İçeriğe geç

İntihar Kitap Alıntıları – Edouard Leve

Edouard Leve kitaplarından İntihar kitap alıntıları sizlerle…

İntihar Kitap Alıntıları

Yeniden görüşmeye başlamamız için bir telefon yetebilirdi. hiçbirimiz kavuşmanın yaratabileceği düş kırıklığını göze alamadık.
Buyuran ister bir başkası olsun, ister kendin, sipariş üstüne mutlu olamazdın.
Kendine karşı çok sert davranırdın, oysa başkalarına hep sabırla, hoşgörüyle yaklaşırdın.
Güç olan başlamak ya da sürdürmek değil, bitirmekti.
Dünyaya uyum sağlayamadığını hissetmek seni şaşırtmıyordu da dünyanın, içinde yabancı gibi yaşayan birini yaratmış olmasına şaşıyordun.
Hayaletin belleğimde dimdik ayaktayken, iskeletin toprağın içinde çürüyor
Nerede olursam olayım, hep yanımdasın.
Seni tanıyanlar yaşadıkça sen de yaşayacaksın. Hiçbiri kalmayınca da öleceksin.
Giysi beni gösterir
Kılık değiştirme beni gizler
Üniforma beni siler
Egemen olmak beni bunaltır
Çekmek beni köleleştirir
Yalnız olmak beni özgürleştirir
Birazcık yapay mutluluk için özgür iradeni yitirmeye değer miydi ?
Birazcık yapay mutluluk için özgür iradeni yitirmeye değer miydi?
Birazcık yapay mutluluk için özgür iradeni yitirmeye değer miydi?
Kendini kendine yabancı hissediyordun, ama ölülerle dolu o alan bir biçimde tanıdık geliyordu sana. Bu duyguyu çok seyrek yaşamıştın: zaten ölü olduğun duygusunu.
“Mutluluk önümde gider
Üzüntü beni izler
Ölüm beni bekler”
“Yaş beni yener
Gençlik beni terk eder
Bellek bana kalır”
“Saat beni ayarlar
Dakika beni sıkıştırır
Saniye benden kaçar”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“Kasım yüreğimi daraltır
Nisan beni uyandırır
Eylül beni yatıştırır”
“Vaaz beni öfkelendirir
Örnek beni ikna eder
Eylem bana kanıtlar”
“Toprak beni taşır
Kum beni yavaşlatır
Çamur bana tuzak kurar”
“Kenar bana çekici gelir
Delik beni içine çeker
Dip beni korkutur”
“Yetenek beni hayran eder
Ustalık bana yalan söyler
Deha beni aydınlatır”
“Denge beni tutar
Düşüş beni açığa vurur
Toparlanma bana pahalıya patlar”
“Mutsuzluk beni ansızın yakalar
Unutuş bende eksiktir
Kahkaha beni kurtarır”
“Egemen olmak beni bunaltır
Çekmek beni köleleştirir
Yalnız olmak beni özgürleştirir”
“Kent beni kışkırtır
Ev beni ağırlar
Oda beni dinginleştirir”
“Çevrecilerin düşünceleri sana çekici geliyordu, ama seçilirlerse yönetimde sağduyuyla davranabileceklerine inanmıyordun.”
“Yakınlarından bazılarının senin ölmeyi seçtiğini önceden sezemedikleri için kendilerini suçlu hissedeceklerini, sana yardım edip yaşamak istemeni sağlayamadıkları için yasa bürüneceklerini biliyordun. Ama onların yanıldığını düşünüyordun. Ölümden çok yaşamdan tat almanı senden başka sağlayabilecek biri yoktu. Bir annenin hüzünlü çocuğunu elinden tutup onu eğlendireceğini düşündüğü nesneleri göstermesi gibi, birinin seni neşelendirmeye çalıştığı sahneler düşlüyordun. Bunun üstüne içinde uyanan tiksinti o iyi yürekli kişiyi kendinden uzaklaştırmak istemenden ya da onun sana göstereceği sevinç nesnelerinin yapısından değil, yaşama isteğinin dayatılabilecek bir şey olmamasından kaynaklanıyordu. Buyuran ister bir başkası olsun, ister kendin, sipariş üstüne mutlu olamazdın. Yaşadığın mutluluklar birer lütuftu. Nedenlerini anlayabiliyordun, ama onları yeniden canlandırmak elinden gelmiyordu.”
“Kendini suçlayan özür diler.”
“Özür dileyen kişi kendini suçlar”
“Topluluk içinde kendinden söz etmeyi sevmediğinden, dinlemenin ardına gizlenmeni sağlıyordu soruların.”
“Bir sözlük dünyaya bir romandan daha çok benziyordu, çünkü dünya tutarlı bir olay dizisi değil, algılanan darmadağınık şeylerin yığınıydı. İnsan ona bakınca, bağlantısız şeyler bir araya geliyor, coğrafi yakınlık onlara bir anlam kazandırıyordu. Olaylar birbirini izlerse, bunun bir öykü olduğu düşünülüyordu. Ama sözlükte, zaman diye bir şey yoktu: ABC zamandizine BCA’dan daha fazla uymuyordu.”
“Ama yabancının tuhaf davranışları hoşgörülür. Evinden uzaktayken, akıl hastası olmadan deli olmanın, zekândan vazgeçmeden alık olmanın, suçluluk duygusu olmadan düzmeci olmanın tadını çıkarıyordun.”
“Anlam yüklemeyi reddetmek, bir yaşamın, dolayısıyla yaşamın kendisinin saçma olduğunu kabullenmek demektir.”
Unutuş bende eksiktir
Tarihler sen sağken kazınacaktı üstüne.
Sen sonunda boşluktan başka bir şey bulamama tehlikesini göze alarak mutluluğu aradığın için öldün.
“Kendine karşı çok sert davranırdın oysa başkalarına hep sabırla, hoş görüyle yaklaşırdın.”
Kitaplardaki yaşam, ister belgelenmiş, ister uydurulmuş olsun, sana gördüğün, duyduğun yaşamdan daha gerçek geliyordu.
Dünyaya uyum sağlayamadığını hissetmek seni şaşırtmıyordu da dünyanın, içinde yabancı gibi yaşayan birini yaratmış olmasına şaşıyordun.
Acın havanın kararmasıyla yatışıyordu. Mutluluk olasılığı kışın beşte, yazın daha geç başlıyordu.
İnsan yarım yamalak anladığında, sözler nasıl da güzelleşiyorlarmış.
“ Havanın kötü olması seni dışarı çıkmamanın verdiği suçluluk duygusundan kurtarıyordu .” :))
“Bir adayı gemiden görmek orada yürümekten daha eğlenceli olabiliyordu:)
“Bir daha görmeyeceğin yeni insanlarla tanışmak içinden gelmiyordu .”
“Dünyaya uyum sağlayamadığını hissetmek seni şaşırtmıyordu da dünyanın , içinde yabancı gibi yaşayan birini yaratmış olmasına şaşırıyordun.”
“Ama senin içindeki üzüntü seni anımsayanlarınki kadar büyük değildi .”
“Günün içindeki gece , karanlığın negatif haliydi .”
“Sayfaları gelişigüzel karıştırarak geçmişini yeniden yaşardın , tanık olduğun olayları aktaran bir kitaba göz atarcasına .”
“Bir psikanalistle hiç görüşmedin , ama zamanın büyük bölümünü kendi ruhunu çözümlemeye ayırmıştın .”
“Sigara senin elinde sanat nesnesine dönüşürdü .”
“Zamanın yazarları seçip ayırdığını, dolayısıyla da bugünün yarın unutulacak yazarları yerine , kitapları bugün yayımlanan geçmişten yazarları okumanın doğru olduğunu düşünürdün .”
Sen sonunda boşluktan başka bir şey bulamama tehlikesini göze alarak mutluluğu aradığın için öldün. Bulduğun şeyin ne olduğunu oğrenmek için bizim de ölmemiz gerekiyor. Ya da bizi bekleyen şey sessizlik, ıssızlıksa, bir daha hiç bir şey öğrenmemek için.
İnsan ölümü yaşayabilir mi?
Yaşamın bir varsayımdı. Yaşlanıp ölenler için bir geçmiş yığınıdır. İnsan onları düşününce, oldukları şey gelir gözünün önüne. Seni düşündüğümde olabileceğin şey geliyor. Sen bir olasılık yığını oldun, hep öyle kalacaksın.
Evinden uzaktayken, akıl hastası olmadan deli olmanın, zekandan vazgeçmeden alık olmanın, suçluluk duygusu olmadan düzmeci olmanın tadını çıkarıyordun.
İnsan tüm yeryüzünü kucaklamayı, tüm meyvelerin tadına bakmayı, tüm insanları sevmeyi isteyebilir.
Baban başkalarına sert davranırdı. Annense başkalarının acılarını paylaşırdı. Günün birinde, sana kalan o sertliği kendine yönelttin. Baban gibi çektiren de, annen gibi çeken de sen oldun.
Birini öldükten sonra sevmek arkadaşlık mıdır?
Seni tanıyanlar yaşadıkca sen de yaşayacaksın. Ancak hiç biri kalmayınca öleceksin. Tabii kimileri seni sözleriyle çocuklarının belleğinde de yaşatmazsa. Sözel bir kişi olarak kaç kuşak yaşayacaksın acaba?
“Sessizken , bedenin yerine gözlerin konuşurdu .”
“Baban başkalarına sert davranırdı . Annense başkalarının acılarını paylaşırdı . Günün birinde , sana kalan o sertliği kendine yönelttin . Baban gibi çektiren de , annen gibi çeken de sen oldun ”
“Sana bir şey çağrıştırmaz olmuş insanlara denk gelirdin ”
“Geceleri , karının uykusu sana diri bir yalnızlık sunardı .”
Onun ölçülü duruşu eşlik ederdi senin sessizliğine
Yeniden görüşmeye başlamamız için bir telefon yetebilirdi. Hiçbirimiz kavuşmanın yaratabileceği düş kırıklığını göze alamadık. Senin sessizliğinse bir söz sanatına dönüştü.
Hayaletin belleğimde dimdik ayaktayken,iskeletin toprağın içinde çürüyor.
Aşırı düşüncesizce davranıp da nedendir bilmem,yüzün gözümün önüne gelince çevremdeki insanlara önem vermeye başlıyorum yeniden. Birtakım şeylere değer verir oluyorum,pek huyum değildir oysa. Senin yerine senin artık bilmediğin şeyden yararlanıyorum. Ölerek,beni daha canlı kıldın.
İntiharın yaşamındaki en önemli söz oldu, ama meyvelerini toplayamayacaksın. Şurada seninle konuştuğuma göre, gerçekten ölü müsün?
Bunun cinayet değil de intihar olduğuna kim karar verdi?
Sanatta, eksiltmek kusursuzlaştırmaktır. Yok olmak seni negatif bir güzelliğin içinde dondurdu.
Kendine karşı çok sert davranırdın,oysa başklarına hep sabırla,hoşgörüyle yaklaşırdın.
Bir sözlük dünyaya bir romandan daha çok benziyordu, çünkü dünya tutarlı bir olay dizisi değil, algılanan darmadağınık şeylerin yığınıydı.
Yaşamın bir varsayımdı. Yaşlanıp ölenler bir geçmiş yığınıdır. İnsan onları düşününce, oldukları şey gelir gözünün önüne. Seni düşününce olabileceğin şey geliyor. Sen bir olasılık yığını oldun, hep öyle kalacaksın.
İntiharın yaşamındaki en önemli söz oldu, ama meyvelerini toplayamayacaksın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir