduğu sürece mutlu hisseder. Faaliyetlerine karşı olan direnç ve eyleme bayılır, çünkü bunların aşılmasında gücünün bilincine varır. O, insanın yürüyebileceği en zorlu yolları arar. Karakterinin ana hatlarından biri, eseri Şen Bilim’in, ikinci basımının kapak sayfasına eklediği şu dizelerde ifade edilir:

Ben kendi evimde otururum.
Hiçbir şeyini kimsenin almadım örnek kendime
Ve üstelik her üstada gülerdim,
Gülmemiş olan kendi kendisine.

Bizim için aşikar olan ve tek gerçek olan dünya,fani bir hayal olarak hükümsüz kılınır ve asıl gerçeklik,
hayal edilen, kurgulanan bir başka dünyaya atfedilir.
İnsan zihninin; bizlere, gerçeklik yerine hayaller ortaya çıkaran bir sahtekar olduğu iddia edilir.
Böyle bir fikir ancak zayıflıktan doğabilir. Zira güçlü olan, gerçekliğe iyice kök salmış
sevinci yaşamda bulan kişi, bir başka gerçeklik yaratma düşüncesinin zihninden geçmesine izin vermez.
O bu dünyayla meşguldür ve başka bir dünyaya ihtiyacı yoktur.
Fakat acı çekenler, bu yaşamla tatmin olmayan hastalıklılar çareyi öte dünyaya sığınmakta bulurlar.
Bu dünyanın kendilerinden esirgediğini, öte dünya Onlara ikram etmelidir. Güçlü kişi, bu dünyanın esaslarını,
yeryüzünün kendi­sinde arayacak kadar gelişmiş ve kabiliyetli zihne sahip sağlıklı kişi,
içinde yaşadığı dünyanın görüngülerini açık­lamak üzere, bu dünyanın ötesinde köken ve tözlere ih­tiyaç duymaz.
Gerçekliği, sakat gözler ve kulaklarla algı­layan insan, görüngülerin ardındaki kaynağa gereksin­me duyar.
Öte dünya inancı, dertli ve hastalıklı tutkudan doğar. ‘Kendinde şeyler’e dair tüm sanrılar,
gerçek doğayı algı­layamama acizliğinden kaynaklanır.
Farklılıkları silmek, onları muhafaza etmekten
daha kolaydır ve dolayısıyla da daha az çaba gerektirir.
Nietzsche, çağının düşünce ve his kapsamını oluşturan, saldırısına uğradığı birçok şey ile karşıtlık halindeydi. Nietzsche, bu saldırıları, onlar tarafından derinden dertli olmak ve ıstıraplar içinde, tarifi mümkün olmayan acılar içinde, kendi ruhi içeriğini oluşturmak
suretiyle kabul etmiştir. Bu, onun yaratısının trajedisini oluşturmaktaydı.
Evvelce o Nietzsche’yi okumuştum, eserler yazmış olan; şimdi ise, o Nietzsche’yi görüyordum, cismani bedeninde, en ücra tin bölgelerinden gelen ve hala görkemle parıldayan lakin yol üzerinde, ilk ışık kudretlerini yitirmiş olan fikirler taşıyan. Bir ruh ki. önceki dünya yaşamından, zengin altın ışığı getirmiş, ne var ki. o ışık ile bu yaşamı, yeterince aydınlatamamış olan. Hayran olurdum, Nietzsche’nin yazdıklarına; oysa şimdi, hayranlığım ardında pırıl pırıl parıldayan bir resim görüyordum.
Nietzsche, her ne kadar hasta olsa da bir dahiydi. Bir başka husus, dahiliğin kendisi, hastalıklı ruhsal durum olarak izah edilir; başka bir husus da, şayanı dahi bir insanın tüm şahsiyetini, özünde yer alan hastalığı dikkate alarak kavramak gerekir.
Her meseleye dahildir unutmak: Nasıl ki bütün organik olanın yaşamına sadece ışık değil, aynı zamanda karanlık da dahil ise.
İnsan ancak, eylemlerinin düşünsel nedenlerini, şuurluluk içinde oluşturabildiği ölçüde özgürdür.
Nietzsche, inkar kabul etmez bir şekilde demokrasi karşıtıdır: Herkese eşit haklar ve eşit görevler. İnsanlar eşit
değildir, dolayısıyla insanların hakları ve görevleri de eşit olmamalıdır. Dünya tarihinin doğal seyri, sürekli güçlü ve zayıf, yaratıcı ve verimsiz insanlar arz edecektir. Ve güçlü olanlar daima, zayıfların ereklerini belirleme görevini üstleneceklerdir.
Şayet birey, topluma üstün gelseydi, o takdirde bireyin davranış tarzı iyi, diğerlerinin davranışları ise kötü kabul edilirdi. Söz konusu olan yasa sadece, toplumun, kendi güç istencine en iyi temel olarak uygun gördüğü şeyi ifade eder.
Özgür zihin, merhamet istemez. Ona merhamet etmek isteyene şöyle sorması gerekir: Beni, kendi ıstırabımı taşıyamayacak kadar zayıf mı sanıyorsun? Her türlü merhamet utanç verir ona.
Güçlü şahsiyet, bu ‘iyi ve kötü’yü kabul etmez; çünkü zayıf olanın, iyi’sini ve kötü’sünü belirleyen, o kudreti kabul etmez. Onun, güçlü olanın, istediği şeydir, onun gözünde iyi olan; o, istediği şeyi, tüm karşı güçlere karşın gerçekleştirir.
Evvelce o Nietzsche’yi okumuştum, eserler yazmış olan; şimdi ise, o Nietzsche’yi görüyordum, cismani bedeninde, en ücra tin bölgelerinden gelen ve hala görkemle parıldayan lakin yol üzerinde, ilk ışık kudretlerini yitirmiş olan fikirler taşıyan. Bir ruh ki. önceki dünya yaşamından, zengin altın ışığı getirmiş, ne var ki. o ışık ile bu yaşamı, yeterince aydınlatamamış olan. Hayran olurdum, Nietzsche’nin yazdıklarına; oysa şimdi, hayranlığım ardında pırıl pırıl parıldayan bir resim görüyordum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir