İçeriğe geç

Women Who Run With the Wolves Kitap Alıntıları – Clarissa P. Estes

Clarissa P. Estes kitaplarından Women Who Run With the Wolves kitap alıntıları sizlerle…

Women Who Run With the Wolves Kitap Alıntıları

Umarım siz de dışarı çıkıp başınıza öyküler, yani hayat gelmesine izin verirsiniz ve hayatınızda gelen bu öyküler üzerinde çalışıp hem onlar hem de siz çiçeklenene kadar onları kanınızla ve gözyaşlarınızla ve kahkahalarınızla sulardınız. İşte göreviniz budur.
Kadınların hiçbir zaman akıtmadıkları okyanuslar dolusu gözyaşı vardır, çünkü annelerin sırlarını, babaların sırlarını, erkeklerin sırlarını, toplumun sırlarını ve kendi sırlarını mezara götürmek üzere eğitilmişlerdir.
Kadınlar yirmili yaşlarına gelmeden önce bin kez ölmüşlerdir.
Elinizden geldiğince bağışlayın, biraz unutun ve epeyce yaratın.
Dişi yalnızca bütün dünyalarda hayatını sürdürebilen değildir; bütün dünyaların hayatını sürdürendir.
Eğer yapılacak işin, işi yapmaya devam etmek olduğunu kavrayabilseydik, çok daha şevkli ve çok daha huzurlu olurduk.
Sevinci elde tutmak için kimi zaman uğruna savaşmamız gerekebilir.
“Hepimiz vahşiye özlem doluyuz. Bu özlemin kültürel olarak onaylanmış pek az panzehiri var. Bize bu tür bir arzudan utanç duymamız öğretildi. Uzattığımız saçlarımızı duygularımızı saklamak için kullandık.”
Şunu unutmamak yerinde olur:Gerilebilme gücü ve baskıyı emme yeteneğiyle,yara dokusu deriden daha güçlüdür.
Bir kadının psişesinde sağlıklı bir şekilde oluşturulmuş hidalgo’nun (asil insan) rolü, kadının olasılık ve hedefleri kavramasına, önemli bulduğu fikir ve idealleri ortaya koymasına, olaylardaki adaleti ve dürüstlüğü tartmasına, donatımlara göz kulak olmasına, tehdit edildiğinde stratejiler geliştirmesine, tüm psişik arazilerini bir arada tutmasına yardım etmek olmalıdır.
Öyleyse, hem tefekküre dayalı hem de dışadönük eylem gerektiren bir dünyada yaşayan biri olarak, kadındaki eril doğa ya da animus kavramından yararlanmayı çok kullanışlı buluyorum. Uygun bir denge kurulursa, animus yardımcı, arkadaş, sevgili, erkek kardeş, baba, kral gibi davranır.
Animus, dişi psişenin paletindeki temel renktir.
Bunu anlamanın bir başka yolu Vahşi Kadın’ı, yani ruhsal Benlik’i sanatçı olarak, animusu da sanatçının kolu olarak düşünmektir. Vahşi Kadın sürücüdür; animus aracı itekler. Kadın şarkı yapar, animus düzenler. Kadın hayal eder, animus öğüt verir. O olmazsa, imgelemde oyun yaratılır, ama asla yazıya dökülmez ve asla icra edilmez. O olmazsa, sahne taşarcasına dolu olabilir, ama perdeler asla açılmaz ve çadır karanlıkta kalır.
Çünkü o seven bir kadınmış
ama unutma, çok fazla bilgi, insanı çok çabuk yaşlandırabilir.
Hayatta kalmak istiyorsak yorgunluğa teslim olmamalıyız
Döngülerin yaratıcısıdır. Aramak için evi terk ettiğimiz odur. Eve gelmemiz onun içindir.
Çocuklarını istismar eden ana babalara yalnızca “katı”denildiği; iliklerine kadar sömürülen kadınların ruhsal yaralanmalarına “sinir krizi” adı verildiği; sımsıkı korselere sokulan, sımsıkı gemlenen ve sımsıkı dizginlenen kız ve kadınların “edepli”, ”zarif” görüldüğü bir zamandı ve hayatın sayılı anlarında yakalarını kurtarmasını beceren diğer kadınlar ise “kötü” damgası yediler.
Sağlıklı kadın tıpkı bir kurt gibidir: Sağlam, kunt, diri, hayat verici, konumunun bilincinde, yaratıcı, sadık ve göçebedir.
Ancak ikisi de sürekli avlanmış, taciz edilmiş ve yanlış bir şekilde obur, sapkın, son derece saldırgan ve hasımlarından daha az değerli olarak tanımlanmıştır. Hem vahşiliği hem de ruhun vahşi yanlarını yok eden, içgüdüsel olanın soyunu kurutan ve arkada hiç iz bile bırakmayanlar için, ikisi de birer hedef haline gelmiştir. Kurtların ve kadınların kendilerini yanlış anlayanlar tarafından yok edilmesi çarpıcı bir benzerlik taşır.
Gülme, kadın cinselliğinin gizli tarafıdır; fizikseldir, temeldir, tutkuludur, hayat vericidir ve bu yüzden uyarıcıdır.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Dinlenmek! Bütün dünya gözümün önünde mahvolurken nasıl dinlenebilirim?
Kadınlar olarak, kendimizin ölü ve parçalanmış kısımlarımızı geri çağırmak, hayatın kendisinin ölü ve parçalanmış kısımlarını geri çağırmak bizim meditasyon pratiğimizdir. Ölmüş olandan yeniden bir şey yaratan, her zaman için iki taraflı bir arketiptir. Yaratıcı anne her zaman Ölüm Anne’dir de ve bunun tersi de geçerlidir. Bu ikili doğa ya da ikili görev nedeniyle bizi bekleyen en önemli iş, çevremizde ve içimizde neyin yaşaması, neyin ölmesi gerektiğini anlamayı öğrenmektir. Yapmamız gereken, ikisinin de zamanlamasını kavramak; ölmesi gerekenlere ölmeleri için, yaşaması gerekenlere yaşamaları için izin vermektir.
Vahşi benliğin dünyasına açılan kapılar az, ama değerlidir. Derin bir yara iziniz varsa, o bir kapıdır; eski, çok eski bir öykünüz varsa, o da bir kapıdır. Gökyüzünü ve suyu tahammül edemeyecek kadar çok seviyorsanız, o bir kapıdır. Daha derin bir hayatı, eksiksiz bir hayatı, makul bir hayatı özlüyorsanız, o da bir kapıdır.
Vahşi doğaya hafifçe de olsa temas etmemiz, konuşmalaramızı insanlarla sınırlamamaya, en muhteşem hareketlerimizi dans pistleriyle, kulaklarımızı sadece insan yapımı aletlerin müziğiyle, gözlerimizi “öğretilen” güzellikle, bedenlerimizi onaylanmış duyumlarla, zihinlerimizi hepimizin zaten hemfikir olduğu olgularla sınırlamamaya yöneltir.
Ruhu her besleyişimizde, onun gelişimini güvence altına alırız.
Sanat önemlidir, çünkü ruhun mevsimlerini ya da ruhun yolculuğundaki özel veya trajik bir olayı anımsatır. Sanat, sadece kendimiz için değildir, sadece kendi kavrayışımızın bir göstergesi değildir. Peşimizden gelenler için bir haritadır da.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Durmaktan korkmak; harekete geçmekten korkmak, durmadan üçe kadar sayıp başlayamamak, üstünlük kompleksi, müphemlik hissetmek, ama yine de başka açılardan tamamen yetenekli, tamamen işlevsel olmak. Bu saydıklarımız bir çağın ya da bir yüzyılın hastalığı değildir ve kadınların her tutsak alınışında, vahşi doğanın her tuzağa düşürülüşünde, her zaman ve her yerde bir salgın şeklinde kendini gösterir.
Tek bir güzellik ve davranış idealine uyan huy, tavır ve çerçevelere sokulmaya çalışılan kadınlar, hem beden hem de ruh açısından tutsak düşer ve bir daha özgürleşemezler.
Bir anne, çocuğu ile kültür arasında bir seçime zorlandığında, bu kültürde iğrendirici, zalimce ve düşüncesizce bir şeyler var demektir. Yasaklamalara uymak için sizden ruhunuza zarar vermenizi talep eden bir kültür, gerçekte çok hasta bir kültürdür.
Kadınların hayatı durağanlık içindeyken ya da can sıkıntısıyla dolu olduğunda, bu her zaman için Vahşi Kadın’ın ortaya çıkma zamanının geldiğini gösterir; ruhun yaratıcı işlevinin deltayı doldurmasının zamanıdır.
Hiçbir düşüncenin, hiçbir adamın, hiçbir kadının, hiçbir eşin, hiçbir arkadaşın, hiçbir işin ve hiçbir ters sesin sizi kıtlığın pençesine düşürmesine izin vermeyin. Gerektiğinde dişlerinizi gösterin.
Unutmayın, mantık gerçekten dünya için makul bir şey olsaydı, bütün erkekler eyerde yan otururdu.
Kimi zaman bir sözcük, bir cümle ya da bir şiir, bir öykü o kadar derinlikli ve berrak, o kadar yerli yerindedir ki, en azından bir an için, gerçekte özümüzün ne olduğunu ve gerçek evimizin neresi olduğunu anımsamamızı sağlar.
Çocuklarını istismar eden ana babalara yalnızca “katı” denildiği; iliklerine kadar sömürülen kadınların ruhsal yaralanmalarına “sinir krizi” adı verildiği; sımsıkı korselere sokulan, sımsıkı gemlenen ve sımsıkı dizginlenen kız ve kadınların “edepli,” “zarif’ görüldüğü bir zamandı ve hayatın sayılı anlarında yakalarını kurtarmasını beceren diğer kadınlar ise “kötü” damgası yediler.
Yalnızlık bazılarının inandığı gibi bir enerjisizlik ya da eylemsizlik hali değildir tersine ruhun vahşi erzaklardan alarak bize ilettiği bir nimettir.
Kadınlar yirmili yaşlarına gelmeden önce bin kez ölmüşlerdir. Şu ya da bu yöne gitmişler ve engellenmişlerdir. Engellenmiş umutları ve düşleri de vardır. Aksini söyleyen biri, hâlâ uykudadır.
İyi olmanın, şirin olmanın, nazik olmanın, hayatın şakımasını sağlamayacağını keşfetmek.
Bu büyük sevgi duygusunu bir sevgiliden elde etmeye çalışmak hatasına düşmemeliyiz, çünkü kadınların yaratma ilahisini bulup söylemeye dönük bu çabaları, tek başlarına altından kalkacakları bir iştir, psişenin çölünde gerçekleştirecekleri bir iş.
Ah, dünyada ne kadar kadın varsa, ruh derisini kaybetmenin de o kadar yolu vardır!
Bilgeliğin gelişim süreci acı çekmeyle başlar
Eğer değer verdiğiniz bir şey yapmaya çalışıyorsanız, çalışmalarınızı kuşku duymadan destekleyen insanlarla çevrili olmanız çok önemlidir. Aynı zedelenmelere sahip olan, ama bunları iyileştirmek için gerçek bir arzu duymayan sözde arkadaşlara sahip olmak, hem bir tuzak hem de zehirdir. Bu türden arkadaşlar sizi aşırı öfkeli, doğal döngülerinizin dışında, ruhsal gereksinimlerinizle uyumsuz bir şekilde davranmaya yüreklendirirler.
Başarısızlık, başarıdan daha büyük bir öğretmendir.
Vahşi doğayla sıkı bir işbirliği içinde olmayan kadın acıkır ve kendini daha iyi hissetme lerden, beni yalnız bırak lardan ve lütfen; beni sev lerden oluşan bir saplantıya düşer.
Yazarlar, ressamlar,dansçılar, anneler, arayıcılar,mistikler, öğrenciler ya da gezginler, yazmayı, resim yapmayı, dans etmeyi, anneliği, araştırmayı, bakmayı, öğrenmeyi, talimi bıraktıklarında, gölge hayat ortaya çıkar.
Birçok kadının psişesindeki kuyunun dibinde hayalperest yaratıcı, kurnaz doğrucu Davut, uzağı gören, kendisi hakkında küçümsemeden iyi söz edebilen, yaltaklanmadan kendisiyle yüzleşebilen, sanatını mükemmelleştirmeye çalışan biri yatar.
“Bilincin yüzünden ölüyorsun.”
Beden, cokdilli bir varlıktır. Rengi ve ısısıyla, tanımanın heyecanıyla, sevginin parıltiısıyla, acının külüyle, uyarılmanın ateşiyle, inançsızlığın soğukluğula konuşur.
Kimileri için kelimeler, kâğıt ve kitaplar doyum veren biricik şeylerdir.
Vahşi Kadın’ı vahşi kadın yapan şeyin ne olduğunu tek bir şeyle adlandırsaydık, bu onun tepki gösterme yetisi (duyarlılığı) olurdu.
Eğer bir kalıba uymaya çalıştıysanız ve bunu beceremediyseniz, şanslı olduğunuz söylenebilir.
Kimi zaman toplum, çabaları bütünlüklü bir eser meydana getirsin diye kadını aziz olmaya, aydınlanmış olmaya, siyaseten doğru olmaya, tertipli düzenli olmaya zorlar.
“Uygun soruyu sormak dönüşümün en önemli eylemidir.”
Çocuklarını istismar eden ana babalara yalnızca katı denildiği ; iliklerine kadar sömürülen kadınların ruhsal yaralanmalarına sinir krizi adı verildiği ; sımsıkı korselere sokulan , sımsıkı gemlenen ve sımsıkı dizginlenen kız ve kadınların edepli ve zarif görüldüğü bir zamandı ve hayatın sayılı anlarında yakalarını kurtarmasını beceren diğer kadınlar ise kötü damgası yediler
Bir hayat çok fazla kontrollü olduğu zaman, kontrol edilemeyecek kadar az hayat kalır.
Aradığınız her şeyin de sizi aramakta olduğu söylenir. O uzun süreden beri sizi beklemektedir. Yanınıza geldiğinde bir yere kıpırdamayın, arkanıza yaslanıp dinlenin. Daha sonra olacakları seyredin.
Cehalet hiçbir şey bilmemek ve iyinin cazibesine kapılmaktır. Masumiyetse her şeyi bilmek ve yine de iyinin cazibesine kapılmaktır.
Sevmek, her bir hücreniz “Kaç!” derken, kalmak demektir.
Eğer size bir ara meydan okuyan, işe yaramaz, şımarık, kurnaz, asi, itaatsiz, isyankar denmişse, doğru yoldasınız
“Kuşaklar boyunca kadınlar bir erkekle evlenmek yoluyla meşrulaşan insan rolünü oynamayı kabullendiler.”
Mutluluğu ve hazzı uyandıran şeyler, insanın her zaman istismar ya da manipüle de edilebileceği “arka kapılar” dır.
“Dünyaların en iyisinde bile ruhun zaman zaman tazelenmeye ihtiyacı vardır.”
Bir şeyin ortaya fırlayıp sizi ısıracağından korkuyorsanız, tanrı aşkına, hemen o işi yapıp kurtulun.
Genelde bir şey hareket ediyorsa donmaz. Öyleyse hareket edin. Hareket etmeye devam edin
Bir kadın aşırı sorumluluğun kendisine gerekli olan yaratıcı dinlenme, mola ve esrime anlarını çalmasına izin vermemeye dikkat etmelidir. Basitçe ayak diremeli ve yapıyor olması “gerektiğine” inandığı şeylerin yarısına hayır demelidir. Sanat yalnızca çalınmış anlarda yaratılmak için düşünülmemiştir.
En tutsak kadın bile vahşi benliğini yerini savunur, çünkü sezgisel olarak bilir ki, bir gün bir mazgal deliği, bir çıkış, bir fırsat bulduğunda tabana kuvvet kaçmak için ondan güç alacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir