İçeriğe geç

A Court of Wings and Ruin Kitap Alıntıları – Sarah J. Maas

Sarah J. Maas kitaplarından A Court of Wings and Ruin kitap alıntıları sizlerle…

A Court of Wings and Ruin Kitap Alıntıları

Hayat nefret ederek,nefreti hissedip dünyaya yayarak boşa harcanamayacak kadar kısaydı,bir ölümsüz için bile.
Gerçeği söylemek bana bahşedilen ama gel gör ki tüm varlığım bir yalan üzerine kurulu.
Bir lütuf gibi
Bütün hepsi
Seni neyin perişan edeceğine sadece sen karar verebilirsin,Lanetkıran.Sadece sen.
En çok da onları seyrettim,aşık olan insanları.Bunun nasıl olduğunu asla anlayamadım.Neden olduğunu.Sanırım sayende bunu da öğrendim.Son ödülüm de bu oldu galiba.
O tatlı,tüyleri diken diken eden geceydi;ben de sadece onun karanlığında hayat bulan pırıltılı ışık.
bütün benliğimle aşık olmadığım tek bir parçan bile yok.
Dinleyen yıldızlara ve gerçekleşen hayallere.
Hızlı intikamın hiçbir şeye ve hiç kimseye faydası olmazdı kendi öfkemi soğutmak dışında.
Onu deliler gibi sevdiğimi zaten biliyordum ama onu öyle seyrederken bu sevginin bedenimin her hücresinden fışkırdığını,beni ezip tüketebilecegini hissetmiştim.
Korkularımı ve acılarımı derinlere gömeyim derken günbegün boğulmuş,azar azar ölmüştüm.
Hayat nefret ederek, nefreti hissedip dünyaya yayarak boşa harcanamayacak kadar kısaydı
Hayat nefret ederek, nefreti hissedip dünyaya yayarak boşa harcanamayacak kadar kısaydı.
Hayat nefret ederek, nefreti hissedip dünyaya yayarak boşa harcanamayacak kadar kısaydı
Duymak ve görmek farklı şeylerdir.
Bir ricam olacak. Dünyayı bulduğundan daha iyi bir durumda bırak.
Gecenin Efendisi – ve Ebedi Yıldız.
O tatlı, tüyleri diken diken eden gece; ben de sadece onun karanlığında hayat bulan pırıltılı ışık.
Küçüklüğümden beri ölüm denince aklıma gelen ilk şey, yuvaya dönüş için yapılan huzurlu bir yolculuk olurdu: Beni diğer taraftaki meçhule uğurlayacak, tatlı, hüzünlü bir ninni.
Hayat nefret ederek, nefreti hissedip dünyaya yayarak boşa harcanamayacak kadar kısaydı, bir ölümsüz için bile.
Biz -yani Rhys, Cass ve ben- en büyük zayıflığımızın bazen en büyük gücümüz olabileceğini birbirimize hatırlatıyoruz. Ve en umulmadık kişinin tarihin akışını değiştirebileceğini.
Kolay kolay kırılmazsın. Biraz duraksadıktan sonra, Kendime hep böyle söylerdim, diye ekledim.
Kolay kırılmam, diye somurttum, ama yine de acıtıyor işte.
En çok da onları seyrettim, aşık olan insanları. Bunun nasıl olduğunu asla anlayamadım. Neden olduğunu. Sanırım sayende bunu da öğrendim. Son ödülüm de bu oldu galiba.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hayat nefret ederek, nefreti hissedip dünyaya yayarak boşa harcanmayacak kadar kısaydı, bir ölümsüz icin bile.
Seni neyin perişan edeceğine sadece sen karar verebilirsin.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Senin her şeyini görüyorum, Rhys, dedim. Ve bütün benliğimle aşık olmadığım tek bir parçan bile yok.
“Bu iki kelime beni tamamen yıktı. Öyle bir yıktı ki bütün bağları ve dizginleri öyle bir parçaladı ki hâlâ parçalanabilecek bir tarafım kaldığını bilmiyordum.”
“Bir hayat dünyayı değiştirebilir.”
“Kötü şeylerin beni mahvetmesine ancak ben izin verebilirdim. Sadece ben hepsini sahiplenip kucaklayabilirdim.”
“Lucien. Gelen Lucien’di.
Bitkin, üstü başı kan içinde, nefes nefese. Sahilden buraya kadar koşmuş gibi.”
“Hayat nefret ederek, nefreti hissedip dünyaya yayarak boşa harcanamayacak kadar kısaydı, bir ölümsüz için bile.”
“Ama yüzünü tam olarak döndüğü anda nefesim kesiliyor.
Hayatımda gördüğüm en güzel kadın.”
“Sığmadın. Seni tıktıkları kalıba. İçine doğduğun ve yürümeye zorlandığın yola. Denedin ama yine de sığmadın, sığamadın. Derken, yol değişti.” Başını hafifçe indirip kaldırdı. “Biliyorum – böyle olmanın neye benzediğini biliyorum. Çok uzun zaman önceydi ama hatırlıyorum.”
“Aynı şey değil. Yaş ilerleyince, korkular, zihinsel duvarlar… çok farklı.”
Rhys’in koluna girip “Sen ve bu şehir,” dedim. “Uyanmama, yeniden hayata dönmeme yardım ettiniz.” Ona gülümsediğimde gözleri ışıldadı. “Ben de her şeyimi ortaya koyacağım, Rhys. Her şeyimi.”
“Bir kâbus, demiştim Tamlin’e.
O kâbus bendim.”
Bunun için minnettarım, dedi. Yanımda olduğun için. Sana bunu daha önce hiç söyledim mi bilmiyorum ama -iyi ki yanımdasın.
Burası velaris diye açıkladım.”Yıldızışığı Şehri”
Ademelması kalkıp indi.”Ve sen de Gece Sarayı Yüce Leydisi’sin?
“Ha şunu bileydin.”
Hayat nefret ederek, nefreti hissedip dünyaya yayarak boşa harcanamayacak kadar kısaydı.
En çok da onları seyrettim–âşık olan insanları. Bunun nasıl olduğunu asla anlayamadım. Neden olduğunu. Sanırım sayende bunu da öğrendim. Son ödülüm de bu oldu galiba.
Ben Gece Sarayı Yüce Leydisi’yim, dedim usulca, hepsine. Eris’in alaycı kahkahası bile söndü. Kocaman açılan kehribar gözlerinde korkuya benzer bir şey dolaştı.
Lucien’in diğer abilerinden birisi, Yüce Leydi diye bir şey yok, diye çemkirdi.
Dudakalarım belli belirsiz bir gülümsemeyle kıvrıldı. Artık var.
Peki neden bu eziyete katlanıyorsun, Cassian? diye sordum.
Çünkü, dedi usulca, ondan uzak duramıyorum.
Onu görmek istiyorum. Bir kerecik. Sadece–emin olmak için.
Neyden?
Uğrunda savaşmaya değip değmeyeceğinden.
Bir lütuf gibi
Bütün hepsi
“Hayat nefret ederek, nefreti hissedip dünyaya yayarak boşa harcanamayacak kadar kısaydı, bir ölümsüz için bile.”
Elain’in bakışları yapmacıksız ve soğuk. “Birkaç gün sonra evlenecektim.”
İçimde kabaran öfkeye, onu elimden almaya çalışan adamı bulup paramparça etme isteğine karşı savaşıyorum. “Biliyorum. Üzgünüm.”
Beni sevmiyor, beni istemiyor, bana ihtiyaç duymuyor. Başka bir erkeğin gelini.
“Evet, sayende ‘Rhys bir kadının hayal edebileceği en iyi aşıktır’ cümlesini gözüm kapalı okuyabiliyorum.”
“Artık bildiğin bir gerçeği söylemeye çalışıyordum o kadar.”
Hayat nefret ederek, nefreti hissedip dünyaya yayarak boşa harcanamayacak kadar kısaydı, bir ölümsüz için bile.
Seni neyin perişan edeceğine sadece sen karar verebilirsin.
-Suriel
Kendisi Gece Sarayı Yüce Leydisi’dir, diye yapıştırdı Rhys. Canı ne isterse yapabilir.
Senin her şeyini görüyorum, ve bütün benliğimle aşık olmadığım tek bir parçan bile yok.
Duymak ve görmek farklı şeylerdir.
Asıl benim sana ihtiyacım var. Geleceğimdeki tek seçenek olarak.
Rhys’ın koluna girip Sen ve bu şehir, dedim. Uyanmama, yeniden hayata dönmeme yardım ettiniz. Ona gülümsediğimde gözleri ışıldadı. Ben de her şeyimi ortaya koyacağım, Rhys. Her şeyimi. Yıldızlı gecenin altında Sidra’nın üzerinden geçerken beni kendine doğru çekti ve başımın üzerine bir öpücük kondurdu.
Leydimi bırakmanı tavsiye ederim.
Ben de seni özledim. dedi Cassian, beni sıkıca kucaklayarak.
Bunun için minnettarım. Yanımda olduğun için. Sana bunu daha önce hiç söyledim mi bilmiyorum ama – iyi ki yanımdasın.
Senin her şeyini görüyorum, Rhys, dedim. ‘Ve bütün benliğimle aşık olmadığım tek bir parçan bile yok.
Eğer Rhysand Gecenin Efendisiyse, ben de ancak onun karanlığı sayesinde parlayan, ancak onun sayesinde görünebilir olan bir yıldızdım.
Hayat nefret ederek, nefreti hissedip dünyaya yayarak boşa harcanamayacak kadar kısaydı.
“Onu görmek istiyorum. Bir kerecik. Sadece -emin olmak için.”
“Neyden?”
Islak pelerinimi daha yukarı çekiştirdi. “Uğrunda savaşmaya değip değmeyeceğinden.”
Bir kısmı hala harap durumda, dedim. Battaniyenin alt ucunu kucağıma çektim.
Hepimiz öyleyiz, dedi Mor. Kendi çapımızda ve kimsenin göremediği köşelerde.
“Kötü şeylerin beni mahvetmesine ancak ben izin verebilirdim. Sadece ben hepsini sahiplenip kucaklayabilirdim.”
Hayat nefret ederek, nefreti hissedip dünyaya yayarak boşa harcanamayacak kadar kısaydı.
Bir ricam olacak.
Yüzüne doğru eğildim. Ne istersen.
Titrek bir nefes daha. Dünyayı bulduğundan daha iyi bir durumda bırak.
Seni neyin perişan edeceğine sadece sen karar verebilirsin, Lanetkıran. Sadece sen.
Bu muhtemelen.. kötü bir fikirdi, diye itiraf ettim.
Yoğun karanlığın ve zonklayan sessizliğin içine doğru inerken, Ah, kesinlikle öyle, dedi Cassian, belli belirsiz bir gülümsemeyle. Ama bu bir savaş. İyi fikirler üretmek gibi bir lüksümüz yok. Sadece kötüler arasından seçim yapabiliriz.
Cassian sargılı ellerinden birini uzatıp parmaklarını bükerek gel-gel yaptı. Korktun mu?
Nesta koridorun kemerli kapı ağzından avlunun kör edici ışığına çıkarken akıllıca davranıp ağzımı açmadım. Öfke nöbetleri geçirmekten hoşlanan battal boy bir yarasadan mı?
Sığmadın. Seni tıktıkları kalıba. İçine doğduğun ve yürümeye zorlandığın yola. Denedin ama yine de sığmadın, sığamadın. Derken, yol değişti.
Sanırım Cassian ve Azriel, dedi yayvan yayvan, bu evdeki, bu saraydaki birini tehdit ettiğin anda hayal bile edemeyeceğin ölümlerden ölüm beğenmen gerektiğini sana söylemiştir.
Hakikaten de Illyrialılar yemek odası kapısında oyalandıkları yerden sırıtarak baktılar. Bu ikili içinde Azriel açık ara daha korkutucuydu.
Bir lütuf gibi.
Bütün hepsi.
Hayat nefret ederek, nefreti hissedip dünyaya yayarak boşa harcanmayacak kadar kısaydı, bir ölümsüz için bile.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir