İçeriğe geç

Advent Kitap Alıntıları – Rainer Maria Rilke

Rainer Maria Rilke kitaplarından Advent kitap alıntıları sizlerle…

Advent Kitap Alıntıları

Çiçek aç, çiçek aç, çiçekli ağaç,
dibinde huzur dolu bahçenin.
Çiçek aç, çiçek aç, çiçekli ağaç,
özlemimin en güzel düşünü aç
burada beklerim onu bilesin.
Çiçek aç, çiçek aç, çiçekli ağaç,
yaz getirecek sana ödülünü.
Çiçek aç, çiçek aç, çiçekli ağaç.
Bak, kenarını işlerim eteğin anaç
burada güneş ışınlarıyla önü.
Çiçek aç, çiçek aç, çiçekli ağaç,
yakında olur meyveler olgun.
Çiçek aç, çiçek aç, çiçekli ağaç.
Özlemimin en güzel düşünü aç,
öğret bana ona olayım tutkun.
Şimdi asıl sevdiğim kız tam kurum,
karnı genişlemeye başladıktan beri,
ve yaşamma bir mudze girdi gireli:
Yakında geniş kumral saçıyla bulurum
onu oturmuş ve söylemekte bir ninni.
SIK sık sorasım gelir:
Ey, anne, hangi ninniyi söylerdin,
solgun yüzlü sarışın oğlana ne verdin,
yanağını uyku sıcacık öpmeden, kim bilir.
SIK sık özlerim bir anneyi,
sessiz bir kadın ak düşmüş.
Sevgisi büyütürdü önce beni;
o vahşi kini önleyebilirmiş,
ruhuma buz gibi girdi hani.
Otururduk sonra yan yana,
bir ateş harlardı şöminede.
Kulak verirdim sevgili dudağına,
huzur dolanırdı çay fincanı üstünde
uçar gibi bir pervane lamba ışığına.
Ve karaya çıkarlar çiçekten sahillerde,
ve ilkbahar orada öylesine gençtir.
Ve bulur orada ıssız yolda bir yerde
unutulmuş tanrıları bekleyen keremlerde
benim yorgun anı belleğim ilginçtir.
VE güzeldin sen. Gözünün içinde
geceyle güneş sanki zaferle barışıktı.
Bir kakım gibi bürüdü haşmet de
seni: Öyle geldi aşkım sana taç taktı.
Ve geceler solgunu hasretim durdu,
beyaz bağlı Vesta rahibesi gibi,
yanında ruh tapınağının sütunu
ve gülümseyerek saçtı beyaz çiçekleri.
GÖSTEREYİM sana baharı,
binbir tansıkla gelir.
Bahar ormanın malı
ve bilmez kent nedir.
Uzun uzun bekler saraylar
gelsin diye konuklar, baylar,
halkın görmek istediği taçdır.
Markus Meydanı’nda durur
sormak isterim birine hatır
ve nerede o uzak şen alaylar.
Pek üşüyen kadınlar gelir aksak
senin tütsülü huzuruna,
dışarda çocuklar sokak sokak
bütün güllere el sallamakta.
GÜNEŞ yanıp sönüyor kıyısında göğün.
Hasat yoksulu toprağın üstünde
ediyor kadınlar bata çıka tarlaya sökün.
Raylara vuran ışıltı ölgün
evi yanında hat bekçisinin, yazda sürgün,
dalmış ay çiçekleri düşüncelere.
SEVİYORUM unutulmuş kır Meryem’lerini,
umarsız beklerler herhangi birilerini,
ve kızları, ıssız çeşmelere gidişlerini,
saçlarında çiçek, hayal edişlerini.
Ve çocukları, güneşe şarkı söyleyen
ve kocaman hayretle yıldızlara bakan,
ve günleri, bana şarkılarla gelen,
ve geceleri, çiçek çiçek açan.
KAVGAM bu benim:
kutsanmış özlemim
ile tüm günler süzülmek.
Sonra, güçlü ve genişim,
bin kök dalıyla delmek
derinden yaşama girmek –
ve acıyla derim
yaşamdan çok öteye sürmek,
zamandan çok öteye isterim.
Bu dünyada yanlızım ama yeterince yanlız değilim, kutsamak için her anı.
Sık sık sorasım gelir:
Ey, anne, hangi ninniyi söylerdin
Solgun yüzlü sarışın oğlana ne verdin
Yanağını uyku sıcacık öpmeden, kim bilir.
Yorgun musun öyle?
Çıkarayım seni sessizce, beni de bıktıran bu gürültüden.
“Yorgun musun öyle?
Çıkarayım seni sessizce, beni de bıktıran bu gürültüden.
Yaralanırız bu zamanların zorundan ince.
Bak, ürküyle geçtiğimiz ormanın ötesince,
Aydınlık bir saray gibi akşamdır bekleyen.”
Yorgun musun öyle? Çıkarayım seni sessizce, beni de bıktıran bu gürültüden. Yaralanırız bu zamanların zorundan ince. Bak, ürküyle geçtiğimiz ormanın ötesince, Aydınlık bir saray gibi akşamdır bekleyen.
Yorgun musun öyle?
Çıkarayım seni sessizce, beni de bıktıran bu gürültüden.
Yaralanırız bu zamanların zorundan ince.
Bak, ürküyle geçtiğimiz ormanın ötesince, Aydınlık bir saray gibi akşamdır bekleyen.
“YORGUN musun öyle? Çıkarayım seni sessizce beni de çoktan bıktıran bu gürültüden. Yaralanırız bu zamanların zorundan ince. Bak, ürküyle geçtiğimiz ormanın ötesince, aydınlık bir saray gibi akşamdır bekleyen.”
Ve sessizce salar saatleri çökük
ve ruhunu rüyalara verir armağan.
Orada ölü onlar. Sessiz ve büyük acı çekerek.
Geceye gel. Ve biz olalım güllerin mirasında.
ve inanmadı aşka hiçbir zaman
en derin baharda olsa da günler.
VE güzeldin sen. Gözünün içinde
geceyle güneş sanki zaferle barışıktı.
NİYE çekersiniz beni soluk, mavi
saatlerimden savruk dairelerin
dağınık parıltısında?
İstemem artık cinnetinizi görmeyi.
Bir çocuk gibi hasta odasında
yalnız, gizli gülümseyip, sakin,
sakin – kurmak günleri ve düşleri.
Gel sen benimle. Sabah bunu bilmesin,
ve güzelliğini dinlemesin evde hiçbir ışık
Kokun bir bahar gibi yastıklara sinsin:
Gündüz bütün düşlerimi silsin,-
sen, bir taç ör onlardan artık.
Yorgun musun öyle?
Çıkarayım seni sessizce, beni de bıktıran bu gürültüden.
Yaralanırız bu zamanların zorundan ince.
Bak, ürküyle geçtiğimiz ormanın ötesince, Aydınlık bir saray gibi akşamdır bekleyen.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir