İçeriğe geç

Nietzsche’den Hayat Dersleri Kitap Alıntıları – John Armstrong

John Armstrong kitaplarından Nietzsche’den Hayat Dersleri kitap alıntıları sizlerle…

Nietzsche’den Hayat Dersleri Kitap Alıntıları

Kanaat ve Korkunun zincirleriyle bağlı olduğunuz sürece, gerçek mutluluğa doğru ilerlemenize kimse yardım edemez.
Kim hayattan anlık çıkarlar sağlamayı en az düşünürse, en kayda değer yaşam onunkidir.
Bir insan asla, yolun kendisini nereye götüreceğini bilmediği zamanki kadar yükselemez.
Eğer kişi hesabını doğru yaparsa ve her insan yaşamının , en mazlum insanın bile gündelik yaşamında bolca bulunan o huzur anlarını unutmazsa, dünyada donuk gözlerin görebileceğinden çok daha fazla mutluluk vardır.
Önemli olan, acı verici deneyimden ne öğrendiğimizi anlamaya çalışmamız gerektiğidir.
Bütün değerler tersyüz edilemez mi?
Alınacak ders, zorluklarla karşı cesur olmakla ilgilidir. Nietzsche , büyürken zorluk çekmek normaldir der. Kilit nokta şudur: Özgürlük ayrılığı da içerir.
Acı çekmek, her zaman kötüye giden bir hayatın işareti değildir. İyi yaşanmış bir hayat fazlasıyla sıkıntı barındırıyorsa, belki de onu yaşamak için cesur ve güçlü olmaya ihtiyacımız vardır.
Bugün artık kimse ölümcül hakikatlerden ölmüyor; çok fazla panzehir var.
Kim hayattan anlık çıkarlar sağlamayı en az düşünürse , en kayda değer yaşam onunkidir.
Büyümekte olan ruhun hayata şu soruyla bakmasına izin verin: “ Neyi gerçekten sevdim? Ne seni hazırladı , işledi ve kutsadı?”
İnsan nasıl “ kendini tanır” ? O , karanlık ve üstü kapali bir varlıktır. Yabani tavşanın yedi kat postu varsa insan yetmiş kere yedi kat deri değiştirip yine de “ İşte gerçek sen ; bunun altında başka deri yok artık” diyemeyebilir.
Senden başka kimsenin yürüyemeyeceği bir yol vardır. Onun nereye gittiğini sorma; düş yola . Ne demişler :’ Bir insan asla, yolun kendisini nereye götüreceğini bilmediği zamanki kadar yükselemez.
“Kişi en çok erdemleri yüzünden cezalandırılır.”
“Tanrı öldü!”
“Eğer kişi hesabını doğru yaparsa ve her insan yaşamının,en mazlum insanın bile gündelik yaşamında bolca bulunan bütün o huzur anlarını unutmazsa,dünyada donuk gözlerin görebileceğinden çok daha fazla mutluluk vardır.”
“Nietzsche,değerlerin hayattaki en temel mesele olduğuna inanırdı:Neyi seversin? Neyin önemli olduğuna inanırsın? Neye öncelik verirsin?Hayatında neyi ciddiye alırsın ve neyi alakasız görüp bir kenara bırakırsın? Bu yalnızca ne dediğinle ya da kendine neye inandığını söylediğinle ilgili değildir; davranışları, alışkanlıkların ve seçimlerinde kendini gösterir.”
Kişi en çok erdemleri yüzünden cezalandırılır.
Kendimiz için düşünmüyor, hissetmiyor ve hareket etmiyoruz.
Doğada kendi gerçek dehasından kopmuş ve amaçsızca etrafa bakınmaktan başka bir şey yapmayan insandan daha yalnız ve kimsesiz yaratık yoktur.
Bu eylemin muazzamlığı, bizim için fazla büyük değil mi? Sırf buna değermiş gibi görünmek için, tanrılara dönüşmemiz gerekmez mi?
Yumruğun değeri ne kadar güçlü olduğunda değildir, hedefi ne kadar tutturduğundadır.
Ezilenler, mazlumlar, öfkeliler, güçsüzlüğün kinci kurnazlığıyla birbirlerini yüreklendirirler: Şeytandan farklı olalım, yani iyi olalım!
Şanslı doğanlar, kendilerini mutlu hissedenlerdi.
Varoluştan en büyük verimi almanın sırrı ve en büyük mutluluk, tehlikeli şekilde yaşamaktır.
Ama en kanlı savaş, büyüklüğün ölümsüz olması talebi uğruna verilir.
Büyük şeyler madem yapılabilir, o halde aslında rekabet edebiliriz. Büyük eserler, artık tanrısal değildir. Bundan böyle ulaşılamayacak kadar uzakmış gibi kabul edilemezler.
Senden başka hiç kimse, seni hayat nehrinin öte yanına geçirecek köprüyü inşa edemez. Seni seve seve karşı tarafa taşıyacak yollar, köprüler, sayısız yarı-tanrı vardır,ama öz benliğini kaybetmen pahasına: Kendi benliğin, önce rehin alınıp sonra kaybedilecektir.
Ne diye bir avuç toprağınıza ya da küçük çaplı işinize sarılasınız veya komşunuzun dediğine kulak asasınız? İnsanın birkaç yüz kilometre ötede artık hiçbir bağlayıcılığı olmayan görüşlere bel bağlaması o kadar dar kafalı bir davranıştır ki. Doğu ve Batı, birinin bizim gibi korkakları kandırmak için astığı tabelalardan ibarettir.
(Nietzsche), Acı çekmenin kendimizin en iyi versiyonu olmakta çuvalladığımızın göstergesi değil, tam tersine olmak istediğimiz -ve olmamız gereken- kişiye dönüşme sürecinin vazgeçilmez bir parçası olduğunu görmemize yardım eder.
Bir ayrılığın ardından, mümkün olduğunca doğru tespit edilmesi gereken en önemli şey, o kişinin size neden uygun olmadığıdır.
Şu aforizmaya sımsıkı tutunarak özsaygımı koruyabilirim.
Biri düşünceleri için ebe arar, diğeri de ebelik edebileceği birini: İşte böyle doğar iyi bir söyleşi.
(İyinin ve Kötünün Ötesinde,1886)
Kişi en çok erdemleri yüzünden cezalandırılır.
(İyinin ve Kötünün Ötesinde, 1886)
Güçten kendini güç olarak ifade etmemesini, bir yenme arzusu,bir alt etme arzusu,bir efendi olma arzusu,bir düşmana,direnişe ve zafere susamışlık olmamasını istemek,zayıflıktan kendini güç gibi ifade etmesini istemek kadar saçmadır.
Kuzuların büyük yırtıcı kuşlardan hoşlanmamaları tuhaf görünmüyor. Yine de bu bize kuzuları kapıp götürüyorlar diye yırtıcı kuşları kınama gerekçesi vermez. Peki ya kuzular kendi aralarında şöyle dese: Bu yırtıcı kuşların hepsi şeytan; o halde yırtıcı bir kuşa en az benzeyen,onun tam karşıtı olan biri, yani bir kuzu,iyi biri olmaz mı? Bu ideaalin oluşturulmasında kusur bulmanın anlamı yok; muhtemelen yırtıcı kuşların buna biraz alaycı biçimde şöyle demeleri hariç: Onlardan hiç de hoşlanmıyor değiliz,hepsi iyi kuzular; hatta onları seviyoruz: Hiç bir şey yumuşak bir kuzu kadar lezzetli olamaz.
Kimi zaman kendi karakterimizdeki kemikleşmiş ön yargıları fark etmemiz -ve şans yardım ederse onları aşmamız -gerekir. Bizde eksik olan bir şeyden güçlü bir doz almaya ihtiyaç duyabiliriz. Bu hakikatın tamamı olmasa da,ulaşmaya gereksinim duyduğumuz bir kısmıdır,çünkü bizde eksik olan parça odur.
“Bugünün uygarlığı ve metropolitizminin kumuyla çamuru dışında kolay kolay hiçbir yerden pat diye ortaya çıkamayacak birçok önder ve cesur insanlara ihtiyaç vardır.

-sessiz, yalnız,iradeli ,görünmez eylemlerden hoşnut ve sabit olmayı bilen insanlar; kendi içlerinde üstesinden gelmeleri gereken şey neyse, her şeyde onu aramaya kararlı insanlar; güler yüzleri,sabırları,tevazuları çok gösterişli şeyleri küçümsemeleri kadar, zaferde alicenaplıkları ve bozguna uğramışların küçük kibirlerine gösterdikleri hoşgörüyle de başkalarından ayrılan insanlar; her zaferde ve şöhrette şansın payıyla ve bütün galiplerle ilgili yargıları keskin ve özgür olan insanlar; kendi festivalleri,kendi çalışma günleri ve kendi matem dönemleri olan,özgüvenle yönetmeye alışkın ama gerektiğinde anında itaat etmeye de hazır insanlar -her iki durumda da eşit derecede gururlu,eşit derecede davalarının hizmetinde olanlar; az bulunur insanlar,daha verimli insanlar ,daha mutlu varlıklar! Çünkü bana inanın: Varoluştan en büyük verimi almanın sırrı ve en büyük mutluluk ,tehlikeli şekilde yaşamaktır. Şehirlerinizi Vezüv Yanardağı’nın eteklerine kurun! Gemilerinizi keşfedilmemiş denizlere yollayın! Akranlarınızla ve kendinizle savaş içinde yaşayın!” ( Şen Bilim 1882)

Dikkatimiz ve adanmaşlığımız zor bulunan, boşa harcanmaması gereken değerli kaynaklarımızdır.
Eskiyi koruyucu tarih, bugünün taze yaşamına ruh ve ilham veremeyecek noktaya geldiği andan itibaren yozlaşır. Bizi daha büyük ve daha güçlü yapan bir şey olmaktan çıkmıştır artık. Aksine, hayattan elimizi eteğimizi çekmemize neden olmaya başlar; gerçekten neyi önemsediğimizi, ne istediğimizi ve neye ihtiyaç duyduğumuzu çözmemizi engelleyen meşgale olur.
İyi şeyler hep acılardan doğar. İyi şeyler, kendiliğinden geliveren şansın eseri değildir.
Kanaat ve Korku’nun zincirleriyle bağlı olduğunuz sürece, gerçek mutluluğa doğru ilerlemenize kimse yardım edemez
Gerçek eğitim,özgürleşmedir. Bitkinin narin filizlerine saldıran yabni otları,çerçöpü ve parazitleri temizler. Gerçek eğitim,hafif bir sıcaklık ve yumuşak bir yağmurdur.
( Eğitici Olarak Schopenhauer,1874)
Çünkü gerçek benliğiniz,içinizin derinliklerinde saklı değildir.Ölçülemeyecek kadar yüksekte,ya da en azından genellikle olduğunu sandığınızdan daha yukarıdadır.
( Eğitici olarak Schopenhauer,1874)
Nasıl yeniden kendimizi bulabiliriz ? İnsan nasıl kendini tanır ? O,karanlık ve üstü kapalı bir varlıktır. Yabani tavşanın yedi kat postu varsa,insan yetmiş kere yedi kat deri değiştirip yine de İşte gerçek sen;bunun altında başka deri yok artık diyemeyebilir.
Senden başka kimsenin yürüyemeyeceği bir yol vardır. Onun nereye gittiğini sorma;düş yola. Ne demişler: Bir insan asla,yolun kendisini nereye götüreceğini bilmediği zamanki kadar yükselemez.
Gelecek nesiller,toplumun perdesine yansıtılmış gölge-adamlar tarafından yönetilmiş bu döneme baktıklarında tiksinecekler. Çok sonraki kuşaklar içinse,bizim çağımızın en az insancıl olduğundan en az bilinen,tarihin en karanlık sayfası olması muhtemel.
Miskin insan zaman öldürür . Ama kurtuluşu kamuoyunda -yani,kişisel tembellikte arayan bir çağın kendisi bir kalemde öldürülmelidir.
Kitlelere ait olmak istemeyen kişinin tek yapması gereken, rahat olmayı bırakmaktır. Böyle birinin Kendin ol! Şu an bu şekilde davranan düşünen ve arzu eden sen değilsin! diye bağıran vicdanına uyması gerekir.
Eğer büyük bir düşünür insanları hor görüyorsa,tembel oldukları içindir;insanlar ona onarmaya değmeyecek,kırık çanak çömlek parçaları gibi görünür.
Kim günün birinde “yeni bir cennet” kurmuşsa, gerekli gücü kendi cehenneminde bulmuştur
Büyümekte olan ruhun hayata şu soruyla bakmasına izin verin:Neyi gerçekten sevdin?Ne hazırladı,işledi ve kutsadı?
Senden başka kimsenin yürüyemeyeceği bir yol vardır. Onun nereye gittiğini sorma ;düş yola. Ne demişler : Bir insan asla, yolun kendisini nereye götüreceğini bilmediği zamanki kadar yükselemez.
Bir insan asla, yolun kendisini nereye götüreceğini bilmediği zamanki kadar yükselemez.
“Kendinize sorun; yaptığım şey tekrar tekrar yapılmaya değer mi?”
Yeni gürültüler yaratanların değil yeni değerler yaratanların etrafında döner dünya ama sessizce döner.
Acı çekmek,her zaman kötüye giden bir hayatın işareti değildir.İyi yaşanmış bir hayat fazlaca sıkıntı barındırıyorsa,belkide onu yaşamak için cesur güçlü olmaya ihtiyacımız vardır.
Senden başka kimsenin yürüyemeyeceği bir yol vardır.Onun nereye gittiğini sorma; düş yola.Ne demişler: ‘Bir insan asla,yolun kendisini nereye götüreceğini bilmediği zamanki kadar yükselemez’.
İyi yaşanmış bir hayat fazlaca sıkıntı barındırıyorsa, belki de onu yaşamak için cesur ve güçlü olmaya ihtiyacımız vardır.
Sonsuz bir hiçliğin içindeymiş gibi başıboş dolaşıp durmuyor muyuz?
Yumruğun değeri ne kadar güçlü olduğunda değildir, hedefi ne kadar tutturduğundadır.
Acı çekmenin kendimizin en iyi versiyonu olmakta çuvalladığımızın göstergesi değil, tam tersine olmak istediğimiz-ve olmamız gereken- kişiye dönüşme sürecinin vazgeçilmez bir parçası olduğunu görmemize yardım eder.
Yumruğun değeri ne kadar güçlü olduğundan değildir, hedefi ne kadar tutturduğundandır.
Her insan yaşamının, en mazlum insanın bile gündelik yaşamında bolca bulunan bütün o huzur anlarını unutmazsa, dünyada donuk gözlerin görebileceğinden çok daha fazla mutluluk vardır.
Gerçek eğitim, özgürleşmedir. Bitkinin narin filizlerine saldıran yabani otları, çerçöpü ve parazitleri temizler. Gerçek eğitim, hafif bir sıcaklık ve yumuşak bir yağmurdur.
Hayat ancak iyi niyetle filizlenir ve çiçeklenir.
Biri düşünceleri için ebe arar, diğeri de ebelik edebileceği birini: Iste böyle doğar iyi bir söyleşi.
Senden başka kimsenin yürüyemeyeceği bir yol vardır. Onun nereye gittiğini sorma ;düş yola. Ne demişler : Bir insan asla, yolun kendisini nereye götüreceğini bilmediği zamanki kadar yükselemez.
Ruh, ezelden beri kaderinde olan özel bir mutluluk hakkını sezer, tek ihtiyacı olan, ona ulaşmak için gerekli yardımı bulmaktır. Ama kanaat ve korku’nun zincirleriyle bağlı olduğunuz sürece, gerçek mutluluğa doğru ilerlemenize kimse yardım edemez
Kime ait olmak istemeyen kişinin tek yapması gereken, rahat olmayı bırakmaktır. Böyle birinin, kendin ol şu an bu şekilde davranan, düşünen ve arzu eden sen değilsin diye bağıran vicdanına uyması gerekir.
‘Belki de çatışmayı kabul etmekle kalmayıp onu sevmeliyizdir.Acı çekmek, her zaman kötüye giden bir hayatın işareti değildir. İyi yaşanmış bir hayat fazlaca sıkıntı barındırıyorsa, belki de onu yaşamak için cesur ve güçlü olmaya ihtiyacımız vardır.’

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir