Müjgan Cunbur kitaplarından Karacaoğlan kitap alıntıları sizlerle…
Karacaoğlan Kitap Alıntıları
sana kim baktı yârim”
Gerçek mi, sormaya geldim
Sana konan göçer bir gün
İnsan bir ekine misal
Seni eken biçer bir gün
Ağalar içmesi hoştur
O da züğürtlere güçtür
Can kafeste duran kuştur
Elbet uçar gider bir gün
Aşıklar der ki n’olacak
Bu dünya mamur olacak
Haleb’i Osmanlı alacak
Dağı taşa katar bir gün
Yerimi serin bucağa
Suyumu koyun ocağa
Kafamı alin kucağa
Garip anam ağlar bir gün
Yer yüzünde yeşil yaprak
Yer altında kefen yırtmak
Yastığımız kara toprak
O da bizi atar bir gün
Bindirirler cansız ata
İndirirler tuta tuta
Var dünyadan yol ahrete
Yelgin gider salın bir gün
Karac’oğlan der nasıma
Çok işler gelir başıma
Mezarımın baş taşına
Baykuş konar öter bir gün
Yiğit olan yiğit kurt gibi bakar
Düşmanı görünce ayağa kalkar
Kapar mızrağını meydana çıkar
Ölmemeğe elde fermanım mı var
Azrail gelmiş de can talep eyler
Benim can vermeğe dermanım mı var
Dirilirler dirilirler gelirler
Huzur-ı mahşerde divan dururlar
Harâmî var diye korku verirler
Benim ipek yüklü kervanım mı var
Er isen erliğin meydana getir
Kadir Mevlâm noksanımı sen yetir
Bana derler gam yükünü sen götür
Benim yük götürür dermanım mı var
Karac’oğlan der ki ismim öğerler
Ağu oldu bildiğimiz şekerler
Güzel sever diye isnad ederler
Benim Hak’tan özge sevdiğim mi var
Kısmeti olduğun kullar öğünsün
Şu benim sevmeye kıyamadığım
Şu benim geceler uyumadığım?
Felektir muradım elimden alan.
Mısrà sultan olsam istemem kalan,
Dost ağlayıp düşman güldükten geri.
Karacòğlan der ki: Bu, ne hal bilmem?
Gelmişim dünyaya, bir daha gelmem.
Sözüm yoktur namert ile.
Kahpe felek bu dert ile
Bizi eğer, demedim mi?
İmanları yoktur, cana kıyarlar
Başlarına siyah şapka giyerler
Beyleri var, bizim beye benzemez
Karac’oğlan eydür, dosta darılmaz
Hasta oldum, hatırcığım sorulmaz
Vatan tutup bu yerlerde kalınmaz
İlleri var, bizim ile benzemez
Sevmeli güzeli öğmeli değil
Taş düştüğü yerde ağır
Yiğit sevdiğinden soğur
Sarılmayı sarılmayı
Görülmeyi görülmeyi
Bülbül figan eder güle
Güzel sevmek bir sarp kale
Ya alınır ya alınmaz
Ya gelinir ya gelinmez
Her güzele meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez
Gamlanma gönül gamlanma
Bin kaygu bir borç ödemez
Gamlanma gönül gamlanma
Koyun meler kuzu meler
Sular hendeğinde dolar
Ağlayanlar bir gün güler
Gamlanma gönül gamlanma
Yiğit yiğidin yoldaşı
At yiğidin öz kardaşı
Sağlık her şeyin başı
Gamlanma gönül gamlanma
Naçar Karac’oğlan naçar
Pençe urup göğsün açar
Kara gündür gelir geçer
Gamlanma gönül gamlanma
Arı gibi her çicekten alırsın
Nerde güzel görsen orda kalırsın
Ben senin derdini çekemem gönül
İl hakkını alıp haksız yiyenler
Al yesil konaktan hükm’eyleyenler
Dur bakalım canım beyler kalır mı
Karac’oglan her cefayı biliyor
Sualciler yedi yerde soruyor
Yetmis iki millet ar’ya giriyor
Dur bakalım canım daglar kalır mı
Hiçab perdesini kaldır aradan,
Seni, beni bir Mevlàdır yaradan,
Büyüklenme, hey kız, güzelim deyi.
Elbet, bir gün olur, ararsın beni;
Şurda bir divane yarim var, deyi.
Ben, seni severim can ile candan;
Mevlam ayırmasın sevdiğim benden,
Canım esirgemem vallahi senden,
Götür sat pazara, kölem var, deyi.
İki seven del’olma mı?
Emrettiği yere hemen gitmeli
Ardına düşmeyle güzel sevilmez
Güzelleri koşup koşup bulmalı
Ellenmiş de bellenmişi n’ideyim
Severim güzeli nice olursa
Boyu uzun, beli ince olursa
Nicesinin gül benzini soldurdu
Nicelerin gelmez yola gönderdi
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Ben de güzel sevdim kendi halımça;
Varıp gurbet ile vasıl olunça,
Dostlardan haberim al, melil melil.
Ne güzele doymaz gözüm var benim
Güzel olan gül benzini soldurmaz
Her olur olmaza meyil aldırmaz
Ölüm endişesi gelmez aynıma
Bir gece misafir eyle koynuna
Sabah oldu deyu kaldırma beni
Nokta nokta benli döşün sevdğim
Ağlama Sevdiğim Gül Dedi Bana
Seherden uğradım dostun köyüne
Hoş geldin sevdiğim in dedi bana
Tomurcuk memesin verdi ağzıma
Yorgunsun sevdiğim em dedi bana
gene üryan giderim.
hâsılı, cihanı değer gözlerin.
katı yükseklerde uçucu olma.
öldüm, yasa mı geldin?
aç başını yaradanı seversen
siyah zülfün mah yüzünün üstüne
tel tel eyle Yaradan’ı seversen
şeker baldır damağında dişinde
lâmelif yazılı siyah kaşında
hamaylın olayım sakla döşünde
as koynuna Yaradan’ı seversen
Karac’oğlan der ki girme kanıma
kirpiklerin ok atıyor canıma
bensiz varma sen ellerin yanına
n’olur dilber Yaradan’ı seversen
Hoş geldin sevdiğim in dedi bana
Tomurcuk memesin verdi ağzıma
Yorgunsun sevdiğim em dedi bana
Benim yârim gelişinden bellidir
Ak elleri deste deste güllüdür
İbrişim kuşaklı ince bellidir
İnce bellerimi sar dedi bana
Benim yârim bana yalan söylemez
Söylerse de gıybetimi eylemez
El yanında ikrarını söylemez
Elleri uyut da gel dedi bana
Mestine de deli gönül mestine
Aşık olan gül gönderir dostuna
Telli mahramasın attı üstüme
Terlisin sevdiğim sil dedi bana
Karac’oglan sırrın kime danışır
Siyah zülfü mah yüzüne kıvrışır
Ayrılanlar elbet bir gün kavuşur
Ağlama sevdiğim gül dedi bana
Ölmeden gülen öğünsün
Beş vaktini de kazaya
Komayıp kılan öğünsün
Deryalarda oynar kayık
Kimi sarhoş kimi ayık
Dünya fani insan konuk
Demlerin süren öğünsün
Metin Karac’oğlan metin
Yürük derler senin atın
Gardaş gardaşın kıymatın
Sağlıkta bilen öğünsün
Şu gelip geçtiğin yollar öğünsün
Kadir mevlam seni öğmüş yaratmış
Kısmeti olduğun kullar öğünsün
Huri melek var mı senin soyunda
Kız nazarım kaldı usul boyunda
Kadir gecesinde bayram ayında
Üstüne gölg’olan dallar öğünsün
Hari kızlar sürmelemiş gözünü
İlin aşiretin çeksin nazını
Kaldır perçemini görem yüzünü
Yüzüne dökülen teller öğünsün
Karac’oğlan der ki garibim garip
Garibin halinden ne bilsin tabip
Akşamdan soyunup koynuna girip
Boynuna dolanan kollar öğünsün
Sana konan göçer birgün
İnsan bir ekin misali
Seni eken biçer birgün
Ağalar içmesi hoştur
O da züğürtlere güçtür
Can kafeste duran kuştur
Elbet uçar gider birgün
Âşıklar der ne olacak
Bu dünya mâmur olacak
Halep’i Osmanlı alacak
Dağı taşa katar birgün
Yerimi serin bucağa
Suyumu koyun ocağa
Kafamı alın kucağa
Garip anam ağlar birgün
Yer üstünde yeşil yaprak
Yer altında kefen yırtmak
Bastığımız kara toprak
O da bizi atar birgün
Bindirirler cansız ata
İndirirler tuta tuta
Var dünyadan yol ahrete
Yelgin gider salın birgün
Karac’oğlan der nâşıma
Çok işler geldi başıma
Mezarımın baş taşına
Baykuş konar öter birgün
Gönlüm almaz her güzeli sevmesin
Çözüver sevdiğim göğsün düğmesin
Tomurcuk memeler serilsin bugün
Karac’oğlan der ki geçtim oturdum
Kollarımda bir çift şahin yetirdim
Gittim İstanbul’dan ferman getirdim
Herkese sevdiği verilsin bugün
Karacaoğlan
Üryan geldim gene üryan giderim
Ölmemeye elde fermanım mı var
Azrail gelmiş de can talep eyler
Benim can vermeye dermanım mı var
Dirilirler dirilirler gelirler
Huzur-ı mahşerde divan dururlar
Harâmî var diye korku verirler
Benim ipek yüklü kervanım mı var
Er isen erliğin meydana getir
Kadir Mevlâm noksanımı sen yetir
Bana derler gam yükünü sen götür
Benim yük götürür dermanım mı var
Karac’oğlan der ki ismim överler
Ağu oldu bildiğimiz şekerler
Güzel sever diye isnad ederler
Benim Hak’tan özge sevdiğim mi var
Yalan Dünya Sana Çıkışamadan
Eşimle Dostumla Buluşamadan
Var Git Ölüm Bir Zamanda Gene Gel
Gelmiyor söz vermesen n’olurdun zalim
Ezel söz vermesen n’olurdun zalim
Yıkılmış gönlümü yapabilin mi ”
Gönül sana mekân bulduramadım.
