İçeriğe geç

Cahit Zarifoğlu Kitap Alıntıları – Selçuk Atay

Selçuk Atay kitaplarından Cahit Zarifoğlu kitap alıntıları sizlerle…

Cahit Zarifoğlu Kitap Alıntıları

Oturup konuşsaydık geçerdi belki her şey. Başını alıp gitmek sevdaya dahil değil.”
Aşkın
Şişen bir yara gibi gelişip
İçimizden iki yolcu gibi gideceği.
Gelecektim, ama daha bir kötü hatıram olsun istemedim
İnsana imtihan olarak özlemek yeter!
Bir şehri,
Bir sesi,
Bir nefesi
Bir şehir kadar kalabalıktır bazılarının yalnızlığı.
Anılar defterinde gül yaprağı
Gibi unutuldum,kurudum
Başıma düştü sevda ağı
Bir başıma tenhalara kahroldum
Sen kimbilir rüzgârlı eteklerinle sen kimbilir hangi iklimdesin
Ben sensiz bu sessizlikte
Deliler gibiyim
Sensiz bu sessizlikte
Ayrılıkla başım belada
Gözlerini çevir gözlerime
Yoksa ben bu sessizlikte
Deli gibiyim
Sensiz bu sessizlikte
Bize sözlerimizden çok, yüreğimizden anlayan gerek.
Bir ölüm vefalı, bir de sonbahar.
Eskiden sadece kışlar soğuktu.
Şimdi ise insanlar soğuk, yürekler soğuk.
Böyle bir çağın insanı olmak imtihan olarak hepimize yeter.
“Yıkılmak binaya mahsus bir şey değil ki, Züleyha. Bir insanın, bir cümleyle yıkıldığını gördüm ben.”
Kanatları varmış kalbin. Sevince uçar; sevilmeyince göçermiş.
Böyle bir çağın insanı olmak
İmtihan olarak hepimizi yeter …
Yıkılmak sadece binalara mahsus bir şey değil ki Züleyha! Bir insanın bir cümleye yıkıldığını gördüm ben defalarca
dedim ya öylece oturuyorum
iyi ki kalbimi tanıyan yok
”Sanki biraz sonra ağlayacakmışsın gibi sürekli.
Hani yağdın yağacaksın ama yüreğin böyle hep bulutlar, bulutlar
Ah benim dağ gibi durup, dal gibi kırılan kalbim.
Bir ölüm vefalı, bir de sonbahar.
Yapmamız gereken şey, yapmakta olduğumuz bazı şeyleri yapmamaktır!
Onca sevgiye rağmen kalbi filizlenmemişse, toprağı sen değilsindir.
“Böyle bir çağın insanı olmak,
İmtahan olarak hepimize yeter..”
Bu dünya soğuk. Rüzgâr genelde ters yöne eser. Limon ağaçları kurur. Bahaneler hep hazır. Güzel günler çabuk geçer. İçimiz hep bir hoşçakal ülkesi.
Yıkılmak binaya mahsus bir şey değil ki, Züleyha. Bir insanın, bir cümleyle yıkıldığını gördüm ben.

Bir şehir kadar kalabalıktır bazılarının yalnızlığı ..
Güzel olan herşey yarım kalır,
Filmler en güzel yerde sonlanır.
Çok mutluyum dediğin yerde
hüzün kendini hatırlatır. .
Çocukluk kısadır,gençlik azdır ve
bebeklik sanki hiç yaşanmamıştır !
Vefa azdır,sadakat sınırlıdır ,
Verilen sözlerin ömrü kısadır.
Çok seversin çok çabuk gider,
Güzel rüyalar en güzel yerinde biter !
Güzel olan ne varsa,
sevdiğin şarkı gibi hemen bitiverir,
kısacıktır.

|Cahit Zarifoğlu

#görmelisin

Böyle bir çağın insanı olmak, İmtihan olarak hepimize yeter..
“Bize sözlerimizden çok, yüreğimizden anlayan gerek.

Cahit Zarifoğlu

Yıkılmak binaya mahsus bir şey değil ki, Züleyha.
Bir insanın, bir cümle ile yıkıldığını gördüm ben.
Burası dünya ne çok kıymetlendirdik oysa Bir tarla ,ekip biçip gidecektik insan sevmeli; bazen bir insanı, yahut da bir ağacı ya da kanadı kırık bir kuşu zaten sevmezse insan, insan mı olur?
“Buruşturularak atılmış bir kağıt parçası gibiyim. içimde kalkıp gidenlerden doğan boşlukların ağırlığı. ve sevmek. ve korkmak; ve nasıl uzaydaymışım gibi yalnızım ”
Böyel bir çağın insanı olmak imtihan olarak
hepimize yeter
Biliyor musunuz?
Ben bu çağdan nefret ettim.
Etimle, kemiğimle nefret ettim!
Dünya, diz çöktüğüm yer kadardır
Bu yolculuk nereye
Yine bir şehrin ölümünü başlatır gibisin.
Ne demişti cahit zarifoğlu;
Güzel insanlar biriktirin nasılsın diyeceğine
yüreğin iyi mi diye sorsunlar.
Burası dünya
Ne çok kıymetlendirdik
Oysa tarlayı ekip biçip gidecektik .
Der misin ki bir gün;
İnşallah çok bekletmedim seni
Onca sevgiye rağmen kalbi filizlenmemişse, toprağı sen değilsindir.
Neden diye sormayın hemen kendi kendime de açıklayabilmiş değilim henüz / acz
“Bu fâni âlem için beklentiye giren kalbime de kırgınım.”
Ölümünden hemen sonra yazdığı nekrolojide Onu 1966 yılında ne dediğini bilen, yaptığı işi ciddiye alan ve düşünceleri uğruna fedakârlığı göze almaktan çekinmeyen biri olarak tanıdım. diyen İsmet Özel, toplantıdan hemen sonra Zarifoğlu’nun yanına gelir. Kendisine Toplantının yıldızıydınız. diyen İsmet Özel ardından ekler: Bizim safımızda olmanızı isterdim. İsmet Özel’in sekiz yıl sonra Amentü şiiri ile terk edeceğini açıklayacağı bu saf hakkında Cahit Zarifoğlu’nun verdiği ilk cevap Allah korusun! şeklindedir. İsmet Özel’in yanında bulunanlardan biri:

– O ne karışır?!

şeklinde karşılık verince bu sefer Zarifoğlu konuşmanın bitmesine neden olan o cevabını verir:

Yalnız o karışır!

Zarifoğlu böylelikle gerek şiir sanatının gerekse karakterinin merkezine oturacak ilk görüntüyü ömrünün sonuna kadar unutmayacağı bir şekilde zihnine kazımış olur. Kalın duvarlar arasında yalnız kalan; bazen entelektüel, bazen sevimsiz muhabbetleri itici bulan şair, her seferinde o küçük pencereye benzer bir kaçış yolu bularak yalnız kalacak ve bu yalnızlıkta dünyayı kendince algılayacaktır.
@cahit zarifoğlu
Ve gözüm eşyamda değil
Yoruldum maddemden
Ta ki dünya bitti
Köşk kurdum sakin oldum
Ve başlar
Kimin yüreği daha yüce yarışı
Bağnazca göz ardı etmeyen, fakat buna karşılık peşinen övgüler yakmayan, sıhhatli bir eleştiri ikliminin gerektiği
Hiç kimse, şu ya da bu şiiri anlamak zorunda değildir Şiirimi bana şikâyet ediyorlar. Anlamıyorsa niye rahatsız oluyor bilmem? Ben de botanikten hiç anlamam Pardon, ekonomi diyecektim. Neyse; o ya da bu; daha anlamadığım bir sürü şey var. Bilmek zorunda da değilim.
“Burası dünya ne çok kıymetlendirdik
Oysa bir tarla idi. Ekip biçip gidecektik.”
Ağustos böceklerinin de bir görevi var. Evet durmadan şarkılar söylüyorlar, ama azıksız kaldıkları yok. Yeyip içiyorlar ve hiç de karıncalarla çatışmıyorlar…
Ah şu yalnızlık kemik gibi
ne yana dönsen batar
Sabah kahvaltıda, çay kaşıklarının sesi birbirine karışıyorsa, bu mutluluğun sesidir. Ve Anneniz karşınızda oturuyorsa, oturduğunuz yer tam olarak cennettir. Gülerek karşılayın, gülle karşılayın eşlerinizi. Çocukları sevin. Dünya ölümlü dünyadır.”
İçimiz hep bir hoşçakal ülkesi
Bitti o şiir.
Başka mısra gerekmez.
Günde mi gecede misin
Geçmişte
Şimdide
Yoksa gelecek bir düşte misin
Değil mi ki kavuşmalarımız topal,
Ayrılıklarımız koşar adım
Kıymet bilen insanlara zaafım var. Onlar incili kaftan, gerisi ise yamalı fistan..
İnatçıdır Zarifoğlu.
Bilinmelidir ki onun dik başlılığı , inatçılığı ve yalnızlığı masivaya dairdir. Kaçırmamaya çalıştığı teheccüt namazlarında yönünü ötelere döndüğünde seçkin/bir kimse değilim diyecek ve Acz iyetinin farkına varıp o dik başını göğsüne indirmesini bilecektir.
Yedi adamdan bir dağ göreni
Buyruğu dağa diyeni
Dağdan buyrukla kente ineni
Suları yürüyerek geçeni
Çekip mavzerini çıkardı oyluk etinden
Durdu yarin kapısında
Yedi Güzel Adam
Biliyor musunuz? Ben bu çağdan
 nefret ettim. Etimle kemiğimle nefret ettim.
Uçmayı öğrenmeden göçmeye mecbur kalmış bir kuş gibi kalbimiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir