İçeriğe geç

Akdeniz Cehennemi Kitap Alıntıları – İhsan Yalçın

İhsan Yalçın kitaplarından Akdeniz Cehennemi kitap alıntıları sizlerle…

Akdeniz Cehennemi Kitap Alıntıları

Aşağıdaki ağıt bir zamanlar Endülüs kıyılarından okyanusa açılan yedi gencin anısına söylenmiştir.

Karşı kıyıları hayal eden deniz kabuğu, verdiğin sözü unutma. Yakala! Engin ufukları ve korkma aşmak için, seni bekleyen karanlık duvarları. Geçmişi anlatma bana, tazelenmesin hüznüm. Yüküm ağır, taze çiçekler koynumda, Denizleri aşacağım kutlu mesajı iletmek için.
Ve orada yalnızlığın gölgesinde ağlayacak gözlerim. Gemiler güçsüz, kürekler kırık, son fener söndü. Saatler son kez kımıldadı. Kaybettik gece ile gündüzü. Kaybettik kendimizi arkalarından ağlarken. Hüzün denizleri evimiz oldu. Keder ise dönmemek üzere misafirimiz. Kutlu mesaj uğruna feda ettik, Gözümüz kör, kulağımız sağır. Güneş batarken
eve dönmek ister bir yanımız. Masum bir düş kıpırdanır içimizde. Ve uyanacağız, bir gün sahipsiz diyarlarda Uyanacağız ve sonsuzluk bahçesinde buluşacağız. Ebediyen

Bazen kalbine söz geçirmek, bin kâfire hücum etmekten daha zor.
Dünyada hiçbir varlık kalıcı değildi. Sırası gelen fani yokluğu tadacaktı.
İnsan yalnızlığa alışmalı bu hayatta. Doğarken yalnız doğduk, ölürken yalnız öleceğiz. Mahşer meydanında sevdiklerimiz bizden kaçacak. Hesabı yalnız başımıza vereceğiz.
İnsan aklının yarattığı yeni şeytanlar türedikçe hakikat kimsenin bulamayacağı bir derinlikte ebediyen gizlenecekti.
Deneyimler bize sonuçlara götürür; sonuçlar ise yeni deneyimlere.
Âlem beka ile kaim değildir.
Barış istiyorsan savaşa hazır ol.
Yiğit olan ata biner atlanır,
Yiğit olan her cefaya katlanır,
Yiğit gölgesinde yiğit saklanır,
Kötülerin dalı, gölgesi olmaz, olmaz.
(Muharrem Ertaş)
Şüphe duymayan hakikati bulamaz. (İmam Gazali)
İnsanın celladına aşık olması ne dramatik görünür.
Korkunç bir ivedilikle çalışan beynin neler ürettiğine şaşırırsın.
Bir savaşçının yeteneğindeki sınırı, bir sanatkârın mesafeleri aşan görüşünün enginliği, alanında uzman bir bilim adamının geleceği şimdiki zamana taşıması irade sınırlarının genişletilmesiyle olur.
İnsan iradesine hükmedilemez. Hiçbir insana bu güç verilmemiştir.
O, düşünen beyinlerin peşindedir.
Bir insan nasıl olur da hiçbir şey yapmadan karşısındakini azap çemberinde dolaştırabilirdi.
Bilinmeyen her zaman insanı dinç tutar. Çünkü onu öğrenmek için merak hissi vücuda can verir, uyanıklık hasıl olur.
Aslanı öldüren kafestir. Yiğidi öldüren de nefestir.
İnsan hangi çağda yaşarsa yaşasın boşluğa bakıp dalıyorsa, yemeden içmeden kesilip ateşler içinde kıvranıyorsa bunun iki sebebi vardır; ya delirmiş ya da gönlünü kaptırmıştır.
Erdemi olmayan kişinin en büyük düşmanı kendisidir. (Aristo)
Aklınızı eğitin, kalbinizi güçlendirin. Akıl baştadır lakin onu yöneten kalptir. Akıl hakikati anlamak için kullanılan bir alettir. Kalp ile aklın bağlantısı kesilirse öğrenilen ilim boğazdan aşağı inmez; insan aklının aleti oluverir.
İnsanların iç dünyalarını kurcalamanın yanlış olduğu kanaatindeyim.
Delilik ile velilik arasında anlaşılmaz (bir) yakınlık (var).
Var mısın ki yok olmaktan korkuyorsun. (Farabi)
Devletler yıkılır, milletler aşağılanır, yurtlar harap olur, ezilir ama güçlü bir kral tüm unsurları ayakta tutmak için yeniden doğrulur. Verdiği emirler, ilan ettiği buyruklar bezgin kalpleri sular, canlandırır. Duygular kışkırtılır ve ebedi kardeşlik bildirgesi imzalanır.
Düşüncelerin eğitilmesi için bir okul icat edilene dek insanlar, ne için yaşadıklarını asla sorgulayamayacaklar. Zalimane yönetim tavrından bıktıkları bir tiranı alaşağı edecek güçleri vardır ama sonunda başka bir tirana mahkum olurlar. Asla adalet peşinden koşup gerçek merhametli yöneticiler seçmeyi düşünemezler.
Denizciler için tuzlu sular hayat ve ölüm yurduydu. Onun üzerinde olsunlar yeterdi. Nasıl olsa deniz onları sıkıca bağrına basardı.
Her karanlık, kendisini sonlandıracak şafağın tohumlarını içinde taşır.
(Dante Alighieri)
Ruhsal rahatlık ve dingin bir beden şarttı.
Bilgiyi taşımak için bir bedel istenmez çünkü taşınan bilginin ederini hiçbir dünya cevheri karşılayamaz.
Bir noktadan sonra akıl nimetinin iman ve teslimiyet anlayışından kopması felaketi getirmeye yetiyordu.
Akıl da bir nimetti ve herkese eşit dağıtılmamıştı. O halde akılsızın suçu neydi?
Hepimiz bir gün öleceğiz. Önemli olan hangi uğurda öldüğün değil mi?
Korkuyu destekleyen diğer bir haslet de güvendiğin kişilerin ihanetidir.
Tanrı’nın yeryüzünde ihtiyaç duyduğu kötülüğü melek olduğu söylenen şeytana yüklemesi adil midir?
İnsanlar yaptıkları kötülüklerden mütevellit şeytanı suçlar hâlbuki şeytan davranışlarımıza müdahale edemez çünkü bu, fiziken mümkün değildir. Aklı çelmektir vazifesi. Öyle olsaydı Havva’yı kandırmak için bin bir dil dökmez, yalanlara başvurmazdı. Şeytan ikna eder.
(Din adamları) sadece insanları korkutuyorlar.
(Dini) doğru dürüst inceleyemeyen, ne olduğu hakkında fikri olmayan cahil tabaka, inançlarının dönüştüğü hurafelerde boğuluyorlar.
İnsanların çoğu aptaldır ve kandırılmaktan hoşlanırlar. Bunu kimse söylemez ama bilginler kendi sohbetlerinde durmadan bu ahmaklıklardan yakınırlar.
Kötülüğü doğuran din adamları oldu. Sözlerle insanların zihinlerine sızmasını sağladılar.
Kutsal kitaplar asla cahil insanların eline geçmemeliydi. Böylece azizler, yorumcular, bilgeler Tanrı’nın sözlerini çarpıtamazlardı ve ne acı ki sonuçta suçu da şeytana attılar.
Din adamları asla hakikatin peşinde koşmazlar, sorgulamazlar ve şeytana Tanrı’dan daha çok değer verirler.
Yatağında eceliyle ölen yaşlı bir adamın beyni sulu ve yumuşakken, boğazı kesilip çırpınarak ölen başka bir adamın beyni sert ve katıydı.
Anatomi, sanatın ta kendisiydi.
Dil kurnazlığı ile yapılan işler bilgi, beceri ve hüner isterdi.
İnci gizlenerek değerini korur.
Sanat, ömrü feda etmektir.
Kötülüğü seçenler kaybeder.
İnsanlar ömrü boyunca değişim geçirirler. Kemale ermek bazen zaman alsa da hatta kabre değin beklese de eninde sonunda gerçekleşir; ya hakiki ateşte yanmakla ya da hakikat ateşiyle yanmakla.
Celladın kalbi, kemikten yapılmıştır.
Gaye insanlığın kurtulması olmalı.
Geldiğin ve gideceğin yeri her daim hatırında tutarsan gelecek senin önünde yürümeye başlar ve bunun başardığında gelecek kavramı, zaman ya da mekan kavramı artık önemsizdir.
Yeryüzünde bir vakitler yürüyen, yemek yiyen, çoğalan, savaşan pek çok adam ve kadın vardı. Şimdi hiç birisi yok. Nereye gider bu kadar insan?
Kaderin çizdiği rota eninde sonunda hedefini ulaşacaktır. Olacak olan ezelde takdir edilmişse, gönlüne giren bu korkunun manası nedir?
Ölmeden önce ölmek mi?
Başarabilir misin?
Unutma ki tevfik yalnızca Allah’ın yardımıyladır.
Ölümün siyah elbisesi Azrail’in terzihanesinde hepimiz için hızla dikilip hazırlanmakta.
Şehirden uzak bir kabristanda kurumuş ve dümdüz olmuş toprağın altında yatan genç kızların, genç oğlanların, ihtiraslı beylerin, gafil sultanların, gururlu kralların, hırsızların, arsızların, hainlerin, müfterilerin, sahte alimlerin, fasılların ve daha nice bedbaht kulların ağıtlarını, iniltilerini, mezar taşlarını karartan günahlarını dinle.
Ölüler dikkatli bakan gözleri unutturdu çok şey hatırlatır, duymak istemediklerini söyler ve bedene hakim tüm hücreleri sertçe uyarır.
Her karanlık, kendisini sonlandıracak şafağın tohumlarını içinde taşır.
Yeniçeriler, doğunun en yetenekli savaşçıları olarak bilinirler.
Zaman kavramının sanatçılar için geçerli olmadığına inananlardanım.
Sanatına aşık insanlar, hissiyatını dışa vuramayan kitlelerin ruhunu ortaya çıkarabilecek kutsal insanlardır.
Şöhret, hayatın kendisinden daha tatlı gelmeyebilir ama intikam her zaman soğuk bir yemektir. Onu azıcık ısıtmak intikam sahibinin iştahını kabartmaya yeter.
Korku, ancak ölümün sonundaki gizemi anlamayanlar için vakidir.
Madem öleceksek korkunun bedenimizde işi ne?
Her şeyi bilmemek insanın mesuliyetten korur, kalbi sıkıntıdan uzaklaştırır.
Deniz, başlı başına bir hazine ve içerisinde nice sırlar, nice zenginlikler barındırır.
Denizcinin ruhunu, karada yaşayanlar bilemezdi.
Rotamız Tanrı’nın Olsun dediği gün başladı ve O’nun Yeksan Olsun dediği gün bitecektir.

Fama Fraternitatis, Kardeşlik Töresi

Dionysos’un sarmaşıkları Bahr-i Sefid’de yelken açanları korkuya boğarken, Akdeniz fırtınası Provezza, çığlıklarıyla akılları baştan alacak, Messina boğazının mitolojik canavarları Kharybdis ile Skylla’nın ruhu garp ocağından yola çıkan Arap komandoların bedenlerinde yeniden canlanacaktır.
Tüm mürettebat pür dikkat baş kasarada başlayan toplantının sona ermesini beklemekteydiler. Çaşıt İbrahim de bunlardan biriydi. İskenderiye’den yola çıkalı uzun bir süre olmuştu. Lakin Akdeniz’den çıkabilmek öyle basit bir iş değildi. Dört bir yanı korsanlarla çevrili aman vermeyen rotalar vardı. Girit ve Mora’dan gelen ve doğu Akdeniz’de bilinen tüm yollarda devriye gezen tarikat şövalyeleri, Adriyatik’ten gelen Venedikli caniler ve rotaları üzerinde bulunan Haçlıların süvarileri olarak nam salmış Malta şövalyeleri stolo diye bilinen dev gemileriyle ölüm kusmak için volta atmaktaydılar. Her biri kana susamış birer akbabaydı ve leş nöbetini ara vermeksizin tutuyorlardır
Aklınızı eğitin, kalbinizi güçlendirin. Akıl baştadır lakin onu yöneten kalptir. Akıl hakikati anlamak için kullanılan bir alettir. Kalp ile aklın bağlantısı kesilirse öğrenilen ilim boğazdan aşağı inmez; insan aklının aleti oluverir. Kalp sağlam olursa her şey sağlam olur; kalp bozuk olursa da hiçbir şey düzgün olmaz. O vakit bedenleriniz nefsinizin isteklerine göre hareket eder ve bu kutlu vazifede muvaffak olamazsınız.
Gece karanlık; dalgalar ürkütüyor, girdap korkunç!
Ne bilir halimizi sahilde olanlar.
Her iyinin ya da her kötünün bir sonu vardır. Bundan yüz sene evvelki insanların düşüncelerini ya da ondan önceki zamanları tartışmak ufku derinleşmiş zihinlere ızdırap vermekten başka bir sonuca ulaşmaz. Tıpkı bir tiranın etrafını entellektüel bir çevreyle doldurup zulmünü meşrulaştırması gibi. En kötüsü de bu kan emici yetenek avcılarının vaadlerine kapılan zayıf yüreklilerin var olma sebeplerini unutmaları.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir