Mahmut Kısa kitaplarından Kısa Açıklamalı Kur’an-ı Kerim Meali kitap alıntıları sizlerle…
Kısa Açıklamalı Kur’an-ı Kerim Meali Kitap Alıntıları
110} Çünkü Allah, insanların geçmişte ve gelecekte, gördükleri ve göremedikleri, bildikleri ve bilmedikleri, açıkladıkları ve gizledikleri, kısacası önlerindeki ve arkalarındaki her şeyi tam olarak bilmektedir; oysa onların ilmi, O’nu asla kuşatamaz.
Onlar ki, sırf “Bizim Rabb’imiz Allah’tır! Biz yalnızca O’nun hükmüne boyun eğer, sadece O’na kulluk ederiz!” dedikleri için, haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Bu yüzden, zulmü durdurmak için gerektiğinde savaşmaya yetkili kılındılar. Gerçi savaşın sıkıntı ve acılarına katlanmak zordur. Fakat zulmü engellemenin başka çıkar yolu kalmamışsa, daha büyük acıları önlemek için savaşılmalıdır.Nitekim, Allah insanların bir kısmıyla diğer bir kısmını bertaraf etmemiş olsaydı, yani zâlimlere karşı savaşmayı yasaklayıp, insanları birbirlerine karşı savunmasız bırakmış olsaydı, dünyada zulüm ve haksızlık egemen olur ve yeryüzü fesada boğulurdu. Böylece inanç ve düşünce özgürlüğü tamamen ortadan kalkar, içlerinde Allah’ın adının çokça anıldığı manastırlar, havralar, kiliseler ve câmiler birer birer yıkılıp giderdi. O hâlde, zâlimlere karşı savaşmaktan çekinmeyin! Unutmayın ki, Allah, kendi dâvâsına sahip çıkan ve gönderdiği Elçisine yardım eden kimseleri, mutlak yardımıyla destekleyip üstün getirecektir; çünkü Allah,mutlak kudret ve yetki sahibidir.
Meryem suresi 98. Biz, onlardan önce gelip geçen nice günahkâr
toplulukları helâk ettik; şimdi onlardan geriye kalan bir
tek kişi görebiliyor, yâhut onlara ait bir fısıltı, bir ses duyabiliyor musun?
İnfitar 6
Kur’an’ın yol göstericiliği olmaksızın mutluluğa
ulaşabileceklerini sanan gâfillere de ki: “Herkes kendi
içinden gelen eğilimlere, alışkanlıklara, ruh hâline göre bir yol
çizer ve bunun en doğru yol olduğunu iddia eder; böylece
her toplum, farklı bir inanç, ahlâk anlayışı ve dünya görüşü
benimseyerek bu inanç doğrultusunda davranışlar geliştirir,
kendi mizacına uygun tarzda hareket eder. Fakat
herkes kendi mizacına uygun gelen yolu tutmakla, insanlığı
kurtuluşa iletecek doğru yolu tutmuş sayılamaz. Çünkü
içinizden kimlerin doğru yolu izlediğini en iyi bilen ve
hangi yolun izlenmesi gerektiğine karar veren Rabb’inizdir.”
Ve bu yolu, Kur’an vasıtasıyla size bildirmiştir.
Peki, inkârcılar görmüyorlar mı, Biz hüküm ve
kudretimizle yeryüzüne gelip onu her yanından nasıl
eksiltiyoruz? Yeryüzünü, sahip olduğu en iyi şeylerden her
gün biraz daha yoksun bırakarak, azap verici darbelerimizle
nasıl sarstığımızı görmüyorlar mı? Bu dünyada insanı,başarı
ve yükselmeden sonra çöküşün, hayattan sonra ölümün, gurur ve ihtişamdan sonra alçalmanın, kemalden sonra zevâlin
beklediğini bilmiyorlar mı? Hal böyleyken, hakkı inkâr edenler,
Allah’ın kendilerini alçaltmayacağından, hâkim konumundan
mahkûm konumuna düşürmeyeceğinden nasıl emin
olabiliyorlar? Geçmişte büyük imparatorluklar kurmuş nice
toplumların, azgınlıklarından dolayı yok edildiğini bilmiyorlar
mı? Depremlerle, savaşlarla, toplumsal ve ekonomik krizlerle
üzerlerindeki ablukayı her geçen gün nasıl daralttığımızı
görmüyorlar mı? Servetine, gücüne, makâmına, şöhretine
aldanarak gurura kapılan nice zengin ve güçlü insanların,
bugün toprak altında çürümeye terk edildiğini bilmiyorlar mı?
Çevrelerinden, dost ve akrabalarından birer ikişer mezara
yolladıkları insanların hâlini düşünüp ibret almıyorlar mı?
Bütün bunlar, kendilerine yaklaşan felâketin yeteri kadar
habercisi değil mi?
İyi bilin ki, her konuda son sözü söyleyen ve nihâî hükmü
veren Allah’tır ve hiçbir güç, O’nun hükmünün önüne
geçemez ve şunu da iyi bilin ki, Allah, yeri ve zamanı
geldiğinde hesap görmede çok hızlıdır! İstese, günah
işledikleri anda zâlimleri derhal yok edebilir fakat sonsuz merhameti sayesinde, tövbe etsinler diye onlara mühlet
veriyor, bunun için de, insanlık tarihinden ibret alarak düşünmelerini öneriyor.
Onlar, Rab’lerine yürekten iman eden ve Allah’ın öğüt ve uyarılarla dolu Zikri ve en büyük mûcizesi olan Kur’an sayesinde akılları ve kalpleri doyuma ulaşan,
huzura kavuşan kimselerdir. Onlar, Kur’an’dan daha açık, daha ikna edici bir mûcize olamayacağını bilen ve kalpleri
ancak onunla tatmin bulup sükûnete kavuşan kimselerdir.
Şunu iyi bilin ki, kalpler ancak Allah’ın Zikri ve en büyük mûcizesi olan bu Kur’an sayesinde şüphelerden arınır; inkâr ve nifak hastalılarından, ruhsal çalkantılardan kurtulur ve gerçek anlamda mutluluk ve huzura kavuşabilir! Allah’ı zikreden, O’nu duyumsayan gönüller, varlık âleminde yalnız olmadıklarını bilir, dâimâ O’nun yakınında ve himayesinde, güvence içinde olduklarını hissederler. Allah’ın zikriyle, O’nun
gönderdiği Kur’an mûcizesiyle doyuma ulaşmayan kalplerin, başka bir şeyle huzur ve itmînân bulmasına imkân yoktur!
Allah, iman eden erkeklere ve iman eden
kadınlara, ağaçlarının altından ırmaklar çağlayan ve
içinde sonsuza dek yaşayacakları cennet bahçeleri ve
sınırsız mutluluk ve huzur kaynağı olan Adn bahçelerinde göz kamaştıran köşkler vaad etmiştir. Fakat bütün
bunların ötesinde, öyle muhteşem bir nîmet var ki: Allah’ın
hoşnutluğunu kazanmak ve O’nun cemalini görmek, akla
hayale gelebilecek tüm nîmetlerin en güzeli, en büyüğüdür!
İşte büyük kurtuluş budur!
Oku bakalım, tercih, niyet ve eylemlerinle yazmış olduğun kitabını; bugün kendi hesabını görmek için, bizzat kendin sana yeter! denilecek.
İsrâ sûresi, 14. Ayet
Hiç kuşkusuz O, gökte ve yerde, bilip bilmediğiniz her şeyi görüp gözetmektedir.
Peki, inkârcılar görmüyorlar mı, Biz hüküm ve
kudretimizle yeryüzüne gelip onu her yanından nasıl
eksiltiyoruz? Yeryüzünü, sahip olduğu en iyi şeylerden her
gün biraz daha yoksun bırakarak, azap verici darbelerimizle
nasıl sarstığımızı görmüyorlar mı? Bu dünyada insanı,başarı
ve yükselmeden sonra çöküşün, hayattan sonra ölümün, gurur ve ihtişamdan sonra alçalmanın, kemalden sonra zevâlin
beklediğini bilmiyorlar mı? Hal böyleyken, hakkı inkâr edenler,
Allah’ın kendilerini alçaltmayacağından, hâkim konumundan
mahkûm konumuna düşürmeyeceğinden nasıl emin
olabiliyorlar? Geçmişte büyük imparatorluklar kurmuş nice
toplumların, azgınlıklarından dolayı yok edildiğini bilmiyorlar
mı? Depremlerle, savaşlarla, toplumsal ve ekonomik krizlerle
üzerlerindeki ablukayı her geçen gün nasıl daralttığımızı
görmüyorlar mı? Servetine, gücüne, makâmına, şöhretine
aldanarak gurura kapılan nice zengin ve güçlü insanların,
bugün toprak altında çürümeye terk edildiğini bilmiyorlar mı?
Çevrelerinden, dost ve akrabalarından birer ikişer mezara
yolladıkları insanların hâlini düşünüp ibret almıyorlar mı?
Bütün bunlar, kendilerine yaklaşan felâketin yeteri kadar
habercisi değil mi?
İyi bilin ki, her konuda son sözü söyleyen ve nihâî hükmü
veren Allah’tır ve hiçbir güç, O’nun hükmünün önüne
geçemez ve şunu da iyi bilin ki, Allah, yeri ve zamanı
geldiğinde hesap görmede çok hızlıdır! İstese, günah
işledikleri anda zâlimleri derhal yok edebilir fakat sonsuz merhameti sayesinde, tövbe etsinler diye onlara mühlet
veriyor, bunun için de, insanlık tarihinden ibret alarak düşünmelerini öneriyor.