Ölmemeğe elde fermanım mı var
Azrail gelmiş de can talep eder
Benim can vermeğe dermanım mı var
Ya muhabbet kalkar ya bir hal olur.
Ah çekip de arkam sıra ağlar var.
Bakarım bakarım sılam görünmez.
Aramızda yıkılası dağlar var.
Ah çekip de arkam sıra ağlar var.
Bakarım bakarım sılam görünmez.
Aramızda yıkılası dağlar var.
N’ettim ola şu koğlaşan il’e ben
Dinledim hep bizi söyleşir iller.
Benim düşmediğim diller mi kaldı.
Ciğer kebap oldu yandı gamlarda.
Güneşin doğduğu battığı yerde.
Acep şu güzelin var mı bir eşi.
Gözlerinden kanlı yaşlar dökersin.
Bilmem küskün müsün yas mı çekersin.
Bir derdin var bilemedim kız senin.
kimi cehennem.
Cennetten beride daha neler var.
Gönül sana mekân bulduramadım.
şavkın vurmuş pınara.
Gün üstüne
Karacaoğlan Sözleri
bir gün daha doğar mı?
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm.
Gamzesi sineme batar.
Ak elleri kalem tutar,
Yazar Elif, Elif deyi
Tozar Elif, Elif deyi
Deli gönül abdal olmuş,
Gezer Elif, Elif deyi
Elif’in uğru nakışlı,
Yavrı balaban bakışlı,
Yayla çiçeği kokuşlu,
Kokar Elif, Elif deyi
Dost elinden yaralandı yüreğim
Evvel yakın idim şimdi ırağım
Felek beni nazlı yârdan ayırdı
Yiğidin eyisi sözünden olur
Hasret ettin beni kavim kardaşa
Sebep ne gözden akan kanlı yaşa
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Nice sultanları tahttan indirdi
Nicesinin gül benzini soldurdu
Nicelerin gelmez yola gönderdi
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Karacoğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Gamlanma gönül gamlanma
Bin kaygu bir borç ödemez
Gamlanma gönül gamlanma
Koyun meler kuzu meler
Sular hendeğinde dolar
Ağlayanlar bir gün güler
Gamlanma gönül gamlanma
Yiğit yiğidin yoldaşı
At yiğidin öz kardaşı
Sağlık her şeyin başı
Gamlanma gönül gamlanma
Naçar Karac’oğlan naçar
Pençe urup göğsün açar
Kara gündür gelir geçer
Gamlanma gönül gamlanma
Ölünce sevemezsem seni
Kan ağlasın iki gözüm
Ölünce sevemezsem seni
Muradıma ermeyeyim
Hak didarın görmeyeyim
Gonca gülün dermeyeyim
Ölünce sevemezsem seni
Olsun hey efendim olsun
Her kişi ettiğin bulsun
Gözlerim kanlı yaş döksün
Ölünce sevemezsem seni
Sırrım aleme faş olsun
Bağrında biten taş olsun
Gözlerim kanlı yaş olsun
Ölünce sevemezsem seni
Karac’oğlan olur mürde
Sen düşürdün beni derde
Muhtaç olayım namerde
Ölünce sevemezsem seni.
Hançer alıp derdli sinem dağlama.
Gider oldum, kömür gözlüm ağlama.
Hakk’ın emri ayrı düştü yolumuz.
Uçar, gider göle karşı.
Eğricesin tel tel etmiş
Döker, gider yare karşı.
Telli turnam sökün gelir,
İnci mercan yükün gelir;
Elvan elvan kokun gelir,
Yar oturmuş yele karşı.
Şahanım var, bazlarım var.
Tel alışkın sazlarım var.
Yare gizli sözlerim var.
Diyemiyom ile karşı.
Benim haktan özge sevdiğim mi var?
Ölmemeğe elde fermanım mı var?
Azrail gelmiş de can taleb eyler
Benim can vermeğe dermanım mı var.
Suya gider, sağ elinde tas gelin
Yedi yıldır, ben sevdana düşeli
Kerem eyle, şu sevdamı kes gelin.
Kitap nedir, iman nedir, yol nedir?
Gittiğimiz yollar din, İslam yolu;
Evveli Muhammed, ahiri Ali.
Üç yüz altmış birdir selvinin dalı.
Dallarında biten iki gül nedir?
Yolum düşürdün yine ingine
Kader getirdi Karaman iline
Çimenleri mahzun, gülleri mahzun.
Söyleşir yavrılar, koç yiğit dengi
Çiçekte, meyvada yoktur menendi
Laleden kırmızı, gülden ziyade.