İçeriğe geç

Durmuş Saatler Dükkânı Kitap Alıntıları – Gamze Güller

Gamze Güller kitaplarından Durmuş Saatler Dükkânı kitap alıntıları sizlerle…

Durmuş Saatler Dükkânı Kitap Alıntıları

Başka hayatlar peşinden koşanlar bulduklarıyla mutlu oluyorlar mıydı, yoksa bu kez de daha fazlasının peşine mi düşüyorlardı?
İnsan kendi kendini kandırabilir mi? Kendi ulaşamayacağı kadar gizli köşeleri var mıdır aklının?
Nasıl oluyor da bir sözcük izini kaybettirebiliyor aklında? Yazdığında var. Düşündüğünde yok.
Şimdi hayat akıyor iki yanından. Kadınlar, erkekler, çocuklar O hiçbirine ait değil. Hiçbir yere, hiçbir zamana, hiçbir anıya dahil değil.
Belki de anlattım. Ama hiç duymadın sesimi. Şimdi gücüm kalmadı artık. Kimselere kendimi anlatmaya mecalim yok.
Yalnızca sözcüklerden ibaret bir hayat kurmaksa ne kolay.
Uzaklığın zamanı da dondurmasını diliyorum için için. Böylece askıda kalalım. Hava ısınana dek kararlar vermek gerekmesin. Yeni yaralar açılmasın.
Kar yağsın istiyorum. Hava biraz yumuşasın. İçime çektiğim nefes burun deliklerimde çıtırdamasın. Kalbimin buzları biraz olsun çözülsün.
Kimsenin hayatı mükemmel değil. Ama aynı zamanda mükemmel de. Kendi olağanüstü, küçük mucizelerine sahipler. Parlak bir karne, renkli hediye kâğıtları, taze çiçekler, yeni pişmiş yemek kokusu, mezuniyet, düğün, nişan fotoğrafları Bu küçük mutlulukları hissediyorum. Bunlar çoğaldıkça yaşanmaya değer oluyor hayat. Perdeleri açık, ışıkları yanan evler mutluluğa davettir. Üzüntü gizlenir, acı gizlenir. Oysa sevinç saklanmaz, sevincin üstü örtülmez.
Dolaşmış bir yün yumağı aklının içi. Açılıp ortaya saçılmış bütün çekmeceler. Hiçbir sözcüğü doğru çekmeceye geri koyamıyor
Bunca kusursuzluk bir araya geldiğinde nasıl da kusurlu bir güzelliğe dönüşmüştü
Nereye kaçarsan kaç, ölüm gelip buluyor seni. Belalı olan o gemi değil, bu dünya diyemedim
Sözcüklerin büyüsü var.Doğru zamanda doğru şekilde söylediğimde bir şeyler değişiyor
Geceleyin gözün ışığı söndüğünde, insan bir kandil yakar kendine; yaşarken ölüye dokunur uykusunda, uyanıkken uyuyana..
Üzüntü gizlenir, acı gizlenir. Oysa sevinç saklanmaz, sevincin üstü örtülmez.
Aynaya bakmak zor geliyor artık. Kendi gözlerimden korktuğum kadar korkuyorum senin uzaklığından. Beyaz bir boşluğun içine sığınıyorum.
Sözcüklerin büyüsü var. Doğru zamanda, doğru şekilde söylediğimde bir şeyler değişiyor. Açıklaması zor ama biliyorum işte.
Bilmek işe yaramıyor. Yine de yaşıyor insan.
Yıllar mı hızlandı yoksa sen mi?Pazartesinin arkasına cumayı eklemişler.
Üzüntü gizlenir,acı gizlenir.Oysa sevinç saklanmaz,sevincin üstü örtülmez.
Misafir varken perdeler hiç kapanmaz.Çünkü içeride saklanacak bir şey yoktur.Mutlu bir ailede,onların konuklarında ve kahkahalarında gizli kapaklı bir şey olamaz.O günlerden beri,ne zaman ışığı yanan ve perdesi açık bir ev görsem,içeri bakmaya çalışırım.
Sözcüklerin büyüsü var. Doğru zamanda doğru şekilde söylediğimde bir şeyler değişiyor. Açıklamak zor ama biliyorum işte.
Şehrin tek rengi ışıkları. Olur olmaz aydınlatılıyor her yer.Hiç bitmeyen bir karnaval hali var. Ama kimse eğlenmiyor
Koltuk var, halı var, sehpa var, televizyon yok. Televizyon yok mu diye sordum. Şaşkın şaşkın baktı Cafer, yok dedi. Baban nasıl maç izliyor, dedim. İzlemez, dedi. N’apar peki? Kitap okur, yazı yazar.
Kimsenin hayatı mükemmel değil.Ama aynı zamanda mükemmel de.Kendi olağanüstü,küçük mucizelerine sahipler.Parlak bir karne, renkli hediye kâğıtları,taze çiçekler,yeni pişmiş yemek kokusu,mezuniyet,düğün,nişan fotoğrafları Bu küçük mutlulukları hissediyorum.Bunlar çoğaldıkça yaşanmaya değer oluyor hayat.Perdeleri açık,ışıkları yanan evler mutluluğa davettir.Üzüntü gizlenir,acı gizlenir.Oysa sevinç saklanmaz,sevincin üstü örtülmez
Bazen sadece görülmek ister insan.Geç bile olsa
Hem değil mi ki,rüyalar da gerçek hayattaki ayrıntılardan oluşur.Nerede ne zaman gördüğümüzü hatırlamadığımız şeyler görünür oluverir düşler aleminde
Acı dipsiz bir kuyu.Düşünce çıkamazsın
Üzüntü gizlenir, acı gizlenir. Oysa sevinç saklanmaz, sevincin üstü örtülmez.
Yalnızca sözcüklerden ibaret bir hayat kurmaksa ne kolay.
Oysa gerçekler ne kadar ağır geliyor çelimsiz bedenlerimize.
Bir delik açıp içime bakıyorum ben de. Gürül gürül akan bir nehirle karşılaşıyorum. Oysa dışım buz tutmuş
Koltuk var, halı var, sehpa var, televizyon yok. Televizyon yok mu diye sordum. Şaşkın şaşkın baktı Cafer, yok dedi. Baban nasıl maç izliyor, dedim. İzlemez, dedi. N’apar peki? Kitap okur, yazı yazar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir